Prodüksiyon şirketlerine; çekim yapmak hala mümkün!
İşlerinin doğaları gereği fiziksellik ön planda olsa da prodüksiyon şirketleri de birçok kurum gibi evden çalışmaya devam ediyor.
Geçtiğimiz birkaç haftanın bize öğrettiği tek bir şey varsa o da yaratıcılığa kilit vurulamadığı. Global bir karantinaya rağmen markalar iletişim kurmaya, prodüksiyon şirketleri de filmler üretmeye devam ediyor ve bu filmler genelde beklentinin üstünde oluyor.
Bahsi geçen filmlerden ilki McCann İspanya’nın Ikea için çektiği kampanyası “I Stay At Home” (Ben Evde Kalıyorum) oldu. Kampanyada uygulanan ileri görüşlü bir prodüksiyon yaklaşımı, yeni çekimlere ihtiyaç duyulmadığını ortaya koydu. Filmdeki kareler ise 12 farklı Ikea reklamından toplandı.
McCann Avrupa Şef Prodüktörü ve Craft Genel Müdürü Sergio Lopez, “dilimde hep markanızın değerli niteliklerini korumak ve bu nitelikleri stratejik bir şekilde ortaya koymak var” diyor ve ekliyor, “Bu nitelikler sizin yol göstericinizdir. Eğer sesiniz güçlüyse, bu nitelikleri her zaman tekrar kullanabilirsiniz. Örneğin, televizyon reklamı olacağını düşünerek çektiğiniz bir sekansı sosyal medyada yayımlayabilirsiniz. Basılı yayın için kurguladığınız bir görsel ise bir satış noktasına dönüşebilir. Ama güçlü sesiniz sayesinde, bu işler vardıkları alanlarda eğreti durmaz”.
Ikea, İspanya’daki karantinanın birinci haftasında, sadece 4 gün içinde işte bu görüşle “I Stay At Home”u yarattı. “Bu iş markayla her daim yakın çalışmamızla mümkün oldu. Bu şekilde iskeleti, ışıklandırması, casting’i ve yönetmenleri tutarlı ve anlaşılır olan çekimleri hayata geçirebiliyoruz”.
Lopez krizin, prodüksiyona itibar eden ve kenardan köşeden harcama kısmaya çalışan müşteriler arasındaki farkı iyice ortaya koyduğunu düşünüyor ve ekliyor, “sofistike müşteriler prodüksiyonu markalarının sesini müşterilerine ileten bir araç olarak görüyor. Stratejinizin bileşenlerinin ne olduğu ya da fikrinizin ne kadar yaratıcı olduğu onları görsel ve işitsel bir deneyim olarak hayata geçiremediğiniz sürece markanızı ileri taşımaz. Prodüksiyon olmadan sesiniz de olmaz”.
Kayıp direktörün hikayesi
Var olan çekimleri tekrar kullanmanın yanı sıra yeni filmler de çekilmeye devam ediyor. Birçok marka aktörlerin kendi telefonlarından çektikleri materyalleri kullanmaya başladı. Hogarth Worldwide’ın VMLY&R aracılığıyla Castrol için yarattığı spotta da bu tekniği ünlü araba yarışçılarının evlerine misafir olarak görüyoruz.
Hogarth’tın yönetici prodüktörlerinden Katharine Cowell, Ogilvy Hindistan’ın Castrol için #hangupyourkeys (anahtarlarını bir köşeye as) hashtagi ile yayınladığı sosyal medya gönderilerinin markayı bu mesajla Avrupa’ya da yayılmaya teşvik ettiğini söylüyor.
“Kampanya brief’ini bir perşembe gecesi aldık ve tüm ekip cuma saat 16:30’da toplanmıştı bile” diyen Cowell’ın ekipten kast ettiği sadece Hogarth’ı değil, Ogilvy (strateji), VMLY&R (kreatif) ve Mindshare & Neo’yu da (medya) kapsıyor. “Bildiğimiz tek şey kullanıcılar tarafından yaratılan içerikleri bir şekilde kurgulayıp insanların anahtarlarını bir köşeye astıkları bir film yaratmamız gerektiğiydi”.
Brief’in yeterince yönlendirici olmamasına hayret etmelerine kalmadan eklenen talepler bu kreatif kolektifini ummadıkları bir sürece soktu; reklam filmi birden fazla formatla ve 4 farklı dilde üretilmeliydi, teslim tarihi ise sadece bir haftaydı. Ajans kolektifinin teklifinin onayı pazar sabahına kadar gelmediyse de Hogarth filmlerde rol alacak yıldızlara çekim paketleri hazırlamaya başladı. Pakette film çekimi, görüntü alma, replik okuma ve kostüme dair bir kılavuz ve duvarlarda ünlü sanat eserleri varsa onları kareye almamalarını belirten bir uyarı bulunuyordu.
Kampanyanın kreatif direktörü bir demo filmle rol alacak yıldızlara ne tür kareler istediğini gösterdi. Sonrasında ise son ürünleri toplama merasimi vardı. Cowell, “heralde her birinde farklı bir .mov uzantılı dosya eklentisi olan 300 mail toplamışımdır” diyor.
Yarışçılar yaratıcılıklarını konuşturmaya teşvik edildiler ve sonuçlar beklentilerin çok üzerindeydi. “Araba yarışçılarının kurdukları alanlar ağzımızı açık bıraktı; biri çoraptan damalı bayrak yaratırken diğerleri uzaktan kumandalı arabalar kullandı, herkesin keyfi çok yerindeydi”.
Aynı anda hem aktör, hem çekim ekibi olmak
Evinde kendini çekmekten keyif alan bir başka kişi ise prodüksiyonunu The Mill’in üstlendiği ve Ogilvy İngiltere’nin telekomünikasyon markası Voxi için yarattığı şen şakrak spotun yıldızı Reda.
Yönetmen Jocelyn Anquetil kampanyanın Zoom üzerinden çekilmesini öngördüyse de Reda kendini Samsung S-20 serisinden bir akıllı telefonla kayda aldı. Reda kendini telefonu üzerinden canlı yayınlarken Jocelyn kendi evinin salonundan ekran görüntüleri aldı ve Reda’nın performansını yönetti.
“Teklif onayı ve teslim arasındaki süre 11 gündü” diyor Anquetil ve ekliyor, “tüm briefler, casting, set tasarımı ve provalar grup video sohbetleri üzerinden 5 gün içinde gerçekleşti. Reda ve diğer kreatiflerle yüz yüze tanışmamış olmam da oldukça akıl almaz”.
Anquetil sinirlerinin zorlandığı anlar olduğunu da kabul etmeden geçemiyor, “özellikle yoğun olan bazı günler 10 insanın aynı sohbette birbirinin üzerine konuşmasını bir yere kadar kaldırabiliyorsunuz. Her şey eş zamanlı yürütülüyordu ve bu yüzden tüm süreçte normalde adım adım ve ayrı partiler halinde yürütülen işlemlerin yerini herkesin dahil olduğu büyük bir karmaşa haline aldı”.
Tüm bunlara rağmen asıl çekim gününün beklenmedik bir şekilde stressiz geçtiğini belirten Anquetil, “her birimiz kendimizi rahat hissettiğimiz ortamlarda olduğumuz için asıl çekim günü hem sakin ve eğlenceliyken hem de oldukça üretken geçti” diyor.
Kampanyanın hem aktörü hem de tek kişilik dev çekim kadrosu olan Reda ise “titiz değişimlerle” tek başına uğraşmak durumunda kaldı. Anquetil Reda’nın çalışması harika biri olduğunu ve onun da en az kendisi kadar keyif aldığını iletiyor.
“Ajansımız bir hafta içinde senaryoyu tekrar yazdı ve Mill Direction ekibimiz farklı konumlardaki çekimlerini iki gün içinde tamamlayıp harika bir spot yarattı. Projenin kalbinde ise yaratıcılığın ve prodüksiyonun günün sonunda tüm fireleri bir şekilde ‘oldurduğu’ bulunuyor”.
“En azından insanlara ulaşmak kolay!”
Hızlı adapte olmak hiç bu kadar önemli olmamıştı. New York merkezli Valiant Pictures şehrin Sağlık Departmanı’yla birlikte acil kamu spotları çekme görevine talip oldu. Valiant Pictures kurucu ortağı ve yönetmenlerinden olan Vincent Lin şirketinin sağlık kurumuyla salgından önce de birden fazla konuyu işlediklerini söylüyor.
“Ama COVID-19 hepsinden farklıydı; birden üstümüze yığılan bilgi kalabalığı, farkındalığı ve eğitimi topluma olabildiğince hızlı ulaştırmayı istedik. En zorlandığımız kısım süreci planlamak için haftalarımız veya aylarımız olmamasıydı. Mesajlar ve bilgi her daim güncelleniyordu ve dahası, çekim yapmak üzere dışarı bile çıkamıyorduk .
Valiant Pictures, Starfish ajansından konseptler alıp bunları uzaktan çalışabilen freelance çalışanlar, çekim ekipleri ve sektör profesyonelleriyle hayata geçirdi. Lin tüm sürecin bir deneme-yanılma örneği olduğunu itiraf ederken, “günlük aramalar ve dosya paylaşımının yanı sıra sürecin farklı faktörlerini yönetebilen doğru personel hızla hareket etmemizi ve şehrin birçok yerinde kaliteden ödün vermeden farklı dillerde spotlar çekebilmemizi mümkün kıldı” dedi.
Lin sözlerine, “bu garip zamanla ilgili iyi şeylerden biri insanlara ulaşmanın kolaylaşmış olması. Kimsenin telefonuna yanıt vermemek için bir bahanesi yok” cümleleriyle son veriyor.
Animasyon da bir seçenek!
Eğer canlı çekimler zor olacaksa neden animasyonu değerlendirmeyesiniz? Salgının başlangıcından bu yana animasyon, tasarım ve VFX ile ilgili sorular alan kreatif stüdyo ATK PLN’in genel müdürü David Bates, animasyondaki sorunun zaman sıkıntısı olduğunu söylüyor.
“Canlı yayınları bir filtreyle animasyona dönüştürmek gibi basit talepler de alsak süreçler ve zamanlamalar nedeniyle hatasız bir dönüşüm yapmak her zaman mümkün olmuyor” diyen Bates, stüdyonun dikkatini var olan medyayı nasıl yenileyebilecekleri, geliştirebilecekleri ve daha kapsamlı hale getirebileceklerine verdiğini söylüyor. “Var olan görüntüleri tasarım ve animasyonla zenginleştirmek yepyeni bir içerik oluşturmamızı mümkün kılıyor”.
Bu sırada Paris merkezli animasyon şirketi Troublemakers’ın kurucusu James Hagger stüdyosunun bir markası için sadece 10 gün içinde 2D bir animasyon film yaratabildiğini iletiyor. Hagger da canlı çekilmesi öngörülen birkaç filmin salgının ilk haftalarında kararını animasyonla ilerlemek olarak değiştirdiğini doğruluyor.
Troublemakers uzaktan çalışmaya hazırlıklı olan kurumlardan. “Post-prodüksiyon alt yapımız tüm hızıyla çalışmaya devam etti ve böylece kaliteden ödün vermeden yaratmaya devam edebildik. Yönetmenlerimiz ve CG sanatçılarımız uzaktan çalışıyor. Günümüzün büyük bir kısmını video konferanslarda geçirdiğimizi saymazsak hayatımıza normal seyrinde devam ediyoruz diyebilirim”.
Hagger’ın ikinci prodüksiyon şirketi Jackflash.tv ise kullanıcılar tarafından oluşturulan içeriklerle spotlar yaratabiliyor. “Burada asıl fikir birkaç canlı aksiyon yönetmeninin çektiği birden fazla sekansın post prodüksiyonda bir araya getirilmesi. Bu yöntem şu anda ilgi çekici olsa da kısa bir süre zarfı içinde modası geçecektir” diyor ve ekliyor, “şu anda asıl yaptığımız karantina sürecini geçiştirmek için yöntemler bulmak. Salgını atlattığımız gibi herkes sete geri dönecektir”.
Yeni normal
Asıl soru ise markaların karantina ve normallik arasındaki kaygan zeminde ne tür mesajlar vermek isteyeceği olarak öne çıkmaya devam ediyor. Hagger bu soruyu yeni içerik yaratma yöntemlerinin ortaya çıkacağını söyleyerek yanıtlıyor.
“Bununla birlikte, markalar ve ajanslar önümüzdeki birkaç ay için en kötü senaryolara hazırlıklı olmalı. Gelecekte ikinci bir salgın dalgasının olması muhtemel. O zaman ne olacak? Benim önerim nicelikten çok niteliğe odaklanarak daha az ama öz kampanyalar yaratmak. Bu şekilde dürüst ve gerçekçi olacak kampanyalarınızı üç ila altı ay içinde durumumuz ne olursa olsun yayınlayabilirsiniz”.
Sergio Lopez adaptasyonu sürdürülebilir kılmak konusunda, “Zurnanın zırt dediği yerde geçtiğimiz yıllarda gündemimizde olan konuların asıl değerinin tüm açıklığıyla ortaya çıktığını göreceğiz. Yeni değerlerimiz bir stratejiye sahip olmayı, insanların hayatlarında bir rol almayı, dinleyip cevap verebilmeyi ve hep gelişen bir marka kimliğine sahip olmayı ön plana çıkaracak. ‘Olsa iyi olur’ dediğimiz bu değerler markaların attıkları her adımın merkezinde yerini alacak”.
Kaynak: Epica Awards