Y kuşağı orta yaş krizinde
Bir süredir ciltlerindeki ilk kırışıklıkla, saçlarındaki ilk beyazla yüzleşiyor Y kuşağı. Pek çoğu 40’a merdiven dayadı. Hatta Y kuşağının ilk üyeleri 40’lı yaşlarını yarıladı bile… Sözün özü Y kuşağı şimdilerde “orta yaş krizi”nin eşiğinde… Peki, pek çok değişime kapı aralayan orta yaş krizini Y’ler nasıl yaşıyor? Tüketim alışkanlıklarından hayata bakışlarına kadar yaşamlarında neler değişti? Marketing Türkiye için VeriNays’ın gerçekleştirdiği “Y Kuşağı Orta Yaş Krizinde” araştırması işte bu sorulara yanıt veriyor…
Her ne kadar bu günlerde Z kuşağının cesareti konuşulsa da kendinden önceki tüm kuşakların öğretilerini büyük ölçüde reddeden ilk kuşak Y… Sosyal bilimcilere göre iş ve sosyal yaşamda gelenekleri yıkan bu kuşak otoriteye karşı oldukça dik bir duruş sergiliyor. Baby Boomers’ın dünyasını da kurduğu düzeni de sevmiyorlar… Neden anlaşılamadıklarını ve yalnızlaştıklarını anlamak hiç de zor değil. Modern dünyayla gelenekselin, sokakla internetin, X ile Z kuşağının arasında sıkışan bu nesil şimdi de gençlik ve yaşlılık arasında bir sınav veriyor. Doğru duydunuz Y kuşağı orta yaş krizi belirtileri göstermeye başladı. E yaş da gelmedi değil… En genç Y kuşağı üyeleri 27’sine basmışken önemli bir kısmı 40’ı devirdi. Pek çoğunun gençliğinin en güzel zamanları pandemi, ekonomik kriz, iklim krizi, deprem gibi acı olaylarla gölgelendi. Haliyle olaylar üst üste gelince ve yaşam şartları zorlaşınca erken yoruldular… Belki de Sylvia Plath’in “Ne zaman dikkatimi toplamaya çalışsam, kafam bir patenci gibi kayıp kocaman bir boşlukta dalgın dalgın dönüp duruyordu” dediği yerdeler. Ancak aynı anda birçok şeyle mücadele etmekten dolayı yorgun ve kaybolmuş hissetseler de Marketing Türkiye adına VeriNays’ın gerçekleştirdiği “Y Kuşağı Orta Yaş Krizinde” araştırmasına göre savaşmaktan asla vazgeçmiyorlar.
Ne genç ne de yaşlı olanlar
Her kaynakta üç aşağı beş yukarı farklı yazılsa da Britannica ve Wikipedia’ya göre Y kuşağı 1981 ila 1996 yılları arasında doğan kişileri kapsıyor. Buna göre Y kuşağının en genç üyeleri 27, en yaşlı üyeleri ise 42 yaşında. Cambridge sözlüğünün orta yaş tanımına 45-60 yaş arasını dahil ettiğini TDK’nın ise “ne genç ne de yaşlı olan” şeklinde tanımladığını göz önünde bulundurduğumuzda orta yaşlı Y kuşağı sayısı günden güne artıyor.
Y kuşağının orta yaş duygusu “yorgunluk”
Psikoloji, felsefe hatta sanat alanında birçok isim orta yaşa ithafen farklı çalışmalar ortaya koydu ve yaşanan çatışmayı anlamlandırmak istedi. Literatürde “kimlik bunalımı” kavramını ilk kullanan Amerikalı psikolog Erik Erikson’a göre, orta yaştaki çatışma, üretkenlikle durağanlık arasında. Durağanlık korkusu orta yaş bunalımını tetikleyebilirken; üretkenlik, diğer bir deyişle, gelecek kuşağa bırakabileceklerinin olduğu algısını geliştirme, söz konusu bunalımın çözülmesini sağlıyor. Bir yandan monotonlaşma kaygısı öte yandan bununla mücadele isteği gelişiyor. Yani orta yaş dönemi, üretkenliğin ve yaratıcılığın artması veya tam tersi durgunlaşma, çöküşe geçme değneğindeki iki yönlü tansiyondan besleniyor.
Erikson’un ele aldığı çatışma üzerinden değerlendirdiğimizde üretkenliğin karşısında duran durağanlık, pandemi ve ekonomi başlıkları altında da insanları çıkmaza sokuyor. Pandemide hayatın bu denli yavaşlaması, akabinde ekonomik açıdan daralan çember orta yaşın geçiş sürecini sancılı hale getiriyor. Dolayısıyla bu süreçte dünya genelinde erken orta yaş krizi patlak vermeye başlıyor.
35’ten sonra hep orta yaşlıyız
Araştırmaya katılan 30-55 yaş arasındaki kitleye ilk olarak kendilerini hayatın hangi evresinde gördükleri sorulduğunda yüzde 54’ü “orta yaş” derken yüzde 40’ı genç-orta yaş tanımını atıyor ortaya. Her 3 Y kuşağı bireyden 1’i de kendisini “orta yaşlı” olarak görüyor. Katılımcılara, bir bireye kaç yaşından sonra “orta yaşlı” denilebileceği sorulduğunda, Y kuşağının neredeyse yarısı 35 yaşa işaret ederken, 40-45 yaş arasındaki kişilerde bu oran yüzde 15’e, 46-55 yaş arasında ise yüzde 8’e kadar geriliyor.
Ayrıca belirgin bir geçmişe özlem de söz konusu. Zira katılımcıların kendi içlerinde bulunduğu yaşı “orta yaş” olarak değerlendirdiği ve önceki yaşlarından imrenerek bahsettiği dikkat çekiyor.
Y kuşağı direniyor
Katılımcıların büyük çoğunluğu (yüzde 89) son zamanlarda kendini “yaşlanıyor gibi” hissettiğini belirtiyor. Tüm yaş gruplarının bu duyguyu hissettiği göz önünde bulundurulduğunda, burada salt bir fiziksel değişiklikten ziyade psikolojik faktörlerden bahsedildiği söylenebilir.
Söz konusu psikolojik faktörlerin başında ekonomik kriz, geleceğe dair kaygılar ve sosyo-kültürel varlıklarda yaşanan değişimler var. Bu yaşlanma durumunu hafifletmek için neler yapıldığı sorulduğunda, spor ve sağlıklı beslenmenin önceliklendirildiği görülüyor. Ancak yaşlanmaya savaş açarken teknolojiyi daha yakından takip etmenin gerekliliğine inanan kesime bakıldığında, bu noktada fiziksel direnç kadar sosyal ve psikolojik bir direncin de olduğu görülüyor. Yaşlanmayı kabullenerek “Hiçbir şey yapmıyorum” diyenlerin oranı ise yüzde 17…
Boşananların aklı evlilikte
Hayata dair genel memnuniyet skorları sorulduğunda 10 üzerinden ortalama 6,8’lik bir skor ortaya çıkıyor. Net mutluluk skoru ise “-15” olarak kayıtlara geçiyor. Mevcut yaşantısından en çok memnuniyet duyan grubun ise 30-39 yaş arası kadınlar olduğu görülüyor.
Son dönemde Türkiye’de boşanma oranlarında artış olsa da evlilik yaşantısı memnuniyet skoru en yüksek başlık olarak işaretleniyor (ortalama skor 8,0). Bunun altında yatan pozitif ve negatif iki temel nedenden bahsedilebilir: Negatif tarafta insanların evliliklerinde yaşanan bazı sorunlarından bahsetmek istememesi, pozitif tarafta ise iyi ya da kötü tüm anıların paylaşıldığı bir partnerin yalnızlık duygusunu bertaraf etmesi olabilir…
Sağlığımıza duacıyız
Y kuşağı her ne kadar fiziksel olarak yorulma ve yıpranma belirtse de diğer başlıklara kıyasla sağlık memnuniyetinin 7,2 ile en yüksek skorlardan biri olması araştırma sonuçlarında göze çarpıyor.
Y kuşağı sosyal çevresini daraltıyor
Y kuşağının arkadaş ortamı/sosyal çevreden memnuniyete dair puan ortalaması 7,1 olarak kaydediliyor. Memnuniyet skorunun ortalamanın üstünde olmasına karşın katılımcılar sosyal anlamda geçmişe kıyasla daha az aktif olduklarını ve sosyal çevrelerinde bir daralma hissettiklerini belirtiyor.
Bu durum Y kuşağının yaş aldıkça daha az kişiyle yoluna devam etmek istediği şeklinde yorumlanabilir.
En iyi günümüz bugün
Gözlerimizi geleceğe çevirdiğimizde oldukça ürkütücü bir tabloyla karşılaşıyoruz. Katılımcıların ortalama umut skoru 10 üzerinden 5,8 iken net umut skoru -35. Bu skor mevcut memnuniyetsizlik sebeplerinin gelecekte artacağına dair öngörülerin yanı sıra memnun olunan konuların da bozulacağına dair endişeleri gün yüzüne çıkarıyor.
Sağlık anksiyetesine dikkat!
Şu anki sağlık durumunu iyi veya çok iyi olarak tanımlayan yüzde 54’lük bir kesim olsa da geçmişle kıyaslandığında katılımcıların yüzde 85’inin sağlık kaygılarının arttığı görülüyor. Yani kişiler aktif olarak sağlık sorunu yaşamasalar da geleceğe dair kaygı duyuyorlar. Bu durum da sağlık anksiyetesini tetikliyor.
Büyük bir çoğunluk sağlıkla ilgili önem almaya çalışırken yediklerine dikkat ettiğini dile getiriyor (yüzde 73).
Ah bi’ de ülkenin durumu olmasa…
Orta yaş krizi yaşayanların bugünkü hayatıyla ilgili memnuniyet düzeyini aşağı çeken başlıklar daha çok makro düzeydeki konular. Ülkenin durumu söz konusu olduğunda görülen 3,9’luk memnuniyet skoru tüm alanlardaki en düşük ortalama. Ülkenin durumu hayatın diğer alanlarına da büyük ölçüde sirayet ettiği için, orta yaş krizinin üzerindeki gölge olarak konumlanıyor. Bu başlığı takiben ekonomik gelir ve iş hayatı, kişinin memnuniyetini aşağıya çeken diğer unsurlar. Bu noktada memnuniyet skorunu en çok düşüren başlıkların ülkenin durumu, ekonomik gelir ve iş hayatı olduğu söylenebilir.
Kadınlar sosyalleşme konusunda daha istikrarlı
Sosyal çevresini aktif olarak tanımlıyor Y kuşağı. Öne çıkan bulguysa kadınların sosyal çevresinin erkeklere kıyasla daha aktif olması. Sosyal hayata dair geçmişle kıyas yapılması istendiğinde, yüzde 71’lik bir kitle eskiden çok daha aktif bir sosyal hayatı olduğunu dile getiriyor. Hayatın farklı alanlarına yayılan ve belki de zorunlu bir sadeleşme çabası, bu alanda da kendisini gösteriyor.
Araştırmanın metodolojisi:
Türkiye’de orta yaş dönemine ait güncel dinamikleri anlamak adına Marketing Türkiye için Verinays’ın gerçekleştirdiği “Y Kuşağı Orta Yaş Krizinde” araştırması CAWI data toplama yöntemiyle gerçekleştirildi. Bu kapsamda Türkiye geneli illerde ikamet eden, 30-55 yaş aralığında toplam 500 kişi (ağırlıklı beyaz yaka) ile görüşüldü.
Markanız orta yaş krizine hazır mı?
Zihinlerimizde yer etmiş olan “Türkiye genç bir nüfusa sahip” cümlesinden vazgeçmemiz gereken zaman geldi de geçiyor bile. Öyle ki Türkiye dönüşen nüfus yapısıyla ve sahip olduğu yaşlı nüfus oranıyla çoktan dünya ortalamasına gelmiş durumda. Ancak görünen o ki “zihin tembelliği” yüzünden pek çok iletişim stratejisi hâlâ genç bir nüfus olduğumuz yanılgısıyla hayata geçiyor. Oysa yaş alıyoruz, hem de hızla… FutureBright’ın hazırladığı “Yaş Alan Türkiye ve Yeni Pazarlama Paradigmaları” raporu işte bu gerçekle yüzleştiriyor hepimizi. FutureBright Group Kurucu Ortağı Akan Abdula, Türkiye’nin değişen nüfus yapısını, “yaşlılık algısını”, yaş alanların teknolojiyle bağını ve alışveriş alışkanlıklarını raporun sarsıcı verileri üzerinden Marketing Türkiye için yorumladı…