Sporun koruyucuları
Sağlıklı bir toplumun ve nesillerin oluşmasında sporun ne denli önemli olduğuna kuşku yok. Ancak ne yazık ki bilhassa amatör branşlar göz önüne alındığında ülkemiz için yerleşmiş bir spor kültüründen bahsetmek pek de mümkün değil. Buna karşın uluslararası arenalarda göğsümüzü kabartan başarıların gelmesinde sporun ve sporcunun koruyuculuğunu üstlenen markaların yarattığı değer yadsınamayacak derecede büyük. Tam da bu noktadan referansla “Koruyucular Serisi”nin odağında bu kez “Sporun Koruyucuları” var… WON Ajans Yönetici Direktörü Neyire Katipoğlu öncülüğünde sporun koruyucularına gelin birlikte bakalım!
Ülkemizde spor denince aklımıza ilk olarak profesyonel spor branş ve organizasyonları, sporcular ve kulüpler geliyor. Öte yandan spor; endüstrisi, iletişimi, taraftarı ve markalarıyla gün geçtikçe gözle görülür bir ivmeyle artarak daha geniş kitlelere yayılan bir kavram haline bürünüyor.
Pazarlama profesyonellerinin oldukça kıymetli bulduğu, en büyük ortak ilgi alanlarını içinde barındıran bu kavram, haliyle pazarlama kampanyalarının da odağında olmaya devam ediyor.
Profesyonel spor branşlarının her geçen gün daha fazla ilgi gördüğü, uluslararası platformlarda eskisine nazaran daha çok söz sahibi olduğumuz ve ülke olarak sporda görünürlüğümüzün arttığı bir dönemde yaşıyoruz. Üzülerek belirtmek gerekir ki ülkemizde spora olan ilginin ağırlıklı olarak skora dayalı olduğunu ve popülaritesinin de bu yönde şekillendiğini uzun senelerdir gözlemleyebiliyoruz.
Her ne kadar son 10 senede markaların da desteğiyle bu durumun tersine doğru ivmelendiğini söylemek mümkün olsa da bu artışa rağmen temelleri oturmuş bir spor kültürümüz olduğundan bahsetmek mümkün değil.
Topluma fayda sağlayacak ve temelleri sağlam bir spor kültürü oluşturacak adımların başında elbette ilgili devlet kurumları, bakanlıklar ve belediyelere oldukça iş düşüyor. Bununla beraber markaların iletişim gücünün de tüketiciler üzerindeki etkisinin ne kadar büyük olduğunu bilerek, spora değer katan önemli oyuncularından olduklarını söylemek yanlış olmaz.
Sporun kültür olarak benimsenmesi, farkındalığının artması, felsefesinin anlaşılması ve sporcu sayısının artmasıyla sonuçlanan sponsorlukları, topluma fayda sağlayan iş birlikleri olarak isimlendirmek yerinde olacaktır. Spora maddi destek veren, spor üzerinden iletişim yapan ve sporun iyileştirici gücüne katkı sağlayan markalar sürdürülebilir etkiler yaratarak gelecek nesiller için de kuşkusuz “sporun koruyucusu” olarak anılacaklar…
Sağlıklı bir toplum, aktif gelecek nesiller…
Sağlıklı ve aktif yaşam kapsamında hatırı sayılır araştırmalar yapılıyor ve şehirlerin, ülkelerin hatta dünyanın aktif yaşam haritaları oluşturuluyor. Üzülerek belirtmek gerekiyor ki ülkemizin bu anlamdaki alışkanlığı oldukça düşük. Avrupa Birliği İstatistik Ofisi (Eurostat) tarafından düzenli olarak yapılan araştırmalar, Avrupa ülkeleri içinde en az spor yapan ülkenin Türkiye olduğunu gösteriyor. Avrupa Birliği’nde “spor yapmayanların oranı” yüzde 47 iken bu oran Türkiye’de yüzde 88’e kadar yükseliyor. Bu kapsamda yavaş da olsa olumlu gelişmeler olduğunu görebiliyoruz. Bu oranlar her geçen gün organizasyonların artması ve markaların desteklerinin genişlemesiyle artış gösteriyor.
Sporun çok fazla gündeme gelmeyen ancak çok önemli bir unsuru da iyileştirici bir gücü olması. Erken yaşlarda çocukları spora ve sporun getirdiği disipline, motivasyona yönlendirmek çocukları olumsuz alışkanlıklardan uzak tutmaya olanak sağlıyor. Özellikle ihtiyaç sahibi çocukların sporla tanıştırılması, bu tanışmanın onların hayatlarında bir yer edinerek sporun gücüyle hayatların olumlu yönde değişmesi demek olabiliyor.
Global bir yapı olan Laureus Foundation (Sport For Good / İyilik İçin Spor) bu kapsamdaki en geniş çalışmaları yapan organizasyonlardan biri. Uzun senelerdir hem profesyonel çalışmaları hem de amatör ihtiyaç sahibi olan çocukların hayatına dokunmak adına yapılan projeler markaların da desteklemesiyle daha ileri seviyeye taşınabiliyor.
Sporun koruyucusu sıfatı “sürdürülebilirlik”le mümkün
✓ Stratejisi olmayan, doğru içgörülere dayanmayan ve sürdürülebilir kılınamayan spor – marka fayda ortaklığının uzun vadede iki taraf için de anlamlı bir iş birliği olmayacağını tahmin edebiliyoruz. Öte yandan bu anlamlı iş birliği topluma fayda sağlayabilen ve sosyal etki yaratabilen proje ve iletişim çalışmalarıyla desteklendiğinde gelecek nesiller için sporu koruyup geliştirebilme özelliğine de sahip oluyor.
✓ Bir markanın sporun koruyucusu sıfatını bayrağında rahatça dalgalandırması için tüketici tarafından sürdürülebilir bir güven sağlamış olması, aidiyetin dönemsel kampanyalarla sınırlı kalmaması ve marka değerleriyle destek olunan sporcu, spor branşı ya da kulübünün değerlerinin örtüşmesi gibi durumları sağlamış olması gerekiyor.
✓ Yalnızca profesyonel spor ve sporcular ile skora dayalı sponsorluklar değil, amatör spor branşları ve sporcuların gönülden desteklendiğini göreceğimiz dönemlerin yakın olduğuna inancımız tam. Türkiye’de spor kültürünü sağlamlaştırmak adına atılan adımların liderliğini üstlenen markaların uzun seneler toplum için değer yaratan, sağlıklı yeni nesillerin oluşmasına katkı sağlayan kurumların başında kabul edileceğini görebiliyoruz.