Yuval Noah Harari’den yapay zeka, toplum ve insanlık adına öngörüler…
Türkiye İş Bankası tarafından Cumhuriyet’in 100. yılı için düzenlenen “Atatürk Vizyonuyla Geleceğe Bakış” konferansının son konuşmacısı dünyaca ünlü tarihçi ve yazar Yuval Noah Harari oldu. Tüm dünyada ilgiyle karşılanan “Hayvanlardan Tanrılara Sapiens” ve “Homo Deus: Yarının Kısa Bir Tarihi” kitaplarının yazarı olan Yuval Noah Harari konferansta “Gelecek Trendleri” başlıklı bir konuşma gerçekleştirdi. Harari’nin yapay zekadan insanlığın geleceğine pek çok konuda öngörülerini içeren oturumun satır başlarını ve izlenimlerimi aktarıyorum…
Konuşmasına bugün yaşadıklarımızın ve yakın zamanda yaşayacaklarımızın, tarihin herhangi bir döneminden çok daha farklı olduğunu söyleyerek başlıyor Yuval Noah Harari. Bunun sebebini ise yapay zeka teknolojilerinin (artificial intelligence / AI) diğer tüm buluşların aksine işletilmesi için insanlara ihtiyaç duymamasına bağlıyor. AI teknolojilerinin bir çeşit inorganik evrim olduğunu ve bugün şahit olduğumuz ChatGPT gibi ürünlerin, bu evrim içerisinde henüz tek hücreli canlılara karşılık geldiğini vurguluyor. Ancak Harari’nin bu konuda çizdiği tablo, toz pembe değil. Yaşanacak bu inorganik evrimin çeşitli riskleri de beraberinde getirdiğini belirtiyor.
Yapay zekanın riskleri dile getirildiğinde pek çok kişinin aklına Arnold Schwarzenegger’in başrolünü oynadığı Terminatör serisi gibi bir dünya geldiğini söyleyen Harari, gerçekleşmesi muhtemel senaryonun bu şekilde olmayacağının altını çiziyor. Otonom robotların insanları sokaklarda infaz ettiği bir dünya yerine, yapay zekanın insanlar tarafından anlaşılması imkansız derecede karmaşık bir biçimde kritik kararlar aldığı gelecek tablosunun daha muhtemel bir senaryo olduğunu belirtiyor.
Yapay zeka mı yoksa yabancı zeka mı?
Harari, insanı bir biyolojik özelliklerinin yanında kültürel ve sosyal bir varlık olarak tanımlıyor ve hayatın hikayelerle şekillendiğine dikkat çekiyor. İnsanlar tarafından üretilen yazıları, çizimleri ve sanat eserlerini özümseyen ve kullanıcısının taleplerine göre yeni çalışmalar yaratan generative AI teknolojilerinin henüz başlangıç aşamalarında olduğu ve ilerleyen dönemde çok daha sofistike çalışmalar ortaya konulabileceği sıkça dile getirilen bir durum…
Harari ise bu öngörüyü bir adım daha öteye taşıyarak, yapay zeka teknolojilerini birer “yabancı zeka” (alien intelligence) olarak adlandırıyor. Kısa süre içerisinde, bu teknolojilerle üretilen çalışmaların insanlığa ait kültürel mirasın reprodüksiyonu olmaktan çıkacağını ve yapay zekanın insani düşünce biçimlerinden kopuş yaşayacağını öngörüyor.
Söz konusu “inorganik evrim” de aslında bu noktada devreye giriyor. Harari, insanlık binlerce yıldır birbirini tekrarlayan kalıplar ve örüntüler etrafında düşünce biçimleri geliştirirken, yapay zekanın bu kalıpların dışına çıkabileceğini vurguluyor. İnsanlığın kalıpların dışına çıkabilmesi her ne kadar kulağa hoş gelse de Harari, karar verme yetisine sahip varlıklar arasında insanların azınlığa düşme ihtimalini hatırlatıyor. Gezegendeki insanların toplamından daha fazla sayıda yapay zeka varlığı üretmenin mümkün olduğunu ve ACI (artificial capable intelligence) teknolojileri yaygınlaştığında, insanlığın tarih üzerindeki tahakkümünün ortadan kalkacağını vurguluyor.
Peki, insanların fonksiyonu ne olacak?
Harari’nin yapay zeka teknolojileri etrafında şekillenen gelecek vizyonu insanlığın etrafında olup bitene yabancılaştığı, sistematik düşünme ve karar alma konularında üstünlüğünü kaybettiği bir tablo çizerken, muhtemelen salondaki pek çok katılımcının da aklına gelen soruyu oturumun moderatörü Bedia Ceylan Güzelce sordu: “Peki, insanların fonksiyonu ne olacak?“
Harari oldukça net bir biçimde “yapay zeka işinizi elinizden alacak” diyor. Dönüşümün yeni iş kolları doğuracağını, ancak bu iş kollarının nasıl tanımlandığını henüz bilmediğimizi de vurguluyor. Bugüne dek konuya dair görüş bildirenlerden “ne şiş yansın ne de kebap” misali karışık cevaplar almaya alışkınız. Harari ise, iş gücünde bir değişimin yaşanacağını kabul edip bir sonraki aşamaya işaret ediyor. Yeni iş kollarını henüz tanımlayamadığımız için, gelecek nesilleri hangi doğrultuda yetiştireceğimizi bilemediğimizi söylüyor. Eşitsizliği azaltmasını beklediğimiz teknolojilerin ise, bir bakıma yeni eşitsizlik alanları doğurması riskine vurgu yapıyor. Harari’ye göre, yapay zekaya öncülük eden ülkeler bu teknolojiler sayesinde üretecekleri katma değeri kullanarak işgücü stoğunu gerekliliklere uygun bir biçimde yeniden eğitebilecek. Ancak bu imkanlara sahip olmayan toplumlar pek çok alanda geriye düşme riskiyle karşı karşıya kalacak.
Hikayesini yitiren yüzyıl
Kitaplarında ve konuşmalarında sıkça insanlığın hikayeler yaratma gücüne değinen Harari, içinde bulunduğumuz zaman diliminde geçmiş yüzyıldan kalan hikayelerin etkisini kaybetmeye başladığını, müesses nizamın çökmeye başladığını söylüyor. Yirminci yüzyılı komünizm, faşizm ve liberalizm hikayelerinin bir mücadelesi olarak değerlendiriyor. Faşizm’in insanlığa sunduğu hikaye İkinci Dünya Savaşı’nın sonunda büyük ölçüde geçerliliğini yitirirken, Sovyetler Birliği’nin de dağılmasıyla yalnızca liberalizmin ayakta kaldığını düşündüğümüzü belirtiyor ve ekliyor: Bugün ayakta kalan son hikayenin de geçerliliğini yitirdiğine tanıklık ediyoruz. Geleceğe dair herhangi bir hikayemiz yok; bu nedenle siyasetçiler geçmişteki hikayeleri anlatıyor.
Duygular insanlığın anahtarı
Oturumda Harari’nin yalnızca hikayelerin gücüne vurgu yapan bir yazar olmadığını, aynı zamanda kendisinin de iyi bir hikaye anlatıcısı olduğunu birinci elden deneyimleme şansı yakaladık. Harari’nin anlatımında yapay zeka, toplum, iş ve siyaset başlıkları konuşmanın son bölümünde duygulara bağlanıyor. Harari, yapay zekanın kendi duyguları olmadığı için yalnızca insanların duygularını yönetmeye odaklanabileceğini belirtiyor. Duyguların insanları tanımlayan en önemli özelliklerden biri olduğunu vurgulayan Harari, duyguları yönlendirme gücünü ise hikayelere yüklüyor. Bu noktada, yapay zekanın da hikayeler oluşturma gücüne vurgu yapıyor ve konuşmasının başlarında verdiği “Terminatör” filmleri örneğine atıfta bulunuyor: Robotların filmlerdeki gibi insanları öldürmesi gerekmiyor. Yapay zeka duygularımızı yönlendirmeyi bilirse, öldürme kısmını biz kendi aramızda hallederiz.
Yanılabileceğimiz konusunda yanılmamak gerek
Süpriz bir son olarak, etkinliğin moderatörü Bedia Ceylan Güzelce’nin son sorusu, yapay zekanın ta kendisinden, ChatGPT’den geldi. Popüler uygulama Harari’ye, “Gelecek nesiller için nasıl tavsiyeleriniz var?” sorusunu yöneltti. Konuşması içerisinde Atatürk’ün bilime verdiği önemi vurgulayan ve bilimin insanların “bilmiyorum” dediği noktada başladığını belirten Harari, bu soruya da yakın bir cevap veriyor: İnsanların yanılabileceğini kabul etmesi gerekli. Yanılabileceğimizi, bilgimizin yetersiz olabileceğini kabul etmekte zorlandığımız zamanlarda kurduğumuz yapılar çöküyor. Biyolojimiz devamlı olarak kendini düzeltme ve dengeyi yakalama süreci içerisinde ilerlerken, aklımızın da buna uygun hareket etmesi gerekiyor. Gelecek nesiller de insanın yanılabilecek bir varlık olduğunu fark etmeli.