Felaketler yılı 2020, tasarım devriminin kıvılcımlarını yakıyor
Geçmiş bize gösteriyor ki insanlık için felaket niteliği taşıyan dönemler kendisi ardından yeni sanat akımlarını doğuruyor ve bu akımlar da tasarımlarda bir devrim yaratıyor. Herkesin felaket ile özdeşleştirdiği 2020’nin etkilerini anlamlandırmak belki insanlığın uzun yıllarını alacak ancak sanatta ve tasarımda etkisi çok daha hızlı gözlemlenecek…
2020’nin büyük kısmını geride bıraktığımız bugünlerde, insanlığın son yılının felaketlerle dolu olduğunu dile getirmek abartılı bir söylem olmaz herhalde. Önce tüm dünyamızı etkisi altına alan Covid 19 ardından ırka dayalı polis şiddetinin daha da artması…
Tarih, tasarımın her zaman “daha iyisi” için ayaklanmadan etkilendiğini göstermektedir. Çünkü yarının bugünden daha iyi olacağı fikrine derin bir inançla bağlıyız. Bu durum modern sanat ve tasarım hareketlerine de yansıyor. Modernizm ve Art Deco, Birinci Dünya Savaşı’nın dehşetine bir tepkiydi. Gerçeküstücülük Büyük Buhran’dan doğdu. İsviçre Tasarımı II. Dünya Savaşını takip etti ve Psikedelia, Vietnam Savaşı’na yanıttı. Toplum olarak karşılaştığımız her felaket için, buna karşılık yeni bir sanatçı ve tasarımcı dalgası ortaya çıktı.
2020’de de insanlığın geleneksel düşünme biçimlerinin başını döndürecek yeterince olay yaşadık, peki gerçekleşecek tasarım devriminde bizi neler bekliyor?
Daha cesur ve parlak renkler geliyor
Karantinaya alınan hayatlarımız oldukça sıkıcı ve monoton hale geldi. Şimdi, insanların ruhlarını yükseltmek için iyimserlik ve pozitifliğin yüklü olduğu, daha cesur, daha parlak bir tasarım görüyoruz. Bu, spektrumun bir ucunda hiper gerçek, hoşgörülü renkler ve diğer tarafta Kestane, Bal ve Zeytin Yeşili gibi doğal tonlar karşımıza çıkıyor. Pantone’un renk uzmanının dediği gibi, “Şimdi grilerin zamanı değil.”
Global tasarım ön plana çıkacak
Uzaktan çalışma nedeniyle konumun önemi azaldıkça, tasarım odaklı işletmeler yeteneklerini küresel stillerin kaynaşması ile harmanlayacaklar. Kore güzellik tasarımının yansımaları veya fast-food zincirlerine uygulanan Yeni Zelanda sürdürülebilirlik lensini düşünün. Sonuç, daha göz alıcı, farklı bir çalışma sağlayacak tarzların bir karışımı olacaktır. Garnier ve La Mer gibi geleneksel güzellik markalarının Kore güzellik trendlerini nasıl benimsediğine bakın!
Eski favoriler geri dönecek
İnsanlar “işler ne zaman normale dönecek?” sorusunda aslında aşinalıktan gelen güvenceyi arıyorlar. Bunun markalar üzerindeki etkisi ise şimdiden gözlemlenebiliyor. Herbal Essences eski şişelerini geri getirdi, Nintendo Süper NES oyun konsollarını diriltti. Yeni ürün geliştirme için klasik tasarım estetiğine dönmenin değerlendiği bir süreç geçiriyoruz. Kısa bir süre önce moda markalarının 90’ların klasiklerini geri getirdiğini görmüştük ancak pek çok öngörü önümüzdeki süreçte ambalajlı ürünlerden, otomotiv sektörüne dek bu geri dönüşün hızla artacağı yönünde.
Geri dönüşüm merkezde yer alacak
Sürdürülebilirlik hareketi yıllardır inşa ediliyor ancak insanlar pandemi döneminde doğaya verdiğimiz zararın boyutlarına ilk kez bu denli şahit oldular. Eve kapanma döneminde kendini yenileyen ve güzelleşen dünya insana artık yeni bir bilinç kazandırdı. Bunun sonucunda da tüketiciler markalardan, Adidas’ın piyasaya sürdüğü yüzde 100 geri dönüştürülebilir ayakkabısı gibi ürünlerin geliştirilmesini giderek daha çok talep edecek. Giderek daha fazla şirket tedarik zincirlerini gözden geçirmeye ve oluşturdukları atıklar konusunda daha şeffaf olmaya zorlanacak.
Marka ve deneyim tasarım şirketi Dear Future’ın CEO’su Matt Kandela konuya ilişkin öngörülerini; “Bu yıl içinde yaşadığımız gibi “felaket” olayları, önceden tahmin edilmesi zor olan beklenmedik sonuçlara yol açma eğilimindedir ve tam olarak anlaşılması bir nesil veya daha fazla zaman alabilecek izler bırakır. Zamana baktığımızda, muhtemelen 2020’den sonra yeni nesil bir tasarım ortaya çıkmış olacak. Geleceğe odaklanmalı ve olmasını istediğimiz biçime dönüşmesi için çalışmalıyız” diyerek ifade etti.
Kaynak: The Drum