Müzik ve futbol devrimcisi Ertegün Kardeşler…
Sadece Ray Charles’ı keşfeden adam olmak bile müzik tarihine adınızı altın harflerle yazdırmaya yetecekken, Ertegün Kardeşler Aretha Franklin’den Ella Fitzgerald’a Miles Davis’den Stevie Wonder’a, The Rolling Stone’dan Led Zeppelin’e dokunarak adeta müzik dünyasında devrim yapan ikili olmayı başarmıştı. Ancak bilirsiniz ki kimileri için limit gökyüzüdür… Ertegün Kardeşler de limiti gökyüzünde görenlerden. Müzik dünyasında kartları yeniden dağıttıktan sonra yeni bir deste açan ikili bu kez futbol dünyasında bir dönüm noktası yaratarak Amerika’da futbolu popüler hale getirmeyi başardı. Hem de efsane futbolcu Pelé’yi yeşil sahalara dönmeye ikna ederek…
Büyüleyici bir başarı hikayesi nasıl olur derseniz, muhakkak söz Ertegün Kardeşlere de bir noktada gelecektir… Milli Mücadele döneminde önemli görevler üstlenen bir devlet adamı olan Münir Ertegün’ün oğulları Nesuhi ve Ahmet Ertegün, 1935 yılında babalarının Washington’a büyükelçi olarak atanmasıyla birlikte ABD’nin yolunu tutmuşlar. Bu yolculuğun ardından artık ne Ertegün Kardeşlerin hayatı ne dünya müziği ne de futbol dünyası aynı kalmayacaktı.
Müzikle olan ilişkileri çok küçük yaşlarında Cootie Williams’ın enstrümantal “West and Blues” albümünü ve ses kayıt edebilen bir plakçalar hediye etmesiyle başlayan Ertegün Kardeşlerin gençlik yıllarına ilişkin Ahmet Ertegün kendi cümleleriyle şöyle diyor; “16 yaşındayken bir pop müzik uzmanı sayılabilecek kadar bilgim, 18 yaşındayken de 50 bin plağım vardı”. Büyükelçilik binasında siyahi ve beyaz müzisyenlerin birlikte konser verebildiği resepsiyonlar düzenlemeleri dönemin Amerika’sı için adeta devrim niteliğinde sayılıyor. İşte o konserler ileride atılacak büyük imzaların da ilk habercileri oluyor.
1945 yılında Münir Ertegün’ün vefatının ardından ailenin diğer üyeleri Türkiye’ye dönme kararı alsa da Ahmet ve Nesuhi Ertegün Amerika’da kalıyor… Ertegün Kardeşler, 1947 yılında Herb Abramson ile birlikte, aile dostları olan diş hekimi Dr. Vahdi Sabit’ten 10 bin dolar borç alarak Atlantic Records adlı plak şirketini kuruyor.
Siyahi müzisyenlerle karşılıklı kurulmuş sağlam bağlar sayesinde de dönemin en önemli jazz müzisyenleriyle sözleşmeleri yapıyorlar. 1949 yılının Nisan ayında çıkarılan Stick Mcghee’in “Drinkin’ Wine Spo-Dee-O-Dee” albümü 1 milyondan fazla satarak Atlantic’in ilk hiti oluyor ve Ertegün Kardeşler hız kesmeden yükselmeye devam ediyor…
Önce Ray Charles’ın ardından Aretha Franklin, Ella Fitzgerald, Miles Davis gibi isimlerin albümlerinin yapımcılığını üstlenen Ertegünler, Frank Zappa, Stevie Wonder, The Rolling Stones, Bee Gees, Led Zeppelin, Genesis, Emerson Lake & Palmer ve Bette Midler gibi birçok ismin üne kavuşmasında büyük rol oynuyor. Bu topraklardan çıkan iki genç adam adeta müzik dünyasını yeniden dizayn ederken bir taraftan da tarih yazıyor… 1967 yılına gelindiğinde ise Warner Music Group, Atlantic Records’u satın alıyor. Ancak elbette Ahmet Ertegün Atlantic Records’u yönetmeye devam ediyor, zira onun olmadığı bir Atlantic düşünmek pek mümkün değil…
Müzik ve gösteri dünyasında zirve tırmanışını sürdüren Ertegün Kardeşler’in bir çocukluk tutkusu daha var: Futbol! Kariyerlerinin yanı sıra futbol tutkularından da hiç kopmayan Ertegün Kardeşler gittikleri her yerde müsabakaları canlı olarak izliyor. Ahmet Ertegün yine kendi cümleleriyle “Bir futbol kulübü sahibi olmak aklımızın ucundan dahi geçmiyordu” dese de bu kez hikayenin rotasını değiştiren Nesuhi Ertegün oluyor.
“Once in a Lifetime: The Extraordinary Story of the New York Cosmos” belgeselinde yine Ahmet Ertegün’ün kendisinden dinlediğimiz hikayede öğreniyoruz ki, Nesuhi Ertegün Atlantic Records’dan ayrılma kararını paylaştığında, Warner Communications CEO’su Steven Jay Ross, Nesuhi Ertegün’ü ikna etmek adına tam anlamıyla “dile benden ne dilersen” diyor. Nesuhi Ertegün’ün yanıtı ise oldukça açık: Profesyonel bir futbol kulübü…
Bunun üzerine 1970’lerin sonunda Steven Ross iflasın eşiğinde olan New York Generals’ı satın alıyor. İşe imajla başlayan Ertegün Kardeşler 71’de önce kulübün adını New York Cosmos olarak değiştiriyor, ardından da logoyu yeniden tasarlıyor. Ancak, Cosmos’un da yer aldığı Kuzey Amerika Futbol liginde karşılaşmaların ortalama 3 bin seyirciye oynanması ise Ertegün Kardeşler’in önündeki en büyük sınav olarak duruyor. 72’de Ertegün Kardeşlerin Cosmos’u şampiyon oluyor olmasına ancak tribünler ne yazık ki halen dolmuyor…
Ancak elbette Ertegün Kardeşlerin ve Steven Ross’un bir planı daha vardı… 1974’te, yaşayan futbol efsanesi Pelé futbolu bıraktığını açıklamıştı. Ancak Ertegün Kardeşlerin ne derece inatçı olabileceklerinden habersizdi “Siyah İnci”. Pelé’yi futbol piyasasında rekor bir transfer ücretiyle yeşil sahalara dönmeye ikna eden Ertegün Kardeşler, Cosmos formasını efsane isme giydirdiler.
Ardından yıldız transferler peşi sıra gelmeye devam etmiş, Giorgio Chinaglia’dan Carlos Alberto’ya, Franz Beckenbauer’dan Johan Neeskens’e birer birer Cosmos formasında buluşmuşlardı. Atlantic Records’ın ünlü isimleri de tribünlerde yerini almaya başlayınca yeşil sahalarda ünlü akının ardından boş koltuk gözükmez olmuştu… Dünya basının da ilgisini oldukça çeken bu stratejiyle birlikte futbol Amerika’ya gelmişti!
Ne hayat ama? İstanbul’dan Washington’a, Ray Charles’dan Pelé’ye, Rolling Stones’dan New York Cosmos’a…
Nesuhi Ertegün 1989 yılında Ahmet Ertegün’se 2006’da veda etti bu dünyaya. Ama kulağımıza çalınan her “Hit the Road Jack”te ve hatta bugünün futbol efsanesi Messi’nin Miami’ye transferinde Ertegün Kardeşler’in gölgesi selam veriyor bize!
Öyleyse biz de onlara selam verelim…