Küresel liderlerin gündeminde ne var?
Finansal, çevresel ve sosyal gelişmeler gün geçtikçe daha iç içe bir hal alırken günümüzün liderleri için çözülmesi gereken denklemler de karmaşıklaşıyor. Mevcut olan iş yapma düzeninin iklim krizini hafifletmediği, sosyoekonomik uçurumu kapatmadığı ortadayken CEO’ların kararlı adımlar atma yükümlülüğü hiç bu kadar güçlü olmamıştı… PwC’nin 25. Yıllık Küresel CEO Araştırması bu gerçekleri ortaya koyarken aslında çözüm üretecek liderler için cesur olma ihtiyacının da altını çiziyor… Öyleyse gelin hem küresel hem de ülkemizdeki CEO’ların gündeme ilişkin nabzına hem PwC’nin işaret ettiği CEO’ların önündeki beş kritik trende daha yakından bakalım…
CEO’lar gelecekten umutlu!
Araştırmanın gerçekleştirildiği Ekim – Kasım ayından bu yana pandeminin farklı varyantları ortaya çıksa da aşılamanın yaygınlaşması, pandeminin yarattığı belirsizliğin ortadan kalkması ve CEO’ların artık müşteri talepleri karşısında daha çevik hareket etmesi gibi etkenlerle birlikte CEO’ların bugün de aynı iyimserlik içinde olduğu gözlemleniyor.
Araştırma sonuçlarında Türkiye’deki CEO’ların iyimserlik ve güven düzeyinin yüksek olması ise krizler ve ani değişen gündem ile bunların iş dünyasına etkileri konusunda daha deneyimli olmalarının bir sonucu olarak adaletsizlik gibi kısa vadeli gelir akışını etkilemeyecek tehditler konusunda daha az endişeliler.
Büyüme beklenen pazarlar
- Küresel CEO’ların, şirketlerinin bulunduğu merkez ülke dışında, 12 ay içinde büyüme bekledikleri ülkelerin ve bu ülkelerin sıralamasının son üç yıldır değişmediğini görüyoruz. ABD için büyüme beklentileri artarak devam ediyor: 2020 yılında, yüzde 29.7’lik bir oranla ilk sırayı alan ABD, birinciliğini bu sefer yüzde 40’lık bir beklentiyle koruyor.
- Çin’e yönelik büyüme beklentilerinin ise düştüğü gözlemleniyor: Çin, 2020 yılında yüzde 28.5, 2021 yılında yüzde 28.1 ve 2022 yılında yüzde 27.3’lik bir oranla ikinciliğini koruyor.
- Büyüme beklenen pazarlarda, üçüncü sırayı yüzde 17.9 ile Almanya alıyor. Almanya’ya yönelik beklentiler de aynı ABD’de olduğu gibi istikrarlı bir artış gösteriyor.
- Küresel CEO’ların büyüme beklediği pazarlarda Hindistan için umutlar son üç yıldır kademeli olarak belirgin bir şekilde düşüyor. Hindistan’da önemli bir büyüme bekleyen küresel CEO’ların oranı bu sene sadece yüzde5,3; buradan hareketle, salgın sürecinin gelişmekte olan Asya ülkelerine yatırım planını birçok nedenle değiştirdiğini söyleyebiliriz.
- Türkiye’deki CEO’lar için ise yurt dışı yatırımlarda ilk üç ülkeyi iki yıldır ABD, Almanya ve İngiltere oluşturuyor. İngiltere 2020 yılında Türkiye’deki CEO’ların büyüme beklediği pazarlar içinde yüzde 5 ile son sıralarda yer alıyordu. İki yıldır ilk üçte yer almasını Brexit’e bağlayabiliriz: Brexit Türkiye’deki yatırımcılar için İngiltere’ye olan ilgiyi artırdı. Küresel CEO’larla benzer şekilde, Türkiye sonuçlarında da CEO’ların Çin’e yönelik beklentileri düşük.
Risk algımız dünyadan çok farklı!
- Hem küresel çapta hem de Türkiye’deki CEO’ların kısa vadeli endişeleri, gelir kesintilerine sebep olabilecek potansiyel risklerle birebir bağlantılı. Bu yıl, küresel CEO’ların en önemli endişelerinde ilk sırayı yüzde 49 ile siber riskler alıyor. Geçen yıl gündemin ilk sırasını alan “pandemi ve diğer sağlık krizleri” bu yıl yüzde 48’lik oranla ikinci sıraya geriledi.
- Türkiye’de ise her üç CEO’dan biri, siber risklerin ürün ve hizmet satışını etkileyeceğini düşünse de öncelikleri halen makroekonomik riskler.
- Türkiye’deki CEO’ların endişelerinde, ticareti ve ihracatı doğrudan etkileyen makroekonomik dalgalanmalar (yüzde 69) ilk sırada yer alırken, jeopolitik riskler (yüzde 43) üçüncü sırada yer alıyor. Makroekonomik dalgalanmaların yaratacağı riskler, küresel CEO’lar için yüzde 43 ile üçüncü sıradayken, jeopolitik riskler yüzde 32 ile beşinci sırada yer alıyor.
İklim değişikliği gündemde, peki aksiyon var mı?
Net sıfır karbon ayak izi, karbon-nötr hedefi, çeşitlilik ve dahiliyet, sosyal adalet gibi pek çok ESG (Enviromental Social Governance) konusu, bugün tüm şirketlerin her ne oranda olursa olsun gündeminde yer tutuyor, ancak bu konuların strateji içerisinde yer bulması ve net bir hedefe dönüştürülmesinin ise biraz daha ağır adımlarla ilerlediği araştırma verilerine yansıyor.
Araştırma verilerine göre her ne kadar çok büyük ölçekli şirketler daha iyi durumda olsalar da, küresel CEO’ların yalnızca yüzde 22’si şirketlerinin net sıfır taahhüdünde bulunduğunu dile getiriyor. Bu anlamda Türkiye’deki CEO’larınsa yüzde 27’si net sıfır taahhüdünde bulunuyor olması ise araştırmanın dikkat çekici verilerinden.
Finansal hedefler hâlâ yöneticiler için başarı ve teşvik paketlerinin en önemli ölçütü olmaya devam ettiğinden iklim değişikliği ve sosyal adaletsizlik gibi kısa vadeli gelir akışını etkilemeyecek tehditler konusunda daha az endişeliler.
Araştırmaya katılan küresel CEO’ların yüzde 44’ü, Türkiye’deki CEO’ların ise yüzde 42’si şirketlerinin net sıfır taahhüdü olmadığını söylüyor. Net sıfır taahhüdü olan şirketlerin büyük kısmını ise büyük ölçekli kurumsal şirketler oluşturuyor.
CEO’lar için öncelikler
CEO’lar için fırsatlar ve zorluklar aslında çok net: Kritik öneme sahip kurumsal kaynakları yöneten CEO’ların cesur eylemleri olmadan toplumun ve dünyamızın zorlu sorunlar karşısında ilerlemesi sınırlı düzeyde kalacak. Bu yılki CEO Araştırması, CEO’ların gündeminin ne kadar çok farklı konuyla ne kadar dolu olduğunun da altını çiziyor. Daha geniş ve uzun vadeli toplumsal ihtiyaçlar daha fazla akıl koymayı gerektirse de, kısa vadeli finansal zorunluluklar da CEO’ların görevleri için kritik olmaya devam ediyor. Arka plandaki bu unsurlar karşısında CEO’ların önündeki beş öncelik, paydaşların giderek daha fazla talep ettiği sürdürülebilir sonuçları yaratmasına yardımcı olacak…
Gündemi baştan oluşturmak
CEO’ların önünde pek çok gündem konusu var. Tüm bu kollektif sorunların çözümü ise CEO’ların tüm ekipleri ile sürekli iletişim halinde olmasından geçiyor. ESG konusunda pek çok şirket coşku içerisinde olsa da bu konuda alınacak aksiyonlarla birlikte, kısa vadeli finansal talepleri göz önünde bulundurmak kaçınılmaz. Gerçekten de kısıtlı zaman ve kaynakların olduğu bir ortamda öncelikleri gerçekçi bir yaklaşımla şekillendirmek, yatırımcıları bir araya getirmek ve gerçekçi bir stratejik gündem yaratmak için tek yol olabilir.
Yetenekleri yeniden şekillendirmek
Araştırma sonuçları; siber güvenlik, güven oluşturma, karbonsuzlaşmanın ölçümü ve yönetimi ile ilgili yetenek geliştirme önceliklerine de işaret ediyor. Liderler, şirketlerinin dünyadaki yerini yeniden tasavvur etmek için çabalarken, giderek daha geniş bir rekabet öncelikleri dizisiyle adeta hokkabazlık yapıyor. Büyüme zihniyetleri, empati ve tartışmayı ve kurum içinde farklı görüşleri kucaklama istekliliği her zamankinden daha önemli hale geliyor.
Geleceğin liderlerini şimdiden değerlendirmek
Günümüzün pek çok konuda ödün vermenin zorluğu karşısında ustalaşmak için farklı liderlik yaklaşımına ihtiyaç olduğu açık. Bunun için gerekli beceri setlerini tamamlamak ve diyaloğu yeniden başlatmak için gerek kurum dışından gerekse şirket içinde yetişmiş yeni liderler ortaya çıkması gerekli olacak. Yedekleme planlaması, liderlerin ve yönetim kurullarının arzu ettikleri geleceği yaratmaya hemen başlamak için önemli bir “meydan okuma” alanı olacak.
Teşvikleri baştan ele almak
Başarı ölçütü ve bireysel teşvikler ile net sıfır taahhütleri ve diğer finansal olmayan sonuçlar arasındaki güçlü ilişki, yönetim kadrolarının bazı konuları yeniden ele almalarını gerekli kılıyor. Çalışanlardan öncelik vermeleri beklenen alanlar, mevcut performans yönetim sistemleri ve ilerlemeyi nasıl raporladıklarına dair süreçler arasındaki uyumu da detaylı gözden geçirme vakti.
İş birliklerini baştan tasarlamak
Toplumun en acil sorunlarıyla mücadele etmek bireysel bir mücadele olmayacak. Edelman’ın Glasgow öncesi yayınladığı Güven Barometresi, iklim değişikliği eylemi söz konusu olduğunda tek bir kurum tipine güvenilmediğini, ancak birlikte güçlü bir ivme yaratabileceklerini ortaya koyuyor. Bunun için işletmeleri cesur bir şekilde aksiyon almaya yönlendirecek regülasyonlar, düzenleme biçiminde işletmeleri agresif eylemde bulunmaya teşvik etmek, STK’ların hükümetleri yeni politikalar geliştirmeleri yönünde desteklemesi gibi yöntemler söz konusu olacak.