Gıdanın koruyucuları
821 milyon kişinin gıdaya ulaşmakta güçlük çektiği, 35 milyon kişininse açlıktan öldüğü gezegenimizde, her yıl üretilen 4 milyar tonluk gıdanın sadece 2,7 milyar tonu tüketiliyor. Evet, geride kalan 1,3 milyar tonluk gıda israf ediliyor… Veriler insanlık dramının en acı tablolarından birini sunarken israfın önüne geçmek adına attıkları adımlarla “Gıdanın Koruyucuları” olanlar bu tablonun değişmesi için hayati bir sorumluluk üstleniyor… “Gıdanın Koruyucuları”nın yarattıkları değeri ve somut çıktıları FM Halkla İlişkiler, İçerik ve İletişim Danışmanlık Kurucu Ortağı Fülay Yaşa Keskin liderliğinde mercek altına aldık…
Yeryüzündeki adaletsizliği gözlemleyebileceğimiz, anlatabileceğimiz pek çok alan var elbette. Ancak bir tarafta insanlar açlıktan ölürken diğer tarafta dünya ürettiği gıdanın üçte birinden fazlasını çöpe attığında sözün bittiği noktaya varmış oluyoruz… Bu noktada ise tabloyu değiştirebilmek adına yalnızca “eylemler” kalıyor. Harekete geçmek ve gıdanın koruyucusu olabilmek için bireylerden markalara dek herkese büyük sorumluluklar düşüyor…
Tüketim alışkanlıklarımızı değiştirmediğimiz ve gıda israfına dur demediğimiz sürece bugün açlıkla mücadele etmek zorunda olmayan toplumların dahi gıdaya erişimde büyük problemler yaşayacağını, dahası bu problemlerin zincirleme olarak su problemine dönüşeceğini öngörmek zor değil. Zira 2050 yılında dünya nüfusunun 10 milyar olacağı tahmin ediliyor. Türkiye’nin ise 105 milyon… Bu kalabalık nüfusun gıda talebini karşılayabilmek için üretimi bugüne göre yüzde 50, suyu ise yüzde 15 artırmamız gerekiyor. Dünyayı tüketme hızımız gezegenin kendisini yenileme hızından bu denli yüksekken hemen harekete geçmediğimiz takdirde yakın gelecekte bizi çok daha büyük sınavlar bekliyor…
Her şeyden önce işe “Bir kişinin dikkatinden ne olur?” algısını yıkarak başlamak gerekiyor! Neden mi? Türkiye’de yılda 18.8 milyon ton gıda çöpe gidiyor. Bugünden sonra toplumun yalnızca yüzde 2’si davranışlarında değişikliğe gider ve bundan yalnızca yüzde 2 daha az gıda israfı yaparsa 380 bin ailenin 1 yıllık asgari geçim rakamına ulaşıyoruz. Bundan yüzde 5 daha az gıda israfı yaparsak 900 bin ailenin 1 yıllık asgari geçim rakamını sağlayabiliyoruz…
Rakamlarla gıda israfı…
2021 BM Gıda İsrafı Endeksi Raporu’na göre; Dünya genelinde her yıl toplam 931 milyon ton gıda israf ediliyor. Bu da küresel çapta perakende satış noktaları, evler ve restoranlarda tüketime hazır gıdanın yüzde 17’sinin doğrudan çöpe gittiği anlamına geliyor. Türkiye, her yıl israf ettiği 7,7 milyon tonu aşan gıdayla dünya genelinde en fazla gıdanın israf edildiği ülkere arasında yer alıyor.
Birleşmiş Milletler’in sürdürülebilirlik çalışmaları yapan Wrap adlı sivil toplum kuruluşuyla gerçekleştirdiği araştırma israf edilen gıdayı somutlaştırma adına çöpe giden toplam gıdayı “her biri 40 ton kapasiteli 23 milyon kamyon dolusu yiyecek” olarak ifade ediyor… Birleşmiş Milletler 2021 Gıda Endeksi verilerine göre her yıl dünyada gerçekleşen gıda israfının yüzde 61’i evlerde, yüzde 26’sı gıda hizmet sektöründe, yüzde 13’ü ise perakende sektöründe yaşanıyor…
En çok gıda israfı yapan ülkeler…
Birleşmiş Milletler’in Gıda İsrafı raporunun verileri aslında bir anlamda “Zengin ülkeler daha çok israf ediyor” algısını yıkıyor. Raporda en çok gıda israfı yapan 10 ülke sıralandığında birinciliği Hindistan alırken onu Nijerya ve Endonezya takip ediyor. Sıralamada 4. sırada ABD karşımıza çıksa da hemen ardından yine yoksul bir ülke olan Pakistan geliyor…
Peki ya yarın?
Gıda israfının halihazırda ulaştığı boyutlar endişe verici. Peki yarın için gerçekleştirilen projeksiyonlar bize neler söylüyor?
Boston Consulting Group (BCG) yayınladığı son raporuyla birlikte 2030 yılında gıda atığı miktarının 2,1 milyar tona ve 1,5 trilyon dolar israf tutarına ulaşacağını öngörüyor. BCG aynı zamanda gıda israfının tüm ekosisteme ne denli zarar verdiğini “Gıda israfı bir ülke olsaydı, üçüncü en büyük sera gazı yayıcısı olurdu” diyerek özetliyor. Sürdürülebilir bir gelecek için attığımız adımlarda gıdayı korumamızın ve israfın önüne geçmemizin ne derece önemli olduğu böylelikle bir kez daha yüzümüze vurulmuş oluyor.
Gıdaya kalkan olan markalar…
Migros
Migros, Tarım ve Orman Bakanlığı öncülüğünde Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) desteğiyle bir kılavuz hazırladı. Markanın sahip olduğu bilgi birikimi ve uluslararası yöntemlerin referans alındığı “Gıda Satış Noktalarında Gıda İsrafı İle Mücadele Kılavuzu”, gıda israfını önleme ve azaltma konusunda farkındalık yaratmanın yanı sıra perakende sektörüne yönelik rehber niteliği taşıyor. Geride bıraktığımız yıl Consumer Goods Forum’da yer verilen rehbere yönelik FAO Orta Asya Alt Bölge Ofisi Koordinatörü ve Türkiye Temsilcisi Dr. Viorel Gutu, “Bu rehber, sektör oyuncularının, öncelikli alanlarını belirlemelerini ve iyi uygulama ve çözümleri hayata geçirmelerini destekleyecek önemli bir araç” diyor.
Grundig
Grundig, dünya çapında “Respect Food-Gıdaya Saygı” felsefesiyle gıda israfına karşı sürdürdüğü girişimini Türkiye’de 2017 yılından bu yana “Ruhun Duysun” projesiyle hız kesmeden ve kapsamını sürekli geliştirerek devam ettiriyor.
Grundig, Mehmet Gürs iş birliğiyle başlatılan “Ruhun Doysun” projesiyle gıda israfına dikkat çekerek doğayla bütünleşmiş sürdürülebilir bir yaşam için farkındalığı artırmayı hedeflerken, web sitesinde yer alan blog yazılarıyla ve yayınladığı “Ruhun Doysun Gıdaya Saygı” kitabıyla da tüketim bilinci oluşturmak, israfı azaltmak ve doğaya dönük bir yaşam için ilham veriyor.
Ülker
“Tarladan rafa sıfır kayıp, sıfır israf” söylemini benimseyen Ülker israfsız şirket modeli ve gıda kayıplarını ilk aşamadan itibaren kaynağında azaltma hedefiyle çalışıyor. Sıfır atık hedefleri doğrultusunda, 2019 yılında toplam atıklarının yüzde 91’ini geri dönüştürmeyi başarmış olan marka, aldığı ham maddelerin yüzde 98,9’unu bitmiş ürüne çevirme oranına ulaşmış olmasıyla da gıdanın koruyucusu olma sorumluluğunu yerine getiriyor.
Tarım ve Orman Bakanlığı ile Birleşmişler Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) başlattığı “Gıdanı Koru, Sofrana Sahip Çık” kampanyasının da destekçisi olan Ülker, Dünya genelinde gıda kaybının ve israfının 2030 yılına kadar yüzde 50 azaltılması amacıyla başlatılan, Dünya Kaynak Enstitüsü (World Resources Initiative-WRI) tarafından yönetilen “10x20x30” girişimine de destek veriyor.
CarrefourSA
CarrefourSA, Temel İhtiyaç Derneği (Tİ- DER) ile dokuz yıldır süren iş birliği çerçevesinde, Destek Market’e 600 ton ürün tedarik ederek 24 bin ihtiyaç sahibine ulaşmayı başardı. HayKonFed iş birliğiyle devam eden “Dost Hareketi” projesi çerçevesinde ise CarrefourSA, marketlerindeki yenilebilir tüketim fazlası ürünleri, HayKonFed gönüllüleri aracılığıyla sokak hayvanlarına ulaştırmayı sürdürüyor.
Gıdanın savunucularından biri olarak öne çıkan CarrefourSA geçen yıl 144 mağazasında bir de proje hayata geçirdi: “Görüntüsüne Aldanmayın Tadına Şans Verin”. Projeyle olgun ve şekli bozuk ancak insani tüketime uygun olan gıdaları diğer ürünlerden ayrı alanlarda, daha uygun fiyatlarla satışa sunarak gıda kaybı ve israfının önlenmesi hedeflenirken “Sorumlu Üretim ve Tüketim Amacı” da destekleniyor…
Banvit
Banvit oluşturduğu “Akıllı Çocuk Sofrası” platformuyla gıdanın koruyucusu olmaya kattığı perspektifle fark yaratıyor.
Gıda israfıyla mücadelede çocukları merkeze alan marka “Akıllı Çocuk Sofrası” ile çocuklara erken yaşta bilinçli gıda tüketimi ve alışkanlığını kazandırmayı hedefliyor.
Alanında uzman bir ekibin hazırladığı eğitici ve öğretici içerikleriyle geleceğin yetişkinlerinin davranışlarını bugünden şekillendiren marka, gıda israfını önlemek adına anlamlı adımlar atıyor…
Metro Türkiye
Birleşmiş Milletler’in gıda kaybı ve israfını 2030 yılına kadar yüzde 50 azaltma hedefine Metro Türkiye 2021 yılı itibarıyla ulaşarak gıda atıklarını 2017 yılına kıyasla yüzde 51 oranında azalttı. Halen tüketilebilir durumda olan gıdaları, gıda bankaları aracılığıyla ihtiyaç sahiplerine ulaştıran Metro Türkiye 2021 yılında 1.046 ton gıdayı kurtararak, ihtiyaç sahiplerine yaklaşık 2 milyon 5 yüz bin öğün yemek ulaşmasını sağladı ve 2 bin 615 ton CO2 sera gazı emisyonunun oluşmasını önledi.
Ayrıca Metro Türkiye, kullanılabilir ve tüketilebilir durumda olan ancak son tüketim tarihi yaklaştığı için reyonda satılamayan ya da ambalaj hasarı nedeniyle satıştan kaldırılan ürünleri Fazla Gıda aracılığıyla yeniden satışa sunuyor.
2021 yılında 200 tona yakın gıda yeniden satış ile atık olmaktan kurtarılırken mağazalarda oluşan gıda atıklarının da yeniden kullanılmasını sağlamak amacıyla hayvan yemi üreticilerine satışını gerçekleştirerek 107 ton gıda atığının tekrar kullanılabilmesini sağladı.
Hepimiz birer gıda koruyucusu olmak zorundayız…
✓ Gıda israfı, bir süredir dünya genelinde acil önlem alınması gereken konular arasında. Ancak tabi bunu sadece bireylerin hane içindeki israfıyla sınırlı düşünmemek gerekiyor. Evet, israfın kaynaklarından biri evler, ancak restoranlar, oteller, şirket yemekhaneleri gibi toplu tüketim yapılan daha büyük kaynak noktalarını da göz ardı etmemeliyiz. Uzun yıllardır bu alanda yapılan araştırmalar var. Biliyoruz ki en çok israf tahıl ve ekmek, ardından meyve-sebze kategorisinde gerçekleşiyor. Bunun, ihtiyaçtan fazla satın almadan dayanıklılık tarihlerinin dikkate alınmamasına kadar birçok nedeni var. Aslında gelenek ve göreneklerimizi düşünürsek, Türk toplumunun israf karnesinin bu kadar zayıfla dolu olmaması gerekirdi demeden duramıyorum.
✓ Bugün küresel iklim değişikliği ve tarım alanlarının azaldığı bir dönemde yaşıyoruz, dolayısıyla gıdayı korumak her zamankinden önemli. Türk toplumunun bu konuda çok ayrıştığını yani daha kötü veya iyi olduğunu düşünmüyorum. Özellikle Avrupa’da bilinçlenme daha önce başlasa da Türk toplumunda da ciddi bir bilinçlenme var; daha geç olması sanırım Anadolu topraklarının bereketinden dolayı genel olarak gıda yokluğunu daha az gören bir jenerasyon olmamızdan kaynaklanıyor.
✓ Bugün markalar evrenine baktığımızda bu konuyu gıda, perakende, toplu yemek sektörlerinin daha fazla sahiplenmeye çalıştığını görüyoruz. Ana faaliyet alanları olduğu için sorumlulukları var ve birçoğu üstleniyor. Çok başarılı farkındalık çalışmalarına imza atan, konuyu sürekli gündemde tutan markalar var. Üstelik bir kerelik değil, genele baktığınızda sürekli ve sürdürülebilir şekilde ısrarla konunun üzerindeler. Bunu çok önemli ve değerli buluyorum, bilinç düzeyi ve farkındalık bu ısrarla artıyor…
✓ Özetle, dünyayı tüketim hızımız, dünyanın kendi kendini yenileme hızından daha fazla. Bu durumda sadece markalar değil, hepimiz birer gıda koruyucusu olmalı, hepimiz önce kendi evimizde sonra dışarıda tüketim yaptığımız mekanlarda bireysel sorumluluk almalıyız. Bir kişiden çok şey olabilir!
Öncü markalar proaktif mücadelelerine devam etmeli…
✓ Türkiye genelinde her yıl kişi başı 93 kilogram gıdayı evlerimizde israf ediyoruz ve bu veriyle dünya ortalamasının üstünde yer alıyoruz. Bir tarım ülkesi olarak gıdanın topraktan sofraya nasıl bir hikayesi olduğunu ve ne kadar emek gerektirdiğini bilen bir toplum olduğumuzu ve kültürümüzde gıdanın kutsal görüldüğünü düşündüğümüzde en çok gıda israfı yapan ülkeler arasında yer alıyor olmamız, bireylerden kurumlara tedarik zincirinin her parçasının acilen harekete geçmesi gerekliliğinin altını çiziyor.
✓ Bu anlamda gıda sürdürülebilirliğinin sağlanması ve israfın önlenmesi adına ülkemizde yerel çözümler üretildiğini ve iyi örneklerin çoğaldığını görüyor olsak da bu alandaki potansiyelimize kıyasla alabileceğimiz birçok aksiyon olduğunu görüyoruz.
✓ Mevcut durum göz önüne alındığında herhangi bir sektörün ya da birkaçının bu küresel problem ile tek başına mücadele etmesi beklenmemeli. Karar alıcıların, özel sektör yöneticilerinin, tedarik zinciri paydaşlarının, akademi ve enstitülerin ve tüketicilerin el ele hareket etmesi; anlık ya da kısa vadeli çözümlerden ziyade işleyişleri temelden dönüştürecek adımların atılması gereken bir mücadele söz konusu.
✓ Pazarlama perspektifinden baktığımızda markaların, yaptıkları çalışmalar ile sektöre öncülük etme misyonunu üstlendiği ve bu misyonu tüm süreçlerine entegre ederek proaktif şekilde mücadeleye devam etmeleri oldukça kritik. Yola çıktığımız günden bu yana birlikte çalıştığımız paydaşlarımız aracılığıyla firmalar arasında sürdürülebilirlik ve döngüsel ekonomi bilincinin arttığını görmek oldukça gurur ve umut verici diyebiliriz.
Gıdanın topraktan çatala yolculuğunda herkes sorumlu
✓ Keşke küresel verilerle kıyasladığımızda Türk toplumunun gıda israfı ve tasarrufu konusunda diğer toplumlardan olumlu bir biçimde ayrıştığını söyleyebilseydim. Ancak maalesef Türkiye ile ilgili veriler küresel israfa paralel bir görüntü sergiliyor. Birleşmiş Milletler “Gıda İsrafı Endeksi Raporu” 2021 verilerine göre dünyada her yıl 931 milyon ton gıda israf ediliyor. Türkiye’de ise her yıl 7,7 milyon ton yiyecek çöpe gidiyor. Bir başka deyişle Türkiye’de her yıl kişi başı 93 kilogram yiyecek israf oluyor. Türkiye kişi başına en çok gıdanın israf edildiği ülkeler arasında üçüncü sırada. En acısı israf kalemlerinin başında bizim için kutsal olan ekmek geliyor, günlük 4,9 milyon somun ekmek israf ediliyor. Diğer yandan, kalan yemekleri değerlendirmek, gıdaya saygı duymak bizim mutfak kültürümüzde var. Ancak özellikle büyük şehirlerde yaşamın artan temposu, topraktan uzaklaşmak, gıdanın yolculuğuna uzak kalmak gibi faktörler tüketimi ve beraberinde israfı arttırdı.
✓ Aynı raporda, küresel çapta perakende satış noktaları, evler ve restoranlarda tüketime hazır gıdanın yüzde 17’sinin doğrudan çöpe gittiği ifade ediliyor. Bu noktada gıda kaybı ve gıda israfı arasındaki ayrımı netleştirmek önemli diye düşünüyorum. Gıda kaybı, hasat sırasında ve sonrasında, paketleme öncesinde ve nakliye sırasında gerçekleşirken; gıda israfı marketlerde, restoranlarda ve evlerimizde meydana geliyor. Bu ayrımdan da anlaşılacağı gibi gıdanın topraktan çatala yolculuğunda herkes sorumlu.
✓ Konuya marka ve pazarlama dünyası özelinde baktığımızda, gıda üreticileri bir yandan daha az kayıp ve israf yaşanması için kendi süreçlerinde iyileştirmeler yaparken, diğer yandan tüketiciyi bilinçlendirme konusunda sorumluluk alabilirler. Bu noktada gıda bankacılığından bahsetmeden olmaz. Tüm iyileştirmelere rağmen üretim fazlası ya da mevsimsel üretim olan, son kullanma tarihi yaklaştığı veya ambalajı zarar gördüğü için imha edilecek insan kullanımına uygun ürünleri olan üreticiler, toptancılar, perakendeciler bu ürünleri gıda bankacılığı sistemine bağışlayarak hem israf olmaktan kurtarabilir hem de bedelsiz bir şekilde ihtiyaç sahiplerine ulaştırılması sayesinde yoksulluk ve açlıkla mücadeleye güç katabilir.
✓ Gıdanın koruyucusu dendiğinde aklıma gelen ilk örnek gıda üreticisi olmasa da bu endüstrinin önemli bir parçası olan elektrikli ev aletleri alanından GRUNDIG. Takip ettiğim kadarıyla “Ruhun Doysun” projesi doğaya hak ettiği özeni göstermeyi, kaynaklara saygı duymayı, bilinçli tüketimi keyifli bir görsellik ve tüketiciyi içine alan bir dille yaygınlaştırmaya çalışıyor. İsrafla mücadele kapsamında gıda bankacılığı sistemine destek veren her kurum bizim bakış açımızla “Gıdanın Koruyucusu” oluyor.
Marketing Türkiye 11 ili etkileyen büyük felakette basılı yayınlara ulaşmanın zorluğunu da göz önünde bulundurarak Mart sayısını web sitesi üzerinden tüm okurlarının erişimine açtı.
Görselin üstünü tıklayarak Marketing Türkiye Mart sayısını okumaya başlayabilirsiniz…