Sürdürülebilirlik hassasiyeti et yemekten vazgeçmek için yeterli mi?
Tüketici tercihlerinin incelendiği hem küresel hem de yerel araştırmaların tamamında sürdürülebilirlik hassasiyetinin giderek arttığını gözlemliyoruz. Sürdürülebilirlik hassasiyetinin bunca yüksek oluşu pek çok pazar dinamiklerini de derinden etkiliyor ve modadan beslenmeye dek pek çok alanda sürdürülebilir ürünlerin yükselen trendine tanıklık ediyoruz. Peki tüm bu hassasiyet tüketicilerin et ürünleri yerine bitkisel bazlı ürünleri tüketmesi için yeterli motivasyonu sağlıyor mu?
Bitkisel bazlı gıda ürünleri pazarı başta Avrupa ülkeleri olmak üzere tüm dünyada etki alanını genişletiyor. Öyle ki bu büyüme Almanya pazarında yüzde 226’ya ulaşmış durumda. Bu noktadan referansla çalışmalar yapan Almanya’daki Bonn Üniversitesi Gıda ve Kaynak Ekonomisi Enstitüsü araştırmacıları, hazırladıkları raporu Food Quality and Preference dergisinde yayınladı.
Tüketicinin öncelikleri neler?
Araştırma kapsamında katılımcılara sağlıklarını ne kadar önemsedikleri, insanlığın ekolojik bir krize doğru gittiğini düşünüp düşünmedikleri ve hayvancılığın etik olarak sorgulanması gerekip gerekmediği gibi sorular yöneltildi. Katılımcılara et ikamesi ürünlere yönelik tutumları ve gelecekte bu ürünleri düzenli olarak tüketip tüketmeyecekleri de soruldu…
Aslında akla yatkın olan çevre için daha fazla kaygılı olduğunu ifade eden katılımcıların et ikamesi ürünleri almaya daha yatkın olması gerektiği olsa da araştırma verileri bunu desteklemiyor…
Araştırma ekibi de bu çıktıyı, “Ekolojik kaygıların da et alternatiflerini tüketme niyeti için rol oynayabileceğini düşünüyorduk. Ancak sonuçlar bunu teyit etmedi” sözleriyle değerlendiriyor.
Ankete göre, tüketicilerin et ikamesi ürünler konusundaki kararlarında en etkili unsur hayvan refahı oldu. Fabrikalarda hayvan yetiştirilmesine eleştirel bakanların et bazlı sosis ve sebze köftelere yönelik daha olumlu bir yaklaşımı olduğu görülüyor.
Çalışmada sağlık konusunda oluşan bilincin de et ikamesi ürünleri daha çok tüketmekle ilişkili olduğu görüldü. Öte yandan bu ürünleri satın alma niyetinde arkadaşlar ve yakın akrabaların tutumlarının da önemli bir etkiye sahip olduğu belirlendi.
Tüm bu verilerin sonucunda araştırma ekibi geliştirilmesi gereken alanın “iletişim” olduğunu vurguluyor. Ekolojik hassasiyeti yüksek olan tüketici grubuna dahi tam anlamıyla ulaşmayı başaramayan ürünlere ilişkin daha iyi iletişim çalışmaları yürütülmesinin pazarı daha da büyüteceği öngörülüyor…
Kaynak: Gıda Hattı