Sürdürülebilir moda: Moda endüstrisi gezegenimizden neler çalıyor?
Moda trendleri; crop top’tan mum jean ve bomber cekete kadar dünyanın dört bir yanındaki gardroplara daha hızlı bir şekilde giriyor; sosyal medya ve binlerce influencer sayesinde markalar için pazarı büyütmeye devam ediyor. Tüketiciler için ise trend olmak hiç bu kadar kolay olmamıştı! Düşük maliyetli online perakendeciler, moda tutkunlarına gardıroplarını hızlı bir şekilde yenileme imkanı sunuyor. Ancak fast fashion (hızlı moda) akımı, büyük bir çevresel etkiyi beraberinde getiriyor. Sürdürülebilir ve etik moda önem kazanırken, moda endüstrisi hala en zararlı sektörlerden biri. Peki moda endüstrisinin gezegenimize olan etkileri neler?
Her yıl ortalama 150 milyar giysi üretiliyor
Artık mevsimlerin döngüsüne uyma ve mevsimsel giyinme zamanı geride kaldı. Bugün satın alınan giysilerin çoğu hızlı moda olarak adlandırılıyor; düşük kaliteli giysiler, düşük ücretli çalışanlar tarafından üretiliyor ve perakendeciler tarafından oldukça uygun fiyata satılıyor. Yılda 50 koleksiyonla döngü her geçen gün hızlanıyor. Evet, neredeyse haftada bir yeni bir koleksiyon çıkıyor raflara. Genel olarak, yılda üretilen giysi miktarının 2000’lerin başından bu yana ikiye katlandığı ve 2014’te yılda 100 milyar parça olduğu tahmin ediliyor. Bu, dünya nüfusundaki her bir kişi için neredeyse 14 giysi parçasına denk geliyor.
Pamuk, sandığınız kadar masum mu?
Moda endüstrisinin kullandığı ham maddeler iki ana kategoriye ayrılıyor: doğal ve sentetik. Giysilerin çoğu pamuktan yapılsa da çevre dostu olduğu anlamına gelmiyor. Pamuk üretimi, yoğun bir şekilde pestisitlere dayanıyor. Dünya tarım alanlarının yalnızca yüzde 2.4’ünde pamuk ekilirken, kullanılan insektisitlerin yüzde 24’ü ve pestisitlerin yüzde 11’i pamuk yetiştirmek için kullanılıyor. Pamuk aynı zamanda en fazla su tüketen bitki; 1 kg pamuk üretmek için 7 bin ila 29 bin litre su gerekiyor. Moda endüstrisinde yıllık toplamda 215 trilyon litre su kullanılıyor.
Global karbon ayak izinin nerdeyse yüzde 8’i moda endüstrisinden kaynaklanıyor
Ekonomik nedenlerle; tedarik zinciri, pamuk tarımından sentetik elyaf üretimine, dikişten boyamaya ve giysilerin satışına kadar dünyanın farklı bölgelerinde gerçekleşiyor. Özellikle hızlı moda markaları tarafından satılan giysiler, binlerce kilometrelik uçak veya gemi yolculuğu yapıyor. Bu durum, tedarik zincirinden başlayarak tüketici satın alma aşamasına kadar uzun bir yolculuk ve büyük miktarda enerjiyle birleşince, büyük bir karbon emisyonu ortaya çıkartıyor.
2018’de Quantis tarafından yapılan bir araştırma, moda ve ayakkabı endüstrisinin toplam global iklim etkilerinin yüzde 8’den fazlasını oluşturduğunu gösteriyor. Bu, Ellen MacArthur Vakfı’na göre, tüm uluslararası uçak ve deniz taşımacılığı gezilerinin toplamından daha fazla sera gazı emisyonu anlamına geliyor.
Her yıl milyarlarca yeni giysi üretiliyor. Peki hepsi nereye gidiyor?
Maalesef, birçoğu çöplüklere gidiyor. Ellen MacArthur Vakfı’na göre, her saniye bir çöp kamyonu dolusu giysi israf ediliyor. Fast fashion (hızlı moda), tüketicileri en son trendleri almaya teşvik ediyor. Moda tutkunlarının dolabındaki giyilmemiş kıyafetlerin miktarı sürekli artıyor. Amerika’da ve Avrupa’da bir aile yılda ortalama 30 kilogram giysi atıyor. Bunun yüzde 73’ü yakılıyor ya da çöplüğe gömülüyor. Geri dönüştürülenlerinse yaklaşık yüzde 12’si parçalanarak yatakları doldurmak ya da yalıtım malzemesi, temizlik bezi yapmak için kullanılıyor.
Gana Kantamanto Pazarı: Dünyanın en büyük atık giysi pazarı
Kantamanto, Gana’nın başkenti Accra’da bulunan dünyanın en büyük atık ve ikinci el giysi pazarı. Moda endüstrisi tüketebileceğimizden daha fazlasını üretirken, biz de tüketebileceğimizden daha fazlasını kullanıyoruz. Bu aşırı tedarik edilen lineer ekonominin sonunda Kantamanto Pazarı yer alıyor. Amerika’da Goodwill’e bağışlanan, H&M’deki “geri dönüşüm” kutusuna bırakılan veya ThredUp’a postalanan giysilerin birçoğunun Kantamanto’da olduğunu söyleyebiliriz. Kantamanto’nun iki anlamı var:
Kantamanto Pazarı, moda endüstrisindeki atık krizinin en ön safhası konumunda. Her hafta, ortalama 15 milyon giysi buraya geliyor ve bunların yüzde 40’ı genellikle limana varıştan bir ya da iki hafta sonra atık olarak ayrılıyor. Bu devasa atıklar, şehir etrafında yakılabilir yığınlar halinde birikiyor, maalesef yoksul bölgelere atılıyor. Bu atıklar yalnızca çevreyi değil aynı zamanda orada yaşayan insanların hayatları için de ciddi bir risk oluşturuyor.
Öte yandan ironik bir şekilde, Kantamanto dünyadaki en sürdürülebilir perakende ekosistemine sahip. Bu geniş pazar, gezegenimizdeki en büyük ikinci el giysi ve geri dönüşüm ekonomisi niteliğinde. Pazarda 30 bin bireysel girişimci, ayda 25 milyondan fazla giysiyi tekrar pazara kazandırmak adına birlikte çalışıyor. Bu kapsamda Kantamanto’yu bir laboratuvar, bir geri dönüşüm fabrikası, bir toplum ya da sanat merkezi olarak düşünebiliriz.
Perakendecilere ek olarak, yerel terzilerin yeniden boyutlandırdığı giysiler, tasarımcıların düşük kaliteli giysileri lüks giysilere dönüştürdüğü tasarımlar, grafik tasarımcıların milyonlarca tek kullanımlık tişörtü yeniden basması, terzilerin benzersiz ayakkabılar yapması ve binlerce kişinin lekeli giysileri temizleyip boyaması için sıralar var. Kantamanto, bu yerli sürdürülebilirlik mantığını kullanarak atılan milyonlarca giysiyi değerli giysilere dönüştürüyor.