İş dünyasının sosyal liderleri -1
Toplumun nabzını tutan araştırmaların neredeyse tümü sürdürülebilirliğin, bir numaralı gündem maddesi olduğuna işaret ediyor. Yine araştırmalar gösteriyor ki liderin sahiplenmediği sürdürülebilirlik projelerinin fayda üretmesi ve uzun soluklu olması pek de mümkün değil. “Sürdürülebilirlik” konularına hassasiyetle yaklaşan, gerektiğinde inisiyatif alarak elini taşın altına koyan liderler şirketlerinin de bu alanlarda fark yaratmasına öncülük ediyor. Buradan hareketle Yönetim Kurulu Danışmanı Cem Sezgin’in katkılarıyla hazırladığımız “İş dünyasının sosyal liderleri” dosyasında sözü şirketlerine daha iyi bir dünya yaratma hedefiyle liderlik edenlere verdik…
Kurumsal Dünya”yı özünde gezegenin ve insanlığın aleyhine işleyen bir çark olarak gören; son iki asırdır kapitalizmi ve özellikle 1990’lar sonrası küreselleşmeyi ciddi şekilde karşısına almış azımsanmayacak bir nüfus mevcut. Şirketler, sektörler ve onları destekleyen devletler daima mercek altında ve hedef tahtasında. Yani işin eleştiri kısmına oldukça aşina olduğumuzu söyleyebiliriz. Ama milenyumla birlikte rüzgar tersten esmeye başladı. Kurumlara karşı olan antipati ve yerginin yanında artık sempati ve övgü de var. Şirketler günümüzde sorunların sebebi olmaktan ziyade çözümleri olarak ön plana çıkıyor. Peki ne değişti de bu yeni imaj ve yüksek itibar ortaya çıktı?
Öncelikle ülkeler ve hükümetleri tabir yerindeyse meydanı boş bıraktılar. Ekonomiyi ilgilendiren konularla topluma temas eden konuları bir türlü dengeleyemediler. “Büyüme Büyüsü” öylesine baskındı ki refahın tanımı oldukça dar bir pencereden ele alındı. Ayrıca dünyanın sorunlarına eğilmede birbirleriyle ters düştüler. Ortak paydalar değil, çelişen ve çatışan menfaatler belirleyici oldu. Diğer yandan her ne kadar STK’ların yıldızlarının yükselişine tanıklık etmiş olsak da onların da mali kaynakları ve etki alanları yetersiz kaldı. İşte kurumlar tam da böylesine büyük bir sosyal boşluğun olduğu noktada devreye girip önemli açıkları kapattılar.
Küreselleşme değişimin anahtarı oldu
Her ne kadar küreselleşme büyük tartışmaların ve yer yer tutkulu protestoların merkezinde yer alsa da aslında müthiş bir temel değişimin anahtarı oldu. Çok uluslu şirketlerin sayılarının artması, coğrafi dağılımlarının genişlemesi sonucu; dünya meselelerine ve topluma, ülkelerin köşeli yaklaşımlarının aksine; zengin ve bütünsel sayılabilecek bir bakışla eğilen kurumlar ortaya çıktı. Bu kurumlar, standartları yükselttiler ve bulundukları ekosistem içerisindeki KOBİ’leri ve yerel kurumları da peşlerinden sürükleyerek sürdürülebilir bir yaşamı ve yaşanabilir bir geleceği inşa etme adına atılan mega adımların öncüsü oldular.
Dijitalleşme ve sosyal medyanın yaygınlığı daha önce hiç tanık olunmamış seviyede bir şeffaflığın “norm” haline gelmesinde vesile oldu. İyi-kötü, doğru-yanlış, tam-eksik ne varsa her an, her yerde ve herkesçe izlenebilir bir hale geldi. Bu durum şirketler için bir “uyandırma servisi” gibiydi. Neler yaptıkları ve daha da ilginci neler yapmadıklarıyla fazlasıyla anılmaya başlandılar. Dolayısıyla sosyal perspektiften benimsedikleri tutum ve sergiledikleri davranışların ne denli önemli olduğunu bildiklerinden, bu konulara çok daha fazla eğilmeye ve icraatlarını ön plana çıkarmaya başladılar.
İşletmelerin etik prensiplere sadık; kanunlara ve regülasyonlara uyumlu bir şekilde yatırım yapan, istihdam yaratan, ekosistemlerini geliştiren, vergi ödeyen, ülkeye döviz girdisi sağlayan, AR-GE ile yenilikçiliği destekleyen kimlikleriyle sürdürdükleri varlıkları, toplumun beklentileri için yetersiz kalmaya başladı. Topluma ve dünyaya dokunma şekilleri, frekansları ve dokundukları alanlar “geleneksel” iş dünyası çerçevesinin dışına çıktı. Bunu layığıyla yapabilmek için toplumu dinleyerek, diğer paydaşlarla birlikte çalışarak ilerlemek gerekiyor. Şirketlerin sadece kendilerini, sektörlerini veya coğrafyalarını ilgilendiren konulara değil, daha büyük sorunlara; kısa vadeli palyatif çözümler yerine, uzun vadeli-kalıcı yaklaşımlarla eğilmeye başlamaları kuşkusuz fark yaratmalarında önemli bir faktör oldu.
Liderler samimiyet, tutarlılık ve şeffaflıkla sınanıyor
Sürdürülebilirlik adına yapılan tüm anlamlı kurumsal ve bireysel girişimler için, Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’nın güzel bir çerçeve oluşturduğunu söylemeliyiz. Artık hepimizin sürdürülebilirlikle ilgili ortak bir dili 17 farkı başlığın altında toplanmış güzel bir kılavuzu var. Sosyal şirketler ve sosyal liderleri kurumun genel olarak prestijini, müşteriler nezdinde tercih edilirliğini ve işveren markası olarak gördükleri takdiri farklı bir seviyeye taşıyorlar.
Bu yolculukta samimiyet, tutarlılık ve şeffaflıkla sınandıklarının gayet farkındalar. Bugün ve gelecekte, iş hayatında gerçek farkı, topluma, bu gezegene ve hayata dokunan sosyal liderler yaratacak ve böyle liderlere sahip kurumlar rekabette pozitif ayrışacaklar.
Peki, Türk iş dünyasında “gönülden” üstlendikleri sorumlulukla daha iyi bir dünya hayali için sorumluluk alan liderler hangileri? Daha da önemlisi bu büyük amaç için hangi aksiyonları alıyorlar? Biz sorduk “İş dünyasının sosyal liderleri” anlattı… Yanıtlar İş dünyasının sosyal liderleri – 2’de sizlerle olacak…