Vestel artık çok daha büyük düşünüyor
Türkiye’nin en güçlü “bayrak taşıyıcılarından” Vestel… Tam 26 yıldır kendi alanında ihracat şampiyonu olan marka yenilenen stratejisiyle de hedef büyüttü: Önümüzdeki üç yıl içinde marka değerini tam iki katına çıkarmanın hesaplarını yapıyor. Bu iddialı hedefe ulaşmakta ne denli kararlı olduğunu ise Avrupa’nın en büyük teknoloji fuarı IFA’da açtığı devasa stantla gösterdi. Dünya devleriyle boy ölçüşen Vestel, IFA’nın da en dikkat çeken, en ilgi gören markası oldu. Biz de Vestel’in bu global gövde gösterisine yerinde şahitlik ederken, etkileyici standın ortasında Vestel Pazarlama Genel Müdürü Duygu Badem Uylukçuoğlu ile markanın dönüşümünü ve yeni dönem hedeflerini konuştuk…
Avrupa’nın en büyük teknoloji fuarı IFA’dayız ve Vestel fuarın en büyük standına sahip. Bu bize Vestel’in olduğu ve gitmek istediği yer hakkında ne anlatıyor?
Öncelikle burada olduğumuz için oldukça heyecanlıyız. Bu sene IFA’nın 100. yılı. Fuara katıldığımız ilk sene yalnızca 9 metrekarelik bir standa sahipken bugün 3 bin metrekarelik devasa bir alanda bulunuyoruz. Bu büyüme, Vestel’in yıllar içinde attığı adımların ve gösterdiği gelişimin somut bir örneği. Standımız, fuarın en büyük ve en dikkat çekici stantlarından biri. Bu da Vestel’in tüketicinin ilgisini çeken cazip bir marka olduğunun göstergesi bence. Ayrıca fuarın uluslararası niteliği sayesinde Vestel’in diğer OEM ve ODM kaslarını da sergileyerek hem üretici hem tüketicilerimize hitap ediyoruz. Bu da Vestel’in cazibesinin bir başka göstergesi.
Muazzam bir ilgi var Vestel standına. Ancak bu ilgi esasında hiç de tesadüf değil, zira 26 yıldır ihracat şampiyonu Vestel. Bu istikrarlı başarının ardında nasıl bir strateji var?
Bu sürdürülebilir başarının arkasında, 20 bine yakın büyük bir topluluk, dünyanın farklı noktalarındaki Ar-Ge merkezlerimizde görev yapan yaklaşık 2 bin kişiden oluşan güçlü Ar-Ge yapılanmamız var. Bunun yanı sıra ekiplerine inanan, güvenen, liyakatle yükselmiş güçlü liderlerimizle birlikte stratejilerimizi oluşturuyoruz. Teknoloji ve üretim gücümüzün yanı sıra Vestel’in dünya standartlarının ötesinde bir kalite anlayışı var. Teknoloji ve üretim gücümüz, tüketicimizi çok iyi dinlememiz ve anlamamız; hatta bunu sadece iç pazarda değil, faaliyet gösterdiğimiz tüm ülkelerde başarıyla uygulayabilmemiz, bu uzun soluklu yolculuğun mihenk taşları diyebilirim.
Vestel’in üç yıl içinde şirketin değerini iki katına çıkartmak gibi güçlü bir hedefi var. Bu hedefe nasıl ulaşmayı planlıyorsunuz, bu süreçte en önemli dayanaklarınız neler olacak?
Vestel bir süredir kapsamlı bir dönüşümden geçiyor. Bu dönüşüm, geçtiğimiz yıl organizasyon yapımızda yaptığımız önemli bir değişiklikle daha da belirgin hale geldi. Global ve lokalin entegre olduğu bir yapılanmayı hayata geçirdik.
Bu dönüşümle birlikte önümüzdeki 3 yıl içinde, yalnızca ciro bazında değil; marka değeri, piyasa değeri, tüm iş kollarımız ve projelerimizde iki katı bir büyüme hedefliyoruz.
Büyüme dikeyinde stratejimiz üç temel sütun üzerine oturuyor. İlk olarak son 10 yıldır yoğun bir mesai harcadığımız yeni iş alanlarına yatırıma devam edeceğiz. Diğer taraftan güçlü olduğumuz pazarlardaki yerimizi korurken, büyüme potansiyeli yüksek yeni coğrafyalara açılacağız. Vestel’e ait lisanslı markalarla büyüme ve yeni iş birlikleri kurma stratejimize odaklanacağız. Özellikle uluslararası pazarda yeni iş birlikleri kurarak, bu bölgelerde varlığımızı güçlendireceğiz. Bu stratejik adımlar, sadece mevcut operasyonlarımızı güçlendirmekle kalmayacak, aynı zamanda küresel pazarda rekabet avantajımızı artırarak, uzun vadeli büyüme ve sürdürülebilirlik hedeflerimize de katkı sağlayacak.
Ayrıca, bu stratejiye mobilite alanındaki girişimlerimizi de ekleyerek, yeni bir şirket hedefi belirledik. Bildiğiniz üzere kurduğumuz yeni şirketimiz Vestel Mobilite’den gelecek üssel büyümeyle birlikte totalde hedefe ulaşabileceğimize inanıyoruz.
Vestel’in en güçlü olduğu pazarlar hangileri şu anda?
Türkiye’nin yanı sıra özellikle Avrupa ülkeleri, küresel ölçekte en zorlu pazar olmasına rağmen en güçlü olduğumuz pazar. Ortadoğu ve Türki Cumhuriyetler’de de oldukça güçlüyüz. Afrika, Latin Amerika, Kuzey Amerika ve Körfez Ülkeleri gibi hızlı gelişen pazarlarda yüksek bir büyüme potansiyeli görüyoruz. Bu şekilde ülke çeşitlendirme stratejimizle bu saygın coğrafyalarda önemli hamlelerde bulunacağız.
Bütün bu operasyonların pazarlama yönetimi Türkiye’den mi yapılacak?
Evet, bizim Türkiye’de oldukça güçlü ve iddialı bir pazarlama ekibimiz var. Bunu son yıllarda sektörden de çok duyuyorum ve çok gururlanıyorum.
Ekip içerisinde yenilik yapma, olmayanı oldurma, farklı bakabilme, farklı olabilmeyle ilgili hep bir devinim var. İşimizin gerekliliği açısından çok hızlı olmak durumunda kalabiliyoruz, bu sayede yeni işlere hızlı bir şekilde imza atıyoruz.
Geçtiğimiz sene şirket yapılanmasında yaşanan dönüşümle birlikte, iç pazardaki pazarlama ekibimizi global bir sorumlulukla da beslemiş olduk. Yurt dışı ofislerimizde de başarılı pazarlama etkinliklerine imza atan çok güçlü arkadaşlarımız var. Onları da iç pazardaki pazarlama ekibimizin bünyesine dahil ederek daha entegre bir yaklaşım benimsiyoruz.
Özetle, daha merkeziyetçi ve global ile lokalin entegre olduğu bir yapılanma kuruyoruz. Globalden gelen hareket planları yerine Türkiye’nin dinamiklerine göre ürettiğimiz günlük ve anlık stratejilerle ilerliyoruz. Dolayısıyla, lokalin gücünü koruyarak globalde daha merkezi bir zihniyetle güçlerimizi birleştirip ortak bir havuz oluşturmayı ve bu ortak havuzla birlikte lokale entegre olmayı düşünüyoruz.
“Önümüzdeki üç yıl içinde marka değerini iki katına çıkaracağız. Afrika, Latin Amerika, Kuzey Amerika ve Körfez Ülkeleri başta olmak üzere yeni coğrafyalara açılacağız. Var olduğumuz coğrafyalarda güçlenmeye ve yatırımlar yapmaya devam edeceğiz. Türkiye tabii ki bizim merkezimiz ve burada büyümeye devam edeceğiz.”
Almanya’daki ilk mağazanızı Berlin’de açtınız. Mağazalaşma konusunda yeni dönem hedefleriniz neler?
IFA’nın 100. yılı olması ve Berlin’in Vestel için tarihi bir anlam taşıması nedeniyle Almanya’daki ilk mağazamızı burada açtık. Mağazalaşma, işimizin sadece bir boyutu. Biz 10 yılı aşkın süredir Türkiye’de çoklu kanal (omnichannel) stratejisiyle tüketici deneyimi sunan bir markayız. Online ve offline kanalları birbirine entegre eden bir deneyim sunuyoruz. Almanya’da Berlin’in işlek caddelerinden biri olan Friedrichstraße’de mağazamızı açarken, yanı sıra vestel.com/de internet sitemiz için de hazırlıklarımızı gerçekleştirdik. Bu vesileyle Vestel ürünlerine bugün sadece Berlin’deki tüketiciler değil Almanya’nın tüm şehirlerindeki, en ücra köyündeki insanlar dahi internet sitesi üzerinden ulaşabilecekler.
Dünya Vestel’i hangi ürünleri ile biliyor? En güçlü olduğunuz ürünler hangileri?
Güçlü olduğumuz o kadar çok alan var ki… Televizyon ürünlerimizden başlayabilirim. Biz yalnızca bir televizyon üreticisi değil bir ekran üreticisiyiz. Android TV, Google TV, TiVo, Fire TV, Vidaa gibi platformlarla kurduğumuz iş birlikleriyle birlikte tüketiciye çok çeşitli bir deneyim sunuyoruz. Yanı sıra beyaz eşyada da tasarım ürünlerimizle ayrışıyoruz. Mobilite ürünlerimiz bambaşka bir yerde. Ve bir de kahve makineleri ve süpürgeler var… Tüm bu alanlarda çok güçlü ürünlerle farklı pazarlarda tüketicinin karşısına çıkıyoruz.
Bütün bunları yaparken sadık bir tüketici kitlesi yaratmak işin en zor tarafı olsa gerek. Baktığımızda Vestel’in de çok sadık bir kitlesi var. Bunu nasıl yapıyorsunuz?
Bizim sektörümüzde tüketicinin güvenilir bir markayla buluşması çok önemli. Bizim de Vestel olarak mevcut ihtiyaçlarını Vestel ile çözebileceğini düşünen bir tüketici kitlesine sahip olduğumuz çok açık. Hem tüketici hem iş ortakları tarafında her ihtiyaca çözüm üretebilme kabiliyetimiz oyunu değiştiren bir faktör bizim için. Pazardaki ihtiyaçlara karşı çok hızlı reaksiyon gösteriyoruz ki bu da tüketicide karşılık görüyor.
“Biz voleybol ülkesiyiz”den “Vestel’le Olur Neden olmasın”a kadar çok etkili iletişim kampanyalarına imza atıyorsunuz. Pazarlama yaklaşımınızın gerisinde nasıl bir içgörü var?
Ekip olarak doğal olmayı, inandığımız şeylerin peşinden koşmayı ve inanmadığımız işler için çabalamamayı oldukça önemsiyoruz. “Biz Voleybol Ülkesiyiz” kampanyası da bu anlayışın sonucu olarak, ülkemizde piknikte de sokakta da voleybol oynama gerçekliğinden beslenen bir içgörüyle doğdu. “Vestel’le olur, neden olmasın?” sloganımız ise hem ekip içerisinde hem de tüketici tarafında karşılık bulan doğal bir yanıtla ortaya çıktı. Buradaki içgörü tüketiciyi iyi anlayan, dinleyen, her türlü talep ve ihtiyacına “Neden olmasın?” şeklinde yaklaşan bir marka stratejisiydi. Aslında kurumsal kimliğimizin dışa yansıması olarak nitelendirilebilir. Bu kadar uzun soluklu ve başarılı olması da buna bağlanabilir.