Neden terapide gerçekleri saklıyoruz?
İnsanlar, depresyon, anksiyete, stres veya geçmişte yaşadıkları travmalar gibi farklı nedenlerle terapistlere başvurabiliyor. Ancak, sorunlarına çözüm bulmak için gittikleri terapistlere her zaman dürüst davranmadıklarında, bu durum terapi sürecini olumsuz etkileyebiliyor.
Terapistler, bireylerin kendilerini daha iyi anlamaları ve iç huzurlarını bulmaları için güvenli bir alan sunar. Yine de, bazı danışanlar bu güven ortamına rağmen terapistlerine tamamen dürüst davranmayabiliyorlar.
Terapide dürüstlüğün ve açık iletişimin önemine dikkat çeken Acıbadem LifeClub Sağlık Hizmetleri’nden Uzm. Klinik Psikolog Cansu Karaman, “Bazı danışanların terapistlerine doğruları söylememeleri, terapi sürecini etkileyebilir ve gerçek sorunların tam anlamıyla ele alınmasını zorlaştırabilir. Bu nedenle, terapi sürecinde açık iletişim ve güvenin oluşturulması önemlidir. Terapistler, danışanlarını bir güven ilişkisi içinde, açıklık ve dürüstlüğe teşvik etmeye çalışmalıdır” diye belirtiyor.
Danışanın terapiste açık bir şekilde yaklaşmasının önemini de vurgulayan Karaman, şöyle konuşuyor:
“Terapiste açık ve dürüst bir şekilde yaklaşmak, terapi sürecinin etkili olmasını sağlar ve kişisel gelişim için temel oluşturur. Bu süreçte sabırlı olmak ve kendinizi anlamaya odaklanmak önemlidir.”
Peki, birey neden bu kadar özel bir alanda gerçeği saklama ihtiyacı duyuyor?
- Utangaçlık ve utanç: Bazı danışanlar, içsel konular hakkında konuşurken utangaçlık veya utanç hisseder ve bu nedenle terapiste karşı savunmacı davranabilir.
- Mahremiyetin korunması: Özel konuların paylaşımı konusunda endişe duyan danışanlar, mahremiyetlerini koruma amacıyla gerçekleri tam olarak ifade etmekte zorlanabilir.
- Güven sorunları: Terapistle henüz tam bir güven ilişkisi kuramayan danışanlar, gerçekleri gizleme eğilimi gösterebilir.
- Korku ve tedirginlik: Geçmişte yaşanan travmalar, zorlu ilişkiler veya korkutucu deneyimler hakkında konuşmak zorlayıcı olabileceğinden, bazı danışanlar bu konuları paylaşmaktan kaçınabilir.
- Dış görünüş ve kabul edilme ihtiyacı: Bazı danışanlar, terapistin kendilerini olumlu değerlendirmesini arzu ederek, durumlarını olduğundan farklı yansıtabilir.
- Değişim korkusu: Değişimle ilgili belirsizlik ve endişeler, danışanların gerçekleri gizlemesine yol açabilir.
- Kendi kendine kabul edememe: Bazı danışanlar, belirli bir durumu ya da davranışı kendi içlerinde kabul etmekte zorlandıkları için, bu durumu terapistten de saklayabilir.
Terapi sürecinin sağlıklı bir şekilde ilerleyebilmesi için, açık iletişim ve dürüstlüğün önemi büyük. Terapist ve danışan arasında güvene dayalı bir ilişki kurulması, etkili bir sürecin anahtarı olarak görülüyor.