“Öteki Aslında Biziz”
Sosyolojide, “Öteki” egemen olan toplumun kabul gören değerlerinden uzak olan ve bu değerleri benimsememiş olanları tanımlayan bir kavram. Araştırma gösteriyor ki, uluslar birbirlerini öteki olarak kabul edebiliyor ancak halklar arasındaki dostluklar politik argümanlardan uzak olarak devam ediyoruz.
BAREM Araştırma Genel Müdürü Pervin Olgun ve Yunanistan’dan Hellenic Research House kurucuları; uzun yıllara dayanan dostluklarından yola çıkarak doğru bilinen “dışlanan öteki” yanlışına bir son vermeyi amaçlamışlar. Araştırma sonuçları ilginç. Özellikle Türk-Yunan ilişkilerine atıfta bulunan araştırma, siyasi düzeyde ulusal birliğin korunması amacıyla öne sürülen “öteki” mitinin, aslında halkların sağlam komşuluk ve dostluk ilişkilerinde var olmadığını gösteriyor.
ESOMAR’ın Atina’daki yıllık toplantısında özel bir sunumla paylaşılan “Öteki Aslında Biziz” araştırması BAREM Marketing Research and Consultancy ile Hellenic Research House tarafından gerçekleştirildi. İki kurumun uzun yıllara dayanan derinlikli dostluğunun bir sonucu olarak gerçekleştirilen araştırmanın sonuçları dikkate değer.
ESOMAR’ın yıllık toplantısında sunumu BAREM’den Sevgi Gül ve Hellenic Reseach’den Katerina Konstaninou tarafından yapıldı.
Kendisiyle görüştüğümüz Pervin Olgun araştırma fikrinin ilk kıvılcımını Uğur Yücel’in Türk, Rum, Ermeni komşuluklarında yaşanan dostlukları anlatan anısının yaktığını söylüyor ve günümüzde giderek artan politik risklere karşı halkların arasındaki dostlukların bir kalkan görevi göreceğini umuyor.
Uğur Yücel’den!
“Onlar bu hayatın bizim gibi farkına varamadılar, tadını çıkaramadılar. Bir Rum evinden bir tepsi musakka, annenizin gönderdiği bir Anadolu mantısı ya da bir Ermeni evinden midye dolma, karşılığında kocaman bir tabak baklava. Rumlardan zeytinyağlı ve balık, Ermenilerden dolma ve sarma, Türklerden hamur, Kürtlerden et yiyeceksiniz. Bunlar elden ele, komşudan komşuya, cenazelerde, mutlu günlerde, bayramlarda paylaşılırdı ve siz de bunun farkında olurdunuz. Bu renkler gitti, tatlar gitti, irmik helvaları, paskalya çörekleri, komşuların paylaştığı yumurtalar… Mesela benim dedem hacıydı ama Paskalya’da arkadaşlarımla yumurta yerdi, yılbaşında başına kapüşon takardı, yılbaşını arkadaşlarıyla kutlardı; ama Kandil’de radyonun karşısına oturup Kandil duaları dinlerlerdi.
Bu hacı hocalar ve büyükanneler Mevlit törenlerine, kilisedeki düğünlere giderlerdi. Bir yakınımız öldüğünde bizim mevlidimiz olurdu. Rumlar, Ermeniler, Yahudiler başörtüleriyle evimize gelir, dualara katılırlardı.“