Doktorların Attıkları Tweetler, Global Bir İlaç Firmasının Hisse Değerini Etkileyebilir mi?
Hayır, aklınıza geldiği gibi doktorlar ilaç firmasının bir ürününden veya servisinden şikayetçi olup tweet atmamışlar. Geçtiğimiz hafta ilaç sektörünün tarihinde bir ilk yaşandı ve belki de önümüzdeki dönemde “kriz yönetimi” başlığı altında önemli bir vaka olarak gündemde kalmaya devam edecek.
ADA (American Diabetes Association) yani Amerikan Diyabet Derneği, her sene tüm dünyadan binlerce doktorun katıldığı bir kongre düzenliyor. Geçen hafta New Orleans’ta gerçekleşen senelik kongrede, beklendiği gibi özellikle yeni jenerasyon ilaçların geniş hasta gruplarında yapılmış klinik çalışmalarının sonuçları aktarıldı. Diyabet alanında dünyanın lider ilaç firması olarak kabul edebileceğimiz Danimarka merkezli Novo Nordisk’in Victoza adlı ürününün en önemli vaatlerinden biri kalp hastalıkları riskini azaltmasıydı. Kongrenin özel oturumlarından birinde, son klinik çalışma sonuçlarının açıklanacağı duyurulmuştu.
Buraya kadar her şey alışılageldiği şekilde yürüyordu. Oturum öncesi Amerikan Diyabet Derneği (ADA) yöneticileri salonda bulunan doktorlardan, burada paylaşılacak olan bilgileri “tweet atmamalarını” rica etti. Aslına bakarsanız son derece haklı bir ricaydı çünkü bu bilgiler resmi olarak bir dergide yayımlanmamıştı. İşte bu rica yani bu “uyaran”; uyuyan Twitter kullanıcılarını bile uyandırdı!
Ardı ardına klinik çalışmanın verilerini tweet atmaya başlayan doktorlara tekrar hatırlatmada bulunuldu ama yetmedi. Ardından ADA resmi twitter hesabından uyarı tekrarlandı. Elbette iş işten geçmişti çünkü retweet mekanizması çoktan devreye girmişti ve bilgi geniş bir çevreye yayılmıştı. Firma açısından en büyük sorun, sadece henüz yayımlanmamış bilginin paylaşılması değildi. Beklenenin altında klinik faydayı gösteren istatistiklerin paylaşılmış olmasıydı. Kısaca hayal kırıklığının yayılmasıydı.
Nitekim ertesi gün, son zamanlardaki en çarpıcı olumsuz mali etkiyle yüz yüze kalındı. Bir gün içerisinde Novo Nordisk’in borsadaki hisseleri %5,6 değer kaybetti. Bunun pazar değerine getirdiği hesaplanan zarar 7,7 milyar $ olarak kaydedildi.
Belki de ADA tarafından bu ricada bulunulmamış olsa, katılımcılar bu kadar iştahla tweet atmayacaklardı. İşte tam da bu noktada 2003 yılında çıkan kriz sonrası adını alan Streisand Etkisi’ni gündeme getirmek istiyorum.
En basit haliyle tanımı şudur Streisand Etkisi’nin: Saklanmaya, gizlenmeye, sansürlenmeye veya kaldırılmaya çalışılan bir bilginin genellikle internet gibi araçlarla daha geniş kitlelere ulaşması fenomenidir.
Bu etki adını 2003 yılında Malibu’daki malikanesinin fotoğraflarını yayın organlarından kaldırmaya çalışan fakat fotoğrafların daha çok yayılması ile bilinen Amerikalı Barbra Streisand’dan almıştır.
Bir sonraki yazımda, online mecralardaki içeriklerin anlık olarak monitorize edilmesinin, sağlık ve ilaç firmalarının itibar yönetimi açısından taşıdığı değere değineceğim.