Türkiye yaşlanmaya hazır değil!
Avivasa Emeklilik için Yaşama Dair Vakfı tarafından hazırlanan “Türkiye’de Yaşlılık Tahayyülleri ve Pratikleri” araştırması Türkiye’nin yaşlanmaya hazır olmadığını gösteriyor. Önümüzdeki yıllarda Türkiye’nin en büyük sorununun zenginleşmeden yaşlanmak olacağı öngörülüyor.
Araştırma bulguları Türkiye’nin bireysel ve toplumsal olarak yaşlanmaya hazır olmadığını, üstelik demografik dönüşüme hazırlıksız yakalandığını gösteriyor. Türkiye’de insanlar uzun zaman sonra yaşlanacaklarını düşünüyor, gelecek için plan yapmıyor. Yaşlanmanın değişimlere ayak uydurmak gereken bir süreç olduğu ve bu süreç içinde yatırımın önemi unutuluyor. Yaşlanmanın uzak gelecekte bir anda ortaya çıkacak bir hastalık gibi olacağı düşünülüyor.
Türkiye’nin en önemli sorunu zenginleşmeden yaşlanmak olacak
Dünya genelinde şu anda yaşlılık oranı yüksek toplumlar aynı zamanda refah seviyesi de yüksek olan toplumlar. Örneğin Japonya’da nüfusun yüzde 25,6’sı (2018) yaşlılardan oluşuyor. Japonya, bir yandan yaşlı nüfusunun büyüklüğü nedeniyle dünyanın en yaşlı toplumu olarak sınıflandırılırken diğer yandan dünyanın en gelişmiş ülkelerinden birisi. Benzer bir durum, İskandinav ülkeleri açısından da geçerli. Dünyada refah düzeyi en yüksek toplumlardan birisi olarak tanımlanan İsveç, aynı zamanda Avrupa’nın en yaşlı ülkelerinden birisi. Bu bakımdan ele alındığında, günümüzde refah düzeyi yüksek, gelişmiş ülkelerin tamamı yaşlı toplumlardır diyebiliriz. Öte yandan, gelişmekte olan ülkelerin yaşlanan toplumlar, yoksul ülkelerin ise dünyanın en genç toplumları olduğunu görüyoruz.
Türkiye, günümüz itibarıyla yaşlı bir toplum. Toplumsal yaşlanmayı üç faktör belirliyor: hızla düşen doğum oranları, azalan ölüm oranları ve göç dinamikleri.
Demografik dönüşüm sürecini yaşayan bir ülke olarak, içinde bulunduğumuz yüzyılda Türkiye’nin en önemli sorununun, zenginleşemeden yaşlanmak olacağı görülüyor.
Eşitsiz gelir dağılımı kuşaklar arası çatışmaya yol açıyor
Gelire dayalı olarak ortaya çıkan yoksulluk ve kötü yaşam koşulları eşitsiz yaşlanmanın diğer göstergelerini de tetikliyor. Eşitsiz gelir dağılımı, kuşaklar arası çatışmaya yol açıyor ve dayanışmaya engel oluyor.
Öte yandan, gelire dayalı eşitsizlikler törpülenmiş olsa dahi, temel hak ve hürriyetler gerçekleşmeyebilir. Dahası temel hak ve hürriyetlerin düzenlenmesinden sonra dahi eşitsizlikler ortaya çıkmaya devam edebilir.
Türkiye’nin eşitsiz yaşlanma sürecinde olacağı önümüzdeki 30 yılda, dört mühim unsur, kuşaklar arasında ortaya çıkacak paylaşıma dayalı gerilimler yaratma potansiyeli taşıyor. Genç kuşakların daha fazla standart dışı (geçici, mevsimlik ya da yarı zamanlı gibi) istihdam içinde yer almaları bu unsurlardan ilkini oluşturuyor. İkincisi, işinde yükselmek, kadro almak ya da bir işte kalabilmenin, yani iş güvenliğinin genç kuşaklar arasında hızla azalması olacak. İş piyasalarında elde ettikleri kazançların hızla düşmesi genç kuşaklar için gelecekteki önemli bir diğer risk olarak görünüyor. Örneğin üniversite mezunlarının her geçen yıl daha düşük ücretlerle istihdam edilmeleri, yaşlanma sürecindeki olumsuz etkilerden birisi olacak. Genç kuşakların iş piyasalarındaki konumlarının, geçtiğimiz 15 yıl içinde orta yaş ve yaşlılara nazaran giderek kötüleşmesi gelecekte yaşanacak kuşaklar arası çatışmaların bir başka nedenini oluşturabilir.
Yaşlı nüfusun refah seviyesi düşük
Haneye giren toplam aylık geliri 2.000 TL’nin altında olan nüfusun yüzde 30’u ve 2.000-3.000 TL aralığında olanların yüzde 33’ü 65 yaş ve üstü yaş grubundakilerden oluşuyor. 5.000 TL üstünde gelir elde edenlerin en yüksek oranı 35-49 yaş grubunda. Bu da Türkiye’deki yaşlı nüfusun refah ve eğitim düzeyinin düşük olduğunu gösteriyor.
Gelecek konusunda karamsarlık hakim
Katılımcılar ekonomik durumlarını “idare eder” olarak nitelerken, geçmişe göre de değişmediğini düşünüyor. Öte yandan tüm yaş grupları içinde durumlarının kötüye gideceğini düşünenlerin oranı 1 yıl sonra kısmen, 5 yıl sonra da daha büyük oranlarda yükseliyor. Bir başka deyişle gelecekten umutlu değiller ve gelecek konusunda karamsarlık hakim.
Her yaş grubu ekonomiden olumsuz etkilendi
Katılımcılardan geçen yıla göre tüketim ve tasarruf etkinliklerini değerlendirmeleri istendiğinde tüm yaş grupları çoğunlukla “harcamalarım arttı, birikimim azaldı” yanıtını veriyor. Her yaş grubunun ekonomiden olumsuz etkilendiği görülüyor. Fakat halihazırda refah düzeyleri diğer yaş gruplarına göre daha düşük olan 65 yaş ve üstü grubun durumlarına iyimser yaklaştığı görülüyor. Burada Türkiye’deki şükretme kültürünün etkileri olduğu söylenebilir.
35-49 yaş grubunda sanal kredi kartı kullanımı yüksek
Yaş grupları arasında finansal yatırım araçları kullanımında büyük farklar gözlemlenmiyor. En belirgin fark sanal kredi kartı kullanımında. 35-49 yaş grubunun sanal kredi kartı kullanımı çok daha yüksek. 65 yaş
ve üstü grubunda daha az olmakla birlikte kredi kartı kullanımındaki yükseklik dikkate değer. Yine bu grubun yatırım fonlarına ve mikro finans kredisine ilgisi de diğerlerinden daha yüksek.
Yaş arttıkça alışveriş ihtiyacı önemini kaybediyor
Katılımcıların alışveriş davranışlarına bakıldığında giyim alışverişi sıklığının yaşla birlikte düştüğü görülüyor, 65 yaş üstü grupta oldukça sınırlı. En sık yapılan giyim alışverişinin kışlık kıyafet, yazlık kıyafet olduğu görülüyor. 65 yaş ve üstü insanların giyim alışverişini daha az yapmasının sebepleri arasında ekonomik gelirlerinin düşmesine ek olarak geçmişten gelen az tüketme alışkanlığı da yatıyor.
Kadınların otomobil kullanma oranı çok düşük
Otomobil sahipliğinde en yüksek oran 50-64 yaş grubunda. Bunu 35-49 yaş grubu takip ediyor, 65 yaş ve üstü grubun yalnızca yüzde 20’si otomobil sahibi. Cinsiyete göre otomobil kullanım oranlarına bakıldığında tüm yaş gruplarında kadınların otomobil kullanma oranı çok düşük. Kadınların yüzde 24’ü, erkeklerin yüzde 96’sı otomobili ben kullanıyorum diyor. Kadınların yüzde 71’i eşim kullanıyor cevabını veriyor. Evlerdeki otomobilleri en çok kişilerin kendileri ve eşleri ardından erkek çocukları kullanıyor.
Erken yaşta emeklilik hala yaygın
Araştırma örnekleminde 65 yaş üstü nüfusun yüzde 78’i, 50-64 yaş grubunun yüzde 44’ü ve 35-49 yaş grubunun yüzde 8’i emeklilerden oluşuyor. Diğer taraftan emeklilerin yarısından çoğu 65 yaşın altında. Bir başka deyişle,
güncel tanımlamayla “erken yaşta emekliler” hala emeklilerin çoğunluğunu oluşturuyor. Emeklilerin yaş dağılımı ise 35-49 yaş grubunda yüzde 11, 50-64 grubunda yüzde 44, 65 yaş ve üstünde yüzde 45.
Erkekler kadınlardan daha çok tatile gidiyor
65 yaş üstü grubun yüzde 67’si nadiren evden çıkıyor ya da hiç çıkmıyor. 35-49 ve 50-64 yaş gruplarının yaklaşık yarısı ise günün yarısını evde yarısını dışarda geçirdiğini belirtiyor. Yaş aldıkça evde geçirilen vakit de artıyor. “Genelde dışarıdayım” cevabı en çok 35-49 yaş grubu tarafından veriliyor.
Katılımcılara son bir yılda yurt içinde gezilere katılmak, yurt dışına geziye gitmek, deniz tatili yapmak ve memleket ziyareti faaliyetleri sorulduğunda, verilen yanıtlar yaş gruplarına göre önemli farklar gösteriyor.
En büyük fark deniz tatili yapmada… 35-49 yaş grubunun yüzde 52’si deniz tatili yapmışken, 65 ve üstü grubunda bu oran yüzde 30’a düşüyor. Dikkat çekici bir diğer bulgu da 35-49 yaş grubunda bu etkinlikleri gerçekleştirme oranlarının erkeklerde kadınlara göre daha yüksek olması, 50-64 ve 65 yaş ve üstü gruplarda ise farkın olmaması ya da kadınlar lehine olması..
Sosyal medya sadece genç işi değil
35-49 yaş grubunun neredeyse tamamı akılı telefon kullanıyor, laptop veya bilgisayara sahip olanların ise yüzde 40 oranında olduğu görülüyor. 50-64 ve 65 yaş ve üstü gruplarının akıllı telefona sahip olma oranlarının yüksek, laptop/bilgisayar sahipliği oranlarının daha düşük olduğu görülüyor. Cinsiyete göre bakıldığında tüm yaş gruplarında erkeklerin teknoloji kullanımına daha yakın olduğu görülüyor.
Facebook ve Whatsapp üyelik oranları 65 yaş ve üstünde daha düşük. Buna karşın 65 yaş üstü grupta dahi Facebook kullanımı oldukça yüksek, Whatsapp kullanımı da yarıya yakın oranda. Instagram’a ve Twitter’a üyelikte yaşa göre farklar oldukça yüksek.
İnternet işlemlerinin yapılma sıklığına bakıldığında 35-49 yaş grubundakilerin en sık işlem yapanlar olduğu görülüyor. 65 yaş ve üstü grubunda bu işlemleri hiç yapmamış olanların oranları oldukça yüksek. 50-64 grubu banka, navigasyon, hastaneden randevu alma ve e-devlet işlemlerini internetten alışveriş yapmaya göre daha sık kullanıyor.
Yaş ilerledikçe TV izleme oranı artıyor
“Televizyon izlemek, internette vakit geçirmek gibi faaliyetlere gün içinde ne kadar zaman ayırıyorsunuz” sorusunun yanıtlarına bakıldığında yaş ilerledikçe TV izleme süresinin de arttığını görüyoruz. Kadınların TV izleme zamanı tüm yaş gruplarında erkeklere göre daha yüksek. Aile ile sohbet etmeye ayrılan zaman yaş gruplarına göre çok farklılık göstermiyor.
65 yaş ve üstü günde ortalama 1 saati internette geçiriyor
İnternette en çok zaman geçiren grup 35-49 yaş aralığındaki erkekler. Yaş ilerledikçe internette zaman geçirme süresi düşüyor buna rağmen 65 yaş ve üstünün günde ortalama 1 saatini internette geçirdiği görülüyor. Müzik dinlemeye ayrılan zamanda 50-64 ve 65 ve üstü yaş grupları birbirine daha yakınken, 35-49 grubu müzik dinlemeye en çok vakit ayıran grup.
Yaş ilerledikçe kişisel özen artıyor
On yıl öncesine göre; beslenmeye daha çok özen gösterme oranları yaş grupları arasında fark göstermiyor. Giyim kuşama, kişisel bakıma ve temizliğe daha çok özen gösterme oranı en yüksek 65 yaş ve üstünde. Sağlığına daha çok özen gösterme oranı ise 50-64 yaş grubunda öne çıkıyor.