Krizleri fırsata çeviren 5 dünya markası
Kriz dönemlerinde riskleri göze alıp kurulan ve günümüze kadar gelebilen birçok şirket var. Başarısızlığı göze alan ve bunları fırsata çeviren şirketlerin hikayesi birer başarı hikayesi olarak tarihe altın harflerle yazıldı.
Tarihsel süreç boyunca çeşitli dönemlerde büyük krizler yaşadık. Her büyük kriz dönemleri herkes için başarısızlık getirmiyor aksine krizi fırsat bilip, olumsuzluklarını lehine çeviren birçok kişi veya şirketin hikayelerine tanık oluyoruz.
Bugün kriz döneminde krizi fırsata çeviren ve günümüzde devleşen 5 şirketin kısa hikayesine yer verdik.
Hewlett-Packard
Daha çok HP olarak bilinen Hewlett-Packard, günümüzde dünyanın en önde gelen bilgisayar şirketlerinden biri. Şirketin adı kurucularının soyadlarının birleşiminden meydana geliyor. Stanford Üniversitesi’nden Bill Hewlett ve David Packard adında iki öğrenci tarafından 1939 yılında Bill Hewlett ve Dave Packard tarafından kurulan şirket küçük elektronik cihazların üretimini yapmaya başlıyor. İlk müşterilerinden biri de eğlence sektöründe dünyanın en büyük markalarından Disney oluyor.
Ne var ki, şirketin kuruluşundan birkaç yıl sonrası 40’lı yıllar savaş dönemine denk geliyor. II. Dünya Savaşı’nda Almanya zarar gören denizaltı filoları için askeri alanda radarlarla ilgili özel cihazlara ihtiyaç duyuyor. Bu anlamda kendini kısa sürede kanıtlayan Hewlett-Packard, savaşı ve savaşın olduğu kriz dönemini fırsata çeviriyor. Almanya’nın istediği cihazları başarıyla üreten HP, o yıllarda yaklaşık 45 kişilik bir kadroyla çalışmasına rağmen milyon dolarlık gelirler elde etmeyi başarıyor.
I.Dünya Savaşı sonrasında ABD’de yaşanan 1939 Büyük Buhran’ı Amerika’daki birçok şirketi zor bir dönem geçirse de HP, ayakta kalmayı başarıyor. II. Dünya Savaşı’nı da fırsata çeviren şirket tank üretimleriyle savaşlar öncesi dönemdeki popülerliğini geri kazanmayı başarıyor.
adidas
1.Dünya Savaşı’nın ardından Almanya’da durumlar oldukça kötüydü. Alman ekonomisi, sefalet, işsizlik ve krizlerle boğuşur durumdaydı. 1920 yılında kriz ortamında Dassler kardeşler geçimlerini sağlayabilmek için ayakkabı atölyesi kurdular.
Kardeşler, 1924 yılında 12 işçiye sahip “Dassler kardeşlerin ayakkabı fabrikası” adlı şirketi faaliyete geçirdiler. Bu dönemde 200,000 çift ayakkabı satmayı başaran Dassler kardeşler, II. Dünya Savaşı’nın başlamasıyla cepheye yollandı.
Savaşın ardından her şeye sıfırdan başlayan kardeşler yeniden işe koyuldu. 1948 yılında iki kardeş arasında çıkan fikir ayrılığı bugün dünyanın en büyük iki spor markası Adidas ve Puma’nın ortaya çıkmasını sağladı. Kardeşlerden Adolf Dassler Adidas’la, Rudi Dassler ise Puma ile yollarına devam etme kararı aldılar. Bazı kaynaklara göre iki kardeş bu ayrılıktan sonra bir daha hiç konuşmamış. Belki de iki büyük marka arasındaki dev rekabetin altında yatan gerçek neden budur.
Ford
İrlandalı bir mültecinin oğlu olarak ABD’de dünya gelen günümüzün büyük otomobil üreticileri konumunda bulunan Ford Motor Company’nin kurucusu Henry Ford, ABD’nin Büyük Buhran dönemi ve yeni biten İç Savaşı’nın hemen ardından otomobil üretebilmek için yatırımcı arayışına giriyor. Kriz dönemlerinde yatırımcı bulmak zorken; Henry Ford, 12 yatırımcıyı birden ikna ediyor. 1903 yılında 28 bin dolar başlangıç sermayesi ile şirketi Ford Motor Company’i kuruyor ve şirket aynı yıl ilk otomobilini üretiyor.
Pepsi
Pepsi, Eczacı Caleb Bradham tarafından ABD’de kuruluyor ve ilk içeceğini 1898’de piyasaya sürüyor. Pazardaki en büyük rakibi Coca-Cola’nın karşısında ilk etapta başarılı işler yapan kurucu Bradham, 1923 yılında yüksek şeker fiyatları ve I. Dünya Savaşı sonrasındaki olumsuzluklarla mücadele edemiyor ve şirket iflas ediyor.
Pepsi’nin iflası sonrası şirketin ticari unvanını satın alan Roy Megargel, o dönem yaşadığı olumsuzluklardan yüzünden şirket, 8 yıllık bir dönemden sonra tekrar iflas etmesine engel olamıyor. Son iflasın ardından tekrar kurulan Pepsi, sil baştan içeceği tekrar formüle ediyor. Rakibi Coca-Cola’nın 6 onzluk şişelerde 5 cente sattığı içeceklerinin karşısına aynı fiyata 12 onzluk şişeleri çıkarıyor. Pepsi, ekonomik kriz döneminde yaptığı kampanyalarla aradaki fiyat farkına sürekli göndermeler yapıyor. Bu dönemde popülerliğini artıran şirket 36-38 yılları arasında büyük bir gelir elde ederek dünya çapında bir marka haline geliyor.
McDonald’s
McDonald’s, II. Dünya Savaşı’nın başladığı yılın hemen ertesinde 1940 yılında ABD’de Richard ve Maurice McDonald tarafından küçük bir kafe olarak kuruluyor.
Otomobile servis yapmak işi o dönemlerde çok parlak iş fikirleri arasında yer alıyor. Richard ve Maurice McDonald kardeşler de otomobil servisinin yanı sıra kafelerine yerleştirdikleri küçük masalara servis yapmaya başlıyor. Kısa sürede popüler olan işletmeleri yıllık 200 bin dolara yakın satış yapıyordu. Fakat bir terslik vardı ve maliyetler çok fazlaydı. Müşteriler artıkça çalıştırılan garson sayısı da artıyordu. Aynı şekilde servis yavaşlıyor ve otomobil servisinde bekleyen araçlar yolu kilitliyordu.
McDonald’s restoranında “speedy service system” denilen hızlı bir hizmet sistemi kurmuşlardı. Bu sistemle hizmet maliyeti çok düşük tutulmaktaydı. Girişimci Roy Kroc, McDonald kardeşleri bayilik vermeye ikna ederek, 1955’te Chicago yakınlarında kendine ait ilk McDonald’s restoranını açtı.
1961’de, uzun süren görüşmelerin ardından iki kardeşin haklarını ve şirketin tamamını 2.7 Milyon Dolar karşılığında satın aldı.Sonuç olarak, McDonald’s bugün dünyanın en büyük restoran zincirlerinden biri konumunda. İstatistiklere göre Amerikalıların yüzde 98’i her yıl en az bir kere bu restorana gidiyor. Dünyayı etkileyen şirketin Big Mac Endeksi de burada not olarak kalsın.,
Kaynak: economist.co