Maskeler çıkmadan stres bitmeyecek!
Ekonomiden sosyal ilişkilerimize, günlük rutinlerimizden iş yapma şekillerimize dek Covid-19 hayatın her alanında kendisini gösteriyor. Öyle ki “yeni normal” olarak adlandırdığımız pek çok şey çoğumuzun alıştığı ve kabullendiği “normal”lere dönüştü. Öte yandan dünyanın üzerinde bir sis bulutu gibi duran bu bilinmezlik, tüm insanlığın yarınını görmesinde büyük bir engel. Hal böyle olunca bu süreçte dünyaya bakmak, hem kendimizi anlamak hem de çağı anlamlandırmak açısından büyük önem taşıyor. Cigna salgının tüm dünyadaki insanların üzerindeki iyi yaşam etkisini daha iyi anlamak için Çin, Singapur, İspanya, Birleşik Arap Emirlikleri, Birleşik Krallık ve Amerika Birleşik Devletleri’nin de dahil olduğu 11 ülkede 20 binden fazla katılımcıyla “Covid-19 Küresel Etki” araştırmasını geçekleştirdi.
Yapılan çalışmaya göre, mevcut pandemi koşulları ve kısıtlı yaşam şartları, tüm dünyada bireylerin finansal kaygı ve stresini artırdı. Çalışmanın sonuçlarına göre insanlar, özellikle evden çalışma koşullarında pandeminin olumsuz sonuçlarını hafifletmenin uzun bir mücadele olacağını düşünüyor. İnsanların mali yükümlülüklerini yerine getirme konusundaki güvensizliğinin global ölçekte hala ön planda olduğunun altını çizen rapora göre, pandemi koşullarına uyum sağlamayı kolaylaştıran ve dayanıklılığı artıran en önemli itici güçler ise aile ve arkadaşlar.
Salgın ve kısıtlamalar finansal kaygıyı ve stresi artırıyor
Cigna Global’in geniş bir zamana ve çeşitli coğrafyalara yayılan etki araştırmasını değerlendiren Cigna Sağlık Hayat ve Emeklilik A.Ş. Genel Müdürü Pınar Kuriş, “Araştırma bize tüm dünyada COVID-19 salgınının, insanların sağlık, iyi yaşam ve mesleklerine yönelik değişen tutumlarını nasıl etkilediğini yakından gözlemleme şansı verdi. Salgın, yıl dönümünde bile hala insanların finansal geleceklerine dair algıları üzerinde çok etkili. Global olarak katılımcıların yaklaşık yarısı (yüzde 49), ekonomik ortamın finansal durumları ve planlamaları üzerinde olumsuz etkisi olacağını söylüyor. Bu, tüm dünyanın refahını riske sokan, geleceğe dair motivasyon ve umutları olumsuz yönde etkileyen bir sonuç.
Global bir sigorta şirketi perspektifiyle bu krizden daha güçlü ve dirençli çıkmak istiyorsak, sadece iş sonuçlarına odaklanmak yerine, insanların günlük hayatlarında kendilerini desteklenmiş hissetmelerini ve sevdikleriyle kaliteli zaman geçirmelerini sağlamamızın kritik önem taşıdığını biliyoruz” diyor.
Dünya genelinde insanların sadece yüzde 27’si rutin ödemelerine devam edebileceğinden emin
Araştırma özellikle, salgının finansal konularda uzun vadeli etkileri olacağına dair tüm dünyada bir kabul duygusu geliştiğini gösteriyor. Kuzey yarımküre kışa girerken, kısıtlamaların tekrarlanması ve enfeksiyonların artmasıyla birlikte, güven ve iyimserlik ortamının yeniden yavaşladığı, bunun da iş ve sosyal hayatta önemli etkileri olduğu gözlemleniyor.
Araştırmaya göre, pek çok hükümet ekonomilerini virüs ve kısıtlamalarla birlikte dengede tutmaya çalışırken, insanlar ise ev harcamalarını karşılama konusunda giderek daha fazla endişe duyuyorlar. Dünya genelinde insanların sadece yüzde 27’si rutin ödemelerine devam edebileceklerinden emin olduklarını söylüyor. Pandemiden en çok etkilenen ülke olan ABD’de, insanların ev masraflarını ödeyebileceklerine duydukları güven son çeyrekte yüzde 36’ya düşerken, Hong Kong’da, mali durumlarının daha da kötüye gideceğini düşünen insanların oranı yüzde 63’e, Singapur’da yüzde 52’ye, Birleşik Krallık’ta ise yüzde 43’e ulaştığı ve artışta olduğu görülüyor.
İş ve kişisel yaşam dengesi bozulunca stres arttı
İnsanların yıl boyunca COVID-19’a verdiği tepkilerle ilgili veriler, sıklıkla stresin varlığına işaret edebilecek bir dizi faktörü ortaya koyuyor. Araştırmaya göre, küresel stres seviyeleri yüksek oranlarda seyrediyor ve katılımcıların yüzde 83’ü stresli olduklarını belirtiyor. “Sürekli online olma” hali arttığı için insanların yüzde 79’u, mesai saatlerinden sonra veya hafta sonları da iş için müsait olduklarını ve e-postalarını kontrol etmeye devam ettiklerini ifade ediyor. Araştırma, özellikle kişisel stresin en büyük itici güçlerinden birinin ise kişinin yakınlarında gözlenen stres olduğunu gösteriyor. Kişinin eşi ya da partnerinde yaşadığı konsantrasyon problemi, negatif bakış açısı veya üretkenlikten yoksun olması stres kaynaklarından biri olarak ortaya çıkıyor.
Çalışmada, online çalışma şekli yüksek oranlarda olduğu için insanların kişisel yaşamlarında birden fazla baskı ile karşı karşıya kaldığı belirtiliyor. Ayrıca, şirketlerin değişen davranışlar ve ihtiyaçlara göre yeni geliştirmeler yapması ve pandeminin uzun dönemli etkilerine hazırlıklı olması gerektiği ön plana çıkan bir diğer gösterge. Araştırmada aşırı stres yüklerini belirleyebilmek, bu yükleri hafifletmek ve yönetebilmenin, ekip üyelerinin kendilerini desteklenmiş hissetmelerine ve bunun karşılığında işletmelerin daha iyi sonuçlar elde etmelerine yardımcı olacağı ifade ediliyor. Bu noktadan yola çıkarak iş istikrarı, iyi kariyer gelişimi ve iyi iş-yaşam dengesi gibi stresin etkisini hafifletmeye yardımcı olan değişkenlerin, işverenlerin ekiplerini desteklemek için değerlendirebileceği açık fırsatlar olarak görüldüğü belirtiliyor.
Arkadaşlarla ve aileyle geçirilen zaman, dayanıklılığı artırıyor
Araştırma, salgının iyi yaşam algısına ciddi etkileri olduğunu gösterse de insanlar koşullara aile ve arkadaşları sayesinde daha iyi uyum sağlıyorlar. Katılımcıların yüzde 53’ü aile ve arkadaşları dayanıklılığın ana kaynağı olarak gösteriyor. Bunu, yüzde 43 ile hükümetler, yüzde 36 ile sağlık hizmetleri ve yüzde 26 ile işverenler izliyor. Aileler birlikte geçirdikleri zamanın uzunluğu, kalitesi arttıkça, sevdiklerinin ve çocuklarının iyi yaşamı konusunda daha olumlu hissediyor.
Evet görünen o ki dünya maskesini çıkartana dek stres düzeyi normale dönmeyecek. Peki bu durumdan pazarlama dünyası nasıl etkilenecek? Sektör paydaşları stresli tüketiciler için nasıl bir reaksiyon verecek? Stressiz pazarlama mümkün mü? Okumak için TIKLAYIN…