Türkiye seçim dönemine ekonomik kriz ve deprem etkisiyle giriyor…
Ocak ayındaki yazımda 2023 yılına nasıl bir ruh hali ile girdiğimizi, temel endişelerimizin nerelerden beslendiğini ve yeni yıla yönelik beklentilerimizi ele almıştım. Tüketicileri yakından dinlemek ve anlamak kuşkusuz ki her zaman önemlidir, ama bugünlerde bu konu daha da önem kazanıyor, çünkü tüketicilerin ruh halini, beklentilerini ve davranışlarını etkileyebilecek bir başka önemli faktör daha devreye giriyor: 2023 seçimleri…
Hiç kuşku yok ki, seçime yönelik beklentiler ve siyasi tercihler tüketicilerin satın alma alışkanlıklarında, yatırımlarında, borçlanma davranışlarında ve bu konular etrafında alınan kararlarda etkili olacak. Bu etki seçime yaklaştıkça daha da kuvvetlenecek.
Ancak, bu süreçte toplum çok önemli bir doğal afet ile karşı karşıya kaldı ve Kahramanmaraş merkezli deprem tam 10 ili etkiledi. Depremin yıkıcı etkisi, deprem sonrası yaşananlar ve on binlerce kayıp bu doğal afeti bir anda toplumsal afete dönüştürdü. Toplum, deprem karşısında donup kaldı, şoke oldu, derin bir yas sürecine girdi.
Deprem öncesinde yaygınlaşan iyimserlik
Türkiye çok uzun süredir derin bir karamsarlık bulutu altında yaşıyor.
Türkiye’de tüketicilerin yarısından fazlası 2022 yılını karamsar bir ruh hali içinde geçirdi. Bu karamsarlık, tüketicilerin hem kendilerinin hem de ülkenin geleceğine dair derin bir karamsarlık. Ancak, geçtiğimiz yılın Eylül ayından itibaren ibre tersine dönmeye başladı. Tüketicilerin dünyası iyimser bir bakış açısına doğru artan bir ivme ile evirildi (1).
Ocak ayındaki yazımda da söz ettiğim gibi, tüketiciler 2023 yılına yaygınlaşan bir iyimserlik içinde girmişlerdi. Ocak ayında toplumun beşte ikisine yakın bir kısmı geleceğe karamsar bir bakış açısı ile bakarken, üçte biri de geleceğe dair iyimser bir değerlendirmeye sahipti. İyimser tüketicilerin oranı bir önceki seneye göre 14 puan ve geçen yılın Kasım ayına göre de tam 17 puan artmıştı.
Tüketicilerin iyimserliğinin ardında üç önemli neden bulunuyor.
Bunlardan birincisi, tüketicilerin “enflasyon düşmeye başladı” önermesini satın alması ve ikincisi de sene başında maaş ve ücretlerde yaşanan iyileşme. Üçüncü ana başlık da tüketicilerin ekonomik sorunların çözümü için adımlar atıldığına, gelişmelerin kontrol altında olduğuna daha çok inanmaya başlamaları. Tüketici algısında yaşanan bu değişimin izlerini deprem öncesinde yapılan seçim sonuçları öngörülerine yönelik kamuoyu araştırmalarında görmek de mümkün.
Deprem karşısında tutulup kalan toplum
Türkiye şubat ayına büyük bir yıkım ile girdi. Kahramanmaraş, Hatay ve Adıyaman başta olmak üzere 10 ilimizde derin izler bırakan deprem özellikle gelecek aydan itibaren toplumsal tutum ve davranışlarımıza damga vuracak. Şubat ayı ise kayıtlara toplumun donup kaldığı, felaket karşısında yas tutulan ve her şeyin ötelendiği bir ay olarak geçecek.
Biz benzer bir süreci pandemi döneminde de yaşamıştık. Pandeminin toplumsal izlerini vakaların ilk görüldüğü 2020’nin Mart ayında değil, Nisan ayından itibaren gözlemlemeye başlamıştık. Benzer bir gelişmeyi, depremin toplum üzerindeki gerçek etkilerini içinde bulunduğumuz Mart ayından itibaren gözlemleyeceğiz.
Şubat ayında toplumun gündemine tek bir konu damga vurdu: deprem. Diğer tüm toplumsal meseleleri bir yana bıraktık, sadece ve sadece depremden söz ettik (2). Ekonomik kriz, enflasyon gibi son yılların dilimizden düşmeyen meseleleri bir anda unutuldu, geçici bir süreliğine rafa kaldırıldı.
Toplumun deprem karşısında tutulup kaldığının en somut göstergesi tüketicilerin geleceğe yönelik değerlendirmelerinde karşımıza çıkıyor.
Şubat ayında metropollü tüketicilerin üçte biri geleceğe dair iyimser bir bakış açısına sahip ve bu oran bir önceki ayın bire bir aynısı.
Ancak, tüketiciler arasında asıl değişim geleceğe dair bir fikri olmayan tüketicilerde gözlemleniyor. Bu tüketicilerin oranı Ocak ayında yüzde 27 olarak ölçülmüşken, Şubat ayında yüzde 42’lere kadar yükseliyor. Benzer bir değerlendirme ülke ekonomisinin geleceği için de geçerli.
Bugünün penceresinden baktığımızda metropollü tüketiciler için gelecek belirsiz.
Zorlu yaşam koşulları
Bugün toplum geçici bir iyimserlik ve onu da baskılayan bir belirsizlik içindeyken ekonomide olup bitenleri açıklanan resmi ya da gayri resmi istatistiklerden ziyade ürünlere gelen zamlardan takip etmeye çalışıyor. Bu da son derece doğal, tüketicilerin en önemli ekonomi barometresi etiketler. Ekonomiyi marketlerdeki ya da pazardaki fiyat etiketlerinden izliyoruz.
Bugün metropollü tüketicilerin üçte biri ekonomik durumundan ya da gelecekteki endişelerinden dolayı alışverişlerini öteliyor ya da benzer bir orandaki tüketici kitlesi de fiyatların değişeceğine dair endişelerinden dolayı satın alım yapıyor.
Ertelenen ya da zam endişesi nedeni ile öne çekilen alışveriş listesinin başında gıda ürünleri geliyor. Ertelenen diğer ürünler beyaz eşya ve kişisel bakım ürünleri iken, sınırlı bir tüketici kitlesi de zam korkusu ile kağıt ürünleri ya da hijyen ürünlerini satın alıp, bir kenara koyuyor.
Tüketicilerin günlük alışveriş pratikleri dışında temel faturalarını ödemekte zorlandıklarını da biliyoruz.
Bugün metropollü tüketicilerin üçte ikisi doğalgaz, yarısından fazlası elektrik ve beşte ikisinden fazlası da su faturalarını öderken zorlanıyor. Üstelik bu oranlar ocak ayında hane gelirinin yükselmesine karşın gözlemlediğimiz son derece etkileyici rakamlar.
Sonuç Olarak
Önümüzde tarihin en önemli seçimlerinden birisi bulunuyor. Mayıs ya da en geç Haziran ayında yapılması gereken seçimlere yönelik siyasi beklentilerin ve tercihlerin günlük hayat pratikleri üzerinde etkisi olacağı kesin. Bunun paralelinde, seçime doğru yaklaştıkça tüketicilerin alışveriş davranışlarında değişimler görmemiz de son derece olası.
Bugün seçmenlerin önemli bir kesiminin Hükümet’in deprem karşısında izlediği politikalardan hoşnut olmadığını biliyoruz ve bunun seçmen tercihleri üzerinde etkili olabileceğini öngörmek de mümkün. Ancak, tüketicilerin gerçek tutumunu Hükümet’in bu saatten sonra izleyeceği siyaset ve atacağı ekonomik adımlar belirleyecektir.
Seçim dönemleri gibi tarihte kırılma anlarına, değişimlere işaret eden dönemleri bugünden anlamamızın çok önemli olduğuna inanıyorum. Üstüne üstlük bu dönem tek başına belirli olmayacak; seçim dönemi ekonomik krizin yanında bir de deprem etkisi ile beraber ilerleyecek.
Yarın bizi nelerin beklediği aslında bugünde gizli; bu nedenle bugününün tüketicisini doğru tanımak ve anlamak yarınları doğru öngörebilmek adına tüm iş dünyası için son derece önemli.
(1) Sia Insight Ekonomik Gündem Araştırması (Ocak 2023), İstanbul, Ankara ve İzmir illerinde yaşayan, 18 – 65 yaş grubu mensubu 407 tüketici ile CATI (bilgisayar destekli telefon anketi) bilgi toplama yönetimi kullanarak 13 – 20 Ocak 2023 tarihleri arasında gerçekleştirilmiştir.
(2) Sia Insight Ekonomik Gündem Araştırması (Şubat 2023), İstanbul, Ankara ve İzmir illerinde yaşayan, 18 – 65 yaş grubu mensubu 415 tüketici ile CATI (bilgisayar destekli telefon anketi) bilgi toplama yönetimi kullanarak 13 – 17 Şubat 2023 tarihleri arasında gerçekleştirilmiştir.