Kreatif etkinlik ajanslarının yükselişi başlıyor
Pandeminin yarattığı sınırların kalkmasıyla beraber adeta hayata dönen etkinlik sektörü, gün geçtikçe yaratıcılığın ağırlığının arttığı yeni bir kimliğe bürünüyor. Öyle ki, bugüne dek organizasyon hizmet kalemi olarak bakılan çalışmalar, artık etkinlik ajanslarının kreatif süreçlere dahil olduğu bütüncül bir yaklaşımla ele alınıyor. Double Creative Events kurucu ortakları 3D Tasarım Direktörü Emirhan Aran, Kreatif Direktörü Emre Şerim ve Etkinlik Operasyonları Direktörü Hakan Önen ile sektörün güncel durumunu, geleceğini ve Double Creative Events’in çalışmalarını konuştuğumuz bir sohbet gerçekleştirdik.
Bir yaratıcı etkinlik ajansı olarak maceranız nasıl başladı?
Yeni bir etkinlik ajansı da olsanız, köklü bir kurum da olsanız etkinlik kısmı her halükârda bir operasyon işi… Sektördeki tüm oyuncuların çalıştığı tedarikçiler olsun, çözüm ortakları olsun aynı kişiler. Hatta sektördeki profesyoneller de çoğunlukla bir ajanstan diğerine geçen insanlar. Yani farkımızı ortaya koyabileceğimiz, hedeflerimize ulaşabileceğimiz kısım yalnızca etkinlik operasyonlarını gerçekleştirmek değildi. Bu noktada, ilk günden bu yana düşündüğümüz şey 360’laşabilmek oldu.
Gençlerin, fikirleri güçlü, yaratıcı ve zanaat sahibi insanların yer aldığı bir ekip kurarak yeni nesil, kapsamlı hizmet sunan bir kreatif etkinlik ajansı olmayı hayal ettik. Şu anda da bu doğrultuda kurduğumuz ekip genç, kreatif ve yetenekli insanlardan oluşuyor.
Sektör adına zor günler yaşadığımız dönemde de bu yaklaşımımızın meyvelerini toplamaya başladık. Yeni şirket olmanın sancıları, pandemi süreci; hiçbiri kolay challenge’lar değildi. Ancak biz bu dönemlerden büyüyerek çıktık. İşimize olan yaklaşımımızı daha kapsamlı tutarak gerek dijitalde olsun gerek tasarımda gerekse iyi iletişimle yürüttüğümüz etkinlik süreçlerinde, her zaman ilerleyecek bir yol buluyoruz.
Bugün başladığımız noktaya baktığımızda, geldiğimiz yerden memnunuz; ama hedeflediklerimize ve hayal ettiklerimize ulaşmak için yapılacak çok iş var: 360’ı tamamlamaya çalışıyoruz!
2020’de başlayan pandemi süreciyle beraber hayatımıza dijital etkinlikler girdi, ancak fiziki etkinliklerin pandemi sonrası dönemde tekrar yükseldiğini görüyoruz. Bu dönemde ve devamında, sektör nasıl bir değişimden geçti? Sizin bakış açınızda nasıl farklılıklar oldu?
Pandemiye kadar genellikle etkinlik içerisine tasarımın girebileceği alanlarda var olduk. Double Studio’yu kurduğumuz noktada ise dünya tamamen durmuştu. Bu haldeyken, o krizde bile bir şey üretip, stüdyoda 100’den fazla etkinlik yaptık… Ancak doğrusunu söylemek gerekirse bir süre sonra ilk projelerdeki heyecanımız yavaş yavaş yerini rutine bırakmaya başladı.
Pandemi öncesi dijital ortamda etkinlik yapmak çok nadir görülen bir çalışma biçimiydi. İki yıllık zaman diliminde, dijital etkinlikler yapmak daha kolay ve erişilebilir hale geldi. İlerleyen dönemde de hibrit modellerin sektör standardı olacağını düşünüyoruz.
Bizler açısından da sadece dijital etkinlik yaptığımız dönem, yüzümüzde maskeyle masada oturmuş halde, bir bilgisayar oyunu gibi olmaya başlamıştı. Yalnızca dijital işlerin yapıldığı zamanlarda çok fazla teknik terime maruz kaldık. Bir süre sonra, kendimize teknik anlamda hizmet veren firmaların jargonuna tamamen adapte olmuş halde bulduk. Tasarım tarafında kasları güçlü bir ajans olarak, teknik tarafta da öğrendiklerimizi üzerine ekledik.
Aslında, pandemi sürecinde bir etkinliği kameralarla dijital mecralara aktarma kısmını çoktan tükettik! Artık daha fütüristik, daha heyecan verici şeylerin peşindeyiz.
Pazarlamaya ve iletişime dair alanlarda çalışan kurumlar ve profesyoneller birden fazla yeteneğe sahip olmaya çalışırken, bu durum etkinlik sektörüne nasıl yansıyor? Sizin yaklaşımınız nasıl şekilleniyor?
Önümüzdeki beş yıl içerisinde klasik etkinlik organizasyonuyla beraber kreatif tarafa da ağırlık veren şirketlerin önde olacağını düşünüyoruz. Bizim de dahil olduğumuz yeni nesil etkinlik ajanslarından önce bu alanda çalışan şirketler yalnızca birer hizmet firması olarak algılanıyordu.
Günümüzde ise pek çok etkinlik ajansının hem hizmet tarafının hem de sanat tarafının olduğunu görüyoruz. Eskiden, yaptığımız işle ilgili tasarımlar kreatif ajanslardan geliyordu. Müşteriler de hem kreatif ajansla hem de etkinlik ajansıyla diyalog kuruyordu. Bu durum da iletişimde kopuklukların yaşanmasına sebep olabiliyordu.
Artık Double Creative Events gibi, kendi iç yapısına kreatif tarafı dahil eden ajanslar markalara daha kapsamlı bir hizmet sunabiliyor. Öte yandan, bu biraz da bütçesel bir mesele. Kendi içerisinde bir art direktörü olan etkinlik ajansı bütçe kullanımını daha efektif bir hale getiriyor.
Artık yapılan işlerin birer hikayesinin olması gerektiği zamanlardayız. Bir projeyi, etkinliği tamamladıktan sonra önemli olan, bu işin ağızda bıraktığı tattır. Hikâyeyi doğru anlatabilmiş misiniz, markaya ve katılımcılara iyi bir deneyim sunabilmiş misiniz, başarılı bir iletişim süreci yürütebilmiş misiniz, bunlar akılda kalıyor. Yeteneklerimizi de bu koşulları sağlayabilecek şekilde genişletmeye çalıştık. Aynı zamanda etkinlik şirketlerinin de fark yaratabildiği, öne çıktığı noktalar bu kısımlar.
Peki, bu durum konumlandığınız nokta açısından bir kafa karışıklığına neden oluyor mu?
Aslında adı konulmamış bir alanda duruyoruz. Markalar bize daha çok hikayesi olan etkinliklerinde geliyorlar. Tam bir tanımlama yapabilmek için kreatif bölümü de olan etkinlik ajansları için ayrı bir kategori oluşmalı ki markalar da bizi o yönde değerlendirebilsin.
Öte yandan son zamanlarda iletişim kanallarının dijitalleşmesiyle beraber insanlar artık tasarıma çok rahat bir biçimde ulaşabiliyor. Böylece herkes tasarımda doğruları ve yanlışları fark edebilmeye başladı. Bu anlamda yapılan işlerde yaratıcılığın ve kaliteli tasarımın ağırlığı da arttı diyebiliriz.
Durum sadece kreatif çalışmalar ve organizasyon hizmetleri arasında bir karmaşayla sınırlı değil. İşin karşılama ve transfer gibi hizmetlerin bulunduğu turizm tarafıyla, etkinlik tasarımı ve yönetimi kısmının arasındaki farklar da netleşmeli. Burada da markalara kalite standardı olarak şirket bünyesinde yer alan saha operasyonu çalışanı sayısını veya şirketin ofisinin kaç metrekare olduğunu sunan yaklaşımdan kaçınmak gerekiyor. Nitekim, markalar da gün geçtikçe geleneksel bakış açılarından uzaklaşarak, tasarımı ve hikâyeyi öne çıkaran işler görmek istiyor.
Doğrusu, kendi içimizde biz bulunduğumuz konuma bir ad verdik: Double Creative Events! Sektörde herkesin alışkın olduğu hizmetlerin, bizden beklenenin Double’ını veriyoruz. Bu anlamda da her alanda rekabet etmekten hoşlanıyoruz. Yaptığımız işi beğenmeyip acaba daha iyisi ne olurdu diye iki kere düşünen bir şirket olarak diri kalıyoruz.
Hem sektör adına hem de Double Creative Events adına, önünüzde nasıl bir yol var?
Markaların bakış açısı değiştikçe, event sektörü de dönüşüm geçiriyor: İyi bir etkinlik şirketini, talepkâr markalar yaratıyor. İlerleyen dönemde de markalara daha fazlasını vermeyi başarabilen etkinlik şirketlerinin güçleneceğini öngörüyoruz. Sektördeki rekabet ortamını da canlı tutmak oldukça önemli. Kuvvetli rakipler, biz de dahil olmak üzere tüm şirketlerin kendini geliştirmesi için itici güç oluyor.
İlerleyen dönemde de sektörde arkasından iyi konuşulan bir marka olarak konumlanmak istiyoruz. “Double Creative Events bir zamanların başarılı firmasıydı değil, her zaman başarılı bir firmaydı.” algısına sahip olmak için çalışıyoruz.