Tüketicilerin “Hep böyle kal” dediği markalar…
İnovasyonun çağın anahtar kelimelerinden biri olduğuna kuşku yok. Ancak klasiklerin en önemli özelliği de “zamansız” olmaları. İşte bunu başaran ürünler için takvimlerin bir önemi yok zira her dönemde tüketicilerin kalbinde taht kurmayı başarıyorlar. Hal böyle olunca tüketicilerden onlara karşı adeta ortak bir ses yükseliyor: “Hep böyle kal”. Bu ortak sese kulak vererek tüketicilerin “hep böyle kal” dediği markalara ve o ikonik ürünlerin hikayelerine gelin birlikte bakalım…
Daha yeni olmak, güncellenmek, zamanın ruhuna ayak uydurmak ve hatta gelecekten gelmek… Yalnız markaların değil insanların dahi peşinde olduğu bir yolculuk bu. Ama nasıl ki sadakat hiç eskimiyor her dönemde tüm ilişkilerin temelinde duruyorsa, klasikler de aynı şekilde zamansızlığıyla çok güçlü sadakat bağları yaratıyor. Üstelik bu “klasikler” yalnızca kendi döneminin sadık tüketicilerini yaratmıyor, her yeni kuşağın da gönlüne taht kuruyor.
Değil mi ki dünyanın hemen her noktasından kahve çekirdeklerine ulaşabildiğimiz günümüzde kahve dendiğinde halen ilk akla gelen Türk Kahvesi oluyor, üstelik Z kuşağı da bundan farklı düşünmüyor.* Türk Kahvesi denildiğinde de akıllarda o an beliriyor İhap Hulusi Görey’in çizgileri… Ya da sarı bornozlarıyla minicik bebeklerin “bıcı bıcı” yaptığı reklam filmi 40 yıl sonra da zihinlerde dönüyor ve vazgeçilmez kılıyor Dalin’i.
Kiminin, dedesinin cebinden çıkardığı o Tadelle canlanıyor zihninde ve markette gözü ilk onu arıyor… Kimi karne günü yediği Whopper’ı üniversite mezuniyetinden önceki finalinin ardından yine koşarak yiyor, kimi yolları ilk kesiştiği günden bu yana çantasında hep “o” kalemi taşıyor… Evet yeniye hayranlığımız olsa da klasiklere ve zihnimizde yer etmiş ikonlara olan tutkumuz bir başka… Öyleyse 45’likler arasından Erol Evgin’i seçelim ve tüketicilerin “Hep Böyle Kal” dediği markalara ve onların ikonik ürünlerinin hikayelerine daha yakından bakalım…
Kurukahveci Mehmet Efendi – Türk Kahvesi
Kolay değil, 153 yılı ardında bırakmış Türkiye’nin en ikonik markalarından biri Kurukahveci Mehmet Efendi. Üstelik bu 153 yıl içerisinde 2. Dünya Savaşı’ndan büyük buhrana 3 ayrı büyük krizle de karşı karşıya kalmış. Ancak bu krizleri aşmayı ve klasiğe dönüşmeyi başarmış bir lezzet Kurukahveci Mehmet Efendi. Bugün dünyada 55’ten fazla ülkeye ihraç edilen lezzet yılda yaklaşık 500 milyon fincana doluyor…
1930’da İhap Hulusi Görey’in yarattığı “kahve içen insan” logosu 1992 yılında tasarımcı Bülent Erkmen tarafından tasarımının özüne sadık kalarak küçük dokunuşlarla güncellendi ve Kurukahveci Mehmet Efendi halen logosuyla ve lezzetiyle Türk Kahvesi denince ilk akla gelen marka olma başarısını sürdürüyor.
Kurulduğu günden bugüne, kahveye bir sanat gibi yaklaşan Kurukahveci Mehmet Efendi, bu zanaatı beraberindeki ustalık, bilgi, tecrübe ve inceliklerle babadan oğula, ustadan çırağa aktarmaya devam ederken tüketicilerin “hep böyle kal” sesine de kulak vermiş oluyor…
Tadelle
Sagra’nın üreticisi olduğu Tadelle 1980’li yıllardan bu yana her kuşaktan tüketicinin vazgeçemediği çikolataların başında geliyor. Öyle ki sosyal medyada ne zaman ki bir “çikolata” gündemi olsa Tadelleciler hemen ortaya çıkıp kendilerini gösteriyor.
Yarattıkları asıl farkın temelinde “uzmanlar tarafından seçilen fındıkların özel kavurma tekniğiyle aroma, lezzet ve besin değerlerini kaybetmeden kavrularak kendine has bir tada sahip çikolata ile buluşturulması” olduğunu söyleyen marka yüzde 34 fındık oranı ve sadece şeker pancarından elde edilen şeker kullanılarak üretilmesiyle de “gıda dedektifleri”nin gönlüne taht kurmayı başarıyor.
Geride bıraktığımız yıllarda bitter, beyaz çikolata ve şeker ilavesiz çeşitlerinin yanı sıra gofretleriyle de tüketicilerin karşısına çıkan markanın gönüllerde en çok “Tadelle Klasik” ile taht kurduğunu söylemeye gerek yok elbette…
Yumoş Ayıcığı: Snuggle
Bu kez sırada bir lezzet değil maskot var… 1983 yılında hayatımıza giren Yumoş ayıcığı dünyanın farklı noktalarında farklı isimlerle bir pazarlama stratejisi olarak hayata geçirilmişti. S
empatik maskot ilk günden bu yana tüketicilerin gönlüne taht kurdu. Geçtiğimiz yıllarda Nişantaşı sokaklarını da renklendiren Yumoş ayıcıkları 7’den 70 herkesin çok sevdiği ve “hep böyle kal” dedikleri arasında yer alıyor…
Ülker – Çikolatalı Gofret
“Ülker Çikolatalı Gofret” dendiği an pek çoğumuzun zihni cümleyi tamamlıyor: “Sevmeyen var mı?”
1979 yılında hayatımıza giren efsanenin doğuşunu Murat Ülker bir röportajında “Çikolatalı gofreti Nestlé bizden önce yapıyordu. Onların gofretlerinde, gofret yaprakları ve aralarında çikolata vardı. Akabinde biz de üretmeye başladık ancak bir farkla. Onların gofretinin aksine bizimkinin dört tarafı da çikolatayla kaplıydı” diyor ve ürünü ilk çıkarttıklarında satıcıların “Bunu böyle satamayız içi gözükmüyor” dediğini de sözlerine ekliyor.
Bugün geldiğimiz noktada o günün satıcılarının yanıldığına kuşku yok. Zira gün içerisinde dakikada bin 500 Ülker Çikolatalı Gofret ambalajlanıyor. Yalnızca bu veri dahi tüketicinin Ülker Çikolatalı Gofret’e “hep böyle kal” dediğini kanıtlıyor.
Hacı Şakir – Beyaz Sabun
Kimileri için çocukluğundan kalma bir “huzur” kokusu var Hacı Şakir beyaz sabunun… Türkiye markalaşma tarihinde yer edinmiş olan Hacı Şakir’in kökleri 19. yüzyılın ortalarına ve Kırım’a dayanıyor.
Karadeniz’in kuzeyinin Rus egemenliğine girmesiyle ve Volga nehrinden kaynaklanan doğal sebepler yüzünden Hacı Şakir, ailesiyle birlikte 1915 yılında Türkiye’ye göç ediyor ve ardından, Laleli Atpazarı’nda evinin altında sabun ve mum üretmeye devam ediyor. Hacı Ali Bey’den sonra oğlu ve torunları dört kuşak şirketi yönetiyorlar.
Bugün Colgate-Palmolive Türkiye çatısı altında yolculuğuna devam eden marka, ilk günkü “doğal” ve “saf” algısını korumayı başararak tüketicilerin “hep böyle kal” dedikleri arasında yer almayı başarıyor.
Dalin
“Türkiye’nin ilk göz yakmayan bebek şampuanı” söylemiyle hayatımıza girdiğinden bu yana Dalin, tam 40 yılı geride bıraktı. Banyoda başlayan bu arkadaşlık ve Dalin’in ikonik civcivine duyulan sevgi yılları ardında bırakırken bugün halen “bebekliğin kokusunu” değişmeden Dalin Bebek Şampuanı şişelerinde saklı tutuyor.
Tüketicilerin de Dalin’e “hep böyle kal” sözleri Nielsen’in Nisan-Mayıs 2022 raporlamalarına yansıyor ve marka Türkiye’nin en çok tercih edilen bebek şampuanı markası olarak öne çıkıyor…
Domestos
1929 yılında kimyager Wilfred Handley tarafından icat edilen Domestos 61’de Unilever çatısı altında üretimine devam ediyor ve bundan tam 25 yıl önce Türkiye ev bakım pazarına yoğun kıvamlı çamaşır suyunu getiren ilk marka oluyor.
Kısa sürede kelimenin tam anlamıyla jenerik markaya dönüşen Domestos, Marketing Türkiye adına YouGov’un Ağustos 2023’te gerçekleştirdiği “Türkiye’nin Temizlik Markaları Araştırması”nda açık ara en hijyenik algılanan çamaşır suyu markası (yüzde 70) olarak kayda geçiyor. Tüketicilerin jenerik marka olarak kullandığı Domestos’a “hep böyle kal” demesi de sürpriz olmuyor…
Orkid
1970’li yılların sonuna doğru Türkiye pazarına giren Orkid kısa sürede jenerik marka olmayı da başarmıştı. Ancak markaya “hep böyle kal” diyor olmamızın sebebi jenerik bir marka oluşturması ya da yalnızca hijyenik pedlerinin kalitesi değil. Zira “Kız Gibi”den Utanç Paketleri’ne, A Milli Kadın Voleybol Takımı’na yıllardır verdiği destekten Okula Devam projesine dek Orkid, toplumsal cinsiyet eşitliği mücadelesinde en güçlü omuzlardan birini veriyor. Hal böyleyken de ona “hep böyle kal” dememek mümkün değil…
Alo
Markanızın reklam yüzü Zeki Müren ise ve ekranlardan “müjde” olarak duyuruluyorsa kısa sürede gönüllerde taht kurmanız hiç de sürpriz olmuyor… Evet, Alo’nun 1985’te ekranlarda yayınlanan kampanyasından ve Alo’dan bahsediyoruz. 1943’te savaş döneminde P&G bilim insanlarının inatçı lekeleri çıkartmak için geliştirdiği Alo Türkiye pazarına 1976’da giriş yaptı. “İnatçı lekelerle mücadele etme” misyonunu yıllar boyu koruyan marka Türkiye’deki 40’ıncı yılında da yine Zeki Müren’e saygı duruşu niteliğinde bir reklam filmi yayınlayarak hep aynı kaldığını gözler önüne sermişti.
Faber-Castell
Yaklaşık 3 asırdır var olan bir marka Faber-Castell ve 1978’den beri de Türkiye’de… Bu coğrafyayla kurduğu bağ ise öyle güçlü ki marka 250. yıl kutlamalarını Türkiye’de başlatmıştı 2011’de.
Henüz ana sınıfındayken tanışıklığı başlıyor çocukların kuru boya kalemleriyle birlikte Faber-Castell ile, ardından ilk okulda kurşun kalemle devam ediyor. Sınav stresinin yaklaştığı yıllarda ise o zorlu yolculukta kendi “arkadaş”larını kendileri seçiyor ve ikonik “Grip” modellerinden biri uzun süre pek çoğuna eşlik ediyor. Asırlara meydan okuyan markanın Türkiye’deki yolculuğu 50. yılına yaklaşırken gençler ikonik arkadaşı Grip’e de “hep böyle kal” demeye devam ediyor…