Pandemide enerji tasarrufunun değeri anlaşıldı
Sürdürülebilirliğin moda bir kavram olmaktan çıkıp yerküreyi koruyabilecek bir yönetim yaklaşımı olduğunu gecikmeli de olsa nihayet anladık. Kavramı sadece çevre ve iklim denklemine bağlayan anlayışın kısır kaldığını ise içinde yaşadığımız süreç zorlayarak da olsa hepimize öğretti. Öğrendiğimiz bir başka şey daha yaşamsal kaynakların sonsuz olmadığıydı. Küresel enerji kaynaklarının tükendiğini ise doğa ikaz edince anladık.
2020’de pandeminin tam ortasında T.C. Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı Enerji Verimliliği ve Çevre Başkanlığı, Enerji Verimliliği ve Çevre Bilincini ölçmek için bir araştırma yaptırdı. Enerji verimliliği konusunda toplumsal bilgi düzeyimizi ve bunu davranış değişikliğine ne kadar taşıdığımızı ortaya koyan araştırma geleceğe yönelik inisiyatif oluşturması açısından önemli mesajlar veriyor. Enerji Verimliliği Bilgi Endeksinde 0-200 değerlendirme aralığında aldığımız not 177,9 olarak tespit edilmiş. Bu değer, enerji verimliliği konusunda toplumun yüksek bilgi düzeyinde olduğunu gösteriyor. Enerji Verimliliği Davranış Endeksine bakıldığında aynı değerlendirme aralığında alınan not 137,5 olarak tespit edilmiş. Bu değer, enerji verimliliği konusunda davranış boyutunun orta seviyede olduğunu ifade ediyor. Bu sonuçlar bize sahip olduğumuz bilinç düzeyiyle davranışlarımız arasında belirgin bir fark olduğunu gösteriyor. Toplumun yüzde 87,4’ü enerjiyi verimli kullanmanın önemini biliyor. Yüzde 3,4’ü gerçek anlamda tasarruf sağladığına inanmıyor. Yüzde 3,4’ü ihtiyaç duymadığı, yüzde 2,2’si konforu azalttığını düşündüğü ve yüzde 1,7’si çevrenin enerji verimliliğiyle korunabileceğini düşünmediği için enerjinin verimli kullanımını önemli bulmuyor. Kamuoyunun yüzde 64,9’u enerji tasarrufu konusunda bilgi sahibi olduğunu belirtiyor. Sosyoekonomik statü yükseldikçe, enerji tasarrufu konusunda bilgi düzeyinin arttığını da görüyoruz.
Avrupa Birliği, çeşitli beyaz eşya ve elektrikli ürünlerin enerji tüketimlerini gösteren A+,A++ ve A+++ gibi enerji sınıflandırmasını kaldırarak, 1 Mart itibariyle A’dan G’ye olmak üzere yeni bir sınıflandırmaya geçti. Ülkemizde de 2 Mart tarihinde yürürlüğe giren bu değişiklik hem tüketici hem de sanayici için önemli fırsatlar sunuyor. Güçlü markalarıyla tüketicilerine yüksek enerji verimliliğine sahip, çevreye duyarlı, yüksek tasarruflu ileri teknolojili beyaz eşyalar sunmaya devam eden BSH’ın Türkiye Ürün Pazarlama Müdürü Ahmet Ziya Demir; “Yapılan Pazar araştırmalarında, ‘ürünlerin enerji verimliliği’ tüketicilerin satın alma kararlarını etkileyen unsurlar içerisinde sıralamada ilk 4‘e giriyor. Evlerdeki elektrikli eşyalar, elektrik faturalarında önemli bir orana sahip. Bu anlamda beyaz eşyalardaki enerji verimliliği, faturalarda da önemli derecede tasarruf sağlıyor. Bunun yanında, toplumda artan çevre duyarlılığı da artık tüketicilerin ürün seçim kriterlerinde enerji verimliliğine önem vermesinde değerli bir unsur olarak öne çıkıyor. Yeni Enerji etiketi dönemiyle birlikte tüketicilerin yüksek enerji verimli ürünlere olan talebi daha da artacak ve üreticiler de yepyeni teknolojiler geliştirerek bu talebe cevap verecektir. Bu süreçte tüketicileri bilinçlendirme çalışmaları da artırılacaktır. Böylelikle çevreye duyarlı ürünlerin sayısı her geçen yıl artacaktır” diyor.
Tüketicinin hassasiyetinin yoğunlaştığı noktalardan biri de su… Türkiye’de 20 yılda kişi başına düşen su miktarı 4.000 metreküpten 1.346 metreküpe indi. Kişi başına kullanılabilir su miktarı bakımından henüz su fakiri bir ülke olmasak da su stresi yaşayan bir ülkeyiz. Etkili adımlar atılmazsa 2030 yılındaki nüfus tahminlerine göre su fakiri bir ülke olacağız.
Enerji ve su tasarrufu için, enerjiyi ve suyu minimum seviyede kullanan beyaz eşyalar seçmek birinci adım. Öte yandan doğru kullanım alışkanlıkları da ikinci adım. Örneğin kısa programların her zaman daha tasarruflu olduğu düşünülse de, zamandan tasarruf ederken enerji ve su kullanımında harcamayı fazlalaştırırsınız. BSH Türkiye Ürün Pazarlama Müdürü Ahmet Ziya Demir; “Bu noktada her ikisinde de tasarruf sağlayan birçok teknoloji var. Örneğin; su tasarrufu sağlayan teknolojisi ile dikkatleri üzerine çeken Bosch i-DOS çamaşır makinelerimiz, her yıkamada 10 litreye varan su tasarrufu sağlayarak evdeki en iyi doğa dostu yardımcılardan biri oluyor. Akıllı sensörleri ile makinenin içine konulan çamaşırın miktarını, kirlilik seviyesini ve kumaş türünü algılayarak gerekli deterjan, yumuşatıcı ve su miktarını otomatik belirliyor. Böylece manuel dozajlamada gereğinden fazla eklenen deterjanın arıtılması için kullanılan fazla su tüketiminin önüne geçiyor ve her yıkamada 10 litreye varan su tasarrufu sağlıyor. Aynı zamanda enerji tasarrufu da sağlıyor. Yine, çevre dostu Bosch bulaşık makinelerimiz de, her damla suyun değerini bilenler için de bir tercih sebebi. Çevreci otomatik su tasarruf sistemi ActiveWater™ ile maksimum verimlilik sağlayan makineler, yük sensörleriyle de doluluk oranını tespit ediyor ve sadece gerekli miktarda su kullanıyor. Örneğin; GV650-SMS6ECI81T ürünümüz, eco programda sadece 6.7lt su harcamaktadır. Active Oxygen teknolojili çamaşır makinelerimiz, çamaşırların susuz yıkama yaparak tazelenmesini ve temiz kokmasını sağlarken aynı zamanda enerji tasarrufu da sağlıyor” diyor.
İhtiyaçlar şekil değiştirdi, öncelikler değişti
Pandemi sürecinin önemli etkilerinden biri de evlerdeki teknoloji ihtiyacının belirginleşmesi ve tüketicilerin daha önceden öteledikleri teknolojik alışverişleri bu süreçte gerçekleştirmeleri oldu. Eğlenmek, keyif yapmak ya da zaruri ihtiyaçları karşılamak amacıyla teknolojik aletlerden medet umduğumuza, Bosch’un Marketing Türkiye ile birlikte tasarladığı, FutureBright’ın araştırmasını yaptığı “Başka Bir Ev” yazı dizimizde daha önce yer vermiştik.
Araştırmaya göre; tüketiciler evdeki tüm ihtiyaçlarını pandemi döneminde tekrar gözden geçirme ihtiyacı duymuşlardı. Dijital eşyalarını yenileyip daha önce sahip olmayı düşünmedikleri bazı küçük ev eşyalarını da (rondo, kahve yapma makinesi, el süpürgesi gibi) hayatlarını kolaylaştırmak adına satın almışlardı.
Bu süreçte eve kapandık ve elbette ev dışı giderler azaldı. Ancak tüketicilerin evde geçirdikleri süreyle doğru orantılı olarak ev içindeki giderleri (elektrik, su, ısınma) arttı. Elektrikli ev eşyaları tüm gün kullanılmaya, TV ve bilgisayar sürekli açık kalmaya ve de doğalgaz tüm gün kullanılmaya başladı. Dışarda olmak pahalıydı ama evde kalmak da hiç ucuz değildi. Enerji kullanımını azaltmak ise kolay değildi. Çünkü tasarruf etmenin yaşam kalitesini düşürdüğü varsayılıyordu. Ancak yine de pek çoğu tedbir almak iyi olur düşüncesinin ilk aksiyonu olarak tasarruflu ampul kullanmayı seçti.
Evdeki cihazların pek çoğu acilen değişti, peki neden?
Daha önce idare eder düşüncesiyle performansı düşük elektrikli cihazlar acilen değişime sokuldu. Bu dönemde değişim yapanların yüzde 54’ü bozulanın yerine yenisini aldık diyor. Ya gerisi ne yaptı! Söylemler daha güçlü, kaliteli ve enerji tasarrufu sağlayan cihazlara sahip olmak istediklerini dile getirmişler. Daha önce de yazı dizimizde söz ettiğimiz gibi evdeki cihazları bilinmeze karşı verilen savaşta müttefikleri olarak gören zihniyet satın alırken en iyisi ama en tasarruflusunu seçmiş. Bu yaklaşımın gerisinde kaliteli olanı almak ancak “kullanırken tasarruf” içgörüsü yatıyor.
Kuraklık ve küresel ısınmayla ilgili endişeler giderek artıyor artmasına ama işin pratiğe dökülmesinde eksiklikler bulunuyor. Belli ki yerleşik alışkanlıklardan kurtulmak pek de kolay olmuyor. Enerji tasarrufu deyince ilk akla gelen hala tasarruflu ampul kullanımı oluyor. İçimizi rahatlatacak bir içgörüyü yine “Başka Bir Ev” araştırmasının ayrıntılarından bulup çıkartıyoruz. Hassasiyetlerin gelecekte tüketime daha fazla yansıyabileceğini ortaya koyan bir tablo mevcut. Bu anlamda dünyayı korumayı amaçlayanlar marka tercihlerini sürdürülebilirlik ve çevre esaslarına göre yapan kalabalık bir kitle bulunuyor.
Kuraklık ve küresel ısınmayla ilgili endişeler yüksek oranda artsa da bu anlamda hassasiyetlerin pratiğe dökülmesinde eksiklikler bulunuyor; yerleşik alışkanlıklardan tasarruflu ampul kullanımı ve kuraklık seviyesinin ülkenin gündemini uzun süre işgal etmesiyle su kullanımında tasarruf bu konudaki istisnalar durumunda. Ancak bu hassasiyetlerin gelecekte tüketime daha da yansıyabileceğini ortaya koyan bir tablo mevcut; bu anlamda marka tercihlerini sürdürülebilirlik ve çevre esaslarına göre yapacağını söyleyen kalabalık bir kitle bulunuyor. Tüketiciler cihaz sahipliğinde sağlamlığın yanı sıra enerji tasarruflu ürünleri tercih ediyor. Enerji konusundaki bilincin kalıcı tutum ve davranışlara dönüşmesi dileğimizi bir kez daha tekrarlayalım.
Marketing Türkiye Temmuz-Ağustos sayısını okumak için hemen TIKLAYIN!