Hayaller kır düğünü gerçekler düğün salonu
Baharın gelişiyle birlikte pek çok bekar genç için hayallerindeki düğünün hazırlıkları başladı. Ancak evdeki hesap her zaman çarşıya uymayabiliyor. Hayallerdeki masalsı kır düğünü; akrabaları memnun etmek için yapılan sayısız tören, ev kiraları ve kredi borçlarıyla sonlanabiliyor. Peki, tüm bu gerçekler göz önüne alındığında gençler evlilik hakkında ne düşünüyor? Yeni ekonomik koşullar evlilik planlarını nasıl etkiledi? Marketing Türkiye için VeriNays araştırma şirketinin yeni evli ve bekar gençlerle gerçekleştirdiği “Düğün Ekonomisi Araştırması”, “hayallerin” “gerçeklerden” ne kadar farklı olduğunu ortaya koyuyor.
Bahar geldi, havalar güzelleşti derken yılın o malum sezonuna giriş yaptık… Hepsi sonunda halaya bağlanan düğünler birkaç ay boyunca birbirini kovalayacak… Her yıl Türkiye’de ortalama 600 bin çift “Evet” derken, bu aylarda düğün ve nikah salonlarının önlerinde kuyruk oluşmasının şaşılacak bir yanı yok elbette. Düğünler Türkiye için 165 milyar TL’yi aşan ciddi bir ekonomi yaratıyor. Hazırlıklar için organizasyon firmaları tutuluyor, mekanı, pastası, gelinlik ve damatlığı alınıyor, davetiyeler hazırlanıyor… Ancak iş bununla da sınırlı kalmıyor; sözü, nişanı, kınası, balayısı ayrı ayrı planlanırken bir yandan çeyiz hazırlıkları yapılıyor, evler baştan aşağı diziliyor…
Marketing Türkiye için VeriNays tarafından gerçekleştirilen “Düğün Ekonomisi Araştırması” tüm bu etkinliklerin ekonomiye olan etkisini ortaya koyuyor. Çeyrek fiyatları alıp başını gitmiş ve düğün masrafları genç çiftleri ezip geçiyorken gelin düğün ekonomisinin derinliklerine dalalım…
Evliliğe bakış açısı değişti
TÜİK’in yayımladığı resmi verilere göre 2008 yılından beri düşüş eğiliminde olan evlenme oranı 2021 yılında uzun süre sonra ilk defa artışa geçti. Bunda pandemi sebebiyle 2020’de ertelenen düğünlerin payı büyük elbette. Ayrıca, salgın ve karantinanın sebep olduğu karamsar ve yalnız dönemin insanların evliliğe daha sıcak bakmasını sağladığı da düşünülüyor.
Karantina ya evlendiriyor ya boşuyor…
Madalyonun diğer yüzünde ise boşanma oranları yer alıyor. Boşanma oranları yükselişini sürdürürken her geçen yıl evlilik ve boşanma sayıları birbirlerine yaklaşıyor. 2008 yılında boşanan çiftlerin evlenen çiftlere oranı yüzde 15’ken bu oran 2021 yılında rekor seviyeyle yüzde 31’e yükseldi. Birleşik Krallık’ta aile hukuku davalarına bakan en büyük avukatlık bürolarından Stowe Family Law’a göre İngiltere’de boşanma oranları pandemi sürecinde yüzde 95 arttı. Benzer şekilde, Çin medyasında yer alan haberlere göre, Shaanxi eyaletinin başkentinde resmi daireler 1 Mart 2020’de açıldıktan sonra yoğun bir boşanma dalgasıyla karşı karşıya kaldı.
Evlenme yaşı yükseliyor
Gençlerin evlilikle ilgili düşüncelerine baktığımızda, her ne kadar evlilikten kaçınma davranışı gençler arasında yükselişte olsa da bu durumun genele yayıldığını söylemek zor.
Her 3 gençten yaklaşık 2’si yakın gelecekte evlenmeyi planladığını belirtiyor. Gençler ortalama 30 yaşlarında evlenmeyi planlıyorlar. TÜİK verilerine göre ilk evlenme yaşı her geçen sene yükselirken bu yükselişin devam etmesi de bekleniyor.
“Ben düğün istemiyorum ama ailem istiyor…”
Düğün masrafları malum… Bekar gençlerin yüzde 42’si evlenmeleri durumunda düğün yapmayacaklarını belirtiyor. Büyük çoğunluğu düğünün çok masraflı olacağını (yüzde 81) ve düğüne harcanacak paranın daha önemli ihtiyaçlar için kullanabileceğini (yüzde 72) belirtiyor. Gençlerin düğün yapmama konusunda aileleri ikna edip edemeyeceği ise merak konusu.
Çünkü geçtiğimiz dört yıl içerisinde evlenenlerin büyük çoğunluğunun düğün yaptığını görüyoruz. Hatta bir kısmının tek düğünle yetinmediği, birden fazla düğün yaptığı görülüyor. Sadece nikah yapanların önemli bir kısmınınsa bahanesi pandemi (yüzde 71). Diğer bir kısım ise pandeminin yanı sıra düğünün yaratacağı ekonomik zorluklardan dolayı (yüzde 52) düğün yapmadığını belirtiyor.
Planlar gerçek hayatla uyuşmuyor
Gelecekte evlenmeyi planlayan gençlerin aklında kır düğünü yapmak var (yüzde 46). Fakat geçtiğimiz dört yıl içerisinde evlenenlere sorulduğunda büyük çoğunluğunun düğün merasimini düğün salonunda gerçekleştirdiği görülüyor (yüzde 69). Kısacası hayaller kır düğünü, gerçekler düğün salonu…
“Biz biliyoruz da oynuyoruz” diyenlerin tercihi: Özel koreografi
Düğün organizasyonu içerisinde her unsurun kusursuz olması isteniyor. Düğün öncesi fotoğraftan canlı müziğe kadar birçok hizmetin alımı yapılıyor. Hatta ilk beşe giren kalemler arasında özel dans ve koreografi dersleri almak da var.
Geçtiğimiz dört yıl içerisinde evlenenlerin yüzde 80’i satın aldıkları düğün hizmetleri için organizasyon firmalarıyla çalıştığını belirtiyor. Bu durum düğün ekonomisine yeni bir kalemin eklendiğini ve gelecek senelerde bu kalemin düğün ekonomisi içinde payını artıracağını gösteriyor.
Evlilik ritüellerinden vazgeçilmiyor!
Günümüz evlilik ritüelleri farklılaştıysa da geleneksel ritüellerden pek de kopmamış halde. Geçtiğimiz dört yıl içerisinde evlenenler geleneksel evlilik ritüellerinin çoğunu yerine getirdiğini belirtiyor. Gelecekte evlenmeyi planlayanlar ise bu ritüellerin birçoğunu terk etmeyi düşünüyor.
Fakat tıpkı düğün merasiminde olduğu gibi bu durumun sadece çiftlerin değil, ailelerin de kararı olduğu bir gerçek. Bu nedenle her ne kadar gençler bu ritüellerden uzaklaşmak istese de aile taleplerinin durumu tersine çevirecek güçte olduğu, istenilen ancak düşüşe geçen tek ritüelin bekarlığa veda partisi olmasıyla kendini gösteriyor…
Evlilik kredilerinin önemi arttı
Tüm giderleri (düğün, nişan, balayı vb.) düşünüldüğünde evlenmenin çiftlere maliyetinin ortalama 140.000 TL olduğu belirtiliyor.
Bu maliyetlere bir de düğün sonrası ev kurma giderleri eklendiğinde, evlenmek ekonomik anlamda giderek zorlaşıyor.
Evlilik süreçleri öncesinde gider planlamaları yapılsa da bu planların suya düştüğü görülüyor…
Yeni evlenen çiftlerin yüzde 58’i için evdeki hesap çarşıya uymuyor. Hesabı tutmayan çiftler (yüzde 58) evlilik kredisi alarak dünya evine yüklü bir borçla giriyor.
Şimdiki aklım olsa…
Geçtiğimiz dört yıl içerisinde evlenen çiftlere, günümüz koşullarını düşündüklerinde bugün yine evlilik kararı alıp almayacakları sorulduğunda yeni evli çiftlerin yüzde 22’si mevcut koşullarda evlilik kararı almayacaklarını belirtiyor.
Bugün evlenmeyeceğini belirtenlerin büyük çoğunluğu ekonomik zorlukların aile kurma ve gelecek planlama gibi konularda engel oluşturduğunu söylüyor.
Ekonomik zorluklar dışında yeterli psikolojik olgunluk seviyesine ulaştığını düşünen gençler evlenmenin yarattığı baskıyı kaldıramadıklarını ve bu nedenle bugün evlenmeyi düşünmeyeceklerini belirtiyor. Özellikle birçok gencin partnerleriyle evlilik öncesi aynı evde yaşama olanaklarının olmaması, başkalarına karşı sorumlu olma konusunda bilinçsiz olmaları evlilikle birlikte gelen yükleri kaldıramamalarına neden oluyor.
Gönüller Maldivler’i istese de cüzdanlar Bodrum’a bile yetmiyor…
Gelecekte evlenmeyi planlayan gençlere bakıldığında, neredeyse tamamı balayına çıkmak istiyor. Yurt içinde olduğu kadar yurt dışında da bir sahil bölgesine gitmek isteyenler mevcut. Fakat yurt dışı planları birçok genç için mevcut ekonomik koşullarda hayalden öteye gidemiyor. Bu nedenle gençlerin yurt dışı balayı planları yurt içinde sonlanıyor. Üstelik pandemi ve ekonomik darboğaz nedeniyle yeni evli çiftlerin yaklaşık 3’te 1’lik kesimi balayına hiç çıkamadığını belirtiyor.
Boşanma artık bir tabu değil
TÜİK verilerine göre Türkiye’de gerçekleşen boşanmaların yaklaşık yüzde 31’lik kısmı evliliğin ilk 5 yılında gerçekleşiyor. Bununla birlikte geleneksel anlamda boşanmanın bir tabu olmaktan çıkması, her ne kadar geçtiğimiz aylarda devlet korumasını yitirmiş olsa da kadın haklarının daha görünür olması ve toplumsal cinsiyet eşitliği için verilen mücadeleler boşanma konusunda insanları daha cesur kılıyor.
Yeni başlangıç, yeni ev, yeni eşyalar
Son dönemlerde dramatik bir şekilde artan ev fiyatları ve kiraları gençlerin bireysel hayat kurmalarını engelleyen faktörlerden biri. Aile evinden ayrıldıktan sonra tek başına hayat kurmak artık gençler için bir hayalden öteye geçemediği için pek çok genç aile evinden ancak evlenince çıkabiliyor. Bu kapsamda geçtiğimiz dört yıl içerisinde evlenen gençlere baktığımızda, yeni evli gençlerin yaklaşık yarısı evlilik sonrası kiralık eve taşındığını belirtirken, her 3 çiftten 1’i ise satın aldıkları evde yaşadıklarını belirtiyor.
Yeni evli çiftlerin neredeyse tamamı yeni eşyalarının hepsini sıfır olarak aldıklarını belirtti (yüzde 87). Son zamanlarda ekonomik darboğazla birlikte artan ikinci el eşya alışveriş (paylaşım ekonomisi) trendininse henüz evlilik ekonomisine uğramadığı görülüyor.
Araştırmanın Metodolojisi
Marketing Türkiye için VeriNays araştırma şirketi tarafından 19-25 Nisan tarihleri arasında gerçekleştirilen “Düğün Ekonomisi Araştırması”nda gençlerin evliliğe ve evlilik ritüellerine yaklaşımları analiz edildi. Çalışma kapsamında 20-35 yaş aralığında 500 kişiyle görüşüldü. Görüşmecilerin 200’ü son dört yıl içerisinde evlenen kişilerden oluşurken 300’ü ise bekar gençlerden oluştu.
Gençler için evlilik, evden çıkmanın anahtarı oldu
✓ Ekonomik ve politik gündem her ne kadar gençleri evlilikten uzaklaştırsa da pandeminin tam ters bir etki yaptığı görülüyor. Pandeminin etkisini iki ana başlık altında değerlendirebiliriz:
✓ Yaşatma Dürtüsü: Pandemi günleri bizlere fazlasıyla “ölümü” hatırlattı. Kendimizin, ailemizin, arkadaşlarımızın hatta tüm insanlığın geleceğinden endişe ettik. Bu da insanlarda varoluşsal bir tepkinin doğmasına neden oldu: “Yaşatma”. Kimimiz bitki yetiştirerek, kimimiz hayvan sahiplenerek yaşattık. Bu duygu evlilik konusunda tereddüdü olanları da harekete geçirdi. Yeni bir eve taşınmak, yuva kurmak hatta çocuk sahibi olmak gibi düşünceler pandemiyle başlayan o buhran anlarından bir çıkış kapısı açtı insanlara.
✓ Evden Uzaklaşma: Pandemiyle birlikte aileleriyle hiç olmadığı kadar fazla vakit geçiren gençler ilk başlarda bu durumdan hoşnutlardı. Fakat sonsuz eve kapanmalar, gençlerin çıkış yolları aramasına neden oldu. Mevcut ekonomide tek başına eve çıkmaları gittikçe zorlaşan gençler için (özellikle genç kadınlar) evlilik çıkış için yegâne anahtar olarak görüldü. Bu nedenle bu evlilik kararlarının çok sağlıklı bir şekilde değil, mevcut koşullar ve baskı altında verildiğini unutmamalı. Bu durumun ilerleyen yıllarda boşanma oranlarında artışa neden olması beklenebilir.