Yalan gazetesi yok satıyor
Yalan haberlerin gündemi ele geçirdiği günümüzde, gerçek hızla tüketicinin satın alması gereken temel bir ihtiyaca dönüşüyor. Bu ihtiyaçla, bilgi doğrulama platformları popülaritesini hızla arttırırken, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un açıkladığı “Doğru Mu?” platformuyla devlet de konuya müdahil olmaya hazırlanıyor. Peki, gazeteciler bu konuda ne düşünüyor? Okuyucu, gerçek habere ulaşmak için nasıl bir yol izlemeli? Devletin bu alandaki hamlesi ne anlama geliyor?
Sosyal medya kanallarının yaygınlaşması ve kurumsal gazeteciliğin itibar kaybetmesiyle beraber, bilimsel bulgular veya objektif görüşler yerine, kişilerin gerçek olduğuna inandığı fikirlerin öne çıktığı bir post-truth (gerçek ötesi) çağında bulunduğumuz pek çok düşünür tarafından dile getiriliyor. Yalan haberler ise çoktandır gündemi belirleyen önemli unsurlardan biri haline geldi. Kimi zaman alanında yetkin kişilerin dahi popülerlik elde etme uğruna katkıda bulunduğu yalan haber meselesi özellikle pandemiyle beraber maske kullanımından virüsün kökenine kadar pek çok alanda toplum sağlığını tehdit edecek boyutlara ulaştı. Politika ve ekonomi gibi konularda ise, çeşitli grupların kendi doğruları çerçevesinde şekillenen haber kaynakları öne çıkarken, özellikle sosyal medyada yayılan yalan haberler furyası, hemen hemen her kesimden tepkilerle karşılaşıyor. Son dönemde, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun tarafından yayına başlayacağı duyurulan “Doğru Mu?” platformuyla gündeme gelen yalan haberler konusunu basının önde gelen isimleriyle konuştuk…
Gazeteci kaynağını bilmediği haberleri yayınlamamalı
- Yalan haber evrensel gazetecilik ilkeleriyle bağdaşmayan, bir kişi, kurum, ya da toplulukların çıkarını gözetecek, gerçekten uzak bir biçimde haberin tasarlanmasıdır. Yalan haberde kamu yararı söz konusu değildir. Halkın bilinçli bir şekilde yanıltılması, yönlendirilmesi hedeflenir. TGC’nin öncülüğünde hazırlanan Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’nin Gazetecinin Temel Görevleri başlığının ilk maddesine göre “Gazeteci; halkın bilgi edinme hakkı uyarınca, haber alma, yorum yapma ve eleştirme özgürlüğünü kullanırken kendi açısından sonuçları ne olursa olsun, gerçekleri çarpıtmadan aktarmak zorundadır.”
- Yalan haber üreten ve yayan kaynaklara karşı başta profesyonel olarak haber üreten gazeteciler ve meslek örgütleri dikkatli olmak zorunda. Yalan haberin yayılmasında gazeteciler üzerindeki ağır baskılar da çok etkili oluyor. Gazetecilerin Türkiye’de habere erişimi bilinçli olarak iktidar tarafından engelleniyor. Son 10 yılda yüzlerce yayın organı kapatıldı, 12 bine yakın gazeteci işsiz kaldı.
- Burada yalan haberin yayılmasıyla ilgili olarak ilk sorumluluk iktidarındır. İktidar gazetecinin gerçeği haberleştirme için bilgi edinme taleplerini engellememeli, iktidarın kamu yararı aleyhine yaptığı çalışmaları haberleştirdiği için gazeteciler gözaltına alınmamalı, tutuklanmamalı. Gazetecilerin hedef gösterilmesinden, gazeteciliğin terör faaliyeti olarak, haberin suç olarak görülmesinden artık vazgeçilmeli. Gazetecinin sorumluluğu da habere ulaşma çabasından hiç vazgeçmemesidir. Yine Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’ne göre ne kadar baskı altında kalırsa kalsın, gazeteci, mağdurun, güçsüzün, yoksulun, ötekileştirilenin ve sesini duyuramayanların sesi olmakla yükümlüdür. Gazeteci; bilgiyi yok edemez, görmezlikten gelemez, metinler ve belgeleri değiştiremez. Gazeteci, kaynağını bilmediği bilgi ve haberleri yayınlamamalıdır. Kaynak açık olmadığında, yayınlamaya karar verdiği durumlarda da kamuoyuna gerekli uyarılarda bulunmalıdır.
Mücadele kurum içinde başlamalı
Doğan Şentürk, FOX Haber Genel Yayın Yönetmeni
- Bana göre yalan haber; olmamış bir şeyi olmuş gibi göstermektir yani ayakları yere basmayan, gerçeği tamamen yok sayıp gerçekmiş gibi okuyucuya ve izleyiciye sunmaktır. Bir başka tanımı da içerisindeki bilgilerin eksik olması ve saptırılması. Eksik haber ve yalan haber arasında ince bir çizgi vardır. Örneğin; cevap hakkını kullandırmama, karşı tarafa sormama, konfirme ettirmeme, konfirme etmeme, tek taraflı haber yapma… Bir de gerçeği olduğundan farklı göstermek vardır; günümüz tabiriyle buna post-truth diyoruz. Burada da algı yaratmak amacıyla, bir şey olduğundan farklı gösterilir. İçerisinde hakikati saklamak ve örtmek üzerine, onu birtakım ambalajlarla başka türlü okuyucuya ve izleyiciye sunmak vardır. Eksik haberde ise birtakım unsurları gözetmeden, tek taraflı, bir ağızdan haber yapılır.
- Yalan haberi yapan gazeteci eğer bu yalan haberi yapıyorsa, bununla mücadele etmesi gereken ilk yer çalıştığı kurumdur. Yurt dışında veya uluslararası şirketlerden bildiğimiz üzere; corporate governance dediğimiz kurumsal yönetim kuralları vardır. Örneğin; FOX Haber Merkezi’nin çalışma kuralları vardır. Gerek kurum kimliğini ön plana alarak, gerek haber merkezinde çalışan gazetecilerin kimliği ön plana alınarak bir sentez yapılmış, bir bakış açısı oluşturulmuş ve bu kurallar biraz da evrensel etik kurallarından esinlenerek oluşmuştur.
- Yalan haberle mücadelede en önemli şeylerden biri de sosyal medya. Günümüzde sosyal medyada bu yalan haber, özellikle algı yaratmak amacıyla yapılan haberlere sıkça rastlanıyor. Büyük bir bilgi kirliliği, büyük bir dezenformasyon var ve bunlarla mücadele konvansiyonel medyadakinden çok daha zor çünkü sosyal medyadaki kaynaklar popüler deyimiyle “patates hesap” dediğimiz hesaplardan yayılan haberler. Tabi sosyal medyada bir haberin yalan mı, yanlış mı olduğuna bakmaksızın, kutuplaşmış bir toplumda, ki bizim ülkemizde bu böyle, emniyet şeridinden giden ambulansın peşine takılan diğer sürücüler gibi herkes takılıyor.
- Görüş alışverişine; Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, Basın Konseyi katılmazsa, bu iş işlemez. Devletin “Doğru Bu Mu” platformu kurmasının hiçbir anlamı olmaz çünkü gazetecilik devlet tekelinde bir meslek değildir. Gazetecilik; özgür yapılması, özgür düşünülmesi gereken ve özgür bakılması gereken bir meslektir. Dolayısıyla burada gazeteciliği kendi meslek örgütünün içerisinde değerlendirmek lazım. Devletin, İletişim Dairesi’nin üzerine de düşen görevler elbette var ama bunu yaparken tamamen bu mesleğin en büyük çatı örgütü olan Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, Basın Konseyi görmezden gelinirse, yok sayılırsa buradan bir arpa boyu yol gidilemez. Çünkü bu bir birikim ve deneyim işidir.
En büyük rol okuyucuya düşüyor
Candaş Tolga Işık, Gazeteci
- Yalan adı üstünde gerçek olmayan belirli bir maksatla ya da maksatsız fark etmez sonuçta gerçek olmayan uydurulmuş bir metin ona yanına bir şey koyup haber bile dememek lazım aslında. Burada en büyük iş okuyucuya düşüyor haber kaynağını kişi ya da kurum yaptığı yalan haberden dolayı itibarsızlaştırmaktan daha etkili bir çözüm yok. Takip etmemek, okumamak ve en önemlisi bu kaynağın yaptığı haberleri yaymamak yayılmasına engel olmak… İşin sorumluluk tarafında en önemli rol okuyucunun bence. Özellikle sosyal medyada her türlü ruh hastası kendisini bir haber kaynağı gibi görüp akla mantığa sığmayacak haber görünümlü bilgiler paylaşıyor. Bunun bir hukuki karşılığı var, muhatabı siz olduğunuzda bu süreç işletilir ama esasen yapılacak iş okuyucu nezdinde itibarsızlaştırmak…
- Başta terör suçları olmak üzere özellikle dijital dünyada artık çok tehlikeli bir ortam var. Bu anlamda ulusal güvenlik, bireysel hakların ihlali gibi konularda devlet vatandaşı ve devlet organını koruyan ama bunu yaparken (bu bahaneyle) ifade özgürlüğüne ve demokrasiye müdahil olmadan sansürcü bir yaklaşıma bürünmeden yasal süreç işletilebilir ama dediğim gibi ben esasen en büyük rolün okuyucuya düştüğüne inanıyorum.
- Ben haberi kaynaktan aldıktan sonra önce kendi akıl ve mantık süzgecimden geçiriyorum. Bir dezenformasyon ihtimalini eledikten sonra haberle ilgili birkaç kaynaktan daha teyit ediyorum. Özellikle sosyal medyada birinci ağızdan haberle ilgili en yetkili kaynağı referans göstererek haberi paylaşıyorum. Tabi burada o an ses kaydı almadıysanız ve haber kaynağı sıkıntıya sokacak bir şeyse inkâr ediliyor, trol ordularının linçi vs. gibi süreçler işletilerek haberiniz kimi zaman direkt kimi zaman sizin üzerinizden itibarsızlaştırılmaya çalışılıyor. Ama gerçekten daha etkili bir propaganda yöntemi yoktur. Son tahlilde er ya da geç ortaya çıkar.
Yalan haber aslında itibar celladıdır
Tuba Atav, Haber Global Genel Yayın Yönetmeni
- Yalan haber çoğu zaman bir kişi ya da kurumu küçük düşürmek, itibarını zedelemek için yayılır. Bazen tek bir kaynaktan, bazen de birçok kaynaktan yayılır. Özellikle sosyal medya aracılığıyla hızla yayılır. Haberin yalan olduğunu anlatmaya çalışmanız da bu yayılmayı durdurmaya çoğu zaman yetmez. Çünkü yalan ağızdan ya da klavyeden bir kez çıkmıştır. Doğrular hiçbir zaman yalan haberin hızına yetişemez. İnsanlar doğruyu sorgular ama yalana aynı mesafeyle yaklaşmaksızın ötekinin ilgisini çekmek için ona tutunur, yayar. Bu nedenle yalan haber aslında itibar celladıdır.
- Yalan haber üreten ve yayan kaynaklara karşı yapılacak en iyi iş onları deşifre etmektir diye düşünüyorum. Habercilik güven üzerine kurulur. Kişi aldığı haberin doğru olup olmadığını bilmek isterken, en çok haber aldığı kaynağa güvenir. Yalan haber yayan, yapan, buna alet olan her kim veya hangi kurumsa bunun bedelini izlenmeyerek, satın alınmayarak ödemelidir. Yani haber kaynağı ve okuyucuyla ya da seyirciyle sağlanması gereken güven ilişkisi zedelenirse, bir daha yalan habere yönelim olmaz. Ancak son dönemde sosyal medyayla olan yoğun ilişkimiz bu durumu değiştiriyor. Yalan haber sosyal medyada hızlıca yayılabiliyor ve kabul görerek doğruymuş gibi davranılıyor. Gazetecilik meslek ilkelerinden bihaber, araştırma, sorgulama, kaynağından doğrulatma gibi yöntemler yerine oradan buradan devşirdiği bilgileri bir araya getirerek paylaşanlara paye verilmesi de bu durumu körüklüyor. 140 karaktere sığdırılan yalan haber bir diğer kullanıcı tarafından tek bir tıklamayla sayısız hesaba ulaşır hale geliyor. Bu durumun önüne geçmek için yalan haberi takip eden, gerçeği sorgulayan farklı teyit platformları da günümüzde yaygınlaşmaya başladı.
- Devletin ya da iktidarın haberciliğe doğrudan müdahale etmesi demokrasilerde doğru bir yaklaşım değil. Özellikle herhangi bir habere dair detaylı bilgiler paylaşılmadan tek cümleyle gerçeğin kendi perspektifinden duyurulmasını sakıncalı buluyorum. Burada devleti oluşturan unsurlar icraatlara, işleyişe, davalara, olgulara dair bilgilendirmeleri elbette yapabilir. Gazetecilerden gelen soruları yanıtlayabilir. Basın sözcülüğü aracılığıyla habercilerin doğru bilgiye ulaşmasının sağlaması, tüm sorularının yanıtlanması gerçeğin ortaya çıkması için yeterlidir. Kamunun gerçeklere ulaşması amacıyla ilk ağızdan en net bilgilerin verilmesi gerekir.
Hükümetlerin doğrulama yapması endişe verici
Mehmet Atakan, Foça Teyit Kurucusu
- Yalan haber ifadesini kullanmaktan kaçınmalıyız. Bu tamlama doğası gereği oksimoron içeriyor. “Sahte haber” ya da daha iyisi “yanlış bilgi” ifadelerini kullanmayı tercih etmeliyiz. Teyit’te daha önce yayınlanan “Her şeye ‘yalan’ demekten neden kaçınmalıyız?” başlıklı yazımda da bunun nedenlerini ifade etmiştim. “Yalan haber” kavramı güçlünün elinde bir silaha, kendimiz gibi düşünmeyene atılacak bir taşa ya da genellemeler yaparken kaçan nüanslara neden olabilir. İnternetteki yanlış bilgi sorunu, tek bir kavramla anlaşılamaz. Ayrıca basit hataları dahi yalancılıkla işaret etmek, hataların düzeltilmesinin önüne geçer.
- Teyitçilere ve medyaya önemli görev düşüyor. İş birliği yaparak yanlış bilginin önüne etkin biçimde geçmek mümkün. Bu sadece dezenformasyonun engellenmesini değil, daha adil, gelişkin ve sağlıklı bir medya ve bilgi ekosisteminin oluşmasını da sağlayacak başlıca yol. Biz her internet kullanıcısının teyitçi olabileceğine inanıyoruz. Teyitçi olmak için karşılaştığımız bilgiden kuşkulanmak ve paylaşmadan önce araştırmak, doğru kaynaklara göz atmak herkesin yapabileceği en önemli birkaç adım. Bu yüzden önce şüphe kasını çalıştırmayı sonra eleştirel dijital okuryazarlığı artırmayı Teyit’te kendimize hedef olarak koyuyoruz.
- Teyitçilik doğası gereği tarafsızlığı, bağımsızlığı ve şeffaflığı içinde barındırıyor. Bunlar olmazsa olmaz ilkeler ve Teyit’in de İlkeler Kılavuzu’nun imzacısı olduğu, dünyanın dört bir yanından 100’e yakın doğrulama organizasyonunu bünyesinde barındıran Uluslararası Doğruluk Kontrolü Ağı (IFCN) teyitçiliğin bu ilkeler doğrultusunda gerçekleştirilmesini sağlıyor. Tarafsızlığa bağlı olmak, farklı kutupları değerlendirmek ve adil olmak, finansal kaynakların ve teyit metodolojisinin şeffaf biçimde açıklamak, açık bir düzeltme politikasına sahip olmak yükümlülüklerimiz arasında yer alıyor. Bu yükümlülükler sayesinde yüksek standartta teyitçilik faaliyeti yürütebiliyoruz. Hükümetlerin doğrulama yapması konusunun endişe verici olduğu düşüncesindeyim. Zira teyitçilik aslında bir ilkeler meselesi.
Medya okuryazarlığı artık çok daha önemli
Kaan Kayabalı, Onedio.com Kurucu Ortağı ve CEO’su
- Yalan haberle yanlış haber kavramını ve bu haberlerin etkilerini iyi ayırt etmek gerekiyor. Yalan haber denilince benim ilk aklıma gelen kasıtlı olarak, okuyucuların algısını, bakışını ya da fikrini değiştirme amacıyla yazılmış haberler. Yanlış haberler ise, haber alma ve verme sürecinde bir şekilde “hata” yapılmış, okuyucunun fikrinde herhangi bir değişikliğe sebep olmayacak haberler olarak değerlendirilebilir. Yanlış haberle savaşmak gazeteciliğin konusu, yalan haberle savaşmak toplumun konusu.
- Teknik olarak yalan haberlerin üretilmesinin ve yayılmasının engellenebileceğini düşünmüyorum. Eskiden olsa bu kanal, bu mecra, bu gazete çok yalan haber yapıyor denilip bir şekilde bariyer konulabilirdi, bir şekilde çalışan tekzip tarzı mekanizmalar vardı. Ama artık medya şirketleri haricinde de her kişi ve kurum yalan haber üretip yayabilir. Dağıtımın artık özellikle sosyal medya üzerinden olduğu günümüzde bir şekilde haber yayılmak için kendisine form ve yol buluyor. Bazen bir tweet olarak, bazen bir makale olarak, bazen bir video olarak Facebook’ta, orası olmazsa Twitter’da, orası olmazsa Whatsapp’ta, Telegram’da yayılabiliyor. Bu yüzden medya okuryazarlığı artık çok daha önemli, kullanıcıların okudukları haberlerde kaynağı sorgulaması, gerekirse kendi imkanlarıyla doğrulama yapması önemli. Bunun için eğitim gerekli.
- Sosyal platformlar peki tamamen masum mu, bu konuyu engelleyemezler mi? Elbette engelleyebilirler. Kullandığımız sosyal ağlar bizim hangi içeriği tükettiğimizi çok iyi biliyor. İçerikleri de yalan haber olarak etiketleme özellikleri de var. Bu işi üçüncü parti doğrulama platformlarına bırakmadan, yalan haberi okuyan herkese mutlaka “sen bu haberi okudun ama bu yanlıştı, doğrusu bu” şeklinde bildirim yapması gerekiyor. Şu an ne yazık ki bundan çok uzağız, zaten yalan haber ulaşabileceği kadar kişiye 6 saat içerisinde ulaşıyor. Sonra siz bunun yalan olduğunu fark ettiniz de üçüncü parti doğrulama platformuna açıklama yaptırdınız da, onu insanlar gördü de… Ne yazık ki faydasız ve göstermelik hareketler.
- Çok uzun süredir kendi içimizde kurduğumuz bir mekanizma var. Sosyal medyanın göbeğinde olduğumuz için haberlerin ne kadar hızlı yayıldığını görebiliyoruz. Bu yüzden bizim editoryal refleksimiz haberi ilk veren olmak değil, haberi her zaman doğru veren olmak şeklinde olmuştur. Mutlaka haberi girmeden önce doğrulama çalışmaları yaparız. Beklememize rağmen tam olarak doğrulayamadığımız, ancak diğer mecraların girdiği önemli haberleri başlıkta “iddia” kelimesini geçirerek veririz.