Ömür Kula Çapan: 2021’den bir şey beklemeyi bırakın! 2021 sizden bekliyor çünkü…
Kibarca söylediğimiz, bize tatlılıkla hatırlatılan, küçük işaretlerle gözümüze görünen, duyarlı ve makul insanlarca nazikçe tavsiye edilen her şey için artık suratımıza bağırılan, “hâlâ anlamıyor musun” demek zorunda bırakıldığımız, böyle giderse de çok daha ciddi kalp kırmaya başlayacağımız bir noktaya ulaştık. O yüzden 2021’den beklentiler konulu bu yazımızda, tahminler, akımlar yok, bundan sonraki her sene için çözülene dek, tek bir mesele var: “Adil Bir Yaşam Kurgusu…” Düşünmeyi, tartışmayı, bir de başka bir yerinden bakmayı artık çok hızlı şekilde bırakıp, eski usulü tamamen yıkıp, kendi çöküyorsa bile mümkünse o çöküşü hızlandırıp, yerine çok acil yenisini ve sadece bu amaç için daha iyisini inşa etmek. Daha adil bir yaşam değil, tam adil bir yaşam. Sadece kadın için, çocuk için, azınlıklar için değil, tüm canlılar için – buna yoksul olanlarımız, yoksullaştırılanlarımız kadar, kediler, köpekler, mercanlar, nehirler ve toprak ana dahil. Sırayla değil, aynı büyük bir organizmanın eşit parçaları ve Tyler Brule’nin Monocle’ın Ocak 2021 yazısında okuyacağımız gibi “Kimseyi geride bırakma lüksümüz artık yok.” Kendinizi bu mesajdan muaf mı hissediyorsunuz? Dünyada çalışan, dünyanın kaynakları üzerinden yaratan ama dünyaya fayda sunmayan, hatta zarar veren bir kurum ya da birey olarak, dünyadaki varlığınızı bir hak olarak nasıl görüyorsunuz? Maaşlarımızı alıyoruz ama göreve gelmiyoruz bana sorarsanız. Kazandığımız her kuruşun bir maliyeti var, birilerini zenginleştiren maliyetlere itirazımız yoksa, birilerini, dünyayı mahveden maliyetlere neden itirazımız olsun? O maliyeti ödemeye göreve bekleniyoruz.
Sadece kendi hayrına çalışanlarla çalışmayalım
Olaylar buralara geldi çünkü yanılmışız. Bize dayatılan sistem, onun koyduğu kuralları bozmamadığımız sürece, çılgın paralar kazanmamızı ve bu paralarla canımız ne isterse onu yapmaya hakkımız olduğunu öğretti bize. Şimdi bu öğrendiğimizi, yavaşça yere bırakma, o yanlış bilgiyi öğrendiğimiz yerden söküp atma zamanı. Süt içmenin iyi bir şey olduğunu sanmamız gibi, zamanında sigaranın doktorlarca tavsiye edildiği reklamlara bugün güldüğümüz gibi, yanlış, çok yanlış öğretildik. Bekir Ağırdır “İnsanlığın tarihler boyunca elde ettiği kazanımları görmezden gelemeyiz” diyor, bazı büyük hatalarına dönmüyor gerçekten insanoğlu, alınan dramatik dersler büyük değişimler getiriyor. Bugünkü kazanımımız da insanın merkezde olduğu ve diğer her şeyin insanın hizmetine sunulmuş bir kaynak, kullanıma açık ve ucuz bir ötekilik olduğu kabulünün yanlışlığı. Sermaye insanın tekelinde değil, sermaye bizim değil, sermaye dünyanın kendisinin. Burada bir okuma önerisi yerinde olur – “7 Ucuz Şey Üzerinden Dünya Tarihi”, Raj Patek, Kolektif Yayınları.
Tüm bunların ışığında 2021’den ne beklemeliyiz derseniz, bir şey beklemeyi bırakalım, çünkü o bizden bir şey bekliyor, gerekeni yapalım diyeceğim. Sistemlerimizi dünyaya hizmet etmeyen her yerinden yıkalım. Zaten de yıkılıyor, iyice daralan kâr marjlarının suyunu biraz daha sıkıp o son damlaları da cebe atmaya uğraşmayalım. Sadece kendi hayrına çalışan hiç kimseyle çalışmayalım. Dünya için çalışmayan kimse için biz de çalışmayalım. Yalandan “purpose” oyunları oynamayalım. O işlerin sonunda sadece o şirketler ve hissedarları zenginleşiyor, dünya fakirleşiyorsa bizimle çalışamasınlar, emeğimizi, yaratıcı zekamızı bu yanlış düzenin parlatılması için kullandırtmayalım. Çevreyi kirleten şirketlerin, biz standartlara uygun olarak kirletiyoruz diyebildiği bir sistemin icadı olduğunu fark edelim ve su ya da enerji tasarrufu yapan makineler üretmesini alkışlamayalım. Harcanan her kuruşun nereye gittiğinin meraklısı olalım. Biliyorum ekmek aslanın ağzında, hayat öyle değil, patron kızar, biz yaparız ama rekabet yapmaz ki… Zamanında bazı ajansların “Biz tütün markalarıyla çalışmayacağız” diyebilme cesaretinden farkı yok bunun. Hatta biz bununla da kalmayalım. Birlikte çalıştığımız kurumları daha fazlasını yapmaya zorlayalım.
Monopollere teslim olduk
Yaratıcı endüstrilerin elinde müthiş bir güç var. Bill Bernbach’ın şahane cümlesini hatırlayalım: “Toplumu şekillendirme gücü bizim elimizde, istersek onu mahvedebilir ya da çok daha üst bir seviyeye taşıyabiliriz.” Dolayısıyla bu yazının bu sektörün önde gelen bir mecrasında yayınlanması tesadüf değil. Ancak bunu yapamayacak kadar kötü bir şekilde köşeye sıkıştırdık kendimizi. Monopollere teslim olduk, büyük yapılar içinde kaybolduk, ezbere düzenler içinde köstebekler gibi sabaha kadar dünyaya yararı zaten olmayan, tüketiciye de ne dediği belli olmayan mesajlar için koşturuyoruz. Geciken bir banner için esip gürlediğimiz kadar, dünyaya dertlenmiyoruz. Çünkü yapılarımız başka türlü para kazanmayı bilmiyor, kazandığını güce dönüştüremiyor, çünkü verimsiz, çünkü bu düzenin mecburcusu haline dönüştük. Çok şişmanladık, girdiğimiz kapıdan çıkamıyoruz, mutsuz iş evliliklerinin içine hapsolduk. Küçülmek, parçalanmak, hafiflemek, azaltmak şart. Bu yüzden yıkılmasından, yıkmaktan, hatta bu sistemi aldatmaktan, başka sistemlerle flört etmekten korkmayın.
Yaratıcılık aradığımız düzeni bize buldurabilir!
Ve bu yüzden 2021’den değil, kendinizden beklentilerinizi yükseltin. Bahisler bizim üzerimize, tahminler bizim üzerimize artık. Yaratıcı gücümüzü, bu yanlış sistemi yıkmak, yerine yenisini koymak, kendi hesabımıza ya da birbirimizin hilafına değil, bütünün iyiliğine çalışmak için hemen şimdi kullanalım. Büyük hissedarlı, binlerce çalışanlı, çok uluslu, tek merkezli, büyük patronlu sadece kendine çalışan yapılar mı kazanacak sizce? Lokal, butik, ne için çalıştığını bilen, kimseye müdanası olmayan, ürettiğini tüketen, ihtiyacı kadar kazanmayı bilen, harcayan değil koruyan, indirim değil değer satan markalara yönelmiyor musunuz siz de artık hayatınızda? İş hayatında da bu böyle olacak. Tam adalet hepimize lazım olacak. Yaratıcılık aradığımız düzeni bize buldurabilir. Yaratıcı gücün gerçek sermayedarların hizmetine sunulduğu, en kıymetli kaynakların ve emeklerin, ucuzlaştırılmadığı, gittikçe daha da pahalı ve saygın olduğu yeni bir dönemin başlangıcı olsun dileklerimle.