Orkut, Ekşi Sözlük ve diğerleri
İsveç’e taşınalı yaklaşık 3 sene oldu. Daha önceki birkaç yazıda da değinmiştim; buraya geldiğimden beri yeni bir takıntım var. Neden hiç global markamız yok sorusunu tekrar tekrar soruyorum kendime. 16’ıncı büyük ekonomiyiz ama hâlâ bir tane bile markamız yok dünyanın dört köşesinde bilinen. 9 milyonluk İsveç’ten çıkan markalar arasında en ünlüleri H&M, Ikea, Spotify, Skype, Ericsson, Electrolux, Volvo, Saab, Scania, Absolut, Radisson, Tetrapak, ABB, Astra Zeneca… ABBA, Nobel Ödülleri, Ejderha Dövmeli Kız, Stieg Larsson, Buz Otel ve daha niceleri de cabası… Konunun özünde pek çok detay var elbette. İlkokul sıralarında bilinçaltımıza kazınan “Kendi kendine yeten yedi ülkeden biriyiz” cümlesi bunlardan biri mesela. Şirket kurarken, fikir geliştirirken, marka yaratırken genelde Türkiye sınırları içinde düşünüyoruz. Nüfusumuzun büyüklüğü tatmin edici… Hedef kitlemiz Türkiye.
Sosyal Markalarımız
Geçenlerde Hürriyet gazetesinde bir röportaj yayınlandı. Yazının başlığı “Twitter Katili Cemre Geliyor”. New York’ta yaşayan 25 yaşındaki Cemre Güngör ODTÜ mezunuymuş. Amerika’da Twitter’ın kurucularının da desteğini alarak “anti-twitter” benzetmesi yapılan yeni sosyal medya sitesi “Branch”ı kurmuş. Cemre Güngör sistemi şöyle anlatmış: “İnternette insanların yayın yapmasını sağlayan tüm platformlar tek yönlü. Örneğin Twitter’da insanlar birbirleriye yazışıyor ama yapısı gereğiyle dışarıya mesaj gönderdiğiniz bir program. Bir sürü sitenin yorum kısmı var ama yapıları gereği iyi bir tartışma sağlayan programlar değil. Biz insanların birbirleriyle konuşmasını tartışmasını sağlayabilecek bir platform olabilir mi diye düşündük. Genel olarak yaptığımız bundan farklı değil. Katılımcıları, tartışmayı başlatan kişi davet ediyor. Ama diğer insanlar izleyici olarak takip edebiliyor. Bu konuşmaları Twitter’dan da duyurabiliyorsunuz. Esas amacımız, özellikle gazetelerde herkesin bu tartışmalara katılmasını istemiyoruz. Çok kargaşa ve fazlalık oluyor.” Bir girişimcimizin Türkiye ile sınırlı olmayan bir hayal peşinde koşması çok güzel. Cemre Güngör’e başarılar diliyorum, umarım aklındakileri gerçekleştirebilir. Ancak röportajda söylediklerini biraz düşününce aklım ister istemez ekşi sözlüğe gidiyor. Yukarıda tırnak içindeki ifadeler aslında global bir “Ekşi Sözlük” değil mi?
Ekşi Sözlük
Ekşi sözlük bugün itibariyle 13 yaşında. Alexa verilerine göre Türkiye’nin en yüksek trafiğe sahip 23. sitesi. Klasik alışkanlığımız sözlüğe de yansımış durumda. Sayfa trafiğinin %86’sı Türkiye sınırları içinden kaynaklanıyor. Kalan trafik de dünyanın dört bir yanına dağılmış diğer vatandaşlarımızdan geliyor zaten. Arkada yatan espri, ana çatı dünya çapında başarılı olabilecek bir fikir olmasına rağmen kendi kendimize yetmeyi tercih ediyoruz – Türkiye sınırlarına hapsediyoruz “kutsal bilgi kaynağı”nı. Yine de Ekşi Sözlük Alexa’nın dünya sıralamasında 1705. sırada. Listeden arama motorlarını, haber, alışveriş, müzik-film-kitap sitelerini, şirket sayfalarını, dosya paylaşım ağlarını, cinsel içerikli siteleri çıkartacak olursak – facebook, twitter, linkedin ile başlayıp devam eden sosyal ağlar sıralamasında büyük ihtimalle ilk yüze girecek bir oluşumdan bahsediyoruz. Peki neden dünyaya açılmıyor, açılamıyor Ekşi Sözlük? Belki globalleşmek hayallerde bile yer almıyor. Sedat Kapanoğlu (namı diğer ssg) Ekşi Sözlüğü 1999 yılında kurmuş. Bir başka deyişle Wikipedia’dan iki, Facebook’tan beş, Twitter’dan 7 sene önce başlamış yolculuk. Kapanoğlu, daha sonraki dönem içinde yaklaşık 5 sene boyunca Microsoft’un Redmond’daki merkezinde çalışmış. Amerika’da yaşadığı yıllarda Ayşe Arman ile yaptığı röportajda “Bir gün Türkiye’ye dönecek misiniz?” sorusuna şu cevabı vermiş: “Niyetim o. Başka bir ülkede yaşamak, kendi ülkenizde neyin yanlış neyin doğru olduğunu daha iyi görmenizi sağlıyor. Kanıksadığınız bir yığın şeyin düzeltilmesi halinde, hayatınızın ne kadar olumlu yönde değişebileceğini görüyorsunuz. Bu konuda net bir resim elde edene kadar burada kalmanın bana faydası olduğunu düşünüyorum.” Geçici bir süre için uzaklarda yaşamanın doğal etkisi bu galiba. Kanıksadığınız (Bkz. biz bize yeteriz) konuları düzeltmeye çalışıyorsunuz. Ama dönünce insan kendini gündelik hayata kaptırıyor herhalde, hızla alışıveriyor eski düzene. Kapanoğlu Türkiye’ye döneli üç sene olmuş, ancak değişen fazla bir şey yok. Ekşi sözlük uzun zamandır kendi içindeki hesaplaşmalarla uğraşıyor. Teknolojik altyapı yıllardır üç aşağı beş yukarı aynı… Süreçler yenilenmiyor, derme çatma düzen devam ediyor. Halbuki 1999’daki teknolojik gerçeklerle bugün arasında inanılmaz farklılıklar söz konusu– Bulut altyapısı, sunucu ağları, hosting modelleri, genişbant dünya devi yeni oluşumların ortaya çıkmasına ortam sağlıyor. Wikipedia başta olmak üzere pek çok site kendi kendini denetleyen web 2.0 kültürüne dayalı, işlerliği ispatlanmış, çok daha kurumsal süreçler geliştirmiş durumda. Özetle, Türkiye’den çıkan parlak bir fikrin dünyanın en popüler 2000 sitesinden biri olmasından gurur duyuyorum. Ancak yine de Ekşi Sözlük’ün gerçek potansiyelini tam kullanamadığını düşünüyorum. Ve ne yazık ki kutsal bilgi kaynağı küresel bir oyuncu olma fırsatını her geçen gün biraz daha kaybediyor.
Orkut
Gelelim Türkiye’de çok daha az bilinen, üstelik çok daha popüler olmuş bir başka projeye. Orkut Alexa’ya göre dünyanın en fazla trafik çeken 429. sitesi. Her ay düzenli olarak güncellenen ebizMBA sıralamasında Eylül 2012 itibariyle hala en güçlü 9. sosyal ağ. 100 milyon kullanıcısı var ve ayda ortalama 17 milyon kişi tarafından ziyaret ediliyor. Orkut’u ilk defa geçtiğimiz sene Sao Paulo’daki bir toplantı esnasında duydum. Brezilya’nın en popüler sosyal ağ sitesi olduğunu söyledi şirketten arkadaşlar. Sitenin bir Türk tarafından yazıldığını belirttiler. Çok değil birkaç ay sonra bu sefer Yeni Delhi’de bir müşteri toplantısı esnasında geçti Orkut’un adı. Meğer Hindistan’ın da en büyük sosyal ağlarından biriymiş. Orkut Büyükkökten tarafından hazırlanmış site. Facebook’tan 2 sene önce açılmış. Belli ülkelerde fenomen olmuş. Yıllar içinde kan kaybetmesine rağmen bugün Brezilya’nın 24, Hindistan’ın 231, Japonya’nın 325, Portekiz’in 350. en fazla trafik alan sitesi. Facebook yıllarca süren mücadele sonunda 2011 Aralık ayında Brezilya’da Orkut’u geçip ilk sıraya oturabilmiş. Büyükkökten, Bilkent Üniversitesi’nden mezun ve uzun süredir Google’da çalışıyor. Kendisiyle birlikte projesini de getirmiş şirkete. Yine de Google’ın elinde bulunan büyük potansiyeli öne çıkarmak yerine yıllar içinde Wave, Buzz ve son olarak Google+’ı sunması düşündürücü. Wave ve Buzz çoktan tarihin sayfaları arasında yerini aldı. Orkut ise bahsi geçen ülkelerde Google+’a göre çok daha önde olduğu için halen dokunulmazlığını koruyor. Yine de Orkut blog’a girip bakarsanız, her üç yazıdan ikisinin Google+ ile ilgili olduğunu göreceksiniz. Özetle, Türkiye’den çıkan parlak bir mühendisin dünyanın en popüler 10 sosyal ağından birini tasarlamış olmasından, çok farklı coğrafyalarda kendini ispatlamasından gurur duyuyorum. Ancak yine de Orkut’un gerçek potansiyeline tam ulaşamadığını düşünüyorum. Ve ne yazık ki Orkut da her geçen gün kan kaybediyor. Ve diğerleri… Pop-teknoloji son derece acımasız… Yeni gelen isimler, eskileri hızla tarihin derinliklerine gömebiliyor. Dünyada Myspace, Digg kaybedenler kulübünün en ünlü üyeleri. Türkiye’deki listenin başında ise sosyomat, itiraf gibi bir zamanlar fırtınalar estiren fenomenler var. Marka yaratabilmek, yaratılan markayı başka coğrafyalara taşıyabilmek, sonrasında globalleşebilmek, zamana ve rekabete ayak uydurabilmek, elde edilen başarıyı yıllarca sürdürebilmek… Hepsi birbirinden zor, çetrefilli, standart bir başarı formülü olmayan yolculuklar. Başta da söylediğim üzere her bir adımı başarı ile tamamlamış bir markamız yok ne yazık ki. Ama umudumuz var. Potansiyeli yüksek onlarca adayımız var. Keşke kendileri de potansiyellerini keşfedebilseler…
Bu yazı Yiğit Kulabaş tarafından IP dergisi için kaleme alınmıştır.
Güncel Haberler