Bir dizi, yüzlerce pazarlama yöntemi ve şiddet: Squid Game
Bu aralar reklamlar, sosyal medya, arkadaş sohbetleri, online oyunlar, haberler dahil her yerde Squid Game ile karşılaşıyoruz. Dizi, yayınlandığı günden kısa bir süre sonra 90’dan fazla ülkede zirveye yerleşti. Bu popülerlik ve pazarlama alanındaki dominasyon şiddet haberlerini de beraberinde getirmeye başladı. Dizinin şiddeti özendirmesi eleştirileri; Panama’da Squid Game temalı Cadılar Bayramı kutlamasında gerçekleşen silahlı saldırı sonucu 8 kişinin ölmesiyle farklı bir boyuta taşındı. Peki, pazarlama sektörü bundan sonra ne yapacak?
Dizinin ilk etkileri
Squid Game, ilk etapta oyun temalı olması ve temel içgüdülerden biri olan hayatta kalmayı çarpıcı bir şekilde anlatması sebebiyle oldukça izlendi; öyle ki dizi Netflix’in bu kadar kısa sürede zirveye yerleşen ilk orijinal yapımı oldu. Dolayısıyla her yerde kulaktan kulağa ya da dijital araçlar yöntemiyle kısa sürede popülerlik kazanan dizi, büyük kitlelere ulaştı ve senaristinden oyuncusuna, dizinin ortaya çıkış hikâyesinden, dizide yer alan farklı çocuk oyunlarına kadar her şeyiyle hayatımıza dahil oldu. Sonra ne mi oldu?
Pazarlama dünyasını altüst eden dizi: Squid Game
Dijitalin de etkisiyle çok çabuk yayılan ve yediden yetmişe herkesin dilinde olan dizinin popülerliğini gören pazarlama sektörü elbette bu fırsatı kaçırmadı. Markalar tarafından Squid Game temalı kıyafetler, dizideki oyunlara referans verilerek yapılan sosyal medya içerikleri ve reklamlar, dizinin oyun haline getirileceğinin duyurulması, oyuncularıyla yapılan reklam anlaşmaları gibi birçok pazarlama yöntemi, dünyada olduğu gibi Türkiye’de de kendine yer buldu. Türkiye Finans, Uykusuz Dergisi, Gülse Birsel’in Hepsiburada reklamları derken bir baktık ki adeta izleyici olarak bizler Squid Game’i izleyerek “tüketmemişiz” de Squid Game bizi “tüketiyor”.
Etkisi altına girdiğimiz diğer dizilerden farklı: Şiddeti gösterme biçimi
Şimdi diyeceksiniz ki bu kadar popüler olan her dizi etki yaratır. Evet, yaratır. Örneğin Queen’s Gambit dizisi çok ses getirerek satranç satışlarında patlamaya neden olmuştu. Benzer şekilde, Stranger Things dizisi ise daha çok moda, oyun ve kırtasiye alanında öne çıkmıştı.
Türkiye’deki yapımlardan örnek vermemiz gerektiğinde ise Kırmızı Oda, Masumlar Apartmanı gibi diziler terapi almak isteyenlerin sayısında önemli bir artışa neden olmuştu.
Bu dizi örneklerinin etki alanının sınırlı olduğu ve genel anlamda olumlu ya da nötr yansımalara sahip olduğu açık. Peki, bu dizide farklı olan nedir derseniz cevap basit: Şiddeti gösterme biçimi.
Dizinin çocukların oynadığı bir Güney Kore oyunuyla başlaması ve yetişkinlerin çocuk oyunlarını kazanmak uğruna birbirlerini öldürdükleri bir pozisyona girmesi, üstelik bu şiddetin çok açık bir şekilde gösterilmesi, şiddetin yeniden üretilmesine neden olmuş görünüyor. Okullarda oynanmaya başlayan Squid Game temalı oyunların şiddet olaylarına sebep olması; uzmanların, ebeveynleri çocuklarına Squid Game’i izletmemeleri yönünde uyarmasını anlaşılır kılıyor. Dizi, şiddeti tüm çıplaklığıyla göstererek bunu “çocuk oyunu” adı altında normalleştiriyor. Hikaye dijitalin de etkisiyle hızla yayılıyor. Sonuç olarak, dün Panama’da Squid Game temalı Cadılar Bayramı kutlamasındaki silahlı saldırı sonucu 8 kişinin öldürülmesi de dizinin şiddete teşvik etmesi konusunu çok daha ciddi bir biçimde gündeme getirmiş durumda.
Popülerlik pazarlama için yeterli mi?
Pazarlama elbette popüler olanı kullanma ve popülerin etkisinden faydalanma yöntemidir. Bu durum birçok pazarlama stratejisi için geçerli bir durumdur. Ancak bazen hızlı alınan kararların marka algısına da olumsuz etkileri söz konusu olabilir. Yakın zamanda Dardanel’in Türkiye-İtalya maçının hemen öncesinde yaptığı cinsiyetçi öğeler barındıran reklamı, sosyal medyada büyük tepkilere neden olmuş ve markayı zor durumda bırakmıştı. Aynı durum Squid Game dizisi ile ilgili reklam yapan markalara ne derece yansıyacak zamanla göreceğiz. Ancak daha önce verilerle desteklenmiş, olumsuz etkileri olduğu düşünülen diziler ya da programların pazarlamada kullanılmasına özellikle dikkat edilir, orta-uzun vadede sonuçları düşünülüp strateji geliştirilirse tüketicilerin o markalarla ilgili algısı kısa vadede etkisini göstermese de uzun vadede çok daha itibarlı bir seviyeye taşınacaktır. Ne dersiniz?