Enflasyon anksiyetesi hızla yayılıyor
Ardı ardına gelen zamlarla birlikte hayat pahalılığıyla mücadele şüphesiz ki tüketicinin en önemli gündem maddeleri arasında ilk sıraya yükseldi. Yılbaşı itibariyle lüks harcamalarını rafa kaldırmaya hazırlanan tüketici, enflasyonun yüzde 70’i aşmasıyla temel ihtiyaçlarında da kesinti yapmak zorunda kalıyor. Temel ihtiyaçlara bile erişimin zorlaştığı belirsizlik ortamı elbette tüketiciyi psikolojik olarak da etkiliyor. Marketing Türkiye için Pulside Research‘ün gerçekleştirdiği “Enflasyon Ortamında Tüketici” araştırması da bu nedenle tüketicinin ruh halini araştırmanın merkezine koyarak enflasyon ortamında tüketicinin duygularını inceledi. O halde gelin tüketicin ruh haline rakamlar eşliğinde daha yakından bakalım…
Toplum mutluluktan çok uzak
Araştırmada tüketicinin genel ruh hali sorulduğunda yüzde 52,9 çok kötü/kötü olarak niteledi. Ne iyi ne kötü olan katılımcıların oranı yüzde 33,6 olurken, iyi/çok iyi olduğunu belirten katılımcıların oranı yüzde 13,4 olarak verilere yansıyor.
Sosyoekonomik dağılıma bakıldığında genel ruh hali DE grubunda daha düşüktü. Ruh halini çok kötü/kötü olarak niteleyenlerin oranı DE grubunda yüzde 57,3 seviyesindeyken, bu oran C1C2 grubunda yüzde 53,9’a, AB grubunda ise yüzde 52,9 olarak karşımıza çıkıyor.
Yaş dağılımında ise gençten yaşlıya doğru kötü ruh halinin azaldığı görüldü. Genel ruh halini çok kötü/kötü olarak tanımlayan 18-34 yaş arası tüketici oranı yüzde 57,4’ken, 35-54 grubunda yüzde 51,8, 55 yaş ve üzeri grupta ise yüzde 49,3…
Zamlar topluma ne hissettiriyor?
Zamlarla ilgili tüketicinin ne hissettiği açık uçlu olarak sorulduğunda verilen cevaplar arasında tüketicinin en çok hissettiği duygu yüzde 11,1 ile üzüntü olarak karşımıza çıkıyor. Hislerini kötü olarak niteleyenlerin oranı yüzde 8,7 olurken, korku (yüzde 7,9) ve kaygı (yüzde 7,6) duyma da araştırmada öne çıkan sonuçlar arasında yer alıyor.
Toplumun yalnızca yüzde 3’ü “temel ihtiyaçlarımın tamamını karşılayabiliyorum” diyor!
Katılımcıların temel ihtiyacının ne kadarını rahat bir şekilde karşılayabildiği mercek altına alındığında 13,4’lük bir kitlenin hiçbir temel ihtiyacını rahat bir şekilde karşılayamadığı, yüzde 72,8’lik bir kitlenin ise çok azını veya birazını rahat bir şekilde karşılayabildiği görülüyor. Temel ihtiyaçlarının çoğunu/tamamını rahat bir şekilde karşılayabilenlerin oranı ise yüzde 13,8.
İhtiyaçlarının hiçbirini rahat bir şekilde karşılayamayan, çok azını ve birazını rahat bir şekilde karşılayanlara hisleri soruldu. Temel ihtiyacı karşılayamamayla ilgili kötü hissetme yüzde 17,7 ile ilk sırada yer alıyor. Berbat (yüzde 14,7), üzgün (yüzde 13,3) ve çaresiz (yüzde 8,7) hissetme öne çıkan diğer başlıklar olarak araştırmada yer alıyor.
Tünelin sonunda ışık görenler azınlıkta…
Katılımcıların geleceğe dair hislerine bakıldığında olumsuz ve karamsar bakış açısının çok daha baskın olduğu ortaya çıkıyor. Umutsuzluk (yüzde 16), karamsarlık (yüzde 14,9) ve kaygı (yüzde 14,2) en çok öne çıkan duygularken, umut (yüzde 10,7) güzel (yüzde 3,7) ve iyi (yüzde 2,2) hisler de mevcut.
Sosyo ekonomik sınıflar kayboluyor!
Son dönemde yapılan pek çok araştırma üst ve orta gelirli sınıfın alt gelir grubuna benzemeye başladığına işaret ediyor. Enflasyonun yüksek olduğu ortamda tüketici yalnızca ekonomik zorluklarla değil, aynı zamanda psikolojik zorluklarla da mücadele etmek zorunda kalıyor.
Ekonomik ve psikolojik yükün yoğun olarak hissedildiği bu ortamda markaların fiyat-performans kriterine odaklanarak gelir kaybı yaşayan müşterilerini kaybetmemesi gerekiyor.
İletişim stratejilerinde tüketicinin aynı markadan halen benzer ürünü tüketebileceğinin işaret edilmesi ve well-being faktörüne odaklanılması önem arz ediyor.