Türkiye gündemi seçime kilitlendi
Ajans Press’in medya analizlerine dayanarak hazırladığı 14 Temmuz 2014 tarihli Türkiye gündemine ilişkin öne çıkan başlıklar şöyle:
ŞANS OYUNLARINDA DENETLEYİCİ OLACAK…
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, şans oyunlarını özelleştirirken, devletin artık oyun oynatmaktan çıkıp tamamen denetleme görevine odaklanmasını amaçladıklarını söyledi. Bu yılın özelleştirme uygulamalarının en önemlilerinden birinin de şans oyunlarının özelleştirilmesi olduğunu anlatan Şimşek, şu bilgileri verdi: “Karşılığı nakit olmak üzere şans oyunlarını planlama, tertip etme ve çekiliş düzenleme hakkı Milli Piyango İdaresi Genel Müdürlüğü’ne ait olan piyango, hemen kazan, on numara, şans topu, sayısal loto ve süper loto ile ilgili mevzuat çerçevesinde izin verilebilecek olan benzer şans oyunları lisansı topluca verilmek suretiyle özelleştirilecek. İhalenin yatırımcılarla birebir görüşmeleri 14 Temmuz’da, nihai görüşmesi ve açık arttırma suretiyle sonuçlandırılması ise 15 Temmuz’da yapılacak.”
TOKİ ŞEHİRLERİ ‘DÖNÜŞTÜRÜP’ KENT MERKEZLERİ İNŞA EDİYOR…
Başbakanlık Toplu Konut İdaresi Başkanlığı (TOKİ) uyguladığı kapsamlı kentsel dönüşüm projeleriyle, fiziki olarak ömrünü tamamlamış yapıların yerine, şehirlerde tüm sosyal donatılarıyla birlikte alternatif, yeni, modern kent merkezleri inşa ediyor. Kentsel dönüşümün TOKİ’nin en önemli öncelikleri arasında olduğuna dikkat çeken TOKİ Başkanı Mehmet Ergün Turan, idarenin Uşak’ta örnek bir kentsel dönüşüm projesi uygulayacağını açıkladı. ‘Uşak Merkez Kentsel Yenileme Projesi’ kapsamında hak sahipleri ile uzlaşma görüşmeleri sonuçlandırıldı, uzlaşma sağlanamayan parseller için de kamulaştırma süreci tamamlandı. Proje alanında hak sahiplerinin yaklaşık yüzde 80’i ile konut ve işyeri karşılığında uzlaşma sağlandı. Proje kapsamında uzlaşılamayan taşınmaz sahipleri için TOKİ tarafından bugüne kadar 61 milyon 125 bin lira kamulaştırma bedeli nakit olarak ödendi. Proje alanında yer alan 586 yapıdan 580’i yıkıldı. Kalan yapıların 19 Ağustos 2014 tarihinden önce yıkımı planlandı.
FAİZLER DAHA DA DÜŞENE KADAR BANKALARA KÂR YOK…
Merkez Bankası’yla Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı son dönemde sık sık karşı karşıya getiren faiz tartışması bankacılık sektörünün de en önemli gündem maddelerinden biri. Bankalar, en son faiz oranında 75 puanlık indirime giden ancak ‘cesur davranmamakla’ suçlanan Merkez’den atak bekliyor. “Bankalar aslında faizlerin düşmesini ister, kâr böyle artar” diyen Akbank Genel Müdürü Hakan Binbaşgil, sektörün ilk çeyrekte iyi gitmeyen kârlılığının ikinci çeyrekte de böyle devam etmesinin beklendiğini söyledi. Ancak faizlerde düşüş devam ederse kârlılık oranlarını toparlayabileceklerini belirten Binbaşgil, “Sektör ancak o zaman belki geçen yılı yakalayabilir” dedi. Binbaşgil, Euromoney’in ödül töreninde soruları yanıtladı. “Hepimiz düşük faiz istiyoruz” diyen Binbaşgil, şu konuda da uyardı: “Ancak bunun sürdürülebilir olması şart. Ve faiz mutlaka enflasyona paralel olarak düşmeli. Enflasyonun altında düşerse bu sürdürülebilir olmaz.” Bankacılık sektörünün kârı mayıs ayında hükümetin aldığı tedbirlerin de etkisiyle yüzde 11.5 azaldı. Hükümetin aldığı makro-ihtiyati tedbirlerin de sektörün gelirlerini etkilediğini aktaran Binbaşgil, şunları söyledi: “Tedbirler, kısa vadede gelirlerimizi düşürse de, ekonominin sağlıklı gelişmesi için bu uygulamayı destekliyoruz. Bireysel kredilerin ve kredi kartlarının büyüme hızında düşüş var. Bireysel kredilerin bu yıl yüzde 10 civarında büyümesini bekliyoruz. Ticari kredilerde ise tahminimiz yüzde 25 büyüme. Ayrıca mevduatlarda iyileşme var. Mevduat yüzde 15’lere kadar büyür. Bunlar, ekonomi yönetiminin istediği gelişmeler. Uygulama sonuç veriyor.”
KREDİ KARTINDA ALTIN VE TELEFONUNUN PAYI ARTIYOR…
Altın ve cep telefonu alımlarında 1 Şubat’tan itibaren taksidin kaldırılması ve elektronik ürünlerde 9 taksit sınırlandırılmasıyla azalan satışlar, yeniden artıyor. Bankalar Arası Kredi Kartı Merkezi (BKM) verilerinden derlediği bilgilere göre, uygulamadan önce ocak ayında kredi kartıyla altın sektöründe 824 milyon liralık alışveriş yapıldı. Uygulamanın yürürlüğe girdiği şubatta ise kredi kartıyla altın alımlarında yüzde 18 düşüş yaşandı. Sektörde martta yüzde 4 artışla 704 milyon 64 bin liralık, nisanda bir önceki aya göre yüzde 10 artışla 772 milyon 560 bin liralık kredi kartı harcaması yapıldı. Mayısta ciddi artış gözlendi. Yüzde 22 artışla 947 milyon lira olarak gerçekleşen kredi kartı harcamasıyla sektörde ocak ayından daha fazla alışveriş gerçekleşti.
AKP’YE OY VEREN DÜŞMANIMIZ DEĞİLDİR…
HDP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı adayı Selahattin Demirtaş, dün Ermeni, Süryani, Rum ve Yahudi cemaatlerinin inanç temsilcileriyle İstanbul’da bir araya geldi. Beyoğlu’ndaki Cezayir Restoran’ın büyük toplantı salonunda düzenlenen basın toplantısına HDP İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, BDP yöneticileri, yazar Hayko Bağdat ve çok sayıda aktivist de katıldı. Yaptığı konuşmada Başbakan Erdoğan’ın kullandığı dilin kamplaşmaya ve gerilim yaratmaya dönük olduğunu belirten Demirtaş, özetle şunları söyledi: Bu dilden vazgeçmediği sürece ’76 milyon kişinin cumhurbaşbakanıyım’ dememeli. Bütün Türkiye’yi kucaklayan bir mesaj vermediyse, Sivas Katliamı ile yüzleşmediyse, Rojova’daki katliamlara ‘dur’ demediyse, Roboskili ailelerden, Berkin Elvan’ın annesinden özür dilemediyse asla Türkiye’nin cumhurbaşkanı olmayacaktır. Biz asla böyle bir dil kullanmadık. AKP’ye oy verenler bizim düşmanımız değildir. Asla düşmanlaştırmayacağız. Başbakan’ın yaptığı budur. Başbakan’ın gözünde AKP’ye oy vermeyenler vatan hainidir. Bu toplantının amacı oy değil. Bizim için tarihsel yüzleşme ve gelecek vizyonumuzu sağlam temellere oturtma toplantısıdır. Ankara’da öteki olduğumuzu Kürt kimliğimizden dolayı hep hissettik. Ama Türkler de objektif olarak bakarlarsa onlar da kendilerinin aslında öteki olduğunu göreceklerdir. Birlikte adil, barış içinde bir yaşamı kurmak için yola çıktık. Ermenilere, Rumlara, Süryanilere yapılanlardan dolayı devlet özür dilemelidir. Devletin özrü hem içerik olarak önemlidir hem de bu topraklarda tekrar soykırım yaşanmayacağının garantisidir. Bunu yapmadığımız sürece asla ve asla bu topraklarda kalıcı bir barıştan söz edemeyiz. Biz Kürtler Türk halkı ile kardeş olsak, aramızda sosyal ve ekonomik dengesizlik kalmasa ama bu topraklarda özür dilenmemiş bir Ermeni varsa bu kardeşlik hukukuna ters düşer. Bu borç devletin borcudur. Bu borcu Türk halkının boynuna yükleyemeyiz. Alevilere, Ermenilere, Süryanilere özür borçluyuz. Bu topraklarda birlikte yaşayacaksak ‘Benim toprağım, benim vatanım’ demek yerine ‘Bizim toprağımız, bizim vatanımız’ demeliyiz. m Bu ülkede bir Türk Yahudi’ye, Ermeni’ye, Süryani’ye, Alevi’ye kardeşim diyemiyorsa birlikte yaşam her gün daha zora gidecektir. Bugün geçmişe ve geleceğe dair önerilerini burada paylaştılar. Tekçi, ırkçı, milliyetçi ve nefret dili yaratan söylemler bu kampanyada kullanılmasın. Çünkü toplumumuz bundan çok çekti.
DİNİ SİYASETTE KULLANMAK GÜNAH…
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, bazı akademisyenler ve din adamlarıyla Gençlerbirliği tesislerinde yaptığı iftarda, Diyanet’i kuran ve geliştiren parti olmalarına rağmen Anadolu’da ‘CHP dine karşı’ algısını kıramamaktan yakındı. CHP Lideri konuşmasında özetle şunları söyledi: CHP olarak bizim bir şanssızlığımız var, darbe olur en büyük zararı biz görürüz ama biz darbeci oluruz. Herkesin inançlarına saygılı oluruz ama biz inançların karşısında bir parti gibi lanse ediliriz. Yok böyle bir şey. Diyanet İşleri Başkanlığı’nı kuran da geliştiren de CHP’dir. Ama gidin Anadolu’ya, ‘CHP dine karşı parti.’ Niye dine karşı? Çünkü biz dini siyasette kullanmak istemiyoruz, ‘günahtır’ diyoruz. Bu tür geceler belki ilk kez benim genel başkanlığım döneminde oluyor, olsun, ne kadar güzel. Gençliğimde uzun favorilerim vardı. Bir arkadaşım tarafından ‘Bu favorileri kimin böyle bıraktığını biz çok iyi biliyoruz’ diyerek yargılandım. Oysa benim iç dünyamı, bilgimi, birikimimi bilmiyor. Ama benim favorimle bana bir değer biçiyor. Bundan artık Türkiye’nin kurtulması lazım, bizi biz yapan aklımız aslında. Yine bir arkadaşımız söyledi, ‘Müslüman dünyası neden bu durumda’ diye. İslamiyet’in doğuşunu benden daha iyi bilirsiniz, kadına ilk hakkı veren Hazreti Muhammed’tir. Aklı kullanmamız lazım, akıl Allah’ın bize ihsan ettiği en büyük lütuftur. Çünkü hayatı sorgulayacağız. Çocuk dillendiği andan itibaren sorar, ‘Bu ne?’ diye. Bir Sayın Bakan, Of’ta bir konuşma yaptı, ‘Biz Müslüman bir ülkeyiz bizden mucit çıkmaz, biz ara eleman yetiştireceğiz’ dedi. Bu insanın aklını inkâr etmektir, niye çıkmasın? İnsanoğlu tekerleği 3 milyon yılda buldu ancak şu anda her saniyede birden fazla buluş yapılıyor. Bilgi çağını yaşıyoruz, ‘oku’ diye başlıyorsa kutsal kitabımız, bizim o bilgiyi ve bilimi bilmemiz lazım. İnsanoğlunu tanımamız lazım, insanoğlu aslında ayrı bir kainattır. Diyanet’ten emekli bir arkadaşımız, ‘Kuran okundu ama keşke meaili de okunsaydı’ dedi. Ne olduğunu bilmeliyiz, elbette ki Arapçası okunmalı ama mealini de okumamız, bilmemiz gerekiyor. Sonuçta biz Türkçe biliyoruz. Manasını tartışmalıyız.
ÖLDÜREN TEKMEDE AYAĞI İNCİNMİŞ!…
Eskişehir’deki Gezi eylemleri sırasında Ali İsmail Korkmaz’ın başına tekme atarak ölümüne neden olan polislerden Mevlüt Saldoğan’ın olaydan birkaç saat sonra hastaneye giderek “öldüren tekmenin” incittiği ayağındaki şişlikten ötürü rapor aldırdığı ve ardından da göstericilerden ayağına taş atarak yaraladıkları gerekçesiyle şikâyetçi olduğu ortaya çıktı. Saldoğan’ın ayağındaki şişlikten ötürü “çatlak” şüphesi raporu veren doktorun ise Ali İsmail Korkmaz’a “Bir şeyin yok” diyerek evine gönderen doktor Hasan Gülcü olduğu anlaşıldı. Ali İsmail Korkmaz’ın Gezi eylemleri sırasında sivil polisler ve sivil saldırganlar tarafından dövülerek öldürülmesi ile ilgili davada tutuklu yargılanan Terörle Mücadele Şubesi polisi Mevlüt Saldoğan’ın Korkmaz’ı dövdükten birkaç saat sonra hastaneye gittiği ve ayağındaki rahatsızlıktan ötürü muayene olarak “Adli Muayene” raporu aldığı ortaya çıktı. Buna göre Saldoğan hakkında “Sağ ayak üst kısmında ağır şişlik” teşhisiyle rapor düzenlendi. Raporda Saldoğan’ın ayağı ile ilgili çatlak (fissür) şüphesi olduğu için ortopedik muayenesinin yapılması istendi. Korkmaz’ın dövülmesinden birkaç saat sonrasında 3 Haziran 2013 saat 03.02’de düzenlenen raporda Dr. Hasan Gülcü’nün imzası yer aldı. Ali İsmail Korkmaz, dövüldüğü 2-3 Haziran gecesi tedavi için Yunus Emre Devlet Hastanesi’ne gitmiş ve beyin kanaması geçirdiği halde, acil serviste görevli Dr. Gülcü tarafından kendisine bir kas gevşetici yazılarak, geri gönderilmişti. Ertesi gün yoğun bakıma kaldırılan Korkmaz, 10 Temmuz’da hayata veda etmişti. Eskişehir Cumhuriyet Başsavcılığı ise Gülcü hakkında “görevi ihmal” iddiasıyla yürüttüğü soruşturma sonunda takipsizlik kararı vermiş, bu karara yapılan itiraz da reddedilmişti. Mevlüt Saldoğan, rapor aldıktan sonra ertesi gün, ayağının göstericilerin attığı taştan dolayı yaralandığına dair de şikâyetçi oldu. Saldoğan, ifadesinde Gezi eylemlerinin devam ettiği 2 Haziran’ı 3 Haziran’a bağlayan gece göstericilerin demir levhalar, lastikler ve çöp konteynırları ile yolu kapatıp büyük ateş yaktıklarını, amirlerinin grubu uzaklaştırma talimatı verdiklerini ileri sürerek “Gruba doğru giderken sağ ayak bileğim ve tarak kemiklerimin birleştiği yere büyük bir taş parçası isabet etti. Acılar içerisinde kendimi ekip otosuna atarak Yunus Emre Devlet Hastanesi Acil servisine gittim. Burada yapılan muayene ve film çekme sonucu çatlak şüphesiyle Ortopedi servisine muayeen olmam için 4 Hizaran 2013 tarihine gün verdiler ve ayağımı alçıya aldılar. 4 Haziran 2013 günü ortopedi servisinde yapılan muayene neticesinde doktor tarafından çatlak sebebiyle 1 gün, ortopedi servisi tarafından 7 gün rapor verildi. Görevli bulunduğum sırada yaralanmama neden olan şahıs veya şahıslardan davacıyım” dedi.
TÜRKİYE’NİN ‘ISSIZ ADAMLARI’ ARTIYOR…
Türkiye’de geniş aileden çekirdek aileye geçiş yaşanırken, yalnız yaşayanların oranının artması dikkat çekti. Yalnız yaşayanlar arasında ise hiç evlenmemiş erkek nüfus oranı her geçen gün artıyor. Türkiye’de bireylerin büyük çoğunluğu (yüzde 74), çekirdek aileli hanelerde yaşıyor. Bunu geniş aileli haneler takip ediyor. 2006 ve 2011 yıllarına bakıldığında geniş aileli hanelerin çözülmeye başladığı, yalnız yaşayanların sayısının arttığı ortaya çıktı. Araştırmaya göre, yalnız yaşayanların oranında beş yılda neredeyse iki kat artış yaşandı. 2006’da yüzde 2.7 olan yalnız yaşayanların oranı, 2011’de yüzde 4.7’lere yükseldi. Yalnız yaşayan erkeklerin çoğunluğunun hiç evlenmeyen ve genç nüfus olduğu (18-44 yaş) belirlendi. 2006’da bu yaş grubundaki yalnız erkeklerin oranı yüzde 48 iken, 2011’de bu oran yüzde 60’a ulaştı. 2006 yılında yalnız yaşayanlar arasında en çok kadın ve dul olanlar varken (yüzde 70), bu oran 2011’de yüzde 57’ye düştü. 2011’de yalnız yaşayan kadınlar arasında yaşlıların oranının daha da artarak yüzde 62’ye ulaştığı ortaya çıktı.
‘MAĞRUR OLMA PADİŞAHIM’…
Cumhurbaşkanı adayı Ekmeleddin İhsanoğlu, seçim çalışmaları kapsamında dün Edirne’deydi. Belediye Başkanı Recep Gürkan tarafından karşılanan İhsanoğlu, bir süre makamında Gürkan’la sohbet etti, belediyedeki Atatürk odasını gezdi. İhsanoğlu, fotoğraf çekmek için kendisine “Ekmeleddin bey” diye seslenen basın mensuplarına, “Bana Ekmel” deyin dedi. Esnafı da ziyaret eden İhsanoğlu şöyle konuştu: Seçtiğiniz kişi 76 milyonu temsil etmiyorsa, gelen kişi kendi özel siyasi gündemiyle gelmişse o zaman ne olacak? Türkiye’de sistemi icra eden hükümettir. Ama bunun manası değildir ki cumhurbaşkanı bunun karşısında bigane kalacak. ‘Ben karışmam, buğdayın fiyatı şöyle olsun, böyle olsun veya ekmeğin fiyatı şu olsun bu olsun’ diyemez. Cumhurbaşkanı devletin başkanı, milletin babası olarak anayasadan aldığı yetkilerle ve anayasada tarif eden yetkilerle ayrıca bu dönemde halkın oylarıyla çok daha güçlü olacaktır. Türkiye’de birtakım ayrık otlarından ve nefret sözlerinden, birtakım ötekileştirilme ve cepheleşmeden bahsediyoruz. Biz bunları ortadan kaldıracağız. Türkiye’de milletin, devletin bütünlüğü tartışılmaz bir konudur. Bu kırmızı çizgidir, bunu kimse aşamaz. Milletin, devletin ve vatanın birliği, bayrağın birliği, resmi dilin birliği tartışmanın üstüdür. Bunu tartışanlar boşuna rahatsız ediyorlar, biz bunun farkındayız. Biz ‘Mağrur olma padişahım, senden büyük Allah var’ diyen bir milletin evlatlarıyız. Hangi vatandaşla konuşsam aynı sözleri söylüyorlar. Millet ortak bir ruh halinde değişim talep ediyor. Biz parti lideri seçmiyoruz, devletimizin başını seçiyoruz. ‘Ben bu bayrak için en güzel şiiri yazan, İstiklal Marşı’nı yazan Mehmet Akif beyin, arkadaşının oğluyum. Milletin, devletin, vatanın bayrağın, dilin birliği tartışmalar üstüdür’ dedi, ekledi: Cumhurbaşkanı yol yapmaz, yol gösterir.”
EDA DOKTORLUK HAYALLERİNİ UĞUR ÇOCUKLARINI BIRAKTI…
Zeytinburnu Beştelsiz Mahallesi Beşyol Sokağı’ndaki 4 katlı binanın zemin katındaki işyerinde önceki gün meydana gelen patlamada, yaralılar hastanelere kaldırılırken itfaiye ekiplerinin gece yaptığı enkaz çalışmasında 3 kişinin cansız bedenine ulaşıldı. Beton parçalarının altından çıkartılan o cansız bedenlerden bir tanesi de 23 yaşındaki Eda Can’a aitti. İstanbul Üniversitesi Çapa Tıp Fakültesi 5. sınıf öğrencisi olan Eda Can, patlamaya yakın bir binada oturuyordu. Ailesi Erzurum’da yaşayan ve üniversite ve lisede okuyan 5 kardeşi olan genç kızın doktor olma hayali ise molozların altında kaldı. Genç kızın taşınacak olan arkadaşlarına koli almak için patlama olan işyerine gittiği ortaya çıktı. Patlamada can veren muhasebeci Kader Kılıç’ın cenazesi, Eyüp mezarlığında toprağa verildi. Cenaze törenine MHP Milletvekili Murat Başesgioğlu, Belediye Başkanı Murat Aydın ve Kılıç’ın yakınları katıldı.