Tarım politikaları bildiğimiz gibi değil!
Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişçi, yenilikçi tarım politikaları hazırlanırken uzun yıllar Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Başkanlığı yapmıştı. Bu nedenle hem duruma hâkim hem de gelecek için yapılması gerekenler konusunda derinlikli bilgisi var. Güvenilir Ürün Platformu’nun Tarım ve Orman Bakanlığıyla gerçekleştirdiği “Tarım Varsa Hayat Var” projesinde hem sunumunu yaparken hem de sunumdan sonra soruları yanıtlarken bu geçmiş komisyon çalışmaları nedeniyle duruma zaten herkesten çok hâkim.
“Türkiye Tarım Politikalarının” konuşulduğu toplantıda Bakan Kirişçi’nin sunumu üç ana başlıkta toplanmıştı: Bakanlığın gerçekleştirdiği başat projeleri, süregiden çalışmalar ve önümüzdeki süreçte yapılması planlanan uygulama ve düzenlemeler. Ancak Bakan Kirişçi’nin üstünde pek çok kez durarak vurguladığı ve “Eli öpülesi çiftçiler” biçiminde sloganlaştırdığı konu biz habercilerin dikkatine özellikle konuldu. Bakan Vahit Kirişçi, her ne kadar konu çiftçilerse de bugün “zor iş” denilerek gençlerin kaçtığı, köyden kente göçtüğü ve bir aile işletmesi olarak sürdürülmesinin en uygun işletme modeli olduğu söylenen tarım alanının ne denli önemli ve gerekli olduğunu vurguladı. Ayrıca özellikle aile bütünlüğünün önemine ve ailenin, özellikle kadının kentte değil de doğduğu yerde üreten olarak kalmasının tarım üretimi için önemli olduğunu söyledi. Kendisini dinleyen bizlerin de bu konunun öne çıkarılması konusunda hassasiyet göstermemizi istedi.
Tarım ve Orman Bakanı Sayın Kirişci’ye pek çok konuda katılmamak mümkün değil. Mesela aile bütünlüğünün sağlanması, kadının evinin direği olması, yine kadın çiftçilerin sigortalanması ve insanların doğduğu yerde doyması için yapılması geren yasal düzenlemelerle parçalı ekim alanlarının bütünleştirilmesi konusunda ön alınması.
Bir diğer konu da stratejik tarım ürünlerinin sürdürülmesi ve ekilecek ürüne pek çok ülkede uygulandığı üzere devletin karar vermesi olarak öne çıktı. Tarım Bakanı bir de örnek verdi; Fıstık para edince Gaziantep’te mercimek ekilen arazilere fıstık ağacı dikilmiş. Yer gök fıstık olmuş. Gaziantepli çiftçi şimdi fıstık için destek istiyormuş. Olmaz demiyor ama anladığım sıcak da bakmıyor. O halde destek istiyorsak haydi mercimek ekimine diyesim var ama yine de nereye ne ekileceğinin kararını tarım politikalarımız belirlemeli.
Bakan, tarımda doğru bilinen yanlışları açıkladı
Yusufeli HES Barajını Bakanlığın başat projesi olarak aktaran Vahit Kirişçi, Yusufeli için “Yüzyılın Enerjisi” tanımını yaparken, “Ülkemizin geleceğini planladığımız yatırımlarımızda, listenin en başındaki önemli eser” betimlemesini yaptı.
Hepimizin bildiği üzere tarım giderek azalan kaynaklar nedeniyle, yalnızca Türkiye’nin değil küresel boyutta önümüzdeki sürecin en önemli konusu. Bu nedenle algıda seçicilik yapıyor ve konusu gıda olan haberlerde dikkat kesiliyoruz. Bu hassasiyet zaman zaman yanlış anlamalara ve dahi yanlış anlatımlara neden oluyor.
Yanlış anlamaların bir çözümü olarak Tarım ve Orman Bakanlığı “Kamuoyunda Gündeme Gelen İddialar ve Gerçekler” kapsamında en çok sorulan 35 soruyu sorarak yanıtlarını verdiği bir de kitapçık hazırlanmış. Öne çıkan sorular arasında “Ülkemiz toprakları kullanılmıyor, Venezüella’dan arazi kiralanıyor. Ülkemiz tohumculukta dışa bağlı. Buğday ithal eder duruma geldik. Kuraklıkla ilgili önlem alınmıyor. Gıdada GDO denetimi yapılmıyor ve Tüketici sağlığını koruyacak düzenlemeler yapılmıyor” gibi sıkça kendi aramızda konuştuğumuz konular da var. Bir nevi yanlış bildiğimiz doğrular, doğru bildiğimiz yanlışlar manzumesi olarak kabul edilecek daha pek çok konu kitapçıkta ayrıntılarıyla aktarılıyor.
Bakan Vahit Kirişçi’nin tarım üretiminden Mavi Vatan’a, tavuktan balığa, aile bütünlüğünün sağlanmasından kadın çiftçilere ve bu alandaki düzenlemelere kadar her alanda değindiği konuşmasından bazı ana başlıklar şöyle:
- Yusufeli Barajı “Yüzyılın Enerjisi” vurgusuyla aktarıldı ve yılda 1,9 milyar kilovatsaat enerji üretimiyle 2,5 milyon nüfusa sahip bir şehrin elektrik ihtiyacını karşılayacağını ama asıl önemlisinin böylesi dev bir eserin mühendisliğinden işçiliğine kadar öz kaynaklarımızla gerçekleştirmiş olduğumuz.
- Dünya nüfusu 2050 yılında 10 milyar, ülkemiz nüfusu ise 100 milyonun üzerinde olacak. Bu projeksiyon ortadayken “Sen Üret Yeter” olan yeni dönem vizyonuyla tarım ve hayvancılığın gelişmesine ilişkin her alanda düzenleyici ve kanun koyucu olarak hazırlanılması.
- Tedarik sıkıntısı yaşanmıyor aksine tarım sektörümüz son 19 yılın 15’inde büyüme göstermiş. Tarımsal hasılamız, 2002 yılında 25,1 milyar dolardan yüzde 78,1 artışla 2021 yılında 44,7 milyar dolara yükselmiş. Tarımsal ihracatta dikkate değer bir artış trendi içindeyiz.
- Üreticilerimizin işlerini kolaylaştırmaya yönelik dijital dönüşüm hamlelerine devam ediliyor.
- Çiftçilerimize 1 Ekim’den itibaren ÇKS’ye e-Devlet Kapısından erişim imkânı sağlanmış.
- 2023 Şubat itibarıyla 2 milyonun üzerinde çiftçimizin yararlanacağı ÇKS Ürün Güncelleme süreçlerinin de e-Devlet entegrasyonunun tamamlanması öngörülüyor.
- 2023 tarımsal destekleme bütçesi ise 54 milyar TL olarak belirlenmiş.
Köyde kalmanın koşulu yerinde eğitim ve göçmen tarım işçisi sorunun çözülmesi
Yapılanlar sadece bunlar değil, önümüzdeki süreç için planlananlar daha çok. Bakan Kirişçi’yi dinleyince ülkemizin hiç sorunu yokmuş gibi hissediyor insan. İyi de geliyor ancak çiftçiler yaşadıklarını anlattığında pazarda olanlar konuşulduğunda farklı söylemler var. Biz şimdilik bu farklara takılmadan çözüme odaklanalım.
Mesele anlaşılıyor ki devlet katında para, pul, teknoloji ve makine sorun değil. Mesele çiftçilik yapmak istemeyenlerin giderek artması ya da tersinden bakınca isteyenlerin her geçen gün azalması. Türk çiftçisinin ortalama yaşı 55 olduğu gerçeğinden yola çıkarsak 10 yıl sonra tarlaya, tabana çıkacak çiftçinin dizinde derman kalmayacak. Gençler de kente göçtüklerinden çalışmak için geriye göçmenler kalacak. Sosyal dokunun bozulmasından söz ediliyor, bu bozulma önce tarımdan başlayacak gibi gözüküyor. Gıda üretimini eller yaparsa, dengelerin ipini de onlar tutacak demektir.
Bir de unutmadan, öğrencileri taşımalı sistemle köyden kente epeydir taşıyoruz. Eğer taşımaya devam edersek köy nüfusunu zaten bitirmiş oluyoruz. En iyi okul, en yakın okul inancımla evine en yakın okulda okuyan çocukların daha mutlu olacağına inanıyorum.
Son olarak elbette haklı gerekçelerle gençlerin teknoloji odaklı işlerden daha çok kazanacağı pompalanıyorken doğa ile uğraşıp onca zahmete, kire pasa kim katlansın! İtiraf edelim kolaydan para kazanmak hepimizin aklının bir yanında değil mi?
Bahşedilmiş güzellikleriyle bu ülke bizim. Her şeyimiz var, o halde çözüm de bizde demektir. Buyurun birlikte düşünelim derim…
Sanata, sese, söyleme toplumsal hafızamız diyerek sahip çıkıyoruz…