İnsan kaynağı sorunu derinleşiyor
Yeni şartlarımıza tamamen uyum sağlamış ve alışmış gibi yaptığımız bir seneyi daha geride bırakıyoruz. Bu sene yine sıklıkla birbirimizle yoklamalar yaptık, malum herkesin pandemi deneyimiyle yaşanmışlık ortalaması ortada. Hal böyle olunca da kendi kararlarımızı alırken sürekli kontrol etme, kendimizi başka deneyimlerle doğrulama ihtiyacı hissettik. Zaten bir sene önce bazı işlerin ofise gerek duymadan ne kadar da rahat evden yapılabildiğini anlamıştık. Pandeminin bu ikinci senesinde ise ajanslarımızdaki organizasyon şemasını bu defa remote -mutlaka ofis, yarı zamanlı uzaktan, hybrid- diye kodlamaya başladığımız bir yıl oldu ve sanıyorum insan gerçeği, sosyal gereksinimler, “ajans olmak ne demek”lerin en çok tartışıldığı yıllardan birini yaşadık.
En çok konuştuğumuz bir diğer konu ise insan kaynağı problemlerimizdi ve bu problemin bir sektör problemi olduğunun farkındaydık, her yerde aynı şeyi konuştuk. Bu probleme odaklanmaktan, içinden çıkamamaktan iş yapamaz hale geldiğimiz, insan kaynağıyla ilgili sorunların zaman zaman günlük mesaimizin yüzde 20-30’unu aldığı (talihsiz durumlarda belki de daha fazla) bir başka sene daha yaşadık. Bu sene konu daha mı farklıydı, belki değildi ama derinleşmeye başladığını hepimiz üzülerek fark ettik. Bu defa ucu çok net, istisnasız hepimize dokunmaya başladı.
Gençleri korkuttuk
Peki neden derinleşti; her birinizin başka tezleri varsayımları olabilir ki duymaktan memnuniyet duyarim; ama bana göre durum şöyle gelişti: Biz gençleri korkuttuk!!! Burada “biz” çok geniş. Birçok durum, kişi, kurum, endüstri, genel refah bu “biz”in içine girebilir. Müthiş bir iş yüküyle yüz yüze bırakıp, verimlilik adı altında çokça alanda iş isteyerek ve geleceklerine dair güzel umut ışıkları yakamayarak korkuttuk. Bunun üstüne ajans çalışanı olmanın ne demek olduğunu anlamadıkları, havasını, ortamını, eğlencesini sürmeden tek başlarına bıraktığımız ortamları belki de mecbur kaldığımız için yaratarak korkuttuk.
Türkiye 2020’de, World Happiness Report’a göre 2017-2019 arası 68 olan dünya sırlamasını bırakarak 78. sıraya geriledi. 2021 raporundaki yerimiz de umutla göz kırpmıyor. Ülke ortamının bu hale dönüşmesi de gökteki bir kaç yıldızın daha gözümüzün önünde soğumasına, ya da sektörden uzaklaşmasına veya kendi işini kurmanın ve Avrupa- Amerika’dan bir kaç müşteriyle çalışmanın çok daha keyifli, verimli ve bol gelirli olduğunu anlamasına neden oldu. Bu son kısım asla kötü değil, bilakis bir yol da açtı. Ülke şartlarının yarattığı olumsuzluklardan pozitif bir yönelmeye yol açmasıyla müthiş bir potansiyeli de gözler önüne serdi, teknoloji sağolsun yer mekan zaten artık sorun olmaktan çıkmıştı. Ve zaman şu an tam olarak bu potansiyeli çiçek açtırma ve ülkece bundan faydalanmanın yollarını arama zamanı. Zor bir yol olduğu ortada ama reçetesi hep birlikte yazılabilir; güvensizlikleri aşarak, dayanışarak ve birbirimizin ayağına basmadan bu ortamdan faydalanarak bu ortam yaratılabilir.
Geleceğin reklamcılarına yakınlaşmaya çalışıyoruz
Reklamcılık Vakfı olarak misyonumuz; reklamcılık mesleğinin saygınlığını toplumsal yaşamın her alanında korumak, yükselmesine katkıda bulunmak ve bu süreçte ihtiyaç duyulacak kaynakları yaratmaktır.
Bu misyonu gerçekleştirirken durumu kabullenmek, çözüme odaklanmak, çözüme ortak olabilecek her tarafın konuyu aynı netlikle kabullenmesini sağlamak, bugünü veya sadece yakın yarını konuşmaktan daha öteye gidebilmek ise şart. Reklamcılık Vakfı olarak pandemi öncesinde başladığımız Adforce çalışmasıyla akademik çevrelere ve geleceğimizin reklamcılarına daha fazla yakınlaşmaya çalışıyoruz. Sektörün deneyimli isimlerini öğrencilerle daha fazla buluşturmaya, hevesli gençlerimizi Çaylak Kampı, Genç Kristal veya uzmanlıklara yönelik eğitimlerle daha donanımlı gençlere dönüştürmeye veya ileride mesleğe adım attıklarında karşılaşabilecekleri problemlere odaklanarak endüstrinin bu konudaki sorunlarını aşmasına odaklandığımız eğitimler tasarlamaya gayret ediyoruz. Her eğitime veya bir araya gelişe omuzlarımız düşük başlarken, aynı günün sonunda, biz zaman ayırıp daha fazla paylaştıkça, karşımızdaki gençlerin ne kadar daha fazlasını almaya hazır olduğunu (hemen hepsi değil ne yazık ki, ama önemli bir kısmının) görerek, gözlerimiz parlayarak gittiğimiz, konuşmalar yaptığımız salonlardan ayrılıyoruz sorumluluğumuzun daha da bilincine vararak. Bir kere sektörün her uzmanına sadece ajansta erişebildiklerine değil, mesleğe adımını atma çabası içinde olan gençlerle daha fazla bir araya gelmelerini şiddetle tavsiye ediyorum. Buna emek ve zaman harcayan herkese ise minnetlerimi ve teşekkürlerimi iletiyorum.
Mevcut çalışma ortamı sektöre zarar veriyor
Reklamcılık Vakfı’nın, odaklanması gereken alanları tespit edebilmek amacıyla, Kasım 2020’de Future Bright Group desteğiyle yaptırmış olduğu “Dayanışma Anketi” sonuçlarına göre; sektör çalışanları endüstrimizde anlamlı bir dayanışmanın olmadığını, daha çok rekabetçi ve sektöre artık zarar verdiği aşikâr bir çalışma ortamının gözlemlendiğini söylüyor. Birlikte güç doğuramama noktasına gelen yaratıcı endüstrimiz için de vasatlaşmaya giden bir yolculuğun içinde olduğumuzu gözler önüne seriyor. Deneyimli, uzman isimlerimizin ise gençlerle dayanışma içinde olmadığını adresliyor. “-miş gibi” yapmaktan gerçek sorunları kaçırdığımıza ayna tutuyor bu anket. Oysa ki ajans çalışanları, özellikle genç reklamcılarımız, sağduyu, vicdan, empati, adalet, şeffaflık, güven, dürüstlük, birlikte gelişmek, daha iyi bir gelecek için dayanışmanın şart olduğunu söylüyor ve endüstrimizin liderlerinden bu yönde ortak akıl yürüterek, bu defa “-mış gibi” yapmadan somut çözümlerin parçası olmalarını bekliyor.
Güven tazeleme zamanı
Gençlerin reklamcılık mesleğine yeniden ve daha fazla ilgi duymaları, yeni gelenlerin korkutulmadığı, bilgi ve deneyimlerin daha fazla paylaşıldığı, sektör çalışanı ve bundan etkilenecek binlerce insan için bilginin, gelirin, refahın arttırıldığı bir artı mukavemet hareketini başlatmak, sorunu kaynağında bulup konuşmak, çözümden etkilenecek tüm tarafları çözüme dahil ederek nedenleri, nasıllarıyla ciddi bir aksiyon almak şart. Reklamveren, ajans ilişkisi temeline inmemiz, birbirimize güvenimizi tazelememiz ve ülkenin insanı için zorlaşmış şartlardan refahımızı artırabilecek uluslararası başarı hikayelerini birlikte çıkarmamız şart. Global arenada çok güzel konumlarda masanın farklı taraflarında oturan yönetici insanlarımız, pratik zekamız, dayanıklılığımız ziyadesiyle var olduğu için ortak akılla ibreyi ülkeye ve ülkenin genç reklamcılarının lehine çevirebilmemiz çok mümkün. Genç yetenek havuzunu her daim sürdürülebilir şekilde akar hale getirmek için tüm paydaşlar olarak elimizi taşın altına koymamız, gerektiğinde staj imkanlarının bile iş anlaşmalarımızın parçası haline getirilerek ele alındığı, çalışma koşullarının iyileştirilebileceği aksiyonları mesleğimizin mutlak parçası haline getirmemiz de şart.
Türkiye’nin mevcut şartlarını avantaja çevirdiğimiz “bir kaç yıl zor geçecek”i bilerek, potansiyelimizi avantaja çevirip gençlerimize umudu bol, vasatla yetinmeyen bir reklamcılık vaat edebildiğimiz bir 2022 yaşamamız dileğiyle. Umut hâlâ var, taze tutmak da elimizde!
Çalışanların stresi artıyor… Y kuşağı patlamaya hazır bir bomba gibi