10 startup’tan 9’u başarısız oluyor. Peki neden?
Herkes tarafından bilinen bir ortalama vardır, bu da her 10 startup’tan 9’u başarıya ulaşamadan hayatına son verir. Ne acı değil mi? Bir fikir üzerine yatırım yapılması ve sonrasında fikrin gerçekleşmesi adına yapılan bütün organizasyonun bilindik bir ortalamayla sonlanması gerçekten üzücü. Öte yandan bu ortalamanın merak ettiğim tarafı başarıya ulaşamayan 9 girişimin nerede hata yaptığıdır. İstatistik içerisinde görmediğimiz gizli bir gerçek olabilir mi? Her 10 girişimciden 9’u senelik planlama yaparken ekonomik dengeleri ve pazar ihtiyaçlarını görmeden ilerliyor ve dolayısıyla ihtiyaç yaratamıyor gibi…
Bu ay değinmek istediğim asıl konu, yukarda bahsettiğim konuyla biraz alakalı ve biraz da alakasız bir başlık. Bu da “Konfor alanında rahat bir şekilde çalışırken, daha iyiyi gerçekleştirebilmek için ne seviyede risk alıp efor harcayarak başarıya koşuyoruz?” Başarısızlık korkusu ile konfor alanımız karşı karşıya geldiğinde genelde kim kazanıyor?
Bu sorunun cevabının sadece kendimizde olması bile genelde kazanan tarafın kim olacağını belirler nitelikte…
Yukarıdaki içsel çatışmayı bir yere park edelim, içine ego katalım ve sonraki seviyeye geçelim.
Konfor alanının getirdiği başarıyı, çalıştığımız şirketin bilinirliği veya gerçekleştirdiği işlem sayısıyla yorumladığımızda farklı bir başarı kriteri çıkıyor ortaya: “Bizim başarımızla şirket tarihçesinin başarısının devamında, bizlerin orada tesadüfen bulunuyor olması…” Buna “Yanlış zaman yanlış insan, tutunmak imkânsız yamalı sevdalardan” şarkısıyla eşlik edebiliriz.
Bu sözlerimi de bir yere park edelim. Bulmacanın parçalarını birleştirmeye devam edeceğim.
Çözüm ne?
Konfor alanından sektörümüzde kimlerin fayda sağladığını söylememe gerek yok sanırım. Arandığında bulunmak veya senin adına senin datanı sana geri vermeyi sağlayabilen dev oyuncular bence konfor alanımız. Hatta bir ispat olarak şunu söyleyebilirim, a şirketi ile z şirketi arasındaki bilgi farkı gittikçe azalıyor ve bu da hizmet bedellerinin düşmesine neden oluyor…
Sonuca varmak istiyorum, aksi taktirde ben de kaybolacağım yazıda.
Neden düşünen ve sorgulayan değerlerimizi yurt dışındaki şirketlere kaptırıyoruz? Daha yeni değil miydi böyle giderse sektörümüzde yetkinlik sorunu yeterliliğin önüne geçecek tartışmalarımız? Bu insanların kendi başarılarını yarattığı oyun alanlarına ihtiyacı var. Kendi yaratıcılıklarını konuşturabildiği ekosistemlere ihtiyacı var. Bunun için imkân sağlanması gereken bir risk bütçesi ve maliyet hassasiyetinden bir tık uzak durabilen liderlere ihtiyaç var.
Aksi durumda dövizle çalıştırmamız gereken yabancı profesyoneller bize daha pahalıya patlayacak gibi…