Instagram sahalara indi
Marketing Toys’u kurduğum 2011 senesinde ilk olarak yurt dışından farklı farklı fotoğraf çektirme aktiviteleri getirmeye başlamıştım. Aktivitelerde markaların ziyaretçilerine hatıra olarak verebildiği fotoğraf çıktısı üreten photo bootlar o dönem çok popülerdi. Çok kısa süre sonra fotoğraf çıktısının hiçbir önemi kalmadı. Ve bu makineler çekilen fotoğrafları sosyal medyada paylaşabilir hale dönüştü. Etkinlikler şekil değiştirmeye başladı. Davetliler ön plandayken gitgide davetlilerin sosyal medya mecralarında etkinliği paylaşmaları çok daha önemli olmaya başladı. Basın mensuplarının yerlerini internet fenomenleri almaya başladı. Yurt dışı marka lansman ve ya sponsorluk seyahatlerine fularlı, kelli felli genel yayın yönet menleri götürmenin yerine yeni mezun, sosyal medya takipçisi çok olan gençleri götürmeye başladık. Etkinliklerin ana hedefi olan LCV yerine sosyal medya raporları önem kazandı. Şu anda bin kişilik devasa ürün lansmanlarının yerini 15 kişilik yemekli, sadece fenomenlere özel butik tanıtımlar aldı.
Daha farklı bir pazarlama dünyasına geçtik
2016 yılında Zorlu Center AVM’de Emoji Brand için dev emoji dekorları olan tüm alanlara yayılmış bir etkinlik yaptık. İlk defa etkinlik tarihinde değişen düzende fiziki etkinliği sanal ortama taşımak yerine sanal ortamda kullandığımız Emoji’leri bir etkinliğe dönüştürdük. Sonuçsa çok çarpıcı oldu ve AVM sektörünün en önemli ödüllerinden biri ICSC Solal Marketing ödülünü aldık. 2019’a geldiğimizdeyse değişim daha da hızlandı ve artık çok daha farklı bir pazarlama dünyasına geçtik. Artık bırakın etkinlikleri müzeler, sanat eserleri, festivaller, konserler bile sosyal medyaya göre yapılmaya başlandı. Bu sene Contemporary İstanbul ziyaretçi rekoru kırdı. Peki, ülkemizde sanatsever sayısı arttı mı? Hayır. Peki değişen ne? Contamporary İstanbul’da yer alan modern sanat eserlerinin Instagram’da paylaşmaya gitgide daha uygun olması. Yani sosyal medya paylaşımı ana etken olarak yerini alıyor.
Kendi konseptimizi çizmiyoruz, sadece kopyalıyoruz
Deneyim de artık sosyal medyaya bağlı. Deneyimi sosyal medyada paylaşmak değil, sosyal medya paylaşımı için deneyimi yaratmak ana hedef oldu. Neden-sonuç ilişkisi değişti anlayacağınız. Şu an bize gelen hemen hemen tüm brief’lerde artık Instagram paylaşımı isteniyor. Dekorları, kurgusu ve renkleri sosyal paylaşım için en uygun şekilde olması isteniyor. Amerika’daysa bu durum çoktan her alana yayılmış durumda. Müzeler bile artık Instagram üzerine kurgulanıyor. Bu değişimin öncüsü olan Museum of Ice Cream yani dondurma müzesi kapalı gişe ziyaretçi alıyor. Hiçbir tarihi eser ya da sanatçının eseri olmayan bir müzede giriş için bir aya yakın süre beklemek gerekiyor. Nedeniyse çok basit. Bu müze ziyaretiyle Instagram’da paylaşabilecek en az 20 hikaye ve 10 postluk içerik elde etmek. Dünyanın en önde giden trendi ziyaretçilere fotoğraf çektirmek için en uygun deneyimi yaratmak. Amerika’da bu tarz deneyim alanları mantar gibi çoğalırken biz Türkiye’de bu deneyimi nasıl elde edeceğimizi bulmaya çalışıyoruz. Tabii ki bir inovasyon yapmayarak mevcut dekorları Pinterest’den bakarak kopya lamaya çalışıyoruz. Kendi sistemimizi oluşturmuyoruz. Hatta bırakın oluşturmayı kendi konseptimizi çizmiyoruz bile sadece kopyalıyoruz.
Türklerin pratik zekasını artık dünyaya taşımak gerekiyor
Evet, ne yazık ki Türkiye olarak öncü ajans çıkartamamamızın tek nedeni, yaratmak yerine yapılan işleri kopyalamak. Düşünün ki son zamanlarda belki de Türkiye’nin gelmiş geçmiş en büyük medya satın alımı yapılıyor. Karşılığında da yaratıcı bir fikir bekleniyor. Peki, ajans ne yapıyor? Bu denli büyük bütçeli işte taklit reklam kullanıyor! Evet, bir fikir yaratmak yerine PEAK Games’in reklam filmini Audi’den “çalıyor”. Hepimiz çok ayıplıyoruz ama peki neden üretmek yerine, tüm fikirleri yurt dışı ajanslarının yaptığı işlerden, Pinterest üzerinden arayarak yapıyoruz? İnanın bugün Wikipedia gibi Pinterest’e yasak gelse Türkiye’de etkinlik ajanslarının yüzde 80’i hiçbir sunum hazırlayamaz. Brief’lere fikir sunamaz. Bir fikir bile üretemez. Neden? Çünkü tasarım ve fikir üretecek reflekslerini geliştirmek yerine yapılan işleri kopyalamak çok daha kolay bir yöntem oldu. Evet, bir işten esinlenebilirsiniz. Tabii ki her seferinde dünyayı yeniden keşfetmeye gerek yok ama azıcık da olsa inovasyona gerek var. Türklerin pratik zekasını artık dünyaya taşımak gerekiyor. Bunun için de bir zahmet çalışmak gerekiyor.
Konumuza dönersek. Museum of Ice Cream’i olduğu gibi kopyalamak değil, kendi müze hikayelerimizi oluşturmalıyız. Kendi kültürümüzü yansıtacak hikayeler üstüne deneyimleri kurmak ve tasarlamak bizlerin elinde. İstanbul gibi zengin bir kültür içinde kendi hikayemizi bulmalıyız. Anadolu’nun lezzetlerini dünyaya tanıtacak yöntemleri geliştirmeliyiz. Dünya değişirken ajanslar da değişmeli. Hedef Instagram ve sıra bizde….