Hislerin bulaşıcılığı teknolojiye yenilir mi?
Tiyatronun ilk örnekleriyle MÖ 6. yüzyılda karşılaşılmamışçasına, 20. yüzyılda sinemanın yaygınlaşmasının ardından başlıyor yerinde(!) öngörüler ve sesler yükseliyor: “Tiyatro bitiyor”! Geleneği neredeyse insanlık tarihi kadar eski olan tiyatrolar için bu öngörü, her yeni teknolojik gelişmeyle kendini yineliyor. Televizyon? İnternet? Streaming platformları? Her an her yerde cebimizdeki ekranlardan bir şey izleme alışkanlıklarımız hatta bağımlılıklarımız? Şimdilerde Apple Vision Pro ile hayatımıza giren “karma gerçeklik” kavramının ardından henüz “tiyatro bitiyor”cular söze başlamamışken belki de önceden haber vermek gerekiyor, tiyatro “yeni”ye yenilmiyor…
Geçmişten bugüne mücadele biçimlerindeki ısrarıyla tanıdığımız tiyatro, edindiği yeri ve seyircisiyle kurduğu ilişkiyi korumayı başarıyor her dönemde. Ölümsüzlüğü de bu ısrarından, “görme yeri”nde birlikte olma arzusundan ve hislerin bulaşıcılığından geliyor.
Tahmin etmesi güç değil, dev prodüksiyonlu Alice Müzikali için Zorlu PSM, BKM ve İD İletişim kolları sıvamaya başlarken de Okan Bayülgen DasDas için ilk adımları atarken de kulaklarına “insanlar artık tiyatroya gitmiyor” cümleleri çalınmıştı. Gün sonunda bu cümle yerini “Oyuna bilet bulamıyoruz”a bırakırken dahi tiyatronun biteceği sanrısından halen çıkamamış olanlar kalabalıkta. Oysa Moda Sahnesi’nden Baba Sahne’ye, Kumbaracı50’den Craft’a pek çok sahnede oyunlar gişeyi kapatmayı başarıyor…
Üstelik sahnesi olmayan tiyatro toplulukları da az bir seyirciye oynama ihtimalini göze almaktan sakınmıyor kendilerini. Bu durum bir araya gelme isteğinin gişelerden de büyük olduğunu gösteriyor. İşin özünde bireysel alışkanlıklarımız ve makro sosyal çevremiz üzerinden tespit yapma alışkanlığımız bir kez daha duvara çarpıyor. Duvarın üzerindeyse pandeminin hemen ardından 2022 senesinde 255 oyunun prömiyer yaptığı yazıyor… Peki tam olarak büyüsü nerede bu tiyatronun ve nasıl zamana, teknolojiye yenilmiyor?
Yakına gelen uzaklar kolektif bir duygu yaratabilir mi?
Teknolojinin belki de en büyük alametifarikası uzakları yakın etmek. Bu izlediğimiz ilk sinema filminde de böyleydi, bugün görüntülü konuşmalarımızda da. Hatta yarın hayatlarımıza girecek olan karma gerçeklik sanal gözlüklerimizin de en büyük vaadi. Teknoloji uzakları yakın etmekte hayli başarıyla yol katetmiş ve daha da edecek olsa da kolektif bir duyguyu eş zamanlı ve aynı yerde sunamıyor.
Dikdörtgen camların ardındaki “Cimri”ye hiçbir zaman yan koltuğumuzdan, iki ön sıramızdan ve hatta salonun görmediğimiz bir noktasından yükselen kahkahaya karışan bir sesle gülemiyoruz yalnızlığımızla. Pek çok şeye muktedir olan teknoloji, duyguları ortak bir atmosferde büyüterek bulaştırmayı başaramıyor insanlığa. Sanal gerçeklik gibi karma gerçekliğin de paylaşılan gerçek hüzün karşısında kazanma şansı mümkün gözükmüyor.
Teknoloji tiyatronun bu büyüsü karşısında eksik kalırken öte yandan tiyatro kendi büyüsünü de teknolojiyle kalabalıklaştırmaktan geri durmuyor…” Israrcı mücadele” ise tam da bu noktada başlıyor. Üstelik bu mücadeleyi 21. yüzyıla özgü sanmak da büyük bir yanılgı olacaktır. Zira Antik Yunan tiyatrosunda tanrıyı canlandıran karakterin bir anda bir vinç yardımıyla yukarıdan indiği günden (Deus Ex Machina) bu yana süren bir mücadele bu. MÖ 46 yılında Jül Sezar tarafından Campus Martius üzerinde suni bir göl yaratılarak oluşturulan “Naumachia”da Mısır ve Fenike gemilerinin birbirleri ile mücadele ettiği bir savaş tasvir etmek tiyatroyu teknolojiyle güçlendirmek değil de nedir?
Naumachia’lar üzerinden geçen 2000 yılın ardından tiyatro hem büyüsünü koruyor hem de güçlendirmeye devam ediyor. Bu noktada Miran Bulut’un TEB Oyun Dergisi’nde yer alan Sahne Sanatlarında Dijitalleşmeye Post-Hümanist Bir Yaklaşım başlıklı yazısında sorduğu soruyu yeniden sormanın belki tam da sırasıdır: “Tartışmalar ‘tiyatronun geleceği’ ile mi ilgili yoksa ‘geleceğin tiyatrosu’yla mı ilgili olmalı?”
Sanırım insanlık bir araya gelme dürtüsünü kaybedene dek 3000 yıldır bu arzuyu karşılayan tiyatronun geleceğinden endişelenmeye gerek yok. Deus Ex Machina’nın evrimi ve yarını ise hep heyecanını koruyacak…
“Yapay zeka, sanat içindir” ya da “Sanat, yapay zeka içindir”!