Enerjinin koruyucuları
İklim krizinin en büyük nedeni sera gazları, sera gazı emisyonlarının en büyük kaynağı ise enerji tüketimi… Bu nedenle enerji sorununu çözmeden iklim krizini çözmek ihtimal dahilinde bile değil… Peki enerjinin koruyucusu olmak için hangi adımları atmak gerekiyor? Yeşil enerji çözüm noktasında nerede konumlanıyor? Türkiye’nin elektriği nereden geliyor ve dahası enerji sektörünün liderleri ufukta neler görüyor?
Pandemi sonrasında dünya genelinde ekonomik faaliyette hızlı bir toparlanma gözlemlenmiş, buna bağlı olarak elektrik talebinde ciddi bir artış yaşanmıştı. Ancak enerji krizi bu arz-talep dengesizliğinde değil tam olarak Rusya-Ukrayna savaşının ardından patlak verdi. Uluslararası Enerji Ajansı’nın (IEA) Dünya Enerji Görünümü 2022 raporuna göre bu kriz belki de dünyanın sürdürülebilir enerji kaynaklarına yönelmesinin bir tercihin ötesinde zorunluluk olduğunu göstermesi açısından kilit bir rol üstlenebilir. Öyle ki rapora göre ilk kez kömür, gaz ve petrolde küresel talep tüm senaryolarda bir pike ulaşıyor ancak özellikle Rusya’nın fosil yakıt ihracatı önemli ölçüde düşüyor…
Tıpkı bir zincirin halkaları gibi doğa ve sundukları da benzer bir bütünlük sağlıyor. Halkalardan biri zarar gördüğünde ise zincir kırılıyor. Sürdürülebilir enerji kaynaklarına bugüne dek gerekli yatırımların yapılmamış olmasıyla Dünya’yı kendini yenileme hızından çok daha hızlı bir biçimde tükettik ve tüketmeye de devam ediyoruz. Bugün geldiğimiz noktada ise iklim krizinin yarattığı kuraklık nedeniyle küresel ölçekte hidroelektrik santrallerindeki üretimin düştüğü gözlemleniyor. Bunun doğal bir sonucu olarak ihtiyaç duyulan enerji için yeniden fosil yakıtlara yöneliniyor. Enerji krizinin büyümesi faturalara ağır yansırken insanlığın gömleğinin ilk düğmesini yanlış iliklediğini fark edip artık enerjinin koruyucusu olmayı bir misyon edinmesi gerekiyor…
Elbette elektrik üretmenin pek çok yolu var ancak başlıca kaynak kullanımı kömür ve doğal gaz oluyor… 1 kWh elektrik kömürden üretildiğinde yaklaşık 900 gram civarında karbondioksitli sera gazı emisyonu doğaya bırakılmış oluyor. Bu kaynak doğal gaz olduğunda ortalama 400 grama kadar sera gazı emisyonu doğaya salınıyor. Oysa kaynak olarak rüzgar ya da güneş benimsenir ve kullanılırsa bu sayı 10 – 20 gram’a kadar düşebiliyor. Tablo bu denli netken enerjinin koruyucusu olmak isteyenler için de rota net bir şekilde gözüküyor: Yeşil enerji…
Yeşil enerji nedir?
Yeşil enerji, doğal kaynaklardan elde edilen enerjileri ifade etmek için kullanılan bir tabir. Çevresel etkileri diğer enerji kaynaklarına göre daha az olan “yeşil enerji”; rüzgar, güneş, hidrolik, biyokütle, jeotermal ve okyanus enerjisi gibi yenilenebilir kaynaklardan elde ediliyor.
Yeşil enerji, sınırsız bir kaynak olma potansiyeline sahip olduğu için, gelecekteki enerji gereksinimlerini karşılamak için kullanılabilir. Ayrıca, çevreye zarar vermeden ve sera gazı emisyonlarını azaltarak enerji krizine cevap verebilecek olan yeşil enerji küresel iklim değişikliğiyle mücadelede de insanlığın en güçlü çıkış yollarından birisi…
Türkiye’nin elektriği nereden geliyor?
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın verilerine göre Türkiye’de 2023 yılı Şubat ayı sonu itibarıyla kurulu gücümüzün kaynaklara göre dağılımı; yüzde 30,3’ü hidrolik enerji, yüzde 24,4’ü doğal gaz, yüzde 20,9’u kömür, yüzde 11’i rüzgar, yüzde 9,3’ü güneş, yüzde 1,6’sı jeotermal ve yüzde 2,5’i ise diğer kaynaklar olarak sıralanıyor.
Ayrıca ülkemizde elektrik enerjisi üretim santrali sayısı, 2023 yılı Şubat ayı sonu itibarıyla 11 bin 711’e (lisanssız santraller dahil) yükselmiş durumda. Mevcut santrallerin 9 bin 635’ini güneş kaynaklı santraller oluştururken, 751’ini hidroelektrik, 67’sini kömür, 360’ını rüzgar, 345’ini doğal gaz, 63’ünü jeotermal ve geri kalan 490’ını ise diğer kaynaklı santraller oluşturuyor…
Enerji sektörünün liderleri sektörü nasıl yorumluyor?
KPMG’nin 2022 Küresel Enerji Sektörü CEO Araştırması’na göre enerji sektörü CEO’larının yüzde 87’si önümüzdeki 12 ay içerisinde bir resesyon yaşanabileceğini söylüyor. CEO’ların yüzde 59’u bu resesyonun hafif ve kısa süreli olacağını düşünürken yüzde 75’i önümüzdeki 3 yılda yaşanması beklenen büyümeyi tersine çevireceğine inanıyor.
Teknoloji alanında ise 2022’de enerji CEO’larının yüzde 16’sı gelişmekte olan/ yıkıcı teknoloji riskini şirketlerinin 3 yıllık büyüme beklentisinin önündeki en öncelikli risk olarak belirliyor. 2021’de bu oran yüzde 8 seviyesindeydi. Bu endişe CEO’ları geri adım atmaya ve dijital stratejileri hakkında dikkatlice düşünmeye yönlendiriyor. Nitekim CEO’ların yüzde 37’si jeopolitik zorlukları neden göstererek dijital dönüşümlerine ara verdiklerini söylüyor. Yüzde 47’si ise önümüzdeki 6 içinde dijital dönüşümlerine ara vereceklerini belirtiyor.
Enerji sektörü CEO’larına endişe ettikleri en büyük riskler sorulduğunda; faiz oranları, enflasyon ve resesyon ilk 3 sırayı alıyor. 2020 ve 2021 yıllarında çevresel/ iklim değişikliği riski kuruluşlarının büyümesine yönelik en büyük tehdit olarak görülüyordu. 2022 anketinde ise iklim değişikliği, ilk riskler arasında yer almıyor ve sadece yüzde 9’luk bir kesim bunun en önemli risk olduğunu söylüyor…
Enerji, tek bir sektörün değil tüm pazarlama evreninin sorumluluğu
✓ Her ülkenin enerji politikasında ‘’enerji tasarrufu ve enerjinin verimli kullanılması’’ önemli başlıklardan biri. Bu açıdan bakıldığında, Türkiye’nin gidecek önemli bir yolunun olduğunu yapılan araştırmalar da ortaya koyuyor. Türkiye İsraf Raporu 2022 verilerine göre, Türkiye’de konutlarda tasarruf potansiyeli yüzde 35. Şöyle ifade edebiliriz, konutlardaki her 100 TL’lik elektrik faturasının 35 TL’sini tasarruf etme potansiyeli var.
✓ Bugün 20’lerin sonunda 30’larının başında olan kuşağın, Türkiye’de genel anlamda elektrik sıkıntısı, elektrik kesintisi görmediğini düşünürsek aslında oldukça zor bir farkındalıktan söz ediyoruz. Aslında bireyleri ciddi anlamda yaşamadıkları bir sorun için önlem alma yönünde harekete geçiren iki temel neden olduğunu düşünüyorum. Birincisi; ekonomik gerekçeler, ikincisi ise hızla gelişen çevresel duyarlılık/gezegenimizin sürdürülebilirliği yönünde artan farkındalık.
✓ İsraf raporunda Türkiye’de hane halkının elektrikli aletleri kullanım alışkanlığına baktığınızda; hanelerde tasarruflu ampul kullanımının yüzde 40’lar seviyesine çıktığını, ısınmada yakıt israfını azaltmaya yönelik uygulamalar arasında kombinin ayarını hava sıcaklığına göre ayarlama alışkanlığının arttığını, bulaşık çamaşır gibi elektrikli ev aletlerinin elektrik tüketim bedelinin daha düşük olduğu saatlerde kullanımına gösterilen farkındalığın yükseldiğini görebiliyorsunuz.
✓ Özetle daha gidilebilecek çok yol var. Bireylerin alışkanlıklarının değişmesi, konut ve işyerlerindeki tedbirler ve değişikliklerle önemli bir tasarruf sağlanabileceğini ortaya koyduğumuza göre, bu noktada markalar ve pazarlama evreni devreye giriyor. Enerji üretimden satış noktasına her sürecin temel girdisi olduğu için tek bir sektörün sorumluluğunda olan bir konu değil. Kurumlar üretim aşamasında sağlayacakları enerji verimliliğinden başlayarak “sürdürülebilirlik” çerçevesinde bakmalılar konuya. Sürdürülebilirliği entegre bir şekilde tüm faaliyetlerinin temeline yerleştiren kurumlar zaten bu yolda ilerliyorlar.
✓ Son olarak, enerji herkesin sorumluluğu dedik ancak, Türkiye’de enerji alanında faaliyet gösteren özel sektör şirketlerin, özellikle yenilenebilir enerji alanında faaliyetleri artan enerji şirketlerinin enerjinin koruyuculuğu anlamında da öncülük alma konusunda heves ve isteklerini, ortaya koydukları taahhüt ve projelerle de görüyor ve yakından takip ediyoruz.
Gidilecek çok yol, alınacak çok sorumluluk var…
✓ Maalesef, Türk toplumu enerji tasarrufu konusunda diğer toplumlardan geride kalıyor. Küresel verilere bakıldığında, Türkiye’nin enerji verimliliği endeksi sıralamasında 2019 yılında 115 ülke arasında 65’inci sırada yer aldığı görülüyor. Bu endeks, bir ülkenin enerji verimliliğini, enerji kullanımı, enerji fiyatları, enerji politikaları ve teknoloji kullanımı gibi faktörlerin bir kombinasyonuna dayanıyor.
✓ Markalara ve pazarlama evrenine enerji tasarrufu ve çevre koruma konusunda önemli bir sorumluluk düşüyor. Tüketicilere enerji tasarrufu ve sürdürülebilirlik konusunda bilgi ve farkındalık kazandırarak, enerji israfının önüne geçebilirler. Ayrıca, enerji tasarrufu ve sürdürülebilirliği destekleyen ürün ve hizmetleri tanıtıp, tüketicileri bu yönde yönlendirebilirler.
✓ Bununla birlikte, enerji tasarrufu ve çevre koruma konusunda sorumluluk taşıyan sektörlerin başında enerji sektörü, bina ve inşaat sektörü, ulaşım sektörü, gıda ve tarım sektörü geliyor. Bu sektörlerin daha sürdürülebilir bir gelecek için yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırım yapması, enerji verimliliği standartlarını arttırması ve sürdürülebilir üretim yöntemlerini benimsemesi gerekiyor. Ayrıca, bu sektörlerde faaliyet gösteren şirketlerin de sürdürülebilirlik ve enerji tasarrufu konusunda bir strateji geliştirmeleri ve uygulamaları olmazsa olmazlar arasında…
✓ Sonuç olarak, enerji tasarrufu ve çevre koruma konusunda sorumluluk taşıyan tüm sektörlerin ve şirketlerin bu konuda daha duyarlı hale gelmeleri ve tüketicilere doğru bilgiyi sunarak enerji tasarrufu ve sürdürülebilirliği desteklemeleri gerekiyor.
✓ Türkiye’de enerjinin korunması ve sürdürülebilirliği konusunda öncü gördüğüm markaları hayata geçirdikleri projeler ve aksiyonları doğrultusunda Arçelik, Turkcell, İstanbul Elektrik Tramvay ve Tünel İşletmeleri, VeriPark, İzocam ve Kavaken olarak sıralayabilirim…