Yavuzhan Gel yazdı: Evde kal ama nasıl?
Plazaların üst katlarından, Maslow’un piramidinin alt katlarına inmemiz çok hızlı oldu. Pazarlamacılar ve reklam ajansları görece hızlı bir şekilde “home office” sistemine geçebildi. Bir anda elektrikler kesildiğinde önce her yer kapkaranlık olur ama birkaç saniye sonra belli belirsiz görmeye başlarız ya… İşte o ani kesintinin ilk saniyelerindeyiz. El yordamıyla bir şeyleri bulmaya çalışıyoruz.
Kendi adıma çok da ev ofisi insanı olmadığımı fark etme sürecindeyim. Konuşmak, karşılıklı fikir geliştirmek, üst üste binen cümleler, yani bir arada üretmenin karmaşıklığından çıkan basit fikirler olmadan zor.
Ama el mahkum, evdeyiz… Peki evden çalışan bir reklamcının hayatı nasıl?
Mekan ve zaman
Ev doğası gereği, zamanın önemli olduğu yerlerden kaçtığımız bir mekan… Dolayısıyla evde çalışırken bir süre sonra zaman ve mekan sınırları kayboluyor. Zaten zaman da insan eliyle yaratılmış bir kavram değil mi? Bu anlamda ikisinin de sınırlara ihtiyacı var. Evin bu odası ofis, bu saatler arası mesai… “Sanki önceden mesai saatleri için böyle bir sınır var mıydı?” diye sorulduğunu duyar gibiyim. Haklısınız. Belki bu süreç, ofis, mesai saatleri gibi kavramları da tekrar düşünmek için bir fırsattır.
Rutinler
Rutinleri severim. Belki çelişki gibi olacak ama rutinlere en çok ihtiyacı olanların en az rutin işleri yapanlar olduğunu düşünürüm. Yaratıcılığın kaotik süreçlerinde dağılmamak için rutinler elzemdir. Bugün içinde bulunduğumuz koşullarda bu rutinler daha da önem kazanıyor. Güne başlarken ne zaman ne yapacağını bilmek belirsiz bir dönemde, zaten çoğunlukla yaratıcılık gibi belirsiz sürece girecek olan insanlar için kritik…
Karşılıklı güven
Bir zamanlar (birkaç hafta önce) çalıştığımız insanlara güvenmek belki bir tercihti, artık mecburiyet… Olağan dışı süreçler en çok kime güvenip, kime güvenemeyeceğimizi gösterir. Şimdiden belirginleşmeye başladı ama pandemi bittiğinde de güven kavramını yeniden düşünmemiz gerekecek. Çalıştığımız insanlara, yönetici veya çalışan, ya güveneceğiz ya da güvenebileceğimiz insanlarla yolumuza devam edeceğiz. Yöneticiler olarak çalıştığımız insanlara gerçekten güveneceğiz ve gerçekten onlara yetki vereceğiz. Çalışanlar olaraksa artık kimsenin güvenini boşa çıkaramadığımız bir netlikte işimizi yapacağız.
Yalnızlık
Sarılmak, öpmek, el ele tutuşmak, yaslanmak… Birini sevdiğini göstermenin tüm sembolleri, şimdi yapmadığın zaman bir sevgi sembolü… Sosyal izolasyon sürecinin en zor yanı bu olsa gerek. Üstüne bir de gelen bahar, boş sokaklar… Mükemmel bir depresyon için tüm şartlar mevcut. İşte bu ahval ve şerait içinde dahi ilk vazifemiz aklımızı ve ruhumuzu korumak. Gördüğüm kadarıyla burada sihirli bir formül yok. Herkesin önerdiği yarım kalmış kitapları, filmleri bitirmek, geleceğe dair planlara daha fazla zaman ayırmak güzel öneriler. Kesin olan bir şey var, geçecek.
Yaratıcılık
Bernbach 60’lı yıllarda reklam yazarı ve art direktörü aynı odaya koyarak, günümüz reklam ajanslarının temelini atmıştı. Şimdi bırakın reklam yazarı ve art direktörün aynı odada olmasını, pandemiden dolayı tüm ajans farklı evlerdeyiz.
Gittikçe bir film setine dönüşen, kurgu gibi hissettiren zamanlar… Belki bu yüzden bu aralar aklıma sürekli, Pianist filminde ailesiyle birlikte toplama kampına götürülürken, Nazi’ler görmeden çekilerek o sıradan çıkarılan Szpilman geliyor. Ve film boyunca birçok kişi bu yeteneği hayatı pahasına korumaya çalışıyor. Malum bizim sektörümüz de yetenek ve yaratıcılık üzerine kurulu… Peki benzer bir durumda, o sırada yürüyen bir reklamcının kurtarılma ihtimali nedir?
Pandemi, sadece markalar için değil insanlar için de değerimizi ve anlamımızı sorgulamak için bir fırsat… Sakichi Toyoda’nın 1800’lü yılların sonunda ortaya attığı “5 Whys” yani “5 kere Neden” teorisi vardır. Hadi 5 olmasın ama 3 kere “Neden?” diye sormak için iyi bir zaman… Yine bir izolasyon konuşmasında saygı değer hocam Haluk Mesci, zamanında Leo Burnett bölge başkanı Kerry Rubie’nin bir sözünden bahsetti: İyi reklam hayatta kalacak. Ve bizi biraz daha insan yapacak. Süreçten hepimiz biraz daha insan olarak, daha insanı anlayarak, daha insanı odağımıza alarak çıkabilirsek, yaratıcılığımızın başka bir değer kazanacağına eminim.
Hayatta kal
Burada doğrudan sana seslenmek isterim reklamcı ya da pazarlamacı arkadaşım. İşten çok bahsettik, biraz da senden bahsedelim. Sen önemlisin. Şu anda aslına bakarsan senden önemli hiçbir şey yok. Aklına, ruhuna, vücuduna iyi bak. Kötü haberler seni üzüyor olabilir, kaygılanıyor, korkuyor olabilirsin. Hepimiz öyleyiz. Buna rağmen çalışmak ve üretmek zor geliyor olabilir. Normal. Ajanslar olarak da bireyler olarak da bu süreci sağ salim atlatmak için ne gerekiyorsa onu yapacağız.
- Ateş etmeyin! Ben Polonyalıyım!
- O lanet Alman paltosunu neden giyiyorsun?
- Üşüyorum.
Üretmek bence en iyi rehabilitasyon… İyi hikayeler bizi biraz daha insan yapacak. Ve yıllar geçip gidince, yeni nesillere anlatacak hikayelerimiz olacak.