Oyun endüstrisini değiştiren 6 temel pazarlama trendi
Son yıllarda oyun endüstrisinde muazzam bir büyüme yaşanıyordu. Bu duruma bir de COVID-19 ve evlerimizde geçirdiğimiz uzun günler eklenince büyüme engellenemez bir ivme kazandı. Aslında yakın geçmişe dek “oyun”, sıkı meraklılar ve gençler için niş bir kategori olarak görülürken, bugün ana akım hale gelmiş durumda. Bakalım OC&C Strateji danışmanları buradan pazarlamaya yönelik nasıl sonuçlar çıkartmış?
1. Dijital satışın benimsenmesi
Oyunların dijital satış ve dağıtımının giderek daha fazla benimsenmesiyle, fiziksel oyun satışları her geçen gün düşüyor. Öyle ki artık pek çok oyun sever iyileştirilmiş internet hızlarının yanı sıra daha büyük donanım depolama kapasitelerine sahip. Buna bir de dijital oyun alışverişinin perakende mağazalarından satın almaya kıyasla çok daha kolay olması eklenince, dijital satış büyümesi kaçınılmaz oluyor. O halde rahatlıkla söyleyebiliriz ki yayıncıların pazarlama stratejilerindenin ilk durağı “dijital dağıtım” olmalı.
2. Gelişen iş modelleri
Oyun geliri modelleri, oyunların yaşam döngüsü ve oyun mekaniği ile birlikte gelişiyor. Free to Play (Ücretsiz Oynama) modeli tüm platformlarda ilgi çekmeye devam ederken, “Mobil Oyun” sektördeki liderliğini koruyor. Bu noktada pazarlamacılara düşen doğru verileri analiz etmek ve harcama olasılığı daha yüksek olan kitleleri hedef tahtasına oturtmak!
3. Sosyalleşme aracı olarak “oyun”
Büyük oyuncu tabanlı oyunlardaki sanal alanlar, oyuncuların sosyalleştiği ve canlı etkinlikler deneyimlediği buluşma noktaları olarak da kullanılıyor. Aslında önümüzdeki yıllarda da sürükleyici deneyimler için çevrimiçi çok oyunculu hizmetlerdeki gelişimi görmeye devam edeceğiz. On milyonlarca izleyici sayısına sahip “sanal canlı konserler”; video oyunları ve müzik arasındaki başarılı ilişkiyi oldukça iyi vurguluyor diyebiliriz. Hali hazırda bir sosyalleşme aracı olarak kullanılan oyunlara olan eğilim elbette pandemi döneminde daha da arttı. Bu artışın yeni dünyada da bir karşılığı olduğuysa aşikâr.
4. Oyun yayıncılığı
Pandemi dönemi sosyal mecralarda yeni yayıncılar ve içerik üreticileri doğurdu. Yeni içerik üreticileri ve yayıncılarla birlikte, izlenen video oyunu içeriklerinin çeşitliliği de artmaya başladı. Burada oluşan ciddi sayıdaki izleyici kitlesi ise oldukça kritik! Tüketiciler özgün bir şekilde oluşturulan yayınları böylesine sıkı takip ediyorsa burada bir fırsat yatıyor demektir. E-spor yayıncıları bu alanı alternatif bir gelir kanalı olarak, markalar ise başka alternatif kanalları kullanarak ulaşılması zor kitlelere erişmek için kullanabilir.
5. Veriler ve içgörü
Modern dünyanın yeni savaş alanlarından biri de veri! Dijital ayak izlerimiz, internet üzerinden yaptığımız alışverişlerle saptanabilen eğilimlerimiz… Hepsi pazarlamacılar için çok kıymetli. Oyun endüstrisinin dijitale doğru gitmesi de, oyunculara dair daha ayrıntılı veriler sağlayacaktır. Çağımız pazarlamasının anahtarı “veriler”e sahip olmak ve onun üzerinden edinilen içgörülerle pazarlama stratejilerini oluşturmak bir değil birkaç adım öne çıkmak için kritik bir fırsat teşkil ediyor!
6. Doğru platform mu bağımsız yayıncılık mı?
Cloud Gaming platformları, hazır oyun kitaplıklarına Netflix tarzı erişim vaat etmeleriyle yayıncılar için geleneksel pazarlama yollarını bozma tehdidinde bulunuyor. Bu noktada pazarlamacılara düşen görevse, oyuncuları kazanmak için hangi platformların kendileri için daha verimli olduğunu çözümlemek. Ayrıca, Fortnite ve Apple arasındaki anlaşmazlıklar da göz önüne alındığında platform stratejilerinin ne olacağını ve platformdan ne ölçüde bağımsız olacaklarını da belirlemeleri kritik rol oynuyor.
Tüm pazarlamacılar, farklı kitle türleri için sayısız rotayla en iyiye ulaşmanın peşinde. Pazarlamacıların, potansiyel bir oyuncunun gösterildiği ve oyun hakkında duyduğu tüm temas noktalarının etkisini anlaması şart. Ayrıca, bu temas noktalarının her birinin kullanıcıyı kendine çekebilme üzerindeki etkisini anlamak oldukça kritik. Oyun pazarlamacıları için sektörün tamamen dijitalleşmesi eşsiz bir fırsat. Treni kaçırmak istemeyenler önce “ilk durağa” varmalı ve ardından kendi rotasını bulmalı.
Kaynak: Think With Google