Kızılcık Şerbeti’nin “sessiz” başarısının perde arkası
İlk bölümü 28 Ekim 2022 tarihinde Show TV’de yayınlanan, yönetmenliğini Hakan Kırvavaç’ın üstlendiği, senaryosunu Melis Civelek’in kaleme aldığı dram türündeki televizyon dizisi Kızılcık Şerbeti, reytinglerde her hafta en üst sıralarda yer aldığı gibi farklı konusu, karakterlerin sahiciliği ve dikkat çekici sahneleriyle sosyal medyanın da gündeminde yer alıyor. Kızılcık Şerbeti en genel biçimde; seküler bir ailenin kızı ve muhafazakar bir ailenin oğlunun birbirlerine âşık olarak evlenmeleri sonrası iki aile arasındaki çatışma ve ailelerin bu sorunlarla baş etme stratejilerini konu alıyor. Peki, insanları bu diziye çeken ne ? Ne oldu da tanıtımı bu kadar sınırlı yapılan bir dizi bu kadar popüler hale gelebildi?
Riskli ve farklı bir konu
Öncelikle dizi, Türkiye’deki iki hâkim kültür kabul edilen muhafazakâr ve sekülerlerin bir aradalığı ve çatışması gibi Türkiye’nin önemli toplumsal meselelerinden birine parmak basması açısından önemli bir yerde duruyor. Ana akım izleyicinin daha önce izlemeye alışkın olmadığı bir hikâye, güncelliğini de siyasi ve toplumsal gelişmelerinden alıyor.
Türkiye televizyonlarında ilk defa ana hikâyenin bahsi geçen ikilik üzerinden kurulması, izleyicinin ilgisini cezbetmek bir yana dursun sosyal medyada, sokakta, evde, işyerinde her yerde konuşulmasını da beraberinde getirmiş durumda. Bu da “kulaktan kulağa pazarlama” da denilen “word of mouth” kavramının tam olarak yaşandığı bir duruma işaret ediyor.
Bir de izleyicilerin çok uzun zamandır izlediği mafya, ağalık düzeni, şiddet ve dolayısıyla erkek içeriği ağır basan tüm dizilerden ayrı bir konuyu gündeme getirmesi açısından da oldukça başarılı. Üstelik Kızılcık Şerbeti, Ömer gibi muhafazakâr kesimin ağır bastığı dizilerden de önemli ölçüde ayrışıyor. Çünkü Kızılcık Şerbeti, muhafazakâr-seküler olmak üzere her iki kültürel grubun yaşantılarını eşit bir şekilde ekrana yansıtma gayretinde.
İzleyicilerin seyretmekten büyük ölçüde sıkıldığı dizi konularından çok farklı bir konuyu eleştiriye açık bir şekilde ele alması, kişilerin diziyi izleme isteğini perçinliyor. Hatta dizi, yapımcılarından senaristine ve oyuncularına kadar herkesin cesaretinden dolayı tebrik edildiği bir noktaya gelmiş durumda.
Oyuncu kastı başarısı
Dizinin oyuncuları Settar Tanrıöğen haricinde çok fazla popülariteye sahip olmayan, bazıları da daha önce hiçbir dizide yer almamış ya da dikkat çekici rollerde görmediğimiz oyuncular. Oyuncuların hiçbiri “star” mertebesinde değil. Ancak; oyuncu anlamında çok da iddiası olmayan bir yapım gibi görünen dizinin her bir oyuncusu canlandırdığı karakterde o kadar başarılı bir performans sergiliyor ki o karakterleri dizide yer alan oyuncular haricinde kimsenin canlandıramayacağına olan inanç çok yüksek. Ek olarak izleyicilerin farklı yüzleri görme isteği de söz konusu.
Örnek vermek gerekirse; gayet sıradan bir hayatı mizahi bir dille anlatan Gibi dizisi, sıradan insanların hikâyelerine odaklanan Konuşanlar, İlişki Testi gibi programların bu kadar ilgi çekmesi tesadüf değil. Dijital gelişmeler ve özellikle sosyal medyanın etkisiyle farklı yüzler, farklı sesler ve hepimiz gibi sıradan insanların “normal” hayatlarını daha çok merak ediyoruz artık. Bize daha ulaşılabilir ve samimi geliyorlar.
Kadın karakter çoğunluğu
Dizinin bir diğer olumlu karşılanabilecek ve izlenmeyi tetikleyen yanı dizideki kadın karakterlerin yoğunluğu. Muhafazakâr ve seküler olmak üzere dizide yer alan her iki ailede de kadın karakterlerin sayısı oldukça fazla. Hatta seküler ailede hiç erkek karakter yer almıyor. Kadın yoğun ailenin muhafazakâr-eril hakimiyetle mücadelesi haliyle dikkat çeken unsurlar arasında yerini alıyor. Muhafazakâr ailenin kadınlarının-özellikle de Nursema’nın- kendi yaşamlarına sahip çıkma kararlılıkları da yine diziyi merak ettiren faktörlerden bir tanesi.
Derinlikli ve sahici karakterler
Karakterlerin hepsi çok hayattan, doğal ve derinlikli. Genellikle televizyon dizilerinde rastladığımız ana karakterlere daha fazla özen gösterilip diğer karakterlerin daha iki boyutlu yazılması durumu bu dizi için geçerli değil. Pembe, Alev, Kıvılcım, Sönmez, Nursema, Nilay, Abdullah, Mustafa… Saymakla bitmeyen sahici karakterler. Hepsi ince işlenmiş ve karakter derinliğine bakıldığında hepsi başrol adeta. Hatta dizide çok fazla sahnesi olmayan Metehan’ın bile neyi sevip neyi sevmediğini, belli bir durumda nasıl davranacağını, babası Ömer’le nasıl bir iletişimleri olduğunu anlayabiliyoruz. Onu bir yerlerden tanıyor ve biliyoruz. Hal böyle olunca izleyici her bir karakterle bağ kurup onu kendisinin yerine koyabiliyor, onun yaşadığı zor bir durumda nasıl hissedeceğini tahmin edip üzülüyor ya da mutlu bir anında “oh be” diyor, rahatlıyor, mutlu oluyor.
Drama boğmayan basit hikâye anlatımı
Dizinin elbette total izleyiciye hitap eden bir televizyon dizisi olduğunu unutmayalım. Ayrıca her bölümün iki buçuk saate yaklaştığını da… İzleyicinin her daim dikkatini çekmeyi başaran “tutma” garantili dedikodu, izleyici aman bir de anlamaz diye gösterilen sahnenin hemen ardından karakterin durumu açıkladığı kendi kendine konuşmalar, gelin-kaynana çatışması, eltilerin savaşı, iğnelemeler, abartılı tepkiler (Örneğin; Fatih’in Doğa’nın Instagram’da fotoğraf paylaşmasına şiddetli bir tepki göstermesi) gibi durumlar dizide yer alıyor. Ancak hiçbir şekilde olayların uzatılmaması, uzun bakışmaların yok denecek kadar az olması, dram seviyesinin çok ölçülü olması diziyi izleten en önemli etkenlerden.
Katarsisi doruk noktalarda yaşatması
Tabii ki karakterlerin derinlikli, hikâyenin sahici olduğu her dizide olduğu gibi bu dizide de izleyiciler, karakterlerin yaşadıkları aracılığıyla öfke, korku, acıma duygularını açığa çıkarıyor ve böylelikle ruhunu bu duygulardan ve tutkulardan arındırıyor. Bu kavrama psikoloji terimi olarak daha sık kullanılan “katarsis” denmekte. Kızılcık Şerbeti, bu anlamıyla da “katarsis”i en üst seviyelerde yaşatan bir dizi.
Diziyi takip eden etmeyen herkesin Nursema’nın zorla evlendirildiği erkek tarafından gerdek gecesi tacize uğraması ve sonrasında erkeğin Nursema’yı pencereden aşağı atması sonrası ailesiyle bir araya geldiği sahneden haberdar olması bir tesadüf değil. Çoğu kişinin yalnızca bu sahneyi izlemesi bile Nursema’ya duyduğumuz acıma, üzülme ve korku duygularının yanı sıra Nursema’nın ailesine karşı duyduğumuz öfkenin dışa vurulmasını sağladığı ve bizi rahatlattığı aşikâr.
Son olarak..
Dizinin kadın oyuncularının bir araya geldikleri söyleşide de dile getirdikleri gibi “Bazen her şey denk gelir.” Kızılcık Şerbeti, çok fazla tanıtımı yapılmayan “star” oyuncuları içinde barındırmayan bir yapım olmasına karşın; risk alınarak toplumsal gündeme paralel ve farklı bir konuyu odağa alması, hayatın içinden karakterler ve iyi oyuncuların bir araya gelmesi gibi etkenlerle hem reyting anlamında hem de sosyal medyada büyük etki yaratmış durumda ve böyle giderse yaratmaya da devam edecek…