İlham perisi yapay zekaya karşı!
Elimiz kolumuz oldu artık yapay zeka… Gündelik işlerimizde deyim yerindeyse ona danışmadan adım atmıyor, her konuda fikrini alıyoruz. Çeviri yaparken ona soruyor, yazılarımızı ondan özetlemesini istiyoruz. Hatta bazen ilham perilerimiz gelmediğinde yapay zeka perilerine başvurmaktan geri durmuyoruz. Peki, kimi zaman arkadaşlarımızdan bile daha fazla konuştuğumuz yapay zeka, yaratıcılığımızı nasıl etkiliyor? Günün birinde yapay zeka, insan yaratıcılığının yerini tamamen alabilir mi? Gelin birlikte irdeleyelim…
Yapay zekanın, insan yaratıcılığına bambaşka bir boyut kazandırarak yepyeni bir palet sunduğunu söyleyebiliriz. Pek çok renge sahip olan bu paletteki bazı renkleri; yeni fikirlerin doğuşu, var olan fikirlerin geliştirilmesi ve yaratıcı süreçlerin hızlı bir şekilde sonuçlanması olarak özetleyebiliriz. Her ne kadar yapay zekanın bize sunduğu bu özellikler göz kamaştırıcı olsa da bazı endişeler de yok değil. Özgünlük, bu tartışmaların en başında yerini alıyor. Yapay zekadan çok sık destek almak özgünlüğe ve yaratıcı düşünceye ket vurulmasına, körelmesine neden olabilir. Ayrıca, insan zekasının gündelik deneyimlerle elde ettiği birikimler ve tecrübelerden de yoksun olan yapay zekanın ürettiği eserler, bu perspektiften yoksun içerikler ortaya koyabilir.
Yapay zeka, elindeki büyük veri setlerini analiz ederek ve bu verilerden öğrendiklerini kullanarak yeni eserler ortaya koyuyor. Örneğin, bir yapay zeka modeli, mevcut sanat eserlerini inceleyerek yeni bir sanat eseri yaratabiliyor veya belirli bir yazarın stilini öğrenip bu stile uygun yeni metinler yazabiliyor. Ancak özgün yaratıcılık, tamamen yeni ve orijinal fikirler üretmeyi gerektiriyor. Bu noktada yapay zekanın (şimdilik) insan yaratıcılığı kadar bilinçli ve duygusal derinliğe sahip olması pek de mümkün görünmüyor. Bu nedenle yapay zekanın ürettiği eser, bir insan eliyle ortaya konmuş eser kadar derin ve anlamlı olmayabilir.
Yapay zeka, sunduğu analizler ve öneriler ile yaratıcı süreçleri geliştirip hızlandırabilir. Ancak tamamen insan yaratıcılığının yerini alması mümkün görünmüyor… Yaratıcılığın geleceği ise yapay zeka ve insan zekasının birlikte çalıştığı bir ortamda şekillenecek. Yapay zeka ve insan zekası etkileşimli bir şekilde çalışmaya devam ederse, belki de yepyeni bir yaratıcılık çağı başlayabilir…
Peki, yapay zeka bu konuda ne düşünüyor?
Chat GPT: İnsan zekası hala eşsiz
“Yapay zeka ve insan yaratıcılığı arasındaki ilişki oldukça karmaşık bir konu. Şu anda yapay zeka, belirli alanlarda insanlara yardımcı olabilir ve bazı görevleri insanlardan daha hızlı ve doğru bir şekilde yapabilir. Ancak, insan yaratıcılığının tamamen yerini alabileceği düşünülmemektedir. İnsan yaratıcılığı, duygusal zeka, sanatsal anlayış ve etik değerlendirme gibi alanlarda hala eşsizdir ve yapay zeka bu yetenekleri tamamen taklit edemez.
Önümüzdeki yıllarda yapay zeka teknolojisinin gelişimi ile birlikte, belki bazı rutin yaratıcı görevlerde insanlar yerine yapay zekanın kullanılması yaygınlaşabilir. Ancak insanların daha derin düşünsel ve duygusal süreçlerde yaratıcılıklarını kullanarak öne çıkacakları ve yapay zekanın insanları tamamen geçeceği bir noktaya gelinmeyeceği düşünülmektedir.”
Gemini: AI ancak yardımcı olabilir
“Yapay zeka (AI), son yıllarda hızla gelişen bir alandır ve sanat, müzik ve yazma gibi yaratıcı alanlarda bile etkileyici sonuçlar üretmek için kullanılmaktadır. Bu, bazı insanların AI’nın nihayetinde insan yaratıcılığının yerini alabileceğine inanmasına yol açtı.
Bununla birlikte, AI’nın yakın zamanda insan yaratıcılığını tamamen kopyalayabilmesi pek olası değildir. AI sistemleri, büyük miktarda veriden öğrenmek ve kalıplar bulmak için tasarlanmıştır, ancak orijinal fikirler üretme veya duyguları anlama yeteneğine sahip değildirler. Ayrıca, AI sistemleri genellikle önyargılıdır ve eğitim verilerinde bulunan önyargıları yansıtan çıktılar üretebilir.
Öte yandan, insan yaratıcıları, orijinal fikirler üretme, duyguları anlama ve geniş bir yelpazede sanat biçimleri yaratma yeteneğine sahiptir. Ayrıca deneyimlerinden öğrenebilir ve zamanla yaratıcı süreçlerini geliştirebilirler.
Sonuç olarak, AI’nın yakın gelecekte insan yaratıcılığının yerini alması pek olası değildir. Bunun yerine, AI’nın araçlar ve kaynaklar olarak kullanılması, insan yaratıcılarının daha da yenilikçi ve orijinal çalışmalar üretmesine yardımcı olması muhtemeldir.
AI’nın insan yaratıcılığıyla etkileşiminin bazı olası yolları şunlardır:
• Yeni fikirler üretmek için beyin fırtınası: AI, yeni fikirler ve kavramlar üretmek için kullanılabilir. Bu fikirler daha sonra insan yaratıcıları tarafından daha fazla geliştirilebilir.
• Mevcut çalışmaları geliştirmek: AI, mevcut sanat eserlerini veya tasarımları geliştirmek için kullanılabilir. Örneğin, AI, bir müzik parçasına yeni armoniler veya bir resme yeni öğeler eklemek için kullanılabilir.
• Kişiselleştirilmiş yaratıcı deneyimler oluşturma: AI, her bireye göre uyarlanmış kişiselleştirilmiş yaratıcı deneyimler oluşturmak için kullanılabilir. Örneğin, AI, bir kullanıcının tercihlerine göre özel bir müzik parçası veya hikaye oluşturmak için kullanılabilir.
Genel olarak, AI’nın insan yaratıcılığı için güçlü bir araç olma potansiyeline sahip olduğuna inanıyorum. Ancak, AI’nın insan yaratıcılığının yerini alamayacağını ve yaratıcı sürecin önemli bir parçası olmaya devam edeceğimizi unutmamak önemlidir.”
Copilot: Şu an için mümkün değil
“Yapay zekanın insan yaratıcılığının yerini alıp alamayacağı konusunda farklı görüşler var. Bazı insanlar, yapay zekanın belirli görevlerde insanları destekleyebileceğini ve iş süreçlerini optimize edebileceğini düşünüyor. Örneğin, müzik besteleme, resim yapma veya yazı yazma gibi alanlarda yapay zeka bazı başarılara ulaşmış olsa da, insan yaratıcılığının yerini tamamen alması şu an için mümkün görünmüyor. İnsanlar duygusal bağlamı, hayal gücünü ve özgün düşünceyi hala benzersiz bir şekilde sunabiliyorlar. Ancak gelecekte yapay zeka ve insan işbirliğiyle daha ileri seviyede yaratıcı çözümler üretilebilir.”
“Kusur taklit edilemez”
“Yapay zeka insan yaratıcılığının yerini alabilir mi?’, aslında güzel soru. En azından ’İşsiz kalacak mıyız?’ gibi kendi adıma biraz sığ bulduğum bir sorudan çok daha fazla anlam ifade ediyor.
Temel anlamda yapay zeka araçları da, bizim gibi bir öğrenme sürecine sahip. Yani bir tabloya bakarak, metinleri işleyerek, kodları tarayarak yepyeni çıkarımlar yapabilen bir düzeyde ve bu konu üzerinde olan gelişimini hızla sürdürüyor. Bu eşsiz sürece tanıklık eden bir neslin parçası olmak gerçekten çok keyifli. Nelere şahit olabileceğimizi merakla bekliyorum kendi adıma. Bu muazzam gelişmeler bir kenarda devam ederken gelelim asıl soruya…
Gelişim; tarih boyunca insanı korkutan bir konu olmuştur. Konfor alanını terk etmek konusunda zorluk yaşayan insan, aslında bir yandan da çok adaptif bir organizma. Tarih boyunca bunu okumak mümkün. Geldiğimiz nokta itibarı ile insanlığın yeni bir çağı başlıyor ve bu noktadan sonra bize en çok yardımcı olacak araçların temelini, yapay zeka modelleri oluşturacak. Bu durum çok net.
Amma velakin ben, insan doğasının kusurluluğunu taklit edilebilir ve öğrenilebilir olmaktan uzak görüyorum. Kusurlu olmak insan için çok değerli bir konu ve aslında, yaratıcılığımızın temel taşlarından bir tanesi bu kusurluluk ögesi. Kusurlu olduğumuz için acı çekiyoruz bu yüzden ağlıyor ya da gülebiliyoruz aslında.
İnsan, hislerinden beslenen bir yaratıcılık öyküsüdür. Onun ayağa kalkmasını, eksikleri ve kusurları sağlamış… Sesini duyuramadığı uzaklara haber verebilmek için araçlar üretmiş, unuttuğu için yazmış, çizmiş çünkü korkmuş, heyecanlanmış, tedirgin olmuş… Hisleriyle hareket etmiş insan ve aslında insanın bu öyküdeki itici gücü daima hisleri olmuş.
Johan Wolfgang Von Goethe “Genç Wertner’in Acıları” kitabını yazarken hissettikleri onun insanının kusurlarıydı. Sezen Aksu, kusurlu, eksikli olduğu için aşk acısı çekti; kusurlu insanın şarkılarını yaptı. Hepimiz aşk acısı çektik ama o şarkıları yapan Sezen Aksu oldu. Başka insanlar başka kitaplar yazdı başka aşk şarkıları yaptı, başka hikayeler anlattı.
İnsanın hissedebildiği ön görülemez, dolayısı ile öğrenilemez duygu durumu insan yaratıcılığının temelini oluşturan temel motivasyon olmuştur. Her öğrendiğimizde bir daha yapmayacağımızı düşündüğümüz şeyler bunlar ve her seferinde öğrendiğimizden daha fazlasını yaparak kolektif olarak büyüttüğümüz insanlık tarihi de tam olarak buraya dayalı.
Mükemmeliyetçi bir tavırla matematik ön görüler üreterek bu duygu durumuna ulaşabilmenin hikayesi de bence her ulaştığımızı sandığımız anda bir adım öteye giderek insanın değerini kendi ürettiklerinden öteye taşıyacaktır.
İlkokulda kullandığınız silginin kokusunu düşünün mesela. Onun formülünü yapay zekaya öğretebiliriz elbette onunla neler yapılabilir nasıl geliştirilebilir nerelerde kullanılır bunların hepsini cevaplayabilir ama bugün o kokuyu duysanız o hissin aklınıza getireceği yepyeni öyküyü siz yazmadan hiçbir modele öğretemezsiniz. En azından şimdilik…
Nihayetinde kusur taklit edilemez. Eksiklik, hislerimizin kahramanıdır ve kahramanlık öğrenilemez. İnsan, kendi ırkının geleceğini yine kendisi inşa ediyor, kendi hayal gücüyle.”