New Step’te içgörü fırtınası!
Akan Abdula, yeni kitabı “Öngörülemeyenleri” New Step yayınında anlattı. Moderasyonunu Marketing Türkiye Genel Yayın Yönetmeni Günseli Özen’in üstlendiği programda Marketing Türkiye Haber Müdürü Ferruh Altun da sorularıyla katkı sağladı. Son dönemin en sarsıcı kitaplarından biri olan Öngörülemeyenler işi insanı ve toplumu anlamak olanlara zengin içgörüler sunarken çevremizi algoritmalarla kuşatan teknoloji dünyasını keskin bir yaklaşımla sorguluyor.
“Gözetim kapitalizmi”nden söz ediyorsunuz? Ne anlama geliyor bu kavram?
Komünist sisteminin düşüşünü hızlandıran gözetim sistemiydi. Kitapta bunu anlattım. Romanya’da bir milyon kişi muhbir olarak istihdam ediliyordu. Normal bir ekonomi bunu kaldıramaz fakat dijital sistem çok düşük maliyetlere bunu yapabilen algoritmalar sunuyor. Sürekli gözetim altındayız bıraktığımız izler takip ediliyor ve dünya çapında agresif bir data işlemesi var. Gözetim kapitalizminin bu kadar ucuz olduğu bu dönemde tehlike altındayız.
Bir kavram daha “Rıza İmalatı!” Yeni düzen bunu nasıl başarıyor?
Rıza mühendisliği dijitalle değil, 1920’lerde pazarlamayla ve zihinlerle oynamaya başladığımızda başladı. Edwards Bernays’in beyinle ilgili çözümlemeleri algoritmanın eline geçince maalesef çok efektif hale geldi. Neden maalesef? Çünkü bu durum insanın bir matematik formülü içinde kusurlarından yararlanmak demekti.
Ne güzel algoritmalar bize yardımcı oluyor. Dilediğimiz içerikleri önümüze getiriyor, bizi tanıyor ve hayatımızı kolaylaştırıyor. Ne derdiniz var bu sevimli algoritmalarla. Kime ne zararı var?
Elbette algoritmaya savaş açma taraftarı değilim. İsteğim, algoritmaların şu anki doğasına karşı çıkarak irademizi korumak, daha farkındalıklı yaklaşmak ve bu süreci aklımızın bir köşesinde tutarak algoritmaları kullanmak. İnsanı insan yapan sistemlerin özünde irade ve bundan hareketle dünyaya karşı sorumluluk vardır.
Etrafımıza istediğimiz “şey”leri sermelerinin sebebi bizi mutlu etmek değil, bizi bir ürüne dönüştürmek. Aynılık ekonomisinde ayrışmamakla birlikte kişilik geliştiremiyor, bu nedenle ürün haline geliyoruz.
Algoritmaların bizi takip etmenin ötesinde dönüştürdüğünü söylüyorsunuz. Bunu nasıl yapıyorlar? Bu iradeyi ve ifade özgürlüğünü nasıl etkiliyor?
Amerika’da böbrek hastaları için algoritma geliştirildi ve bu algoritmanın yıllar boyunca sadece beyaz hastalara böbrek verdiği tespit edildi. Hep beyaz hastaları seçmesinin sebebi de öğrendiği yer; insanın kusurlu beyni! Ben ırkçılığı bir hastalık olarak görüyorum. Ve bu hastalık algoritmalara da geçiyor.
Nedir bu aynılık ekonomisi?
Biz Türkiye’de defoları yok etmeye meyilliyiz ve bu daha eğitim hayatındayken başlıyor. Defolu, farklı olmadığımız için de bir dünya markası çıkaramıyoruz. Ben bu var olan sistemden farklılaşamamayı aynılık ekonomisi olarak tanımlıyorum.
Burada “defoluluk” kavramını da pozitif olarak kullanıyorum. Alışılmış standartların dışında olmaktır defoluluk ve biz de bu verilmiş aynı düzeni kabul etmediğimizde defolu olduk. Defoluları yüceltmek gerekirken eğitim sisteminde ezip o çoğunluğun, aynılığın içine eklemeye çalışıyoruz.
Algoritmaların bu noktaya gelmesinin suçlusu kim?
Parayı kazanan sorumluluk almak zorundadır! Herkesin istediğini linç ettiği bu sisteme bir düzen gelmeli. Teknoloji şirketleri bu konuyu çözmek için “yapay zeka filozoflarını” işe alıyor ve insan hakları mahkemesi bu konu üzerinde çalışıyor.
“Aynılık Ekonomisinden” kaçınmak için bireyler ve devlet nasıl tedbirler alabilir?
Çözüm açık veri toplumu. Devlet yasaklarla algoritmaları yenemez. Devlet algoritmalara alternatifler yaratarak savaşabilir. Devletin elinde devasa bir data var ve bazılarının gizli kalması gerekiyor. Ancak büyük bir kısmının gizlilik gerekliliği yok. Türkiye’nin yapması gerekenlerden biri o datayı gizli olarak görmekten vazgeçip girişimci ekosistemine vermek ve devlet için bir şeyler geliştirmesini istemek. Datayı elde etmek hala pahalı. Girişimciler bu yüzden geride kalabiliyor.
Bireylerinse bizi aynılık ekonomisine mahkum etmek isteyen ve bir odaya kapatan bu sisteme karşı odanın kilidini açmalı. Kilidi açmanın en önemli yollarından biri duygusal zekamızı geliştirmek. Farklı fikirler, duygular peşinde koşarak bunu yapabilirsiniz.