Modern dünyanın “tutunamayanları”: Prekarya sınıfı…
Eğitimli ancak hayatını idame ettirebilmek için geçici işlerde kalıcı olmaya çabalayan güvencesiz toplumsal sınıfa işaret ediyor “prekarya” kavramı… Aslında Fransız sosyologların 1980’li yıllarda mevsimlik tarım işçilerini tanımlamak için ortaya attığı bu kavramanın kapsamı, aradan geçen onlarca yıl içerisinde değişti ancak baki kalan “geçicilik” ve belirsizlik” oldu. Bugün sosyal hakları güvence altına alınmayan stajyerler, mülteciler, içerik üreticileri ya da yaratıcı işlerde çalışanlar başta olmak üzere oldukça kalabalık bir kesimi içine alan prekarya sınıfının nüfusu giderek artıyor.
Prekarya etimolojik olarak Latince kökenli “precarious” (istikrarsız, güvenilmez) ile Marksizm’de işçi sınıfını tanımlayan “proletariat” (proletarya) kelimelerinin birleştirilmesiyle oluşturulan bir terim. Precarious kelimesinin; tehlikeli, güvenilmez, tutarsız, şüpheli, istikrarsız, riskli, belirsiz gibi pek çok anlamı var. Bu nedenle istikrasız işlerde geçici olarak çalışan bu sınıf, sosyal haklardan mahrum ve örgütlü değil ancak “tehlikeli” olarak nitelendiriliyor. Modern dünyanın “tutunamayanları” olarak da adlandırılan bu sınıf, Türkiye nüfusunun da giderek daha büyük bir kesimi haline geliyor.
Dönüşüm esnek istihdam koşullarını ortaya çıkarıyor
Tıpkı modern kapitalizmin ürettiği fordist üretim biçiminin proletarya sınıfını ortaya çıkarması gibi, post-modern kapitalizmin dayattığı esnek ve güvencesiz çalışma koşullarının da prekarya sınıfını ortaya çıkardığı söylenebilir. Bu noktaya nasıl gelindiğini kısaca özetleyecek olursak; 1980’li yıllarda başlayan ve giderek hızlanan küreselleşme süreci, eşlik eden neoliberal politikalar ve dijitalleşme sonucu gelişen bilgi devrimiyle ağ toplumu, büyük bir hızla çalışma hayatını dönüştürerek esnek istihdam koşullarını ortaya çıkarıyor.
Belirli periyotlarla yaşanan ekonomik krizlerle durgunluk dönemlerinin çalışanların hak kayıplarıyla sonuçlanması, güvencesiz çalışma koşullarının giderek yaygınlaşması, emek piyasalarının işveren lehine esnekleşmesi ve üzerine Covid19 pandemisinin yeni bir kırılma noktası oluşturmasıyla gelinen noktada; esnek ve güvencesiz koşullarda, sosyal haklardan yoksun, geleceği belirsiz bir çalışan kesim ortaya çıkıyor.
Türkiye prekarya ülkesi haline geliyor
İNGEV ve Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi’nin iş birliğinde yürüyen ActHuman Sosyal Kapsama İnisiyatifi, yayınladığı Dr. Sarphan Uzunoğlu imzalı “Prekarya ve Toplumsal Güvence” raporuna göre Türkiye’de de prekarya sınıfı giderek genişliyor. Yaklaşık 9 milyon kişinin kayıt dışı çalıştığı tahmin edilen Türkiye’de 1 milyon kişi de geçici koruma altında çalışıyor.
Raporda ayrıca statü sağlanamayan, legal durumu belli olmayanlara 5,5 milyon işsiz genc, sosyal ve ekonomik yaşamdan atılmış kişiler, hukuki gerekçelerle çalışma hayatından ve medeni hayattan izole edilen kişiler de katıldığında ekonomik faaliyetin sürmesine katkı sağlayan aktörler içerisinde prekarya üyelerinin yoğun bir şekilde var olduğu ifade ediliyor. Raporda en basit haliyle belirsiz, öngörülemeyen ve riskli bir çalışma şekli olarak tanımlanabileceği söylenen güvencesiz çalışmanın her geçen yıl küresel bir norm haline geldiği belirtilirken Türkiye’deki güvencesizlik problemi ve genişleyen prekarya ekseninde ortaya çıkabilecek sosyal ve ekonomik problemlere karşı üretilebilecek politikalar tartışmaya açılıyor.