Perakendenin koronavirüs ile mücadelesi
Tüm dünyayı kasıp kavuruyor, binlerce insanı öldürüyor, yüz binlercesini ise karantinaya mahkum ediyor… Sağlığımızı ve sosyal yaşamımızı tehdit eden dünyanın yeni baş belası COVID-19 tüm ülkelerin ekonomilerini de adeta yerle bir etti. Peki, böylesi bir salgında Türkiye’de perakende sektörünün durumu ne? Markalar ne tür önlemler alıyor? COVID-19 tüketici davranışlarını nasıl şekillendiriyor?
Çin’in Wuhan kentinde Aralık ayında başlayıp ardından Güney Kore, Japonya, İtalya, İspanya, Fransa, İngiltere ve Amerika da dahil olmak üzere birçok ülkede görülen ve gün geçtikçe etkisini artıran COVID-19 (koronavirüs) şimdiden binlerce insanın ölümüne neden oldu. Dünya Sağlık Örgütü’nün Mart ayı ortalarında pandemi küresel salgın olarak nitelediği COVID-19’un henüz bir tedavisinin olmaması ve hızlı bir biçimde yayılması nedeniyle salgının görüldüğü ülkelerin yönetimleri ve bilim insanları halka evde kalmaları çağrısında bulunuyor hatta hükümetlerce OHAL ilan edilerek salgının görüldüğü ülkeler birer birer karantinaya alınıyor. Almanya Başbakanı Angela Merkel bu yeni tip salgınla ilgili yaptığı açıklamada “2. Dünya Savaşı’ndan bu yana şimdiye kadar görülmemiş ciddi bir durumla karşı karşıyayız” diyerek aslında durumun ne denli ciddi olduğunu özetliyor. Diğer pek çok ülke gibi ardı ardına önemlerin alındığı Türkiye’de de okullar kapatıldı, karantinalar başladı. Çalışanlarsa mümkün olduğunca evden işlerini yapıyor ve salgının geçmesini bekliyor.
Perakende sektörü kepenk indirdi
Başta sağlık ve sosyal yaşamı derinden etkileyen COVID-19 salgını ülke ekonomilerini de derinden sarsıyor. Sosyal izolasyonla birlikte insanların evlerine kapanması başta perakende olmak üzere birçok sektörde de tehlike çanlarının çalmasına yol açtı. “Kalabalık ortamlara girmeyin”, “sosyal mesafenizi koruyun” çağrılarıyla birlikte her türlü “sosyalleşme mekanları”nın ikinci bir emre kadar kapatılması, ardından
gelen “evlerinizde kalın” çağrılarıyla birlikte de süpermarketler dışında tüm perakende mağazalarının kepenk kapatması bu süreçte ilk atılan adımlar oldu. Yapılan çağrıların ardından alışveriş merkezlerinin de kapanmasıyla birlikte offline perakende de adeta durdu. Elbette bu süreçte satışlarını artıran kanallar da yok değil. Online alışverişin en yüksek seviyelerde olduğu günleri yaşıyor Türkiye… Sokağa çıkmayan tüketici olabildiğince alışverişlerini internet üzerinden gerçekleştiriyor. Peki, böylesi bir gündemde perakende markalarının COVID-19 gündeminde ne var? Önümüzdeki dönemde perakendecinin COVID-19 önemleri nasıl şekillenecek? Koronavirüs tüketici davranışlarını nasıl şekillendiriyor? Online siparişlerde tüketici ve çalışan güvenliği için alınan tedbirler neler? Yanıtlar haberimizde…
Çok büyük siparişler vermeyin
Şu anda tüm Türkiye genelindeki 4 ana depomuz ve 157 cep depomuz düzenli olarak dezenfekte ediliyor. Tüm depolarımıza koronayla alakalı alınması gereken önlemleri anlatan afişler asıldı ve antiseptik solüsyonlar koyuldu. Ürün kabul alanları her gün sıklıkla sabunlu suyla yıkanıyor. Ürünlerin bulunduğu raflar sıklıkla ve paketleme yapılan kasa alanlarıysa her yarım saatte bir dezenfekte ediliyor.
Sahada çalışan arkadaşlarımıza bu konuda bireysel olarak alabilecekleri önlemler ve depolarda yapılması gerekenlerle ilgili sözlü ve görsel bilgilendirmeler yapıldı. Tüm kuryeler, depoya girerken ve sipariş teslimi öncesinde elini sabunla yıkıyor, antiseptik dezenfektan kullanıyor ve ateş ölçerle kontrolleri yapılıyor. Bunların yanı sıra araçların içleri ve motorların kasaları dezenfekte ediliyor. Motokuryelerin kaskları kişisel olmakla birlikte düzenli olarak temizleniyor. Bölge yöneticileriyse depoları tek tek dolaşarak denetimleri sürekli devam ettiriyor.
Diğer yandan kapıda ödeme almadığımız ve sadece online ödeme ile çalıştığımız için kuryelerimiz siparişlerini para alışverişi olmaksızın, kısa zamanda teslim ediyor. Ek olarak, uygulamamız içinde bir güncelleme yaparak “Siparişi Kapıya Bırak” seçeneği ekledik.
Geçtiğimiz haftayla kıyasladığımızda bu hafta sipariş sayımıza ek olarak, sepet tutarlarında ciddi artış gözlemleniyor. Bu Getir’in standart ivmesiyle birlikte kullanıcılarımızın da koronavirüs’ü dolayısıyla aldıkları önlemlerin bir göstergesi diyebiliriz. Su, makarna, bakliyat, konserve gıdalar, un, sabun ve kolonyada ciddi bir artış yaşandı. Merkez depolarımızda temel gıdalar başta olmak üzere stok miktarlarını 2-3 katına çıkardık. Kullanıcılarımızdan ricamız, çok büyük siparişler vermemeleri ve birkaç günlük ihtiyaçlarını birleştirerek sipariş vermeleri.
Dijital kanallarımıza yönelik yoğunluk artacaktır
Restoranlarımızda Domino’s’un uluslararası yapılanmasından alışkın olduğumuz sıkı hijyen kurallarımız var. Bunlar çalışanlarımızla başlayıp hazırladığımız gıda ürünlerine kadar uzanıyor. Var olan hijyen kurallarımıza ek olarak, ürünlerimizle temas edebilecek her türlü malzemenin temizlik ve bakım işlemlerini sıklaştırdık. Tüm şubelerimizde görev alan ekiplerimiz, “Şimdi güçlendirilmiş hijyen zamanı” diyerek bu kritik günler için özenle hazırladığımız temizlik ve hijyen kitini kullanıyor.
Ellerimizi her 15 dakikada bir, rutin günlerde olduğu gibi aynı hassasiyetle dezenfekte ediyoruz. Ayrıca ürünlerimizle temas eden çalışanlarımız 15 dakikada bir eldivenlerini yeniliyor. Çalışanlarımızın kıyafetlerini düzenli olarak kuru temizlemeye gönderiyoruz ve mesai başlamadan önce ateş ölçümlerini gerçekleştiriyoruz.
Bu günlerde müşterilerimizin evde kalmayı daha çok tercih edeceklerini ve yemeklerini de evde yiyeceklerini öngörüyoruz. Dolayısıyla dijital kanallarımıza yönelik yoğunluk artacaktır. Olağanüstü bir süreçten geçtiğimiz için önümüzdeki dönemde tüketici sayısında nasıl bir değişimin olacağını bugünden tahmin etmenin güç olduğunu düşünüyorum.
Gıda ve hijyen ürünlerinde stoklarımızı artırdık ancak panik havası var
Metro olarak Türkiye’de ilk vakanın görüldüğü andan itibaren mağazalarımızda ürünlerin sergilendiği tüm alanlar, lavabolar ve gıda işleme alanları düzenli olarak temizleniyor ve dezenfekte ediliyor. Güvenli alışveriş deneyimini sağlamak için alışveriş arabalarını, kasa bantlarını ve pos makinelerini günde 6 kez, yürüyen merdiven bantları 3 saatte 1 kez temizliyoruz. Mağazalardaki kasa çalışanlarımız her 10 müşteride bir kez olmak üzere, 30 saniye süresince el dezenfekte işlemlerini uyguluyor.
Türkiye’deki ilk açıklamalardan sonra taleplerin artacağını düşünerek müşterilerimizi zor durumda bırakmamak için özellikle temel gıda ve hijyen ürünlerinde stoklarımızı artırdık. Ancak tüketici tarafında büyük panik gözlemliyoruz ve bu da rafların çok hızlı bir şekilde boşalmasına neden oluyor. Özellikle tüketicilerin ürünlerin tükeneceğini düşünerek panik olmamasını, yeterli stoğumuzun olduğunun altını çizmek istiyorum. Dolayısıyla yaşanan bu tedirginlik neticesinde, gün içerisinde boşalan raflara rastlamak mümkün olabilir ancak 24 saat içerisinde raflarımızı tekrar dolu hale getiriyoruz.
Gündemle paralel olarak evlerde daha fazla vakit geçirileceği için tüketicilerin gıda ve hijyen konusunda temel malzemelere ihtiyacı olacak. Sektörde gerçekleşebilecek tüm olasılıklara karşın gerekli önlemlerimizi alıyoruz. Müşterilerimizin ihtiyacı olduğu ürünlere ulaşabilmesi için tüm ekiplerimiz ile birlikte çalışmalarımızı sürdürüyoruz.
Salgının ticari alanda da kriz boyutuyla ele alınması gerekiyor
Perakende sektörünü iki ayrı durumda değerlendirmek gerekiyor. Fiziki satış noktaları bağlamında perakende sektörünün geneli elbette olumsuz etkileniyor. Ciddi ciro kayıpları var. Özellikle AVM içerisindeki perakendeciler ve restoran-eğlence sektörü ilk büyük etkiyi görenler oldu.
Toplam perakendenin çok küçük bir alanını oluşturan online perakendenin ivmesi çok yüksek. Bu virüs online perakendedeki hızı artıracaktır. Genel olarak baktığınızda perakende sektörünün ciddi anlamda başka sektörlerde olduğu gibi zor bir dönem yaşayacağını görüyoruz.
Perakendedeki kira, istihdam, stok gibi sabit maliyet giderleri oldukça önemli. Bu virüsle birlikte satışların dönemsel olarak azalması ya da ötelenmesi perakendeciyi zora sokacaktır. Birçok AVM ciro bazlı anlaşmaya bağlı olduğu için bu durum AVM’leri de etkileyecek. Böylesi küresel bir konuda işin bedelini hepimiz ödeyeceğiz. İnsanı önceleyerek ticari kayıpları nasıl en aza indirebiliriz buna bakmak gerekiyor.
Toplum sağlığı alanında alınan önemlerin ticari alanda da kriz boyutuyla ele alınması hayati derecede önem taşıyor. Türkiye’deki AVM’lerin birçoğunun kredi ödemeleri devam ediyor ve bu kredi ödemelerinin takvimi perakendeciden alınan kiralara bağlı. Dolayısıyla banka kredilerindeki gecikme AVM’ler ve perakendeciler nezdinde ciddi anlamda bir krize yol açacaktır. Burada beklenen politika da banka kredilerinin ötelenmesi doğrultusunda.
İnsanlar koronavirüs’e karşı olması gereken tepkiyi gösterdi. “Biz Türk’üz. Bize bir şey olmaz” davranışı öne çıkmadı. Bireyler bu konuda çok sağduyulu davranıyor. Onların sağduyularını dikkate almak ve teşvik etmek önemli. Elbette ticaret devam edecek ama zorunlu haller dışında kapalı alanların bir sosyalleşme alanı olarak kullanılmaması önemli.