Sıra dışı deneyimin sıra dışı yolcuları
Vakit gece yarısına yaklaşıyor. Telaşlıyım hem de çok… Sanki kitabı okumayı bıraktığımda G-Force’un yolcuları Aldonlular Atlantik Okyanusu’nun karanlığında yapayalnız kalacaklar! Ürperiyorum. Kitap mutlaka bu akşam bitmeli!
Pandeminin yasak koyan kıskancından daralan Murat Ülker ve arkadaşlarının Atlantik’i geçiş öyküsü Aldonlar. Anlatıyı Murat Ülker ve katamaranları G-Force birlikte yapıyor. Teknik yetenekleri ve yılmazlığıyla ünlü bir tekne G-Force, kendi sınıfının en iyilerinden.
Okuduğum kitabı farklı ve ilginç kılan kuşkusuz yolcuları, menzilleri ve deneyimleri ancak diğer yandan da teknenin bir karakter olarak yolculuğu kendi gözünden anlatıyor olması heyecanı artıyor.
Rahmi Koç ve Ertuğrul Özkök kitabın ilk sayfalarında karşılıyor okurları, heyecanlı anlatıya ayrıca cazibe katıyorlar. Bu iki ünlü yaşam ustasının paylaşımları okuma iştahını arttırıyor.
“Atlantik’i geçmek isteyen var mı?”
Her şey Murat Ülker’in pandeminin o boğucu günlerinde bir WhatsApp mesajıyla başlamış. “Atlantik’i geçmek isteyen var mı?” sorusuna beş iş insanı evet deyince 29 gün süren Atlantik yolculuğu başlamış.
Mürettebatı hesaba katmazsak G-Force´un yolcuları böylesine bir yolculuk deneyimi için zorlanabileceğini düşündüğümüz yaş grubundan. Okuduklarıma dayanarak söylüyorum ki şükür yolculuk boyunca kayda geçen bir rahatsızlık yaşanmamış.
Elbette kitabın Atlantik’i geçmek gibi bir ana teması varsa da bence bu bir nevi meydan okuma!
Murat Ülker’i yakından tanıyanlar kaptanlara dahi ders verecek kadar iyi bir denizci olduğunu söyler. Belli ki öyle, yoksa tehlikelerle dolu yolculuğuna şahsen çıkması da dostlarının bu denli güvenerek koşulsuz katılması da pek mümkün olmazdı.
Ülker, G-Force’un yolcularına sık sık, “İtaat et rahat et” diyor. Bu söylemi normal koşullarda buyurgan bulsam da cümlenin sarf edildiği an ve yere bakıldığında tarafımdan da hüsnü kabul görüyor. Öyle ya yolcuların birbiriyle çarpışan söylemleri koskocaman okyanusun ortasında insanın başına kim bilir neler getirirdi!
Keyifli bir yaşayarak öğrenme süreci
G-Force’un tüm ola gideni içinde yaşanıyor olmasına rağmen dışardan bakarak aktarıyor olması ise olayı bir başka açıdan görmemizi ve hatta deniz ve denizcilikle ilgili pek çok bilgiyi öğrenmemizi sağlıyor.
G-Force hem mürettebat hem kaptan hem de yolcu, yani uzman denizci. Varlığı güven veriyor. Seyahatin başında dinamik ve heyecanlı olan G-Force’un seyahatin sonuna doğru yorulduğunu görüyoruz. Yoksa G-Force Murat Ülker’in hislerine mi tercüman oluyor!
Anlaşılıyor ki ne kadar zor ve bir o kadar uzun olsa da 29 gün süren Atlantik geçişi yolcularda da G-Force’da da karşılıklı bir bağımlılık yaratmış. Tekneden ayrılma zamanı geldiğinde denize alabildiğince doymuş da olsalar öylesine bırakıp gitmek pek kolay olmamış!
Aldonlar bir paylaşımdan öte sahilleri kendi kara sularımızdan Atlantik’in diğer ucuna kadar tanımamızı sağlıyor. Kitap boyunca keyifli bir yaşayarak öğrenme süreci geçiriyorsunuz…
Peki, kitaptan benim çıkarımlarım neler oldu?
Yeni deneyimlere açık olmak keyifli ve öğretici olabiliyor ancak bunun için rahatlık tuzağından çıkmak, Aldonlar’da olduğu gibi doğaya bile meydan okumak gerektiğini…
Rüzgâr kesildiğinde sabırla beklemeyi, yelkenler doluyken gidilebildiği kadar gitmeyi ve daha da önemlisi kuralın hiç durmamak olduğunu…
Bilmediklerimle her karşılaştığımda ne kadar az bildiğimle yüzleştiğimi…