İklimi hangi markalar koruyor?
“Kutuplar kadar” uzaklardan duyduğumuz iklim krizi alarmı çoktandır kulaklarımızı sağır edecek kadar yakınımızda çalıyor. Mevsim aralıklarında ezberler bozuluyor, her yeni yaz döneminde sıcaklık rekoru yeniden ve yeniden kırılıyor. Küresel olarak ısınıyoruz ve bu tehlikeye karşı tek başımıza mücadele etmemiz mümkün değil! Peki, küresel ısınmayla ilgili kimler elini taşın altına koyuyor? FM Halkla İlişkiler, İçerik ve İletişim Danışmanlık Kurucu Ortağı Fülay Yaşa Keskin’in liderliğiyle iklim krizini mercek altına alırken, Türkiye’nin İklim Koruyucuları’na da “Bilime Dayalı Hedefler Girişimi” verileriyle ışık tutuyoruz.
İklim krizi uzun zamandır alarm veriyor ve aslında devletler düzeyinde de gittikçe sıkılaşan regülasyonlarla birtakım önlemler alınıyor. Ancak gerçek şu ki bireyler bazında bizlerin bu krizi algılaması hayli yakın zamanda oldu.
Önceleri buzulların erimesine dair haberleri okuduğumuzda belki de bunun bize etkisini tam olarak kavrayamıyorduk. Ancak gittikçe artan anormal hava olayları, mevsimlerin aralarındaki farkların azalması, bir yerde kuraklık varken, başka bir noktada can yakan seviyede su taşkınları, kuraklık nedeniyle karşı karşıya kalınan gıda krizi ya da sıklıkla söz edilen su kıtlığı gibi yaşantımızı etkileyen gelişmeler olayın ciddiyetini fark etmemizi sağladı.
Sıklaşan orman yangınları ise ciğerlerimizi yakarken bizleri devasa bir kaygıyla baş başa bıraktı. Bugün gezegenimizde iklim krizini tetikleyen birçok problem ve her birinin ağır faturaları var. Biyoçeşitlilik kaybı, ormansızlaşma, plastik kirliliği, hava kirliliği ve daha niceleri… Bunlardan yalnızca sonuncusu yani hava kirliliği, her yıl 7.5 milyon insanın hayatını kaybetmesine sebep oluyor. Bir başka deyişle bu sayı Covid-19 pandemisinden dolayı tüm dünyada kaybettiğimiz insan sayısından daha fazla.
Ancak elbette gezegende yarattığımız bu tahribat engellenemez değil. Bu doğrultuda mücadele etmenin en somut yolu ise karbon salınımını azaltmaktan geçiyor. Kriz tüm gezegenin en önemli sorunlarından biri olduğu için de tüm devletlerin sorumluluk alması ve somut yaptırımlarla birlikte aksiyon alması gerekiyor.
Bugün küresel çapta devletlerin katılımıyla imzalanan Paris İklim Anlaşması belirlediği net hedeflerle birlikte iklim krizine karşı en önemli kazanımlardan biri olarak kabul ediliyor. İklim krizini durdurmak ve küresel sıcaklık artışını 1,5 derecede sınırlamaya yönelik hedefler içeren Paris Anlaşması’nı imzalayan 197 ülke bulunuyor. Türkiye ise Paris Anlaşması’nı 2016 yılında imzalamış ancak 2021 yılına dek onaylamamıştı. O tarihlerde anlaşmayı halen onaylamamış olan yalnızca 6 ülke kalmıştı: Eritre, İran, Irak, Libya, Yemen ve Türkiye… 6 Ekim 2021 tarihinde Paris İklim Anlaşması’nın TBMM’de onaylanmasının ardından anlaşmada taraf olmayı kabul ettik.
Avrupa’ya açılmak isteyen markalar için “yeşil” bir tercih değil zorunluluk
Karbon salınımının en büyük sorumlularından biri de elbette üretim yapan şirketler. Bu noktada topyekûn bir mücadele için Avrupa Birliği Yeşil Mutabakatı oldukça önemli bir noktada konumlanıyor. Avrupa Birliği (AB), 11 Aralık 2019 tarihinde açıkladığı Avrupa Yeşil Mutabakatı (AYM) ile 2050 yılında iklim-nötr ilk kıta olma hedefini ortaya koydu. AB, bu hedefe ulaşmak için yeni bir büyüme stratejisi benimseyeceğini ve tüm politikalarını iklim değişikliği ekseninde yeniden şekillendireceğini açıkladı.
Yeşil Mutabakat ile birlikte AB; sanayiden finansmana, enerjiden ulaştırmaya ve binalardan tarıma uzanan bir dizi alanda değişiklikler öngörüyor. Bu kapsamda, AB’nin iklim, enerji, arazi kullanımı, ulaşım ve vergilendirme politikalarının 2030 yılına kadar 1990’daki seviyesine kıyasla yüzde 55 emisyon azaltımı sağlanacak şekilde gözden geçirilmesi için “Fit for 55 (55’e Uyum)” mevzuat değişikliği paketi, Avrupa Komisyonu’nca 14 Temmuz 2021’de yayımlandı.
1 Ekim 2023 itibarıyla yürürlüğe girmesi beklenen düzenlemeye ilk etapta demirçelik, çimento, alüminyum, gübre, elektrik ve hidrojen ürünleri dahil olacak. Uygulama kapsamında, 1 Ocak 2026 tarihine kadar olan geçiş döneminde, AB’ye ithal edilen söz konusu ürünlerin üretimi aşamasında salınan karbon emisyonlarıyla üretim süreçlerinde kullanılan elektriğin üretiminden kaynaklı (dolaylı) emisyonların raporlaması yapılacak. Geçerli kriterleri sağlayamayan üreticiler AB ile ticari ilişkilerde bulunamayacak.
Paris İklim Anlaşması ne ifade ediyor?
Paris Anlaşması’nın hedefi, 2050’ye kadar sera gazı emisyonlarının sıfırlanması doğrultusunda ülkelerin ortak çalışmasını sağlamak ve iklimi değiştirmeyen bir dünya inşa etmek.
İklim kriziyle mücadele daha adil, daha temiz, daha refah içinde bir toplum ve sağlıklı bir gezegen için ülkelerin önünde bir fırsat olarak duruyor.
Paris Anlaşması’nın bir yaptırım uygulama ya da belli bir emisyon azaltım seviyesini zorunlu tutma gibi bir mekanizması yok. Ancak 1,5 derece hedefini tutturmak için emisyonların azaltılması şart.
Geçtiğimiz hafta yayımlanan Birleşmiş Milletler Sentez raporuna göre, Paris Anlaşması’nın 1,5 derece hedefine ulaşmak için ülkelerin iklim çabalarını acilen iki katına çıkarması gerekiyor.
Peki “net sıfır” nedir?
“Net Sıfır” insan kaynaklı faaliyetler nedeniyle atmosfere salınan ve sera etkisine neden olan karbondioksit, metan, azot oksit gibi gazların miktarını yeryüzü tarafından doğal olarak emilen sera gazı miktarıyla eşitlemek anlamına geliyor. Bir başka ifadeyle net sıfır, atmosfere yeni emisyonlar eklememek demek. Yani salım devam edecek ancak bu atmosferden eşdeğer miktarda gaz emilerek dengelenecek.
İklim değişikliğine neden olan emisyonları mevcut düzeyde tutmaya devam edersek önümüzdeki yıllarda sıcaklıkların 1,5°C’nin çok üzerine çıkacağı öngörülüyor. Bu da dünyanın dört bir yanında tüm canlı yaşamını ve doğal kaynaklarının tehdit altında olması demek. Net sıfır hedefiyle karbondioksit salımı kontrol altına alınırken küresel ısınmanın da kontrol edilebilir bir düzeyde tutulması hedefleniyor.
Net sıfır hedefine ulaşmak için neler yapılabilir?
Daha yaşanabilir bir dünya için net sıfır hedefine ulaşmaya ihtiyacımız var. Bu da bireylerin, sivil toplumun, özel sektörün ve devletlerin bu amaç için bir arada çalışmasını gerektiriyor. Peki, bu anlamda neler yapılabilir?
- Fosil yakıt kullanımı mümkün olduğunca azaltılmalı. Bunların yerine rüzgar, güneş, su gibi yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmek gerekiyor.
- Enerji, tarım, ulaşım, sanayi gibi sektörlerde enerji tasarrufuna ve yeşil enerjiye yatırım yapılmalı.
- Ormansızlaşma durdurulmalı, ormanlar ve bitki örtüsü restore edilmeli. • Karbon yakalama teknolojilerine yatırım yapılmalı.
- Tek bir birey bile yaşam tarzında küçük değişiklikler yaparak kendi net sıfır hedefine odaklanabilir. Daha fazla sebze ağırlıklı beslenme düzenini tercih etmek, yakın noktalara giderken araç kullanmak yerine yürümek veya bisiklete binmek, gıda israfını azaltmak, enerji tasarrufu yapmak, plastik gibi ürünler yerine daha doğal ürünlere yönelmek başlıca adımlar olarak görülebilir.
Bilime dayalı girişimler hedefi ile “iklimin koruyucusu” olan markalar
Daha yaşanabilir bir dünya için net sıfır hedefine ulaşmaya ihtiyacımız var. Bu da bireylerin, sivil toplumun, özel sektörün, devletlerin bu amaç için bir arada çalışmasını gerektiriyor. Bu noktada elbette “greenwashing” tehlikesi de bizleri bekliyor. Bu nedenle de somut çıktıları olan, sürdürülebilir ve raporlanabilir eylemler çok daha büyük bir anlam taşıyor.
Şirketlerin bilime dayalı emisyon azaltma hedefleri belirlemelerini sağlamak için; CDP, WRI, Birleşmiş Milletler Küresel İlkeler Sözleşmesi ve WWF arasında kurulmuş ortak bir girişim olan Bilime Dayalı Hedefler Girişimi (SBTi) bu açıdan oldukça önemli.
SBTi şirketlere ve finansal kurumlara iklim değişikliğinin kötü etkilerini önlemek için sera gazı emisyonlarını (GHG) ne kadar ve ne hızda azaltmaları gerektiğini gösterir. İklim bilimi doğrultusunda emisyon azaltma ve net sıfır hedeflerinde en iyi uygulamaları tanımlar ve teşvik eder. Şirketleri 1,5°C ile uyumlu net sıfır bilime dayalı hedefler belirlemeleri için harekete geçiren BM kurumları, iş dünyası ve endüstri liderleriyle birlikte iklim eylemleri için ortak kampanyalar yürütür. En son iklim bilimi doğrultusunda bilime dayalı hedefler belirlemeleri için şirketlere hedef belirleme yöntemleri sunar ve rehberlik eder.
Dünyada 2 binden fazla işletme ve finans kurumu SBTi ile en son iklim bilimine uygun olarak emisyon azaltma hedefleri belirliyor. Analiz edilen şirketler, 2015 ve 2019 yılları arasında toplu olarak yıllık emisyonlarını yüzde 25 oranında azalttı. Bugünkü ivme, desteklenmesi durumunda ekonominin 2050 yılına kadar veya daha erken süreçte tamamen karbondan arındırılmasının mümkün olduğunu gösteriyor.
Türkiye’nin Bilime Dayalı Hedefler Girişimi’ne taahhüt veren ve onaylanan “iklim koruyucuları”
- Abdi İbrahim İlaç
- Airties Group
- S.A.S., Arçelik
- As Çelik
- Askon Demir Çelik
- Birikim Mühendislik ve Endüstriyel Yüklenim
- Bridgestone
- Gülermak Steel
- Kalkancı
- Kayahan Makine Hidrolik
- Kayseri Ulaşım
- Kordsa
- KREA
- Mavi
- Şık Makas
- Türkiye Sınai Kalkınma Bankası
- Turkcell
- Vakıfbank
- VLS Endüstriyel Satış