Gıdayla ilişkimiz değişti
KPMG’nin insanların gıdayla ilişkisinde değişen değerleri ele aldığı “Açlık Belirtileri – Yiyecek ve İçecek Tüketiminin Yeniden Şekillenmesi” araştırmasının sonuçları yayınlandı. Verilere göre her 10 kişiden 9’u sağlıklı beslenmenin yaşam süresini uzatabileceğine inanıyor. Yüzde 85’lik bir kitle ise dengeli giden bir diyette zaman zaman taviz vermekte bir sakınca görmüyor. Araştırma ayrıca sürdürülebilirlik endişelerinin gıda satın alımlarına da yansıdığını ortaya koyuyor…
KPMG’nin insanlarla gıda arasındaki değişen ilişkiyi, talebi ve tüketimi ortaya koyan “Açlık Belirtileri – Yiyecek ve İçecek Tüketiminin Yeniden Şekillenmesi” araştırması yiyecek ve içecek tercihlerinde tüketicileri perde arkasında nelerin etkilediğini mercek altına alıyor.
Araştırmada öne çıkan veriler şu şekilde;
- Araştırmaya göre her 3 tüketiciden 1’i satın alma kararını titizlikle veriyor. Yüzde 43’lük bir kitle ise kendi değerleriyle uyuşan markalardan alışveriş yapmayı tercih ediyor.
- Pandeminin ilk dönemlerinde yaşanan kapanmalarla birlikte insanlar evlerinde ve mutfaklarında daha çok vakit geçirdi. Dolayısıyla perakendede gıda satışları önemli ölçüde arttı. İnsanlar zihin/beden/gıda bağlantısına daha çok önem vermeye başladı.
- Katılımcıların yarısından fazlası geçtiğimiz yıl içerisinde sağlıklı gıdalar tüketme konusundaki ilgisinin arttığını söylüyor.
- Her 10 katılımcıdan neredeyse 9’u “sağlıklı beslenme ortalama yaşam süresini uzatabilir ve yiyecekler bağışıklık sistemimi güçlendirir” şeklinde görüş belirtiyor.
- Ayrıca tüketici ne kadar gençse yeme alışkanlığındaki değişim de o kadar büyük oluyor. Y kuşağı ve Z kuşağı tüketicileri, X kuşağı ve X’ten önceki kuşağa kıyasla yıl içinde sağlıklı beslenmeye daha fazla odaklandıklarını söylüyor.
- Tüketici çoğu zaman gıdaların ruh sağlığı üzerinde olumlu etkiler yarattığına inanıyor fakat bu etkiye sahip olan gıdalar uzak durmak istedikleri içeriklere sahip. Bu noktada da belli tavizler veriliyor. Katılımcıların yüzde 85’i genel olarak dengeli giden bir diyette zaman zaman taviz vermenin sakıncası olmadığına inanırken yüzde 81’i kendini şımartmak istediğinde lezzetten ödün vermek istemiyor. Yüzde 49’luk bir kitle ise tatlı yemediği bir günü bile düşünemiyor.
- Bazı tüketiciler seyahatlerinde yeme ve içme konusuna önem verirler. Hatta evden çıkmadan da otantik bir deneyim yaşamak isteyen tüketiciler var. Araştırmaya katılan tüketiciler İtalyan, Amerikan Barbekü, Latin Amerika/Meksika ve Çin lezzetlerini tercih ettiklerini söylerken tüm katılımcıların en az yüzde 60’ı bu kategorilerdeki atıştırmalıkları satın aldığını ifade ediyor. Bununla birlikte, ankete katılan tüketicilerin üçte birinden fazlası Akdeniz, Karayip ve çeşitli Asya lezzetleri, Kore (yüzde 45), Japonya (yüzde 42), Tayland (yüzde 42), Vietnam (yüzde 35) ve Hindistan (yüzde 33) lezzetlerini talep ettiklerini söylüyor. Katılımcıların yüzde 71’i küresel veya etnik tatlara sahip gıdaları sevdiklerini belirtirken yüzde 52’si kendi ülkelerindeki kültürel otantik yiyecekleri tercih ettiklerini ifade ediyor.
- Araştırma sürdürülebilirlik endişelerinin gıda satın alımlarında da kendini gösterdiğine işaret ediyor. Zira yüzde 55’lik bir kitle gıda alımlarının çevre üzerindeki etkilerinden endişe duyuyor.
- Tüketicilerin olumlu bulduğu sürdürülebilirlik çalışmaları içerisinde; geri dönüştürülebilir ambalajlar, malzemelerin sürdürülebilir bir şekilde tedariki, sürdürülebilir malzemeleri üretenlere destek, enerji ve atık azaltma hedefleri yer alıyor.
- Katılımcıların yüzde 83’ü gıdanın israfı en aza indirecek şekilde tedarik edilmesini, yüzde 67’si yiyeceklerin yerel olarak tedarik edilmesini ve yüzde 63’ü sürdürülebilir ve etik bir şekilde üretilen gıdaları satın almayı önemsiyor.
- Araştırma gıda şirketlerinin metaverse’te ilgi göreceğini de kaydediyor. Verilere göre metaverse, çevrimiçi satın alımları desteklemekten kişiselleştirilmiş ürün pazarlamasına ve daha derin tüketici – marka etkileşimine kadar, yiyecek ve içecek şirketleri için ticaretin bir sonraki dönüşümünü temsil edebilir. Metaverse’teki mevcut faaliyetlerin çoğu genç nesiller tarafından yönlendiriliyor. Örneğin oyuncular; görünümler, avatarlar, ekstra canlar ve diğer oyun içi satın alımlar için yıllık 80 milyar dolar harcıyor ve bu rakam giderek artıyor. Sadece video oyunlarındaki sanal ürünlere 2025 yılına kadar 190 milyar dolar harcanması bekleniyor. Bu durum potansiyel satın alma gücüne dair önemli bir ipucu da sunuyor.
Sürdürülebilirlik hassasiyeti et yemekten vazgeçmek için yeterli mi?