Talentizm çağında İK profesyoneli olmak!
“Çalışan refahı ve mutluluğuna yatırım yapmak günümüzde artık bir tercihten öte, bir gereklilik” diyor PERYÖN Yönetim Kurulu Başkanı Ebru Taşcı Firuzbay. Bu söylemi ise pek çok küresel araştırmanın verileriyle, “yetenek krizi” ile ve çalışan refahının organizasyona kattığı somut faydalarla destekliyor. Gereklilik ortada… Peki, çalışan refahı ve mutluluğu için nasıl bir yol haritası çizmek gerekiyor? Dijitalleşme ve teknoloji İK trendleri üzerinde nasıl bir devrim yarattı? Hepsi ve daha fazlasının yanıtları Ebru Taşçı Firuzbay ile gerçekleştirdiğimiz söyleşide…
PERYÖN’ün (Türkiye İnsan Yönetimi Derneği) 32’ncisini düzenleyeceği İnsan Odağında Yönetim Kongresi bu yıl 5-6 Kasım’da gerçekleşecek. Peki bu yılın teması olan PİT Stop nasıl belirlendi? Katılımcıları PİT Stop’ta neler bekliyor?
Bugün “Psikoloji”, “İnsan” ve “Teknoloji” iş hayatında başarıya ulaşmak için liderlerin elinde olması gereken üç anahtar. Kongrenin ana temasını bu üç başlığı refere edecek şekilde “PİT Stop” olarak belirledik.
Kongrede iki gün boyunca bugünün ve geleceğin iş dünyasının ve insan kaynaklarının en önemli başlıklarını, alanında uzman konuşmacıların konuk olduğu oturumlarla ele alacağız.
Merakla beklenen kongre programında ayrıca, ilk gün kapsayıcılık, çeşitlilik, eşitlik, çevresel sürdürülebilirlik gibi konuların işleneceği Sürdürülebilirlik Sahnesi ve ikinci gün ise İK teknolojileri alanındaki son gelişmelerin paylaşılacağı HRTech Sahnesi yer alacak. Kongrede aynı zamanda iki gün boyunca İK alanında ürün, hizmet üreten veya iyi uygulamalar geliştiren firmaların stantları ile yer alacakları fuar alanında katılımcıları ağırlayacağız.
İnsan kaynağı yönetiminin ve çalışma hayatının en öncelikli gündemlerinin konuşulacağı kongremizde; insan odaklılık, kapsayıcılık ve çeşitlilik, sürdürülebilirlik, çalışan psikolojisi ve bağlılığı, dijitalleşme, yapay zekâ, etik, yeni çalışma trendleri, ekonomik gelişmeler, yetenekleri elde tutmak, beyin göçünü beyin gücüne çevirmek gibi insan yönetimine dair pek çok başlıktaki iyi uygulamaları konuşacağız, paylaşacağız.
Avrupa’nın alanında en büyük organizasyonu olan İnsan Odağında Yönetim Kongremize Türkiye’den pek çok uzman isimin yanı sıra yabancı konuşmacılar da katılacak.
Son dönemlerde pek çok araştırma çalışanların mutsuzluğunu ortaya koyuyor. Siz bu çıktıyı nasıl değerlendiriyorsunuz?
PwC’nin “Geleceğin Çalışma Hayatına Dair Umutlar ve Endişeler Araştırması”, çalışan mutluluğuna dair önemli veriler sağlıyor. Çalışanların yüzde 56’sı mevcut işinden orta derecede veya çok memnun. Çalışanların yüzde 13’ü ise mevcut işinden orta derecede memnun veya hiç memnun değil. Burada dikkat çeken bir unsur, araştırma “iş yükü” arttıkça çalışanların yüzde 41’inin iş değiştirme arayışına girdiğini ifade ediyor. Diğer yandan çalışanların işlerinden memnun olmasının yeni iş fırsatlarına kapalı oldukları anlamına gelmediğini de gösteriyor.
Dolayısıyla çok net görüyoruz ki yetenekleri elde tutmak bugün iş dünyası için başlıca zorluklardan biri. Boston Consulting Group (BCG) ve Dünya İnsan Yönetimi Dernekleri Federasyonu (WFPMA) iş birliğiyle yaptığımız İnsan Avantajı Yaratmak Araştırması da bunu işaret ediyor. Kurumların yüzde 72’si bugün iş hayatındaki en büyük zorluğun “yetenek kıtlığı” olduğunu söylüyorlar.
Dolayısıyla çalışan mutluluğu ve yetenekleri elde tutma konularını tüm kurumların gündemlerine almaları ve buna paralel insan kaynakları liderlerinin kurumların stratejik yönetim süreçlerinde, yönetim kurullarında daha etkin yer alması lazım.
Çalışan mutluluğunun artırılabilmesi için sizce öncelikli olarak hangi adımlar atılmalı?
Çalışan mutluluğunun temelinde birçok etken olduğunu söyleyebiliriz. Mevcut İnsan kaynakları uygulamaları, çalışanlara sunulan kariyer fırsatları, ücret ve yan haklar, kurumun varoluş sebebi ve çalışanın anlam arayışı ile paralel olması, çalışanın kendisini gerçekleştirebildiği bir iş kültürü, destekleyen, geliştiren liderler bu etmenlerden sadece birkaçı.
Mercer’ın araştırmasına göre, kuruluşların yüzde 62′si, yetenekleri elde tutmaya yardımcı olmak için çalışanlarına yıllık performans değerlendirmelerine bağlı olmayan maddi ve/veya maddi olmayan ek haklar sunuluyor.
Yan hakların çeşitlendiği ve kişiye özel çözümler sunulduğu modeller ile çalışan refahını artırmaya yönelik uygulamaları oldukça sık görüyoruz. Bununla birlikte esnek çalışma, yılın belli dönemlerinde uzaktan çalışma imkanları, sürekli eğitim, gelişim ve mentorluk programları, fiziksel ve ruhsal sağlık ve refah programları yaygın yürütülen uygulamalar arasında.
Bunlar gibi sunulan alternatif avantajlar sayesinde çalışanların kurumlarına bağlılıklarının desteklenerek, uzun vadede şirketin verimliliğinin ve başarısının olumlu yönde etkilenmesi sağlanıyor.
Gallup Group tarafından yapılan araştırmaya göre, işine ve kurumuna bağlılığı yüksek olan çalışanlar, çalışmaya hevesli ve iş ortamlarını seven kişilerden oluşuyor. Yöneticilerin etkisiyle ve yetenek yönetimi ile çalışan bağlılığını artıran şirketlerin kazançları da rakiplerine kıyasla ortalama yüzde 147 artış gösteriyor. Benzer şekilde, Aberdeen Group’un yaptığı araştırmada, çalışan bağlılığı yüksek şirketlerin müşteri sadakati oranında yüzde 233’lük, yıllık gelir artışı oranındaysa yüzde 26’lık bir yükselme olduğu raporlanıyor.
Şirketlerin “mutlu çalışanlar” için aksiyon almıyor olmalarının sizce nedenleri neler?
Aslında ülkemizdeki pek çok kurum, özellikle kurumsallaşmış şirketler yeteneklerini elde tutmak için çok çeşitli çalışmalar yürütüyor. Küçük ve orta ölçekli işletmelerin bu alandaki yatırımları elbette büyük ölçekli kurumlar kadar olmayabiliyor. Ancak bu alandaki çalışmaların artırılması çok önemli.
PERYÖN’de bu amaca yönelik PERYÖN Akademi çatısı altında 100’ü aşkın başlıkta, 30’u aşkın eğitmenimizle 16 yıldır eğitimler veriyor ve insan odaklı yönetim anlayışını ülkemizde yaygınlaştırmaya çalışıyoruz. Tüm kurumları ve yönetim liderlerini, kendilerinin ve ekiplerinin bu alandaki gelişimini sağlamak adına PERYÖN Akademi eğitimlerinden yararlanmaya davet ediyoruz.
Teknoloji ve dijitalleşmenin İK’yı nasıl etkilediğini sizden dinleyebilir miyiz?
Dijitalleşme, teknolojiye uyum ve artan yapay zekâ kullanımı İK trendlerinin kuşkusuz en öncelikli gündemlerinden. Pek çok işe alım yöneticisi adayların yetkinliklerini ölçmek için artık teknolojiden, yapay zekadan faydalanıyor.
Günümüzde yapay zekâ araçları, operasyonel süreçlerde etkin kullanılarak, mevcut iş akışlarını düzene sokarak ve doğru kararı destekleyecek ön akıllar sunarak İK departmanlarına önemli avantajlar sunuyorlar. Bu avantajlardan faydalanmak isteyen şirketlerin sayısı her geçen gün artıyor. Giderek daha çok sayıda insan kaynakları birimi daha iyi sonuçlar almak, işin başarı çıtasını yükseltmek; datayı toplamak, organize etmek ve kullanmak için HR Tech teknolojilerinden faydalanır hâle geliyor.
Araştırmalar da gösteriyor ki, HR Tech önümüzdeki yıllarda öncelikli gündemlerimizden biri olmaya devam edecek. Örneğin, Mercer’in araştırmasına göre, 10 şirketten 8’i becerilerin değişen talebini ve değerini değerlendirmek için yapay zekâ kullanmayı planlıyor.
İnsan kaynaklarında teknoloji kullanımının artmasıyla birlikte bütün çalışanlarımızın daha anlamlı ve daha yüksek katma değer sağlayacağı deneyimleri ve ortamları tasarlamak üzere elimiz kuvvetleniyor. Burada tüm İK profesyonellerine düşen görev, bu değişim sürecine liderlik ederken, insanı odakta tutmak, teknoloji ve insan arasındaki dengeyi sağlamayı ilke edinmek diye düşünüyorum.
Küresel ve yerel olarak değişen İK trendleri neler? Siz ne gibi benzerlikler ve farklılıklar gözlemliyorsunuz?
Dünyada ve Türkiye’de insan odaklı yönetim alanında “talentizm” derinleşmeye devam ediyor. Önümüzdeki süreçte de hiç kuşkusuz bu konunun önemi artacak. Çeşitlilik ve kapsayıcılık yine kurumların en öncelikli gündemlerinden biri ve önümüzdeki dönemde de her zamankinden daha kritik hale gelecek.
İş süreçlerinde yapay zeka kullanımının artması, verilerin yapay zeka desteğiyle analiz edilerek iş süreçlerinin geliştirilmesi, yapay zeka ve insan dengesinin sağlanması ve elbette sürdürülebilirlik yine şirketler için önemli ve önümüzdeki süreçte çok daha kritik hale gelecek başlıklar. Yeni çalışma modelleri ve yetenekleri elde tutmak da elbette çalışma hayatımızın önümüzdeki süreçte hem dünyada hem de ülkemizde daha çok öne çıkacak başlıkları arasında. Kongremizde bugünün ve geleceğin trendlerine ilişkin tüm bu başlıklar ve çok daha fazlasını konuşacağız.
Bugünün koşullarında sizce çalışan deneyimi nasıl inşa edilmeli? Kilit noktalar neler?
Çalışan refahı ve mutluluğuna yatırım yapmak günümüzde artık bir tercihten öte, bir gereklilik. Çalışan deneyimini tasarlarken çalışma hayatının değişen trendlerini, dönüşen koşulları, çalışan ihtiyaçlarını yakından takip edip, yeteneklerin iş yerindeki refahını, esenliğini artırmak için onları çeşitli uygulamalarla desteklemek önemli. Yeni yetenekler kazanmada ve mevcut yetenekleri elde tutmada refah ve sürdürülebilir bir çalışma hayatı sağlamak kritik önemde.
Çalışanların finansal esenliğini çeşitli yan hak uygulamaları ile desteklemek, çeşitli esenlik programlarını sahiplenmek, yeteneklerin hem kariyerlerinde hem de merak duydukları kişisel gelişim alanlarında gelişim ve öğrenme fırsatları yaratmak çok önemli. Elbette süreçte yürütülen tüm bu uygulamaları ölçümleyerek, çalışanların bu uygulamaları ne kadar kullandığını, memnun kalıp kalmadığını takip etmek, gerekli durumlarda güncellemek ve farklı uygulamalarla desteklemek gerekli.
Çalışan refahının sağlandığı, çalışanların kariyerleri veya finansal refahları açısından güvende hissettikleri ve kendilerini geliştirme fırsatları buldukları, çalışanların ‘anlam’ arayışına cevap buldukları, girişimciliklerinin desteklendiği, kapsayıcı, adil ve çeşitliliğin sağlandığı bir iş ortamı çalışan mutluluğunu da beraberinde getiriyor. Motivasyonu, performansı ve başarıyı artırıyor, bu da kuruma verimlilik olarak geri dönüyor.