EPİCA’nın kritik önemi nedir?
Bu yıl 13’üncü kez EPICA jürisinde yer aldım. EPICA’yı, bir başöğretmen edasıyla yöneten Andrew Rawlins’siz ikinci yıl. Alışageldiğimiz format daha insani bir yaklaşımla yeniden tasarlanmış. Dört gün boyunca Paris’te sanatçıların bohem yaşamlarıyla ünlenen Mone Marte’ta bir otelde dışarıya çıkmadan İstanbul’a döndüğümü hatırlarım. Bu kez Amsterdam’da ön jürinin daha çok çalıştığı, bize daha az ama kritik kararların bırakıldığı bir sürece dönüşmüş. Bence iyi de olmuş.
Bir başka değişiklik olarak DDB&Tribal 180 Amsterdam ziyareti de yapılıyor. Her yıl yapılması planlanan Creative Circle Conference’da “When Creativity Makes a Difference” içeriğinde tartışmalar yapılıyor. EPICA’nın yeni sahibi Adforum, gazetecileri Euronews yönetimiyle de bir araya getiriyor. Euronews, EPICA jürisini tanımak istiyormuş. Bana göre en önemli değişiklik jüri oylamasını bitirdiğinde kazananların aranarak hemen ertesinde yapılacak olan ödül törenine davet edilmeleri. Yani yeni haliyle EPICA’da bir taşla çok kuş vuruluyor. Belki de katılımın geçen yıla oranla yüzde 32 artması bundandır. Daha da önemlisi Adforum’un bir mecra olarak kazanan işleri tüm yıla yayarak duyuruyor olması…
Elbette en önemli konu pazarlama iletişiminde yaratıcılığın gittiği yer. Dijitalin yükselişini, geleneksel ayrımının kalktığını her yıl biraz daha ağırlıkla hissediyorum. Her kategoriden yüzlerce işi üç günde izleyince, her ne kadar çok sayıda reklam izlemekten ötürü yeter artık dediysem de, parlayan yaratıcılığı gözden kaçırmamak gerek. Grand Prix ve altın alan işler ödüllerini hak ettiler.
Jüri üyelerinin çoğunluğu Avrupalı. Tüketicilerinin satın alma motivasyonları, onlara ulaşma biçimi ve dolayısıyla ihtiyacı karşılayacak söylemleri bizden farklı. Ancak bütün bunlara rağmen bizden gelen işlerin çoğunun ön jüriyi geçtiğini görmek sevindirici. Aramıza yenileri gelse de ana jüriyi uzun yıllardır tanıyorum. Kendi alanlarında uzun zamandır çalışan yetkin gazeteciler. Bizim şaşırtan işlerimizi seviyorlar.
EPICA bir sonraki yılın ilk yarışması. Onlarca basılı ve dijital iş ilk olarak burada yarışıyor. Diğer saygın yarışmalarda da ödül almak için önceden akıllara yerleşmek adına iyi bir fırsat. Kimlerin jüride yer alacağını kim bilebilir ki!
KSS’nin de sürdürülebilir olanı makbul
Geçtiğimiz yıl TEGV’in Yapı Kredi sponsorluğunda başlattığı Renkli Kalemler Projesi’nde Feyyaz Tokar Eğitim Parkı’ndaki çocuklarla buluşmuş, Renkli Kalemler gazetesini birlikte hazırlamıştık. Marketing Türkiye yazı işlerinden Pınar Akbıyık Samsun’a, Ferruh ile ben Van yollarına düşmüştük. Bu yıl da projede gönüllü olduk. Beyza’yı Gaziantep’e, Ferruh’u İzmir’e gönderdik. Ben de Semahat-Dr. Nusret Arsel Ankara Etimesgut’taki eğitim parkında bir kez daha çocuklarla buluştum. Haberci adaylarının sahiden zorlayıcı sorularını yanıtlayıp seçtikleri konular üzerinden yazılarının üstünden geçtik. Heyecanları görülmeye değerdi. En genç kuşak geleceğe hazır, talepkâr ve iddialıydı.
Aktif olarak 200 gönüllünün bulunduğu istasyonda bugüne kadar yaklaşık 45 bin çocuğa eğitim desteği sağlanmış. Renkli Kalemler projesi kapsamında dokuz gazeteci adayıyla buluştum. Hepsi 11 yaşında olan Renkli Kalemler ekibinde; Yağmur Koç, Melike Gökkaya, Delal Aslan, Eylül Sude Çelik, Fatih Eren Özkara, Ali Kemal Can, Sıla Yıldırım, Ahmet Faruk Öz ve Hüsne Nur Ulu ile çalıştım. Emekli edebiyat öğretmeni Emine Öztopçu ve Bilgisayar Mühendisi Pınar Özmen projedeki gönüllülerimizdi. Renkli Kalemler hem öğrencilerin hem de gönüllülerin içinde yer almaktan heyecan duyduğu bir çalışma, çünkü sürecin sonunda ortaya somut ve ortak bir ürün çıkıyor. Renkli Kalemler sonuçları itibarıyla tüm paydaşlar açısından başarılı bir proje. Yapı Kredi’nin desteği üç yıllığına, ancak devam etmeli.
STK’lar da özel şirketler gibi projeler yapıp pazarlıyor
TEGV Kurumsal İletişim Müdürü Özlem Çadırcı ile sohbet ederken anlıyorum ki, STK’lar da profesyonel şirketlerdeki kaygılarla kâr-zarar hesabı yaparak çalışmak durumunda. Tek farkla kâr sistem içinde tutularak işin sürdürülebilirliği teminat altına alınıyor.
Önümüzdeki yıl 20’inci yılını dolduracak olan TEGV’in ülke genelinde eğitim parkları, öğrenim birimleri, il temsilcilikleri ve Ateşböceği Gezici Öğrenim Birimleri var.
Kuruluşundan bugüne yaklaşık 2 milyon çocuğa 66 binin üzerinde gönüllüsü ve 570 binin üzerinde bağışçısıyla hizmet veren TEGV, ülkemizin eğitim alanında faaliyet gösteren en yaygın sivil toplum kuruluşu.
TEGV’in ölçme-değerlendirme ve etki değerlendirme modeliyle bu konuda yürüttüğü çalışmalar 2014 yılında Harvard Üniversitesi Kennedy School of Government ve Harvard Business School tarafından örnek proje olarak seçilmiş. Üstüne bir de üniversitenin öğretim programına dahil edilmiş.
TEGV’in projeleri farklı markalar tarafından destekleniyor. TESCO Kipa ile “İyi Yaşam”, Yapı Kredi işbirliğiyle Renkli Kalemlerin yanı sıra yaratıcı okuma ve yaratıcı yazma becerileri geliştirmeyi hedefleyerek 2006’dan bu yana gerçekleştirdiği “Okuyorum Oynuyorum”, TOFAŞ Spor Kulübü işbirliğiyle 2000 yılından bu yana “Basketbol Gönüllüleri”, Unilever işbirliğiyle 2011 yılından bu yana “Eğlen, Öğren, Hijyen”, İstanbul Kalkınma Ajansı (İSTKA) ile Düş Gezgini Ateşböceği ve Mercedes desteğiyle “Mobile Kids Trafik Ateşböceği Eğitim Programı”nı yapıyor. İtibarlı bir kurumla sosyal sorumluluk projesi yapmak hem markaya değer katıyor hem de katma değeri daha yüksek projeler yapılıyor. Tüm kuruluşlara KSS’lerini de yaparken seçilen alanda itibarlı bir STK ile hareket etmesini öneririm.