Hüseyin Tapınç yazdı: “Clubhouse neden bir seçkinler kulübü?”
Clubhouse nimetlerinden yararlanmak için iOS dünyasına ait olmanız ve cihazınızda da en düşük iOS 13 sürümünün bulunması gerekiyor. Dolayısıyla, sahip olduğunuz cihaz sizin bu seçkin kulübe üye olup olamayacağınızın ilk belirleyicisi. Ancak, bu kulübe giriş yapabilmeniz için sahip olduğunuz donanım yeterli değil. Mutlaka bir davetiye sahibi olmanız da gerekiyor. Bu arada, küçük bir bilgi, eğer davetiye ihtiyacınız varsa bunu satmaya başlayanlardan da edinebilirsiniz, bir davetiye şu an 35 lira (yasak öncesinde Çin’de bir davetiye 29 dolardı).
Tüm dünyada olduğu gibi son günlerde ülkemizde de birçok kişinin dünyasına yeni bir sosyal medya platformu girdi; Clubhouse.
Bir ürüne vereceğiniz isim işin yüzde 50’sini halleder diyenleri haklı kılan son derece başarılı bir markalaması var Clubhouse’un. İngilizce kulüp binası anlamına gelen ve Türkçe’ye de doğrudan aynı şekilde çevrilebilecek olan Clubhouse aynı zamanda sosyalleşme mekanı anlamını da taşıyor İngilizce’de. Marka doğrudan ve net bir şekilde herkesin üyesi olamayacağı, ancak seçili insanların parçası olabileceği bir kulüp fikrini hemen zihinlere nakşediyor.
Dünyada Clubhouse
İlk kez Nisan 2020’de pazara giren ve Mayıs 2020’de sadece 1.500 kullanıcısı olan Clubhouse, Şubat 2020 verilerine göre 10 milyon kayıtlı kullanıcıya sahip bir platform. Platformun aktif kullanıcısı da 6 milyon kişi. Bu rakam geçtiğimiz Aralık ayında 600.000 ve bir ay öncesinde de 2 milyon idi. Platform hızla büyüyor. Clubhouse kısa bir sürede kullanıcı sayısını inanılmaz bir hızda arttırmayı başarmış görünüyor. Ancak, bu hızlı büyüme belirli bir zümre arasında gerçekleşiyor ve bu da Clubhouse’un seçkinliğini perçinliyor.
Bilindiği gibi, Clubhouse nimetlerinden yararlanmak için iOS dünyasına ait olmanız ve cihazınızda da en düşük iOS 13 sürümünün bulunması gerekiyor. Counterpoint Research verilerine göre, 2020 yılında tüm dünyadaki akıllı cep telefonu satışlarının yalnızca yüzde 15’ini Apple gerçekleştirmiş bulunuyor. Statcounter Ocak 2021 verilerine göre tüm dünyada iOS’un pazar payı yüzde 27. Dolayısıyla, sahip olduğunuz cihaz sizin bu seçkin kulübe üye olup olamayacağınızın ilk belirleyicisi.
Ancak, bu kulübe giriş yapabilmeniz için sahip olduğunuz donanım yeterli değil. Mutlaka bir davetiye sahibi olmanız gerekiyor ve sizi kulübe davet kişi de (şimdilik) sizin ömür boyu haminiz. Kulübe girdiğiniz zaman gerçek kimliğinizle oluşturacağınız bio’da o kişinin adı mühürlenmiş olarak duruyor. Arzu ederseniz, bu referans zincirini yedi kuşak geriye doğru tarayabilirsiniz. Eğlenceli, keyif veren bir uğraş, neredeyse dünyadaki herhangi iki insan arasında sadece altı kişi olduğuna dair teoriyi doğrulayabilecek bir referans sistemi.
Bu arada, küçük bir bilgi, eğer davetiye ihtiyacınız varsa bunu satmaya başlayanlardan da edinebilirsiniz, bir davetiye şu an 35 lira (yasak öncesinde Çin’de bir davetiye 29 dolardı).
Clubhouse’un seçkinlik kurgusunun bu üç ayağı dışında dördüncü ve çok önemli bir ayağı daha var. O da sunduğu içerik. Tamamen sese dayalı bu platform kulüp üyelerine en azından şimdilik son derece seçkin bir içerik sunuyor. Zaten en önemli vaatlerinden birisi de bu. Seçkin konuklar, seçili konular ve doyurucu içerik.
Uzun uzun anlatmaya gerek yok, bir benzetme işi kolaylaştıracaktır; Clubhouse, birçok odadan farklı yayın yapan bir “Açık Radyo” gibi. Odaların birinde pazarlama dünyasına dair tartışmalar, sunumlar, seminerler yapılırken, ilgi alanlarınıza göre kripto para, teknoloji, din, diziler, kimlik politikaları, sanat gibi konularda da odalar bulabilirsiniz. Herkese açık odalara giriş yapabileceğiniz gibi, kendiniz herkese tamamen kapalı ayrıcalıklı bir oda da kurabilirsiniz.
Clubhouse’daki içerik üretimi ile ilgili gündeme getirilmesi gereken çok önemli bir husus daha bulunuyor. Clubhouse içerik üreticileri için son derece cazip bir platform, çünkü muadillerine göre daha zahmetsiz ve maliyetsiz bir üretim olanağı sunuyor. Clubhouse’da Podcast ya da YouTube ortamlarından çok daha rahat koşullarda içerik üretimi gerçekleştirilebiliyor. Sahip olunması gereken tek şey paylaşılabilecek bir entelektüel birikim ve etkileyici bir konuşma becerisi.
Neden Clubhouse
Bu kulübün üye sayısını hızlı arttırmasında pandemi döneminin büyük bir etkisi olduğunu yadsımak mümkün görünmüyor.
Pandeminin bizden alıp götürdüğü en temel ihtiyaçlarımızdan birisi sosyalleşme oldu. Bu sosyalleşme ihtiyacını dijital platformlar ile gidermeye çalıştık ve kısmen de başardık. Zoom, Teams, WhatsApp, BİP gibi uygulamaları sadece iş amaçlı olarak değil, özel hayatımızda da mesafeleri kısaltmak, özlemleri gidermek adına kullandık.
Pandeminin ilk döneminde sıkılmadan usanmadan Instagram ve YouTube’da canlı yayınlar düzenledik ya da bu canlı yayınları izledik. Bir ara neredeyse bu yayınları izleyenlerle düzenleyenlerin sayısı eşitlenmişti. Pandeminin ilk döneminde sadece profesyonel içerikleri değil, evde üretilmiş bu tür içerikleri de büyük bir iştahla tükettik. Dijital okuryazarlık ve deneyim seviyemizden bağımsız olarak hemen herkes bu platformlarda ekran başında saatler tüketti.
Bu platformlardaki bütün kurgu, bütün düzen görsel kodlarla tanımlıydı. Görsellik en temel sosyalleşme aracımız olmuştu. Zaten MTV günlerinden bu yana görsel kültür hayatımızda egemenlik kurmuş ve Facebook, Snapchat, Pinterest ve özellikle de Youtube, Tik Tok ve Instagram üçlüsü bu egemenliği derinleştirmişti. Pandemi dönemi görselliği bambaşka bir seviyeye taşıdı.
Uzun zamandır sosyalleşmek için telefondan bile konuşmuyorduk. O dünyanın hakimi de WhatsApp olmuştu ve tüm sosyalleşmeyi yazışarak sağlıyorduk, yaşımızdan, cinsiyetimizden ve sınıfımızdan bağımsız olarak. Fikirlerimizi bile az ve öz şekilde yazarak, önce 140 sonra da 280 karakterde ifade etmeyi zaten öğrenmiştik Twitter sayesinde. Youtube çoktan zaman algımız üzerinde büyük bir oyun oynamıştı. Düşünsel faaliyetlerimiz ve kendimizi ifade biçimimiz devrimsel bir dönüşüm geçiriyordu.
Pandemi günlerinde hayatımızdaki en büyük yoksunluğu, sosyalleşmenin işitsel boyutundaki eksikliğini de Clubhouse gidermeye başladı. Clubhouse, işitsel ihtiyacımızı doyurmanın ve bunu sosyalleşme şemsiyesi altında yapmanın şu anda en büyük adayı. En önemli cazibesi de burada. Clubhouse, sosyalleşmenin görsel – işitsel dengesinde görsellik lehine bozulan düzenin dengeleme işlevini üstlenmiş durumda. Artık sadece bakarak değil, işiterek, dinleyerek de sosyalleşiyoruz. Clubhouse bize bu imkanı sundu.
Clubhouse içinde bulunduğumuz pandemi günlerinde kuşkusuz ki sadece bir denge sağlamıyor bizlere. Bu platformun en önemli görünür işlevlerinden birisi yine son dönemlerde yoğunlaşan keşif ve kendini geliştirme motivasyonumuza seslenmesi.
2020 yılı birçok kişi için kendini zenginleştirme, daha çok öğrenme, yeni ilgi alanları keşfetme ve kendimizi yeni kanallarla ifade etme yılı oldu. Her ne kadar pandemi sosyalleşmeyi elimizden aldıysa da bizi bizle baş başa bırakarak aslında kendimizle yüzleşmemizi ve buradan yola çıkarak kendimizi daha çok keşfetmemizi sağladı. Pandemi günlerinde daha yaratıcı, daha öğrenmeye açık olduk. Youtube ve Instagram platformlarında yapılan canlı paylaşımlar sadece sosyalleşmeyi değil, izleyerek görerek daha çok öğrenme, daha çok öğretme, daha çok keşfetme şevkini evimize kadar taşıdı.
Pandeminin ikinci kışında artık hayatımızda daha az Youtube, daha az Instagram canlı yayınları var, onların yerini bu kış Clubhouse aldı. Herkes bir şeyler dinlemek, öğrenmek, konuşarak – işiterek sosyalleşmek için orada saatler geçiriyor.
Üstelik bu platforma şu ana değin pek paylaşmadığımız, belki de kendimize ait olarak kalan tek şeyi de sosyal medya dünyasına bahşederek girdik. Bugüne değin geçmişimizi, düşüncelerimizi, beğenilerimizi, anılarımızı, ürettiğimiz her şeyi, görüntümüzü, aklınıza gelebilecek her şeyi sosyal medya platformlarına gönüllü ya da gönülsüz olarak sunmuştuk. Bize ait kalan tek şey sesimizdi. Sadece iletişim alanında ve daha özel amaçlarla kullandığımız sesimizi çekinmeden ve gönüllü olarak düşüncelerimiz ile paketleyerek bir sosyal medya platformuna sunduk. Artık saklayacak, gizleyecek, bize ait diyebileceğimiz bir şey kalmadı.
Konuya geri dönecek olursak, Clubhouse’un takipçilerine sunduğu bir diğer önemli vaat kuşkusuz ki onları ayrıcalıklı hissettirmesi, en azından şimdilik. Üstelik bu öyle bir ayrıcalık ki, sizi bir anda ünlü ya da alanında tanınmış uzman bir kişi ile aynı anda buluşturup, eşitleyebiliyor. Birbirinizle sohbet edebiliyorsunuz. Sosyal medyanın insanları eşitlediği ve ünlüler ile ünsüzler arasındaki mesafeyi kısalttığı zaten bilinen bir gerçek. Ancak, bu eşitleme artık daha dar bir alanda, “kapalı bir odada” ve üstelik ses ile gerçekleşiyor.
Ayrıcalıklı hissetme konusunu yazının başında yeterince işlediğim için üzerinde daha fazla durmama gerek yok. Clubhouse diğer işletim sistemine açılmadığı sürece bu ayrıcalıklı olma durumu devam edecektir. Bu vaadi etkileyecek bir diğer önemli husus da Facebook ve özellikle Twitter’ın bu alanda geliştireceği ve pazara sunacağı yeni ürünler olacaktır.
Özellikle Twitter Spaces işitsel paylaşımlar için Clubhouse karşısında önemli bir rakip olmaya aday görünüyor. Clubhouse’da yapılan birçok paylaşımın Twitter ya da Instagram ortamlarında yazılı olarak paylaşılması bu beklentimi perçinliyor. Malum, söz uçar yazı kalır. Clubhouse’un an itibarı ile en önemli zafiyetlerinden birisi de bu konu zaten. Tüketilen onca sözün, kelimenin ardından hiçbir şeyin kalmaması bu platformun hem gücü, hem de en önemli zaafiyeti. Twitter ana platformu ile Spaces arasında bir bağ kurabilir ve bu iki alan birbirini beslerse Clubhouse’un tahtı da sallanabilir.
Türkiye’de Clubhouse
Peki, tüm bu gelişmeler karşısında Clubhouse bugün Türkiye’de nerede duruyor?
Statscounter’ın Ocak 2021 istatistiklerine göre Apple’ın Türkiye’deki pazar payı yüzde 15.6. Dolayısıyla, Clubhouse tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de dar bir pazara hitap ediyor. Bunun da ötesinde, an itibarıyla iOS ortamında indirilen tüm bedava uygulamalar arasında 19. sırada bulunuyor. 27 Şubat tarihi itibarı ile bedava uygulamalar listesinin başında WhatsApp (üzerinde koparılan onca gürültüye rağmen), Instagram ve Hayat Eve Sığar uygulamaları var. Sadece sosyal medya ve iletişim platformlarına bakacak olursak Instagram’ı YouTube, Tiktok ve Telegram izliyor. Clubhouse bu kategoride bizde dokuzuncu sırada yer alırken, tüm dünyada beşinci sırada yer alıyor.
Clubhouse’un ABD dışında dünyada en çok indirildiği beş ülke Almanya, Japonya, Birleşik Krallık, Türkiye ve Kanada olarak sıralanıyor. Ve ilk dört ülke açık ara farkla uygulamanın en yoğun indirildiği ülkeler.
Sia Insight’ın Şubat ayı ortalarında 18 yaş ve üzeri metropol illerinde yaşayan genç ve yetişkin tüketiciler ile gerçekleştirdiği bir araştırmaya göre, Clubhouse uygulamasını duyanların oranı sadece yüzde 15. Bu oran, 25 – 34 yaş grubunda yüzde 25’e ve üst ve orta üst sosyo-ekonomik sınıf arasında da yüzde 21’e yükseliyor.
Uygulamayı indirenlerin oranı da duyan kitle arasında yüzde 5 ve genel kitle içinde de yüzde 0.75. Bu bulgulardan yola çıkarak Clubhouse uygulamasının ülkemizde yaklaşık 150.000 – 160.000 kişi tarafından indirildiğini öne sürmek mümkündür. Aradan geçen on günlük süre içinde bu sayı kuşkusuz ki artış göstermiştir.
Evet, bugün çevremizdeki birçok kişi Clubhouse platformu ile yatıyor, kalkıyor hatta bizzat o platformda yaşıyor, orada günlerini saatlerini geçiriyor. Ancak, platform verili koşullarda an itibarıyla son derece dar bir kitleyi bünyesinde barındırıyor. Platform bugün ağırlıklı olarak beyaz yakalıların, iş dünyasının ve ünlülerin etrafında dönüyor. Clubhouse, bugün bir Seçkinler Kulübü.
İşitsel uyaranların ve sosyalleşme biçiminin egemen olduğu bu kurgunun hayatımızda daha çok yer kaplayıp kaplamayacağını ve platformun önümüzdeki aylarda bir Instagram mı, bir Snapchat mi yoksa bir Myspace mi olacağını göreceğiz. Ancak, kesin olan bir gerçek var ki, bu uygulama şu anda son derece popüler ve bu nedenle pazarlama dünyasının ve markaların artan bir iştahla ilgisini çekiyor.
Bu platformun araştırma dünyası içinde nasıl bir yer edineceğini, markalar ile tüketiciler arasında nasıl bir köprü kurabileceğini (hatta kurup kuramayacağını) deneyimleyerek öğreneceğiz. Bunu görebilmenin ön koşulu da uygulamanın tabana yayılması, geniş bir kitlenin platform dünyasına adım atması. Bu nedenle bugünler deneyimsel tasarımlar için son derece elverişli günler.