Öteki beriki kalmadı, Türk toplumu enflasyonda uzlaştı!
“Bunlar sıra dışı ve öngörülemez zamanlar” diye diye iki seneyi devirdik… Üstelik her seferinde de artık bir şeylerin düzelmesini beklerken hep daha da sıra dışı olanıyla karşı karşıya kaldık. Şimdiyse pandemiyle mücadelemiz daha bitmemişken kur dalgalanmaları enflasyonu getirip kucağımıza bıraktı. Üstelik tüketicinin yaklaşık yüzde 40’ı hayatında ilk kez bu denli yüksek enflasyonla karşılaşıyor ve bununla ne yapacağını pek de bilmiyor. Markalarınsa bu buzdan ince ortamda yeni yolları keşfetmeleri gerekiyor.
Peki, enflasyon ortamında tüketici neler hissediyor? Böyle bir ortamda markaların tüketiciyle nasıl iletişim kurması gerekiyor? FutureBright tarafından gerçekleştirilen “2022 Tüketici Dip Dalgaları Raporu” ve sektör liderlerinin görüşleri ışığında bu sorulara yanıt aradık….
Gönüllü karantina başlayacak
- Türkiye enflasyon ve devalüasyon sarmalında. TL değer kaybediyor, fiyatlar artıyor. Bunun yanı sıra, pandemiden çıkarken piyasada talebin arzdan çok daha hızlı toparlanması mevzusu, fiyat artışlarını tetiklemeye devam edecek. Ürün arzı azalınca ve talep hızla arttıkça, az olanın değeri kaçınılmaz olarak artar.
- Gelelim tüketicilerin hane durumuna. Elbet bir ekonomik kriz içindeyiz ancak hanelerin borçluluğu konusunda rakamlar abartılıyor. Gelişmekte olan ülkeler arasında, en düşük hane borcu olan ülkelerden biriyiz. Hane borcumuzun büyük kısmı bireysel kredi kartları. Yani tüketici kesinlikle alışverişi tümüyle kesmeyecek.
- Limit kullanım oranı 2020 yılı ikinci çeyreğinde tam kapanma etkisiyle yüzde 40,8’e gerilerken, 2021 yılı Eylül ayında yüzde 47,5’e yükseldi. Kart limitlerimizin yarısı kullanılamaz. Diğer yarısı da boş.
- 2022’de yeniden eve dönüş bekliyoruz. Bu pandemi dönüşü değil, ekonominin zorunlu dönüşü. Keyfi harcamalar kısıtlanacak, tasarruf etme motivasyonu artacak, güvensizlik hissi artacak.
- Sadece temel ihtiyaçlarım için alışveriş yapıp, keyfi alışverişlerden uzak duracağım diyeceklerin oranı yüzde 68’e ulaşacak. Covid ile birlikte, hijyen ürünleri ve ev temizlik malzemesi kullanımında büyük bir artış görüldü. Bu 2022’de devam edecek.
- Peki hangi öbekler evden çıkıp, AVM’lerde tüketmeye devam edecek? Birinci öbek “Deneyim Kaşifleri”. Yeniliklere açık ve takipçi, deneyim odaklı, AVM’ye deneyim keşfetmek için gidecekler. Yüzde 34 ile AVM müşterisinin en büyük öbeği. Arayışında hissetmek var.
- İkinci öbek Marifetli Muhtarlar. Yüzde 30’la en büyük ikinci öbek olacaklar. Marifetlinin en önemli makamı daha çok bilmektir. Hızlı hareket edip aradığı fiyatı kolayca bulabildiği ortamları seçecekler. İki ana motivasyonu var: kontrolde olmak ve güvende hissetmek.
- Üçüncü öbek Genç Hedonistler. Aşk için, flört için gelecekler. Büyük gruplar halinde gelecekler. Ana motivasyon tamamıyla aşk. İki ana motivasyonu var: sosyalleşme ve zevkler.
- Son segment de Teknolojik Çokbilmişler. Tamamıyla teknoloji için gelecekler. Yarının en hızlı büyüyecek öbeği. Onlar için teknolojide keşfedeceği her yeni şey, sihirden farksız.
Yüksek enflasyonla ilk kez tanışan tüketiciyi anlamak
Hüseyin Tapınç
Sia Insight Genel Müdürü ve Kurucu Ortağı
- Bugün Türkiye’de 15 yaşın üzerinde 65 milyon genç ve yetişkin tüketici var ve bu tüketicilerin yaklaşık yüzde 40’ının bir tüketici olarak yüksek enflasyonla ilgili bir deneyimi yok. Bu, son derece yüksek bir oran. Dolayısıyla şirketler ve markalar konuşacakları tüketicilerin kim olduğunu ve davranış repertuarını son derece yakından takip etmek zorunda. Hiçbir kurumun ezberlenmiş bilgileriyle strateji geliştirme ve hareket etme şansı bulunmuyor. Şimdi tüketiciyi yeniden keşfetme ve tüketicilerin enflasyon karşısındaki savunma stratejilerini öğrenme zamanı.
- Yüksek enflasyonun yaşanacağı bugünlerde tüketicilerin davranışlarını en çok etkileyecek motivasyonların başında kontrol güdüsü gelecek; tüketiciler olayların akışında ve aldıkları kararlarda kontrolün kendilerinde olduğunu hissetmek isteyecekler. Bu nedenle oluşturulacak satış ve iletişim stratejilerinde tüketicilerin nerede konumlandırıldığı ve onlarla hangi tonda iletişim kurulduğu her zamankinden daha önemli olacak.
- Tüketiciler kontrolü kendilerinde hissetmenin yanı sıra, verdikleri kararlardan da her zamankinden daha fazla hoşnut olmak isteyecek. Bu dönemde pişmanlıkların ve rahatsızlıkların bedeli daha yüksek. Tüketicilerin bu hissiyattan kesinlikle uzak olması gerekiyor. Yaşanan tüm bu zorlu süreçte tüketicilerin doğru kararlar verdiğine kendini ikna etmesi gerekiyor.
- Tüketicilerin tercihlerinde etkili olacak bir diğer önemli faktör de şirketlerin ve markaların ne kadar sahici bir duruşa sahip oldukları olacak. Geçmiş deneyimlerimiz bize kriz dönemlerinde “mış” gibi yapan markaların tüketiciler tarafından anında tespit edildiklerini ve cezalandırıldıklarını net bir şekilde gösteriyor. Sahicilik ve bunun üzerine inşa edilmiş güven ilişkisi ekonomik kriz döneminde tüketicilerle markalar ve şirketler arasındaki ilişkilerin anahtarı olacak.
Enflasyonda iletişim ince bir buz gibi
Hakan Senbir
Genuine Strategies UK
Marka Stratejisti
- Enflasyon ortamında tüketici olmanın, tüketicinin fiyat bileşeniyle ilgili gerçeklik duygusunu kaybetmesi anlamına geldiğini düşünüyorum. Zira ürüne olan güven önce algılanan kalite, sonra da deneyimle oluşturulabilecek kontrol edilebilir bir alandır. Satış noktası ise küresel literatürde moment-of-truth olarak tanımlanır ki, özetle gerçeklik anının ta kendisidir ve bu nedenle bu alan da kontrol edilebilir bir alandır. Oysa fiyat tüm pazarlama bileşenleri içinde tüketicinin markaya duyduğu güvenle ilgili olarak kafasının pek de berrak olmadığı ve kontrol etmesi daha zor bir alandır.
- Enflasyon ortamını yürümesi çok zor olan kaygan bir buza benzetirsek, iletişimin fiyat odaklı olup olmaması sorusu da buzun en ince yeridir. Ancak bu ince buzun üzerinde ciddi stratejiler de geliştirilmektedir.
- Enflasyon ortamında tüketicilerin büyük bölümü algısal parametrelerle ilgili bağını yitirir. Üstelik bu ortamda hayata geçen bazı fiyat odaklı pazarlama kampanyaları tüketicinin hayatında yapısal değişiklikler meydana getirir. Geçmişte tüm dünyada tüketicilerin fiyat hassasiyetinin arttığı pazarlarda bazı şampuan markalarının iki ya da üç ürünü tek bir paket haline getirip (bundle) tüketicinin kullandığı markaya yönelik fiyat ve SKU algısını (başta gramaj) deforme ederek kendilerine doğru çektiklerini ve bundle ile satın alma sıklığını da uzatarak kendilerini alışkanlık haline getirdiklerini biliyoruz. Özetle, enflasyon ortamında müşteri veya tüketici yolculuk haritasında fiyatı deneyim haline getiren kazanır.
İnsan hala insan
Güven Borça
Markam Pazarlama Yönetimi ve Marka İletişimi
Danışmanlığı Kurucusu
- Yirmi yıldır uzak olduğumuz yüksek enflasyon ortamını anlamak için seksenleri, doksanları hatırlamak iyi olabilir. Bazı temel ürünlerde evlerde stoklama yapılırdı mesela. Ve genel olarak da çoklu bir kanal tercihi söz konusuydu. Tüketiciler fiyatları çok yakından takip eder, üşenmez gidip fırsatları değerlendirirdi. Bu bağlamda “uzman spotçular” cazibe merkezleriydi. Bağdat caddesinde bile uygun fiyatlı temizlik kâğıdı, bebek bezi, deterjan satan noktalar vardı. Nakit ödemede veya döviz bazlı alımlarda ciddi indirim yapanlar olurdu. Filan…
- Günümüzün gerçeği ve yükselen yıldızı e-ticaret olduğu için buralarda akıllı kanal tercihleri ve kampanyalar yapılmasını öneririm. Bu bağlamda, bazı temel tüketim ürünlerinin yüksek miktarlarda cazip fiyatlarla evlere servisi düşünülebilir mesela.
- Genel olarak da her yerde fiyatları dibe vurmayı değil, meraklısını cezbetmeyi öneririm. Bunun için efsane bilmem ne kampanyaları gibi genel geçer işler dışında daha spesifik kanal tercihleri yapılmalı ve özel kampanyalar planlanmalı.
- Özetle, günümüz dijital dönüşümünde genel kabul görmüş bazı ezberler var ve onların sorgulanmasını öneriyorum. Yeni nesil birçok dijitalci arkadaşın 4P veya konumlandırma teorisinden haberi yok. Bence geçmişi ve geleceği doğru harmanlayanlar kazanacak. Evet, bugün teknoloji dominant ama insan hâlâ insan.
İhtiyaçlar bitmiyor
Tuba Çağan
Wunderman Thompson Türkiye Strateji Lideri
- Tüketicinin piyasadaki ürün ve hizmetlerdeki fiyat artışlarını tolere edebilmesi için sabit gelirinin de paralel oranda artması gerekir ki aynı yaşam standartlarını koruyabilsin. Aksi takdirde tüketiciler doğal olarak satın alma alışkanlıklarını gözden geçirerek bütçesine uygun yeni seçimlere yönelir.
- Şu anda içinden geçilen dönem çok yıpratıcı ve ne yazık ki alım gücünün bu kadar düştüğü bir başka dönem olmamıştı. Bu zorlu süreçte know-how’ını tüketicilerin yararına kullanan, iletişimini samimiyet ve şeffaflık üzerine kurmayı tercih eden markalar uzun vadede kazanacak.
- Bu ortamda fiyat iletişimi yapmak şart ama “nasıl” bunu ustaca dizayn etmek lazım? Bildiğimiz promosyon iletişimi gibi değil de fiyat iletişimine ve indirim kavramına duygusal bir boyut getiren yenilikçi bir yaklaşım daha dikkat çeker, akılda kalır, sempati uyandırır. Bu gibi yolları denemek ve tüketicilere deneyimletmek, uzun vadede tüketici sadakatini güçlendirmeye ve meaningful brand puanlarını yükseltmeye de yardımcı olur.
- Alım gücü düşse de ihtiyaçlar, istekler bitmiyor. Pandemi sonrası artan stres yükü ve azalan imkanlarla alışverişten beklentinin evrildiği bu dönemde segmente edilmiş sadakat programları, hiç olmadığı kadar önem kazanıyor. Unutulmaması gereken en önemli faktör şu ki artık tüketiciler kendilerine değer veren ve iyi yaşama katkı sağlayan markaları tercih ediyor. Markaları değerli kılmanın yolu, tüketiciye kendini değerli hissettirmekten geçiyor.
Belirsizlikler yılında hayatta kalmak
Emre Perçin
FCB ARTGROUP Chief Strategy Officer
- Bırakın 2021’i sadece aralık ayında yaşadıklarımız gösterdi ki hepimizi zorlu ve bir o kadar da belirsiz bir yıl bekliyor. Belirsizliğin hâkim olduğu bu ortamda, tüketici için en büyük ve belki de en anlamlı yansıma ise enflasyon üzerinde. Bu yönde 2022’de belirsizlik ve enflasyonla tüketicilerin güvensizlik, endişe ve stres duyguları da artacak demek zor bir tahmin olmaz.
- Artan enflasyon kadar duygulardaki bu değişimi de hesaba katarsak sadece “fiyat odaklı iletişimler kazanır” demenin tek başına doğru olmadığına inanıyorum. Markalar, tüketicilerin sadece maddi ve fiziksel anlamda değil ruhsal anlamda da bir mücadele içinde olacağını unutmamalı. Alım gücünün düşmesi kadar artan endişe ve stres seviyelerinin akıl sağlığı problemlerini de beraberinde getirmesi işten bile değil.
- Bu nedenle tüketicilerin cepleri kadar zihinlerini de rahatlatan markalar bu yıl fark yaratma ve daha fazla kazanma potansiyeline sahip. Fiyat kadar tüketicilerin sıkıntılarını, acı noktalarını iyi anlayıp bu noktalara kategori ve ötesinde “gerçek” teklifler, hizmetler, ürünler yaratarak cevap veren, canlar sıkılırken kafa dağıtmaya ve stres atmaya olanak tanıyan markaların bu yıl bir adım önde olacağını düşünüyorum. Bu da markaların ve tüketicilerin birbirlerini dinlemeleri, anlamaları ve birbirleriyle dayanışmalarıyla mümkün.
Marka değerini erozyona uğratmayın
Özlem Çıragöz
Mindshare Stratejiden Sorumlu Yönetici Ortak
- Son zamanlarda, hepimiz fiyat etiketlerine daha sık bakmaya, bir önceki alışımızda ödediğimiz tutarla şimdiyi kıyaslamaya, yani kısaca fiyat farkındalığı yüksek birer tüketici olmaya başladık. Bu tablonun marka tarafındaki karşılığı ise bu gibi ekonomik olarak kırılgan ve belirsiz dönemlerde pazarlama stratejisini, ziyadesiyle fiyat üzerine kurmak, indirim konuşmak ve promosyon yapmaktır.
- Oysa formülü doğru kılmak “fiyat” yerine “değer” koymakla mümkün. Tüketicinin fiyat farkındalığının arkasında asıl sorguladığı, ürün ve hizmetten aldığı değer ve o değere karşılık ödediği tutardır. Sadece fiyat iletişimi yapmak uzun dönemde “marka değerini” erozyona uğratırken, değer iletişimi, fonksiyonel ve duygusal faydayı, markanın tüketicinin hayatına kattığı anlamı ve farklılaştığı noktaları perçinleyerek marka değerine katkı sağlar.
- Bir diğer önemli husus ise kuralların yenilendiği bu gibi durumlarda, her tüketici segmenti, her sektör ve her marka için geçerli tek bir “altın kural” ve pazarlama taktiğinin olmaması.
- Bu anlamda verileri tazelemek ve doğru içgörüler karşısında doğru taktikle cevap vermek de markaların büyümesi için çok elzem.
Gerçeklikten kaçma ihtiyacı yükseliyor
Berkay Başer
Publicis Groupe Strategic Planning Director
- Kriz psikolojisini tahmin etmek için kâhin olmaya gerek yok. Alım gücü düşen insanlar benzer davranış şemaları sergiliyor. Büyük Buhran ile Mortgage Krizi’nin tüketici davranışlarında yaşattığı benzer değişimi anlatan birçok çalışma var mesela. Bu yüzden, bugünü anlamak için geçmiş krizlerin okumasını iyi yapmak gerekiyor.
- Ekonomi daraldıkça, markaların fiyatını gerekçelendirme (price justification) problemi artıyor. Sadakat düşüyor, tüketici yeni markaları da değerlendirmeye başlıyor. Bu durum bazı markalar için tehditken, bazı markalar için de fırsat alanı yaratıyor. Bu fırsat ise sadece düşük fiyat sunan markalar için değil, ürün üstünlüğü sunabilen markalar için de geçerli. Ucuz ama ortalama iki ürün yerine, kaliteli bir ürün daha bütçe dostu olabiliyor. Markaların, değer önermelerini bir kez daha değerlendirmeleri gerekiyor.
- Büyük Buhran’ın yaşandığı 1930’ların aynı zamanda “Hollywood’un Altın Çağı” olarak görülmesi tesadüf değil. Kalpleri ısıtan hikayeler bu dönemde çok ilgi görüyor. 2008 yılının ödül şampiyonu filmi “Slumdog Millionaire” de aynı mutlu hikâye şemasını taşıyor. İçerik üreticisi rolünü paylaşım yapmanın ötesinde gören markalar için hikâye anlatıcılığı güzel bir erişim aracı olacak. Gerçeklikten kaçma ihtiyacı yükseldikçe gaming de yükselecektir.
Fiyat artışına değer bir teklif sunun
Leslie Krespin
Vice President Of Strategic Planning & Client Services at 4129Grey
- Enflasyonda çift haneli artışlar sonrasında tüketicinin alışveriş alışkanlıklarında ciddi bir panik atak hali oluştu. Ben bunu bir miktar kötü bir haber aldığımızda duygusal olarak devreye giren inkâr, öfke, pazarlık, depresyon ve kabullenme süreçlerini anlatan “yasın 5 evresi” teorisine benzetiyorum.
- Kur ve enflasyon artışıyla birlikte bireyler öncelikle yüksek bir tüketim evresine girdiler. “Aman yarın fiyatı daha da artabilir” endişesiyle ihtiyacın fazlasını şimdiden satın alma ve stoklama gibi bir motivasyon oluştu. Bu da yılın son çeyreğinde markaların hedeflerin üzerinden satışlar yapmasını sağladı.
- Tüm bu alışveriş yoğunluğunun ardından, sabit gelirli tüketicilerde ekonomik belirsizliğin getirdiği endişe, uygun fiyatlı alternatiflere yönelme, marka sadakatinin azalması gibi etkilere yol açabilir. Burada markaların fiyatlandırma politikaları büyük önem arz ediyor elbette ama sadece fiyat konuşmak da uzun vadede marka değerinin azalmasına ve tüketicinin bir sonraki kertede daha uygun fiyatlı bir ürüne yönelmesine sebep olabilir. Ayrıca bu tip dönemlerde fiyat artırımı yerine maliyet azaltma amacıyla yapılan paketleme, gramaj değişimi vb. müdahaleler de tüketicide “beni kandırmaya çalışıyor” hissi yaratabiliyor.
- Özetle tüketicilerin, markanın onlara sunduğu, fiyatın ötesine geçen faydaları duymaya, güvene, anlaşıldıklarını hissetmeye ihtiyaçları var. Bu nedenle fiyat artışını tüketici zihninde kabul edebilir noktaya getirecek inovasyon, değer teklifi, duygusal bağ kurmasına olanak sağlayacak iletişim çalışmaları bu süreçte kazanacak markaları belirleyecek diye düşünüyorum.
Güvensizlik ortamında tüketici olmak
İdil Dereci
Wunderman Thomspon Türkiye Yönetici Ortağı
- Ülkemizde her 100 hanenin 36’sının geliri giderinden eksik. Yüzde 51’in ise geliri ile gideri denk, yani bir tasarruf imkanı yok. Yine aynı araştırmaya göre sadece yüzde 13’ün geliri giderinden fazla (Konda). Türkiye’de bir hanenin ortalama 3.3 kişiden oluştuğu göz önüne alındığında sosyal yardım alan kişi sayısı 22 milyona ulaştı (TUIK).
- Daha önce bu zamanları yaşamamış olanların hayatın türlü olasılıkları barındırdığını düşünebilen bir yeni nesil olduğunu, maddi sıkıntının cesaretlerini kırmadığını ve kendilerine olan güveni sarsmadığını söyleyebiliriz. Depresifleşme yerine farkındalığı koyan bu kitlenin çoğu yurtdışındaki fırsatlara yelken açıyor. Türkiye’nin herhangi bir ilindeki evinden dünyaya açılan önemli bir kitle ortaya çıkıyor. Bu kitle kur farkı sebebi ile TL bazında gelirini artırıyor.
- Dijital dönüşüm ve pazarlama iletişiminin el ele yürümesinin önemi bu noktada kritik önem taşıyor. Ürün üretim, dağıtım ve tüketimi, yer/zaman/sıklık döngüsünde, bir dashboard üzerinden anlık takip edebilen ve buna göre pazarlama ve satış aksiyonlarını alan, buna bağlı lojistik sistemi olan ve marka iletişimine bu perspektifle yatırım yapan her şirket bu dönemin kazananı olacak. Tüketicileri bunaltan mesaj bombardımanı yerine tüketicinin problemini çözen iletişim, doğal olarak, hedefi tam on ikiden vuracaktır.
- Markaların tüketicinin “fiyat” dışında nelere değer verdiğini de çok iyi bilmesi gerekli. Unutulmamalı ki tüketiciler sadece ürünü değil bu ürünü üreteni de mercek altına alıyor; yaşadığı deneyime, duygusal faydaya ve kesin olarak toplumsal faydaya da bakıyor. Yani cüzdanından yaptığı tercih, aslında bir yaşam tercihi manifestosu oluyor.
- Markalarımıza ilk verdiğimiz öğüt olan “güven” yaratmak konusu bu güvensizlik ortamında giderek daha da önem arz ediyor. Güven vermek sadece tutarlı olmak ve finansal olarak pozitifte kalmak konusu değildir. Geleceğe umutla baktığımızı ispat etmemiz anlamına gelir.
Simge Ayzit
Group M Data Analytics & Services Managing Partner
Tüketicinin hayatını kolaylaştırın
- Group M Data Analytics & Services ekibi olarak 13 Mart 2020 itibariyle sahada araştırmalar gerçekleştiriyoruz ve bu araştırmaları daha derinlemesine yapabilmek için 2022 itibariyle de belirli ana konular çerçevesinde detaylandırdık.
- Gördüğümüz en önemli değişimlerden biri zaten fiyat odaklı olan tüketici grubunda pandemi ve enflasyonun etkisiyle birlikte Gen Z’nin de satın alımlarını ve seyahat planlarını ertelediği (yüzde 61), istediği ve önceliklendirdiği ürünlerde ise özellikle indirim dönemlerini bekleme eğiliminin artması (yüzde 61) oldu.
- Diğer taraftan Türkiye geneline baktığımızda; satın alınan günlük ürünlerin tüketiminin azaltılması (yüzde 53), büyük masrafları ertelemek (yüzde 48), esnek ödeme ihtiyaçlarının artması (yüzde 42), kredi kartından daha fazla alışveriş yapmak (yüzde 60) tüketicilerin hayatında hali hazırda var.
- Durum böyleyken markaların da tek başına indirim mesajı vererek tek bir dikey üzerinden ilerlemesi de artık yeterli değil. Özellikle Gen Z’yi yakalamak için markanın topluma bir değer katması, sadece tüketicilerine değil çalışanlarına yaklaşımının da aynı şeffaflıkta olması, yenilikçi yaklaşımlarla hayatı kolaylaştırması, inovasyonu merkeze koyması ve tabi ki tüketicinin ekonomik durumunu da gözeterek mesajlarını vermesi gerekiyor.
- Tüketicinin hayatını gerçek anlamda anlamak en başta da dediğim gibi en önemli konulardan biri. Konu tek başına fiyat iletişimi olsa dahi nerede, ne zaman, nasıl gibi soruların daha çok sorulması gerektiği ve bu mesajları iletirken de daha hassas davranmamız gereken bir dönemden geçiyoruz. Nabız tutmak, yapılan tüketici araştırmalarından ve davranışsal verinin gücünden olabildiğince faydalanmak ve bu doğrultuda ilerlemek önemli.
Merve Tohum
Rafineri Sr. Stratejik Planlamacı
Akıllı değil, zorda hissediyoruz
- Art arda gelen zamlarla alım gücümüzün düşüşü, 2021’in son çeyreğinde hayatın merkezine otursa da 2018’deki ani kur yükselişinden beri alım gücümüz devamlı azalıyor. Markalar da uzun zamandır tüketiciyi kaybetmemek veya alt segmente geçiş yapan tüketiciyi kazanmak için fiyat-performans odaklı iletişimler yapıyor.
- Tüketici olarak düşününce, önceleri ihtiyaçlarımızı uygun fiyata getirdiğimizde kendimizi akıllı hissediyorduk. Ancak günümüzün yüksek enflasyon ortamında bu his geçerliliğini yitiriyor. Gün içinde zamanımızın önemli bir kısmını “Nasıl daha uyguna getiririm?” sorusuyla geçirmek, zihnimizde akıllı hissetmekten çok, “hayatta kalma” fikriyle eşleşiyor. Tek vaadi uygun fiyat olan iletişimler akıllı hissettirmek veya hevesle alışverişe yönlendirmek yerine içinde bulunduğumuz negatif durumu hatırlatıyor.
- Bu yıl tüketicinin uygun fiyat beklentisini olmazsa olmaz kabul edip iletişimlerde fiyatın üzerine duygusal boyut katmak önem kazanacak. Harcama yaparken “Buna ihtiyacım var mı?” diye çok kez düşünerek karar verdiğimiz şu ortamda, harcamaları duygusal olarak gerekçelendirmemizi sağlayan iletişimlerin çoğalmasını bekliyorum. “Bu harcamayı yapabilirim çünkü önemli bir anı kutluyorum, çünkü çok yoruldum, çünkü bunu hak ettim, çünkü biraz rahatlamaya ihtiyacım var” hislerini tüketiciye geçiren, tüketicinin zihninde negatifle eşleşmiş fiyat odaklı mesajlar yerine taze, pozitif hisler yaratan iletişimlere ihtiyaç olduğunu düşünüyorum.