Yemeğin hikayesinin peşinde Urla’da bir gün…
Yemek, koku hafızamızdan tat hafızamıza kadar bizde uyandırdığı hislerle her seferinde bizi bir yolculuğa çıkarır. Değil mi ki eriyen tereyağı kokusu herkesin zihninde çocukluğundan bir ana, bir anıya temas eder. Böylesine çok kültürlü bir coğrafyada ise bulgurdan enginara, makarnadan çiçek dolmasına türlü çeşit lezzet kendi hikayesiyle varlığını muhafaza ediyor ve yarınlara kalıyor. Filiz’in “Bu yemek senin hikayen” çağrısıyla Urla’ya doğru yola çıkarken beni lezzetli bir deneyimin beklediğinden kuşkum yoktu. Ancak duyacağım hikayelerin bu denli etkileyici olacağından henüz habersizdim…
Filiz, “Bu yemek senin hikayen” mottosuyla yola çıktığı yeni iletişim kampanyası kapsamında, 30-31 Mayıs’ta basın mensupları ve içerik üreticilerini Ege mutfağını yansıtan bir etkinlikle Urla’da misafir etti. Ege’nin sunduklarını en lezzetli halleriyle tabaklarımızda gördüğümüz gezide, bu lezzetlere eşlik eden eşsiz hikayelerse gezinin en çok akılda kalanları oldu.
Yemeğin hikayesinin peşinde ilk durağımız Urla’nın meşhur Deveci Kahvesi’nde yerel malzemelerle hazırlanan kahvaltı olurken, mevsimin en taze sebzelerinin tezgahlarda olduğu keyifli bir Malgaca pazar alışverişiyle devam ettik. Sıradaki istasyon Urla Cooking Class’tı…
“Hiç” bu hikayeyi duydunuz mu?
Urla Cooking Class’ın ve Hiç Urla’nın Kurucusu Duygu Özerson Elekdar’ın hikayesi kesinlikle duyulması gerekenlerden. 2011 yılında Duygu Özerson Elakdar ve Taha Elakdar çifti, radikal bir karar alarak Urla’ya yerleşiyor ve “Hiç Zeytin Ormanı”nı devralarak “ormandan tabağa” yepyeni bir serüven başlatıyorlar.
Yaklaşık bin 400 dönümlük “Hiç Zeytin Ormanı”nı devraldıklarında alanın suyu ve elektriği yokken; yağmur suyu toplama göletinden damla sulama sistemine, güneş panellerinden 54 kilometrelik boru hattına kadar kendi kendine enerjisini sürdürülebilir şekilde sağlayabilen bölgedeki en büyük tarım arazisini kuruyor önce Elekdar ailesi. Ardından Duygu Özerson Elekdar zeytinyağı konusunda İtalya’da bulunan, dünyanın en prestijli zeytinyağı teknolojileri ve tadım uzmanlığı okulu Organizzazione Nazionale Assaggiatori Olio di Oliva’da eğitimlerimi tamamlıyor, geri döndüğünde üretmeye başladıkları “Hiç Zeytinyağı” ile ödülleri topluyor.
Daha sonra da “Hiç Ailesi” zaman içerisinde sürdürülebilir bir kırsal kalkınma modeli olabilmek için bünyesine ormandan tabağa sundukları ve 2024’te Michelin’den “Green Star” almaya hak kazan Hiç Lokanta’yı ekliyor.
Ailenin bir diğer üyesi birazdan makarnalarımızı yapacağımız Urla Cooking Class. Hiç Zeytin Ormanı İşliği’nin içerisinde bulunan Urla Cooking Class Urla’nın Yemek Mirası – Hasat ve Gastronomi Turları, Zeytinyağı Okuryazarlığı Eğitimleri ve özel atölyelerle dolu.
Hem Hiç Lokanta’da hem de Urla Cooking Class’ta ise kimsenin dikkatinden kaçmayacak ortak bir estetik anlayış var masaların üzerinde. Servislerin gerçekleştiği seramik tabaklar… Onlar da yine Hiç ailesinin bir parçası olan ve Urla Cooking Class’ın hemen yanı başında kurulan “Hiç Seramik”te üretiliyor…
Tüm bu hikayeyi dinlerken, ve atölyeleri gezerken, Filiz’in neden Urla’yı ve Urla’da böylesi bir deneyim için Hiç ile iş birliğine gittiğini bir kez daha anlıyorum…
Kendi hikayesi olan tarifler…
Cooking Class’ta tezgahların başına geçmeden önce etkinliğin ev sahibi Barilla Türkiye Pazarlama Direktörü Selcen Tokgöz Özkan ile “Bu yemek senin hikayen” reklam filmini izliyoruz hep birlikte.
Filiz markasının portföyüne geçtiğimiz yıl eklediği coğrafi işaretli Mardin Bulguru ile artık sadece bir makarna markası olmanın ötesinde, Türk mutfağını sahiplenme ve modern tariflerle zenginleştirme görevini üstlendiğini belirten Barilla Türkiye Pazarlama Direktörü Selcen Tokgöz Özkan, “Bu önemli rolün farkında olarak tüketicileri her bir lezzetin arkasındaki hikayeyi keşfetmeye davet ediyoruz. Bu amaçla ‘her yemeğin farklı bir hikayeyle yeniden yorumlanması’ içgörüsü ile hayata geçirdiğimiz ‘Bu Yemek Senin Hikayen’ kampanyasında, tüketicilerin kendi yaşadıklarından, gezip gördükleri yerlerden aldıkları ilhamla yemeklerine kendi hikayelerini yansıttıklarını vurguluyoruz” diyor.
Urla Cooking Class’ta pazardan aldıklarımız ve bahçeden topladıklarımızla Filiz Makarna ve Mardin Bulguru çeşitleri birleşiyor, şefler ve basın çalışanlarının birlikte hazırladıkları tabaklar kendi hikayeleriyle ortaya çıkıyor.
Günün gözdelerinden olan fellah köftesi bir babaanne tarifinden esinlenilmiş, bulgurlu domates dolması ise Nilay Tulum’un çocuklarının en sevdiği tariflerden biri… Masada bizlerin hazırladıkları tabaklara ise Urla ve Mübadil Mutfağı Uzmanı Şef Dilek Yetkiner’in hazırladığı Ege mutfağı menüsü eşlik ediyor ve günün ilk yarısı lezzetli bir final yapıyor…
Dünden yarına, ormandan tabağa…
Akşam yemeğinde ise; Urla Sanat Sokağı’nın etkileyici atmosferinde yer alan Green Michelin Yıldızlı Hiç Urla’dayız. Şef Dilek Yetkiner ve Hiç Urla ekibinin Filiz Makarna ve Mardin Bulguru kullanarak hazırladığı deneyim menüsü kendimi uzak sandığım pek çok lezzette aslında ne kadar yakın olduğumu hissettirdi. Bulgurdan da keşkek yapılabileceğini, enginar makarna ile birleştiğinde bu denli sevebileceğimi bilmiyordum.
Ancak lezzetlerden daha etkileyici olan yine bir hikaye vardı. Dilek şef, Mübadelede Girit’ten gelip Urla’ya yerleşen Çipli Ailesi’nin 4. kuşak torunu. Onu mutfakla tanıştıran Giritli anneannesi Sıdıka Hanım’dan aldığı el ve ilham ile Urla’nın en geleneksel tariflerini günümüze taşıyor ve aslında Filiz’in “Bu Yemek Senin Hikayen” söylemi bir kez daha karşılık buluyor. Dilek şef, kendi hikayesiyle birlikte koca bir mutfak kültürünü de tabaklarda servis ediyor…
Günün ve etkinliğin kapanış konuşmasında söz alan Barilla Türkiye Pazarlama Direktörü Selcen Tokgöz Özkan, “Urla etkinliğimizde bölgenin yöresel tariflerinden, eşsiz yerel malzemelerinden, atmosferinden, kültüründen aldığımız ilhamla kendi anılarımızı, tutkumuzu ve yaratıcılığımızı Filiz ürünleri ile birleştirerek yemekler yaptık, yemekler tattık. Burada deneyimlediğimiz lezzetler, tanıdığımız malzemeler, dinlediğimiz hikayeler de kendi mutfaklarımızda yazacağımız yeni hikayelerin ilhamı olacak. Filiz olarak bu anıları yeniden hatırlatmak, tutku ve yaratıcılığı güçlendirmek için Türk buğdayına olan tutkumuzla, Türk mutfağı yolculuğuna ortağız” diyor…
Gerçek şu ki; mutfakta hikayeler yazmakta pek de maharetli biri sayılmam… Ama Urla’dan bana çokça ilham veren hikayelerle ve hafızamda yer eden lezzetlerle birlikte döndüğümü söylemeliyim. İletişim çalışmasının kalbine “hikaye”yi koyan Filiz’in önümüzdeki süreçte yepyeni hikayeler ortaya koyacağından, var olan değerlerinse yarına kalması için adımlar atmaya devam edeceğinden kuşkum yok.